Giriş yapmadınız.

1

29.10.2005, 20:38

nur hareketinin demokrasiye bakışı

yeni asya cemaatinin kimi organizyonlarına''demokrat gençlik'',demokrat hanımlar'' gibi isimler verdiğini gördüm...

nur hareketinin demokrasiye bakışı nedir...

nur hareketi kendisinin veya genel olarak islami kesimin hak ve özgürleri için mi demokrattır yoksa demokrasiyi bir bütün olarak mı özümsemişlerdir....

demokrasinin bir sınırı var mıdır....

fıkhın kimi hükümleri demokrasiyi mümkün kılar mı?

demokrasi bir bütün olarak islama uygun mudur yoksa kimi kısımları islama uygun kimi kısımları uygun değil midir....

demokratlıktan murat islama adepte edilmiş bir demokrasi midir?....

demokrasi ve cumhuriyet aynı şey midir?....

2

29.10.2005, 21:34

Hakkında tez yazılabilecek sorular sormuşsun. Demokrasiden ve cumhuriyetten kastın, çoğunluk kötülüğü de seçse, iyidir dersen buna karşıyız. Yok şer'i yani meşru' manada yorumlarsan bu başkadır.

Üstad ahrarları destekliyor ve bunların müslümanların haklarının serbest bırakılmasında bir vesile olacağını risale-i nurda belirtiyor. Emirdağ lahikası sayfa 250 civarlarında, ahrarlar diyerek bundan bahseder.

Demokrat gençlik, hanımlar şeklindeki isimlendirmeyi ise bizzat çekinmeden bunu organize edenlere, oradaki yetkili konumunda gördüğünüz gençlere veya hanımlara sorun. Onlar adına eksik yarım yamalak konuşmak istemem.

Cumhuriyet konusunda ise, bugün gazetenin lahika kısmında şu çıktı, inşa'Allah sıkılmadan başından sonuna, müdakkik bir şekilde okursunuz.

Alıntı sahibi ""[url=http://www.yeniasya.com.tr/2005/10/29/lahika/default.htm"

Yeni Asya - 29 Ekim 2005 Sayısı - Lahika bölümü[/url]"]
Eskişehir Mahkemesinde gizli kalmış, resmen zapta geçmemiş ve müdafaatımda dahi yazılmamış bir eski hatırayı ve lâtif bir vâkıa-i müdafaayı aynen beyan ediyorum.

Orada benden sordular ki:

“Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?”

Ben de dedim:

Eskişehir mahkeme reisinden başka daha sizler dünyaya gelmeden ben dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder. Hülâsası şudur ki: O zaman şimdiki gibi, hâlî bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara verirdim, ekmeğimi onun suyuyla yerdim.

ışitenler benden soruyordular; ben de derdim:

“Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetçidirler. O cumhuriyetperverliklerine hürmeten, tanelerini karıncalara verirdim.”

Sonra dediler:

“Sen Selef-i Sâlihîne muhalefet ediyorsun.”

Cevaben diyordum:

“Hulefâ-i Râşidîn, herbiri hem halife, hem reis-i cumhur idi. Sıddîk-ı Ekber (ra), Aşere-i Mübeşşere ve Sahabe-i Kirama elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat mânâsız isim ve resim değil, belki hakikat-i adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mânâ-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.”


ışte, ey müdde-i umûmî ve mahkeme âzâları. Elli seneden beri bende bulunan bir fikrin aksiyle beni itham ediyorsunuz.

Eğer lâik cumhuriyet soruyorsanız, ben biliyorum ki, lâik mânâsı, bîtaraf kalmak, yani hürriyet-i vicdan düsturuyla, dinsizlere ve sefahetçilere ilişmediği gibi, dindarlara ve takvâcılara da ilişmez bir hükûmet telâkki ederim. On senedir—şimdi yirmi sene oluyorki—hayat-ı siyâsiye ve içtimâiyeden çekilmişim. Hükümet-i cumhuriye ne hal kesb ettiğini bilmiyorum. El’iyâzü billâh, eğer dinsizlik hesabına imanına ve âhiretine çalışanları mes’ul edecek kanunları yapan ve kabul eden bir dehşetli şekle girmişse, bunu size bilâperva ilân ve ihtar ederim ki, bin canım olsa, imana ve âhiretime feda etmeye hazırım. Ne yaparsanız yapınız, benim son sözüm “Hasbünallâhu ve ni’mel-vekîl” olarak, siz beni idam ve ağır ceza ile zulmen mahkûm etmenize mukabil derim:

“Ben Risâle-i Nur’un keşf-i kat’îsiyle, idam olmuyorum. Belki terhis edilip nur âlemine ve saadet âlemine gidiyorum. Ve sizi, ey dalâlet hesabına bizi ezen bedbahtlar, idam-ı ebedî ile ve daimî haps-i münferitle mahkûm bildiğimden ve gördüğümden, tamamıyla intikamımı sizden alarak kemâl-i rahat-ı kalble teslim-i ruh etmeye hazırım.”


Mevkuf Said Nursî

Târihçe-i Hayat, s. 357


Lûgatçe:


Hulefâ-i Râşidîn: Doğru yolda olan dört büyük halife.

Sıddîk-ı Ekber: En büyük doğrulayıcı; Hz. Ebû Bekir (ra).

Aşere-i Mübeşşere: Cennetle müjdelenen 10 sahabî.


29.10.2005

Hayat, kurgudan daha acayiptir.

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

3

29.10.2005, 23:28

normalde yapmadigim bir sey yapacagim. Alinti yapacagim. Bunu hem Islamin bakisi, Nurlarin bakisi acisindan cok yakin buldugumdan burda paylasiyorum. Hem zihinsel manada sorun olan bazi yaklasimlari da reddetmesi acisindan onemli zannediyorum.

------------------------------------------------------------------------

ıslam’da şahıs-devlet ilişkisi nasıldır? Bireyin devlet içindeki yeri ve fonksiyonu nedir?

Modern dünya ve çağdaş düşünce sistemleri, ferdin siyasette aktif bir özne haline gelişinin tarihte ilk defa şimdilerde gerçekleştiğini iddia eder. Onlara göre fert, atalarından görüp duyduğu, mensup olduğu grup, klik ve cemaatin öngördüğü hususlara bağlı kalmış ve adeta bu anlayış içine hapsolmuş gibiydi. Bu grup davranışı bir norm haline geldiğinden ve cemaat telakkisini değiştirme imkanı olmadığından, pasif kalmak ve cemaatin itaatkar bir üyesi olmak şahısların kaderi olmuştu.

Nihayet modern çağda fertler, “birey” olarak şahsiyetlerini kazanarak bu hapis durumundan kurtulmaya başlamıştır. Modern zamana kadar, şahıslar gerçek mânâda hür olmadığı gibi bağımsız da değildi. Ferdiyetçilikle ilgili bu mülahazalar, dünyanın bir kesimi ve bazı kültürler itibarıyla doğru olsa da her din, her düşünce ve her toplum için böyle olduğu söylenemez.

ıslam’ın en temel ilkelerinden biri olan tevhid akidesi açısından mutlak ve sınırsız ferdiyetçilik mümkün değildir; zira insan, ya serâzad, hiçbir değer kabul etmeyen kritersiz bir âsi veya Allah’a bağlı, onun emirlerine ciddî inkıyad şuuruyla riayet eden bir kuldur. Bu öyle bir kulluktur ki, bu sayede o, Allah’tan başka hiçbir güç ve hiçbir kuvvet karşısında “pes” etmez ve kat’iyen hürriyetinin bir santiminden dahi vazgeçmez.

Böyle birini ne mal, mülk, servet ne de netice itibarıyla basitleşmeye, sefilleşmeye sürükleyen ve ruhu felç eden yozlaşmış gelenekler, akla pranga vuran, her şeyi daraltan cemaat ilişkileri, değişik çıkar ve menfaat mülahazaları, ahlâkîliği dinamitleyen hırs ve kazanç tutkusu, kaba kuvveti akıl ve mantığın önüne çıkaran istibdat düşüncesi, şehvet, nefret, haset... gibi nefsâniyetin tezahürleri sayılan mesavî-i ahlak katiyen Allah’tan koparamaz ve köleleştiremez. Bir mümin lâakall bir günde 30-40 defa “Ey Rab, sadece Sana ibadet eder ve sadece Sen’den yardım isteriz.” (Fatiha, 4) diyerek kendi hürriyet ve ferdiyetine pranga sayılan bütün bu zincirleri kırar ve Cenab-ı Hakk’ın her şeye yeten o muhteşem gücüne sığınır. Bu ölçüde bir sığınmayı gerçekleştiremeyen bir fert hakikî mânâda ideal insan olma görevini de tamamlamış sayılmaz.

Ne var ki, ıslam, ferdin Allah’tan başka her şeye karşı hür ve bağımsız olmasını isterken, onun bir aile, bir cemaat, bir millet, hatta bütün insanlığın üyesi olmasını da ihtiyaçlara bağlı bir kural olarak kabul eder. Zira insan içtimaîdir, medenîdir; diğer insanlarla birlikte yaşama mecburiyetindedir. Bu anlamda toplum bir organizmaya benzer; parçalar birbiriyle irtibatlı ve karşılıklı ihtiyaç içindedir.

Zaruriyat, haciyat, hatta tekmiliyata bağlı böyle bir beraberlik, ferden halledilemeyen pek çok meseleyi aşma ve bir kısım baskıcı güçlere karşı sera vazifesi görme adına fevkalâde önemlidir. ışte günümüzün mutlak hürriyetçilerinden bizim ayrıldığımız nokta budur. Mutlak hürriyeti savunanlar, ananevî bağlardan ve bağımlılıklardan kurtarma bahanesiyle, insanı kuşatmaya çalışan güçler karşısında, onu varlık çölünde yapayalnız, desteksiz bıraktı. O da bu bireyselliğin bedelini bazen bir kısım tiranların eline düşerek, bazen de toplum despotizması altında ezilerek acı acı ödedi. Ve “bireysellik” yolunda hürriyetinden de, haysiyetinden de oldu.

şu hususu da bilhassa belirtmeliyim ki, ıslam dini, başka din veya din gibi görünen sistemlerde olduğu gibi sadece metafizik mülahazalarla ilgilenen, dua, teveccüh, ibadet, konsantrasyon veya şahsî bazı ibadetlerle iktifa eden bir din değildir. O, bütün bunlarla beraber ferdin sosyal, siyasî, iktisadî, ahlakî, hukukî davranışlarını tanzim, tensik etmenin yanında, kuralsızlıktan sakındırma ve vaz’ettiği prensiplerin yaşanmasını bilhassa ahirette mükâfatlandırma ilkesiyle gelmiştir. Bu itibarla da dinin sadece inanç ve ferdî ibadete inhisar ettirilmesi, onun bölünmesi, parçalanması ve Allah’ın muradına aykırı bir çerçeveye oturtulması demektir. Bu, aynı zamanda fertleri neyi, ne zaman, ne ölçüde yaşayıp yaşamayacakları konusunda da fikir dağınıklığına, teşettüte itmek olur. Hatta bu tarz bir taksimin zihni karışıklığa sebep olabileceğini iddia etmek dahi mümkündür. Bir kimse inandığı dinin bütün esaslarını özgürce yaşayamıyorsa, o kimsenin vicdan hürriyetine, fert olarak inandıklarını uygulamasına engel var demektir. Bu durumda fertlerin temel hak ve özgürlüklerinden söz edilemez.

ıslam dini, müntesiplerinin, dünya ve ukba hayatlarını, ebedî mutluluklarını temin, o istikamette yol göstermek ve onların bu hayatı huzur içinde geçirmelerini ve öbür âlemi de teminat altına almalarını sağlayacak esaslarla bir peygamber göndermiştir. O peygamberin mesajlarında dünya-ukba yan yana; ferdi sorumluluklar içtimaî mükellefiyetlerle iç içe; ibadet, evrad-ü ezkâr, kalbî ve ruhî hayat, ahlakî, içtimaî ve idarî meseleler bir vahidin farklı derinlikleri gibi bütünlük içindedir. Bunun yanında her Müslüman kendi haklarının şuurunda olduğu kadar başkalarının hak ve hürriyetlerine saygılı, kendi hukukunu müdafaada gösterdiği hassasiyet ölçüsünde başkalarının haklarına riayette de fevkalâde titizdir.

ıslam’da devlet anlayışı ve Kur’an’daki yeri nedir? Modern dönemde birçok Müslüman şeriat esaslarına dayalı bir devlet kurma fikrini gündeme getirdi. Bu konu hakkında sizin görüşleriniz nedir?


ıslam’ın siyaset ve devlet görüşü üzerinde çalışan veya bu konuda bir şeyler söyleyen kimseler çok defa Kitap ve Sünnet’in ortaya koyduğu ıslam ile, Müslümanların tarihî tecrübeleriyle ve tabii yine şer’î delillere dayanarak yaşamaya çalıştıkları Müslümanlığı ve şöyle-böyle bugün yaşananı birbirine karıştırmakta, bazen bir Kur’an meali, bazen birkaç seçme hadis, bazen de çağımızın fantastiklerinden birinin düşünceleri ve önerileriyle ıslam adına değişik şekiller kesip biçmekte ve fırsat ellerine geçerse kendi anlayışlarını hakim kılacaklarını ifade etmektedirler.

ıslamî kuralların ve ıslam tarihinin düşünce ve yeni tekliflere kapalı, taşlaşmış bir tarih olduğunu kastetmiyorum elbette. Dinin esasları dışında kalan alanlarda içtihat ve kıyas yapılacaktır. Bütün içtihatlar sadece yoruma açık alanlarda ve ıslam ilkelerine uygun biçimde yapılabilir. Ancak bu tür konularda her müstaid şahsın konuşma ve içtihatta bulunmasının kendisini bağlayacağı, başkalarını ilzam adına bir kıymet-i harbiyesinin olmayacağı da yine dinin emirlerindendir. ıslam, hiç kimseye kendi düşünce ve önerilerini -günümüz itibarıyla heva ve fantezilerini- hüda yerine koyarak “işte din budur” demesine izin vermez ve bunu dalalet sayar.

Öncelikle, din diye sunulan tasarı şayet Kitap ve Sünnet kaynaklı değilse, bu mevzuda şu ya da bu şekilde gayret sarf eden insan sayısınca tasarı ve taslak ortaya çıkar ki, bu da apaçık bir meşruiyet krizi doğurur. Sunulan taslak, üzerinde ittifak oluşmuş tarihî tecrübelerden referanslı değilse katiyen sürekli ve kalıcı olamaz. Bugünün ihtiyaçları, ittifakla kabul edilen ve hürmet edilen öz kaynaklara müracaat edilerek cevaplanamıyorsa, bu da gerçekçi ve tatmin edici olamaz. Öyle ise ister kendi temel kaynakları itibarıyla, ister bu kaynaklara dayandırılan ilmî mülahazalar açısından ıslam’ın devlet anlayışı nasıldır, diye sorulabilir? ıslam’da hüküm ve irade Allah’a aittir. Kur’an, pek çok ayetiyle hüküm ve emrin Allah’a ait olduğunu vurgular ve “Kadın-erkek müminler, Allah ve Rasulü bir konuda hüküm verdiği zaman artık onlara bir seçim hakkı yoktur.” der; böylece bu hakkın, ne teokrasilerde olduğu gibi kutsal ve masum ruhânî reislere, ne onların gözetim ve denetimindeki âbâ u kenâiseye ne de başka şekilde organize olmuş herhangi bir diyanet teşkilatına ait olmadığını ilan eder. ıslam “Sizin en şerefliniz Allah nezdinde en müttaki olanınızdır” diyerek soy-sop, ırk-aşiret, imtiyazlı sınıf gibi hususların yerine takvayı, liyakati, hakperestlik düşüncesini ve adalet hissini esas alır. Bu açıdan da Kitap ve Sünnet Müslümanlığında ne mutlakiyetçi monarşinin ne Batı’da bilinen şekliyle klasik demokrasinin; ne diktatörlük ne de totaliterizmin yeri vardır. ıslam’da, yöneten ve yönetilenlerin karşılıklı anlaşmaları demek olan idare, meşruiyetini hukuktan ve hukukun üstünlüğü ilkesinden alır. Ona göre hukuk, yönetenin de yönetilenin de üstündedir, Allah’a aittir, değiştirilemez, gasp edilemez; Yaratan’ın emri, Peygamber’in tebliğ ve tatbiki çerçevesinde uygulanmaya çalışılır. ıslam, hukuk dışı bir yönetimi meşru saymaz, onu tanımayan yönetilenleri de asi kabul eder. ıslamî bir idarede en zirvedeki kimseler dahi sıradan bir insan gibi hukukî esaslara riayet etmekle mükelleftir. Bu esasları katiyen ihlal edemez ve onlara aykırı uygulamada bulunamaz. Burada bir şeyi tavzih etmekte yarar var; bütün bunlar yasama ve yürütme organlarının hiçbir şey yapamayacakları şeklinde algılanmamalıdır. ıslam’da yasama ve yürütme organları toplumun kendi içinde ve yabancılarla iktisadî, siyasî, kültürel münasebetlerinde zaruretler, ihtiyaçlar ve maslahatlar çerçevesinde umumî hukuk normlarına uygun olarak her zaman bir kısım yasalar yapıp bunları uygulayabilir. ıdare edilenler de üst hukuk esasları diyebileceğimiz ilkelere riayet ettikleri gibi insan eliyle yapılan bu kanunlara da uymak mecburiyetindedir. ıslam’ın, şer’î prensiplerin yorumlanmasında içtihat, istinbat ve istihraç yapılmasına itirazı yoktur.

Aslında demokratik bir toplumda hukukun kaynağı, rengi ve şivesi çok da önemli değildir. Çağdaş dünyanın geldiği nokta, temel hak ve hürriyetlerin sağlanması; siyasî katılımın gerçekleşmesi, azınlıkların inançlarına göre yaşamasına izin verilmesi, fert ve toplumun karar mekanizmalarının üzerinde ağırlıklarını hissettirmesi, herkesin bir başkası üzerinde belli yollarla baskı kurmaması şartıyla kendini ifade edebilmesi ve inandığı gibi yaşaması demek ise ıslam’ın bu hususlardan hiçbirine karşı çıkması söz konusu değildir. Milletlerarası hukukî normlara ve anlaşmalara uygun olarak bu alanlarda yapılacak yasama faaliyetlerine ıslam karşı çıkmaz. Hiç kimse, yukarıdaki haklarla ilgili olarak Kur’an ve Sünnet’in ortaya koyduğu evrensel değerleri görmezden gelemez. Bu yüzden ıslam’ın demokrasiye düşman olduğunu kimse ispatlayamaz.

şayet bir devlet, yukarıdaki çerçeve içinde vatandaşlarına kendi dinini yaşama fırsatı veriyor ve onları değerlerini öğrenme, düşünme ve uygulama alanında destekliyorsa böyle bir sistemin Kur’an’ın öğretilerine aykırı olduğu söylenemez. Ortada böyle bir devlet varsa, alternatif bir devlet arayışına ihtiyaç yoktur. şayet insanî hak ve hürriyetler tamam değilse -günümüzde hep gelişme vetiresi yaşayan demokrasilerde olduğu gibi- ideal yasalara ulaşmak için sistem yeniden yasama ve yürütme organlarınca gözden geçirilir; evrensel hukuk normlarına göre tashih, tecdid ve tanzime gidilir. Böyle bir nizama tam teşriî denmese de onun zıdd-ı beyyini olduğu da söylenemez. Burada şu hususu belirtmekte yarar var: Bazıları şeriatı sadece dinî kurallara göre kurulmuş bir devlet olarak düşünmekte ve kelimenin gerçek mânâ ve muhtevasına bakmadan ona karşı düşmanca bir tavır almaktadırlar. Oysa şeriat, din kelimesinin bir mânâda müradifi ve Allah’ın emirleri, Peygamber Efendimiz’in (sas) sözleri, tavırları ve icma-ı ümmet esaslarıyla müeyyed bir dinî hayat demektir. Bu şekilde dindarane bir hayatın içinde devlet idaresiyle alakalı kurallar ancak yüzde beş nispetindedir. Kalan yüzde doksan beşi ise iman esasları, ıslam’ın temel hükümleri ve dinin ahlak prensipleri oluşturmaktadır.
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

Sedat

Orta Düzey

  • "Sedat" bir erkek

Mesajlar: 167

Konum: Frankfurt

Meslek: Sürücü kursu ögretmeni

  • Özel mesaj gönder

4

30.10.2005, 02:06

simdi bu konu gercekten Abdülkadir kardesin dedigi gibi bir akademik calisma konusu ve bir kac cümlede izahi zor olsa gerek, KÖPRÜ dergisinin 80 li yillarda ISlAM ve DEMOKRASI konulu bir sayisi cikmisti, tabii o zamanlar bugün Demokrat gecinen ve bugün iktidarlara da gelen bir cok kisi acisindan Demokrasi Küfür rejimi idi neyse...

Nur hareketi acisindan veya Yeni asya Nur cemaati adina sunu rahatlikla söyleyebilirim,
evet ben Müslümanim, nurcuyum ve Demokratim ve ÜStadimizin Seriat adina Mesrutiyeti savundugu gibi bende Seriat adina demokrasiyi savunuyorum.

Forumda bir yazimda üstadin her zaman gecerli olan su tesbitine yer vermistim:
"Tebeddülü esma ile hakaik tebeddül etmez" divani harbi örfi(ss. 39-40) (isimlerin degismesi ile hakikatler degismez)
ve bu cümleden önce "Fikrimce mesrutiyetin düsmani; mesrutiyeti gaddar,
cirkin ve hilaf-i Sheriat göstermek ile meshveretin de düshmanlarini cok edenlerdir." diyor.

1. döneminde meshrutiyet olarak savundugu 3. döneminde Demokrasi olmush
1.döneminde Ahrar lar olarak nitelendirdikleri 3. dönemde Demokratlar olmush

üstadin noktayida koyuyor "Istibdat, zulüm ve tahakkümdür. Mesrutiyet,adalet ve Seriattir divani harbi örfi(ss. 23-24).
ÜStad mesrutiyeti ,adalet ve seriat olarak niteliyorsa biz niye Mesrutiyetin daha gleismis sekli olan Demokrasiyi Seriat adina savunmayalim?

bu baglmada uzn cevaplar isteyen sorularina kisa cevaplar vermeye calisacagim.
sorularin
1....nur hareketinin demokrasiye bakışı nedir
cevap:yukaridaki aciklama yeterli herhalde
2.nur hareketi kendisinin veya genel olarak islami kesimin hak ve özgürleri için mi demokrattır yoksa demokrasiyi bir bütün olarak mı özümsemişlerdir....
Cevap: Demokrasinin ortaya cikardigi Hukuk devleti kavraminin bütün kesimler icin vatandaslar icin gecerli olmasi gerektigini anliyorum,. tabiiki üstadin bahsettigi Ser-i hürriyetler baglaminda.
3.demokrasinin bir sınırı var mıdır....
Cevap:(Münazarat sayfa 55) sual:hürriyeti bize çok fena tefsir etmişler...
hattâ âdeta hürriyette insan her ne sefahet ve rezalet işlerse, başkasına zarar vermemek şartıyla birşey denilmez diye bize anlatmışlar...
acaba böyle midir?
cevab: öyleler hürriyeti değil, belki sefahet ve rezaletlerini ilân ediyorlar ve çocuk bahanesi gibi hezeyan ediyorlar...
zira nazenin hürriyet, âdâb-ı şeriatla müteeddibe ve mütezeyyine olmak lâzımdır...
yoksa sefahet ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir...
hürriyet-i umumî, efradın zerrat-ı hürriyatının muhassalıdır...
kisaca sinirlari : Adab-i seriatla edeblenmish ve süslenmis bir demokrasi, hürriyet ortami
4.fıkhın kimi hükümleri demokrasiyi mümkün kılar mı?
ABD de demokrasi var AB ülkelerindede ama hepsinin Anayasalari farkli ABD de Idam var AB ülkelerinde yok örnek olarak Demokrasi olan Müslüman ülkede farkli hükümler neden olmasin??
5 ve 6. demokrasi bir bütün olarak islama uygun mudur yoksa kimi kısımları islama uygun kimi kısımları uygun değil midir....
demokratlıktan murat islama adepte edilmiş bir demokrasi midir?....

Cevap:Uygunluk meselesi neye göre? Demokrasinin bütünü nedir?? neleri icerir?? Almanyada ki toplumun ihtiyaclarina ve yapisina göre sekillenmish bir hürriyet ortami Demokrasi uygulamasi Demokrasiyi tanimlarmi?? eski dogu Almanya Demokratik sifatini kullaniyordu ama uygulama nasildi?yani isimlerle degil iceriklerle ilgilenmemiz lazim. demokrasi farkli demokratik ülkelerde farkli parlementer sistemlerle farkli anayasalarla uygulaniyor. Bizm demokrasiden istedigimiz ve anladigimiz üstadin fikirleri dogrultusunda demokrasinin insanin hakki olan seriattan olan hürriyet ortaminin ve hakimiyeti milletin tesis edilmesidir bude seriattandir dolayisi ile islamidir.
7.demokrasi ve cumhuriyet aynı şey midir?....
cevap"sizler dünyaya gelmeden, ben dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayâtım isbat eder...12 Sua 5. Mektup
"muarızlarımız olan zındıklar ve münafıklar, istibdad-ı mutlaka "cumhuriyet" namı vermekle, irtidad-ı mutlakı rejim altına almakla sefahet-i mutlaka "medeniyet" ismini vermekle.." 12 Sua 10. Mektub
yukaridada alintiladigim gibi "ISIMLÈRIN DEGISMESI ILE HAKIKATLER DEGISMEZ"
Adi cumhuriyet olur ama istibdat olur "Cin HALk Cumhuriyeti gibi"
veya Demokratik Alman Cumhuriyeti olur ama demokrasi ile ilgisi olmaz

Isimler degil icerik, uygulama ve hayata gecirilis önemli

Selam ve Dua ile

5

30.10.2005, 16:20

şifresiz yazacağım....

din değiştirmek demokrasi açısından,demokratik bir haktır....

fıkıh açısından mürted olmanın cezası ölümdür.....

namaz kılmamakda demokratik bir hakdır....

ancak namaz kılmamakda ısrar halinde hanefi fıkhında sürgün şafii fıkhında ölüm cezası öngörülmüş...

bu durumda dinleri toplumsal bir düzenleme getirmeyen batılıların kullandığı anlamda demokrasi olduğu gibi islam ile bağdaştırılmaz...

bir adaptasyon şarttır diye düşünüyorum....

örneğin zina yapmak batılı demokrasilerde demokratik bir hak olabilir ama islamda ayetle sabit dünyada iken belli ceza gerektiren bir suç olarak tasvir edilmiş....

dolayısıyla batılı anlamda demokrasi var olduğu şekliyle islama uygun değil....

demek mümkün olsa gerek.....

bahsettiğiniz yazılarda üstad cumhuriyet üzerinde durmuş demokrasi üzerinde değil....

demokrasi ile cumhuriyetin aynı şeyler olmadığı kanaatini taşıyorum....

6

30.10.2005, 16:32

akıllara hırıstiyan demokratlar gelebilir.....

ancak hıristiyanık toplumsal düzenleme getiren fıkhın olduğu bir inanç değil....

mevcut incile bakın isa mesihin hayat hikayesinden başka bir şey yoktur....

kuran ise zinaya hırsızlığa vs.konulara dünyada ceza öngörür miras hukukunu düzenler.....

hıristiyanlarla aynı konumda değiliz.....

onlarda hıristiyan demokratlık mümkün iken islamda nekadar mümkündür tartışılır....

7

30.10.2005, 18:38

Alıntı sahibi ""faraklit_""

şifresiz yazacağım....

din değiştirmek demokrasi açısından,demokratik bir haktır....

fıkıh açısından mürted olmanın cezası ölümdür.....

namaz kılmamakda demokratik bir hakdır....

ancak namaz kılmamakda ısrar halinde hanefi fıkhında sürgün şafii fıkhında ölüm cezası öngörülmüş...

bu durumda dinleri toplumsal bir düzenleme getirmeyen batılıların kullandığı anlamda demokrasi olduğu gibi islam ile bağdaştırılmaz...

bir adaptasyon şarttır diye düşünüyorum....

örneğin zina yapmak batılı demokrasilerde demokratik bir hak olabilir ama islamda ayetle sabit dünyada iken belli ceza gerektiren bir suç olarak tasvir edilmiş....

dolayısıyla batılı anlamda demokrasi var olduğu şekliyle islama uygun değil....

demek mümkün olsa gerek.....

bahsettiğiniz yazılarda üstad cumhuriyet üzerinde durmuş demokrasi üzerinde değil....

demokrasi ile cumhuriyetin aynı şeyler olmadığı kanaatini taşıyorum....


Bu dediklerinizin uygulandığı ve hakkının verildiği bir ıslam devleti şu anda var mı? Merak ettiğimden sordum.

Peygamberimiz (s.a.v) ahirzamanda şeair-i ıslamiyenin onda birini hakkıyla yapan kurtulacaktır diye müjde vermiş.

Konu hakkında arkadaşlarımın dediğine ek olarak şunu söylemek isterim ki;

Demokrasi fikir ve inanç hürriyeti sağlıyor. Bu bizim ülkemizde şiddetle muhtaç olduğumuz bir şey. Başörtülü okuyamıyor, memur imamlar ıslam'a uygun şekilde vazifelerini yapamıyorlar. ınsanlar düşündüklerini rahatça söyleyemiyorlar.

Ayrıca mürted olana sen ıslami eğitim vermeyip, şiddetle dini emretmişsen, sevdirmemişsen, eğitip öğretmemişsen ne hakla ödürebilirsin? Medyanla fuhşu yaygınlaştırıp, ne yüzle zina edeni öldürebilirsin? Devlet düzenini faiz üzerine kurup da ıslami düzenden bahsetmek afaki kalıyor.

Lütfen gerçekçi olalım. Elimizi vicdanımıza koyalım. ıslam'ı sevdirmek iradeyi özgür kılmakla mümkündür. Özgür iradeden kastım anarşizm olmamakla beraber belli sınırlar çerçevesinde kişilerin tercihlerine müdahale etmemektir.

Devleti geçtim ailelere bile gelecek olursak;

Baba, namazı , Kuran'ı, orucu anlatmıyor. Manasını ve neden ihtiyacımız olduğunu veya her şeyden önce Allah inancını çocuğuna vermiyor. Sonra namazı döverek kıldırıyor. Başörtüsünü döverek örttürüyor. Sonra bu çocuk büyüyor, ailesinden ayrılıyor. Korkması gerekenlerden gizli ve uzakta yemediği halt kalmıyor. Çünkü Allah korkusuyla eğitilmemiş. Fıtrata uygun yetiştirilmemiş.

Eğitim şart kardeşim. Önce eğitimli bireyler yetiştirip, sonra ıslam'ın takvaya ve eğitimli bireylere dayanan sistemi uygulanır. Zaten insanı eğitebilirseniz ıslam'ın fıkhî kurallarının uygulanmasına ihtiyaç kalmaz, çünkü suç olmaz.

ınanç ve fikir hürriyetini kısıtlamayan demokrasiyi savunuyoruz. Savunduğumuz asıl şey üç kelimeyle "ınanç ve Fikir Hürriyetidir." ınanç ve fikir hürriyetinin bulunmadığı yerde eğitim olmaz, marifet olmaz, sanat olmaz, istidatlar tekamül etmez. Aksini iddia edenler olursa müzakereye ve münazaraya açığım...

Kadir geceniz mübarek olsun...

Sedat

Orta Düzey

  • "Sedat" bir erkek

Mesajlar: 167

Konum: Frankfurt

Meslek: Sürücü kursu ögretmeni

  • Özel mesaj gönder

8

30.10.2005, 20:31

s.Aleyküm hepinizin Kadir gecesi mübarek olsun

üstadin bu konudaki görüsleri bence konuyu yeterince acikliyor, tekrar yapmaya gerek yok aslinda ama birkac ölcü yü tekrarlamakta yarar var.

1. isimlerin degismesi ile hakikatler degismez:
mesrutiyet, cumhuriyet, Demokrasi Hürriyet, inanc özgürlügü ve hukuk devletini saglayip istibdadi önledigi sürece savunulur ve üstadda isimden cok icerige önem vermis

Anayasalarda sürekli bir degisim gecirmekte, ama dedigim gibi ABD ile AB ülkelerinde ki uygulamalar farkli, ABD de zina yasak bazi eyaletlerde hatta TC dede yasakti (simdi nasil bilmiyorum). ama bunlarin demokratik sistemin bir zorunlu parcasi degil, yani demokraside zina yasak olur olmaz diye bir kural yok, toplumun ihtiyaclarina göre bicimleniyor
Demokrasi insanlarin hür bir ortamda kendilerine Hizmet edecek Memurlari(basbakan, Milletvekili) secme özgürlügünü getirmesini saglar ve secmen bu memurlarinda Toplumun ihtiyaclarini gidermesini ve beklentilerini karsilamasini ister. bunu yaparkende tabiiki kendi inanc, kültür ve adetlerinin korunulmasini ister.

Fikih meseleside 100 de 100 degildirki onu tartismaya acalim yani zinanin yasakligi kesin iken cezasi tartisilabilir ve tartisiliyor, yani taslayarak öldürme veya farkli bir ceza! ictihadi meseleler? devlet Kanunlarini hanefiye göre mi yapacak yoksa safiiye göremi?? demek istedigim bunlar demokrasi yerleshtikten sonra hür bir ortamda alimlerin ve uzmanlarin yapacagi istisare lere ´bagli bence, yani Demokrasiyi bir yönetim sekli ve sistem olarak, yapilacak ve uygulanacak kanunlardan ayri tartismak gerekiyor ..

neyse konu aslinda cok genis ama sanirim en azindan herkesi tatmin etmesede bizim icin neden Demokrasi sorusunu biraz aydinlatmisizdir insaallah.

9

31.10.2005, 16:29

zinanın dünyada verilmesi istenen cezalar icma veya kıyas ile ulaşılmış değildir.....ayetle sabittir sadece recm,ayeti tefsir niteliğindeki hadislerle açıklanmışdır....

önce ayetle zina yapan kadınlara ömür boyu hapise tekabül eden ceza öngörülüyor...-bknz:nisa 15-

ve iş bu ayetle ''haklarında yeni bir hüküm gelinceye kadar'' deniliyor...

allahın sözü gerçekleşiyor

haklarında yeni bir hüküm geliyor....

kadın ve erkeğe 100 değnek cezası veriliyor....(bknz nur:4)

ayrıca nisa 16.ayette geçen ''zina edenlerin ikisinede eziyet edin'' hükmünü hadisler tefsir ediyor....

ve evli olup zina işleyen kadın ve erkek için recm cezası öngörülüyor.....

kısaca fıkıh kafasından hüküm vermiyor ayetle sabit cezayı öngörüyor.....

........................................................................... .....
arkadaşlar beni yanlış anlamışsınız ben radikal değilim....


seyyid kutubun müslüman sosyalistliğini sorguladığım gibi,müslüman demokratlığıda sorguluyorum.....


ben islamın batılının demokrasisinede,sosyalizminide,faşizminide,kapitalizminide ihtiyacı olmadığı kanaatindeyim....

sosyal adalet için sosyalizme,müslümanların hürrriyeti için demokrasiye,rekabet için kapitalizme,memleket sevgisi için faşizme ihtiyacımız yok diye düşünüyorum....

10

31.10.2005, 17:21

Alıntı sahibi ""talhagenc""

Peygamberimiz (s.a.v) ahirzamanda şeair-i ıslamiyenin onda birini hakkıyla yapan kurtulacaktır diye müjde vermiş.


konuyu buradan başka bir şekle dönüştürmeye niyetim yok ama, bir sorum olacak... Ahirzaman... nedir bunun ölçüsü.. Ahir zaman peygamberi, peygamberimiz s.a.v değilmi... onun ümmeti 1400 küsür senedir yokmu.. her ümmet "acaba bizmiyiz bu ahirzaman dedikleri zamanı yaşayanlar" diye kendilerine sormadı mı... bizde sormuyormuyuz.. peki bu ahirzamandan kasıt ne.. acaba bu müjde kimleri hedef almış... bu zamanın insanları bu müjdelenenlerden mi... ve, bu müjdeye kaynak isterim...

11

31.10.2005, 19:02

Ev kema kál, yani Rasulullah a.s.m. gibi demek istiyorum
Camiü's-Sağir'de ımam Suyuti'nin rivayet ettiği bir hadis mealen şöyle:
Ashab-ı Kirama Hz.Peygamber a.s.m. diyor ki:"Size emredilenin onda birini yapmazsanız helak olursunuz. Öyle bir zaman gelecek ki, size emredilenin onda birini yapan kurtulur."

Yeni Asya Neşriyattan çıkan Camiü's-Sağir, cilt 3 de geçiyor olabilir, Allahu â'lem bissavab.


Not: Cami' Es-Sağîr ımam Celaleddin Suyutî'nin tertip ettiği, Buhari olsun, Müslim olsun diğer hadîs imamlarından doğru hadis rivayet ettiği kitaptır. Zira ımam Suyutî tabiinden bile çok sonra yaşamıştır, bu yüzden kendisinin direk olarak Tabiinden, Tebe tabiinden rivayeti yoktur, o da hadis imamlarından rivayet eder.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

hamdi

Stajyer

Mesajlar: 60

Konum: türkiye

Meslek: öğrenci

Hobiler: spor,bilgisayar

  • Özel mesaj gönder

12

31.10.2005, 19:35

sorular çok orjinal fakat cevaplar alıntı olunca buradaki düşünce eksenini biraz farklılaştıyoruz gibi geliyor. alıntılar uzun olmasa nasıl olur.....cevaplar kısa ve net olsa....
zalimi sevemem
zûlmü alkışlayamam
gelenin keyfi için
kalkıp geçmişime sövemem

13

31.10.2005, 20:41

Alıntı sahibi ""Alperdini""

Alıntı sahibi ""talhagenc""

Peygamberimiz (s.a.v) ahirzamanda şeair-i ıslamiyenin onda birini hakkıyla yapan kurtulacaktır diye müjde vermiş.


konuyu buradan başka bir şekle dönüştürmeye niyetim yok ama, bir sorum olacak... Ahirzaman... nedir bunun ölçüsü.. Ahir zaman peygamberi, peygamberimiz s.a.v değilmi... onun ümmeti 1400 küsür senedir yokmu.. her ümmet "acaba bizmiyiz bu ahirzaman dedikleri zamanı yaşayanlar" diye kendilerine sormadı mı... bizde sormuyormuyuz.. peki bu ahirzamandan kasıt ne.. acaba bu müjde kimleri hedef almış... bu zamanın insanları bu müjdelenenlerden mi... ve, bu müjdeye kaynak isterim...


Ahirzaman alametleri hasilerde geçmektedir. Alametlerin ortaya çıktığı kıyametin yakın olduğu da gayet açık şekilde ortadadır. Mehdi, Süfyan gibi ahirzaman şahısları bile çıkmış. Zannımca bu zamandaki ümmet bu müjdeye dahildir. Ancak önemli olan elinden geldiğince emir ve yasaklara ihlasla uymaktır. Gerçek bilgi Allah katındadır...

faraklit kardeşim. Mesajımda size yönelik sorularım oldu. Lütfen okuyup cevaplar mısınız? Yeni Asya'nın savunma sebebini söyledim. Ama neden hala düzene takıldınız? Önemli olan inanç ve fikir hürriyeti bizim için...

14

31.10.2005, 20:57

değerli kardeşlerim;

bu aralar dünyevi işlerimizin çokluğundan bu güzel müzakere ortamına çok da fazla katılamıyoruz. Ama böylesine önemli konuların ciddiyet içerisinde ve sakin bir zeminde tartışılması oldukça önemli. bu nedenle kardeşlerimizi tebrik ediyorum.

faraklit kardeşimiz bir soru sordu.
ama konu biraz dallandı.

ama konunun merkezi demokrasi ve cumhuriyet.
bu nedenle bu konuda bir iki söz söylemek istiyoruz.

öncelikle şunu tespit edelim:
demokrasi veya cumhuriyet dediğimiz şey ne bir inanaç sistemi, ne de bir din olayıdır.
insanların tarihi birikimleriyle geliştirdikleri bir yönetim sistemidir.
bir yönetim biçimidir.
Bilindiği üzere dinimizde açıkça bir devlet sistemi emredilmemiştir.
yani devlet sistemi ne olacak?
krallık mı, padişahlık mı, demokrasi mi, cumhuriyet mi?
böyle bir sistem kesin olarak, açıkça nasslara bağlanmamış.

ama bu demek değildir ki,
dinimiz devlet sistemi konusunda bir takım prensipler oratay koymamış.
elbette ki bu konuda temel çerçeveler çizilmiş.

Bu çerçeveler de Dört Halife devrinde, bilhassa Hz. Ömer devrinde net olarak ortaya konmuş. ışte ıslamın kabul ettiği devlet sisteminin şekli, prensipleri ve temel kanunları ve uygulama neticeleri dört halife devrinde kendini göstermiş.
Hz. Üstad da bu devri "dindar bir cumhuriyet modeli" olarak tanımlamış.

bu devrin günümüz ile uyumuna geçmeden önce demokrasi, meşrutiyet ya da cumhuriyet dediğimiz sistemin temel istinat noktalarına bakalım:
demokrasi rejiminin istinat noktalarını şöyle sıralayabilriz.
1-Hürriyet:
Demokrasinin olmazsa olmaz şartı hürriyettir. yani demokrasi hür insanların oluşturduğu ve uyguladığı bir rejimdir.
2-ınsan hakları:
Demokrasi insan hak ve hürriyetlerinin kamil manada uygulanmaya çalışıldığı bir rejimdir.
3-Seçim:
Demokraside idareciler halkın hür iradesi ile seçim neticesinde iktidara gelirler.
4-Parlamento sistemi:
halkın hür iradesi ile seçilen temsilciler ülke meselelerini meşru zeminlerde çözmeye çalışırlar.
5-meşveret ve istişare:
Devlet meseleleri meşveret yolu ile halledilir.
6-Adalet:
demokrasilerde adalet ve hukukun üstünlüğü esastır.

işte demokrasinin öne çıkan temel kuralları bunlardır.
Bu temel konular da asr-ı saddette ve özellikle de Hz. Ömer devrinde tam olarak uygulandığı için Üstad Demokrasi ve cumhuriyetin aslında ıslam dinin malı olduğunu söyler.
faraklit kardeş ise bazı meseleleri karıştıryor.
muamelat ve ahlak konularını demokrasinin temel kuralları ile karıştırıyor.
demokrasilerde esas çoğunluğun düşünce ve yaşayışının üst yönetime yansımasıdır.
millet müslüman ise elbette ki ahlak ve muamelat da ona göre uygulanacaktır.
bu kısa açıklamadan sonra bazı katrdeşlerin suallerine temas etmek istiyorum.
özellikle de faraklit kardeşimizin:

15

31.10.2005, 21:04

faraklit kardeşin sözlerine kısa cevaplar:

Alıntı

yeni asya cemaatinin kimi organizyonlarına''demokrat gençlik'',demokrat hanımlar'' gibi isimler verdiğini gördüm...

nur hareketinin demokrasiye bakışı nedir...

Nur hareketinin demokrasiye bakışı müsbettir.
Üstad ta 1907 de ıstanbul'a gelişinden bu yana meşrutiyet, demokrasi ya da cumhuriyet diye tanımlanan devlet sistemine şeriat namına sahip çıkmıştır (bkz. Münazarat)

Alıntı

nur hareketi kendisinin veya genel olarak islami kesimin hak ve özgürleri için mi demokrattır yoksa demokrasiyi bir bütün olarak mı özümsemişlerdir....

demokrasiye şeriat namına sahip çıkar.



Alıntı

demokrasinin bir sınırı var mıdır....

fıkhın kimi hükümleri demokrasiyi mümkün kılar mı?

demokrasi bir bütün olarak islama uygun mudur yoksa kimi kısımları islama uygun kimi kısımları uygun değil midir....

demokratlıktan murat islama adepte edilmiş bir demokrasi midir?....

demokrasi ve cumhuriyet aynı şey midir?.
...
demokrasi bir yönetim şeklidir.
ne bir ahlak ve ne bir dindir.
ahlakı ve inancı ve imanı ve ibadeti tespit eden dindir.
demokrasi ise toplumun yönetim şeklidir.
dinini inancını, ahlakını ve yaşayışını değiştirme hareketi değil.
Devlet nasıl yönetilecek sorusunun cevabıdır.
bu nedenle fıkıh ayrı demokrasi ayrıdır.
Bunları birbirine kıyaslamak olayı tamamen çıkmaza sokar.

16

31.10.2005, 21:13

Alıntı

şifresiz yazacağım....

din değiştirmek demokrasi açısından,demokratik bir haktır....

fıkıh açısından mürted olmanın cezası ölümdür.....

namaz kılmamakda demokratik bir hakdır....

ancak namaz kılmamakda ısrar halinde hanefi fıkhında sürgün şafii fıkhında ölüm cezası öngörülmüş...

bu durumda dinleri toplumsal bir düzenleme getirmeyen batılıların kullandığı anlamda demokrasi olduğu gibi islam ile bağdaştırılmaz...

bir adaptasyon şarttır diye düşünüyorum....

örneğin zina yapmak batılı demokrasilerde demokratik bir hak olabilir ama islamda ayetle sabit dünyada iken belli ceza gerektiren bir suç olarak tasvir edilmiş....

dolayısıyla batılı anlamda demokrasi var olduğu şekliyle islama uygun değil....

demek mümkün olsa gerek.....

bahsettiğiniz yazılarda üstad cumhuriyet üzerinde durmuş demokrasi üzerinde değil....

demokrasi ile cumhuriyetin aynı şeyler olmadığı kanaatini taşıyorum....

değerli kardeşim;
bence siz demokrasiyi çok yanlış biliyorsunuz.
sizin bahsettiğiniz şeylerin demokrasi ile alakası yok.
insanlar demokrasi yok iken de din değiştiriyordu.
namaz kılıyordu veya kılmıyordu.
dediğiniz konular demokrasinin bir kuralı değil ki.
bu dedikleriniz genellikle ceza hukuku ile alakalı.
bu hukuk da toplumların inanç ve ahlakına göre şekillenir.
batı alemi hıristiyan olduğu için ceza hukukunu ya hırıstiyanlığa göre ya da eski roma hukukuna göre şekillendirmiş.
pekala bir müslüman toplum da kendi ceza ve menedeni hukukunu kendi inanç ve yaşayışına göre düzenleyebilir.

ben bu noktada size bir şey söyleyim.
Kuranın yasak olarak ortaya koyduğu bütün hükümler bu gün bütün hukuk sistemlerinde öyle veya böyle kabul edilmiştir.
mesela adam öldürmek.
bu gün hangi hukuk adam öldürmeyi suç olarak kabul etmez?
mesela hırsızlık, zina, insan haklarına tecavüz, yalancılık vs...
bu gün insanlık Kuranın yasaklarını kabul ediyor. Ama sadece ceza konusunda biraz fazla merhamet edip ifrat ediyor.
çok ümitsiz olmaya gerek yok.

Üstadın lisanında Demokratlık, cumhuriyet, meşrutiyet aynı manaları taşır.
zaten üstad resme ve isme değil, işin hakikatına bakar.

17

31.10.2005, 21:16

Alıntı

zinanın dünyada verilmesi istenen cezalar icma veya kıyas ile ulaşılmış değildir.....ayetle sabittir sadece recm,ayeti tefsir niteliğindeki hadislerle açıklanmışdır....

önce ayetle zina yapan kadınlara ömür boyu hapise tekabül eden ceza öngörülüyor...-bknz:nisa 15-

ve iş bu ayetle ''haklarında yeni bir hüküm gelinceye kadar'' deniliyor...

allahın sözü gerçekleşiyor

haklarında yeni bir hüküm geliyor....

kadın ve erkeğe 100 değnek cezası veriliyor....(bknz nur:4)

ayrıca nisa 16.ayette geçen ''zina edenlerin ikisinede eziyet edin'' hükmünü hadisler tefsir ediyor....

ve evli olup zina işleyen kadın ve erkek için recm cezası öngörülüyor.....

kısaca fıkıh kafasından hüküm vermiyor ayetle sabit cezayı öngörüyor.....

........................................................................... .....
arkadaşlar beni yanlış anlamışsınız ben radikal değilim....


seyyid kutubun müslüman sosyalistliğini sorguladığım gibi,müslüman demokratlığıda sorguluyorum.....


ben islamın batılının demokrasisinede,sosyalizminide,faşizminide,kapitalizminide ihtiyacı olmadığı kanaatindeyim....

sosyal adalet için sosyalizme,müslümanların hürrriyeti için demokrasiye,rekabet için kapitalizme,memleket sevgisi için faşizme ihtiyacımız yok diye düşünüyorum....

değerli kardeşim;

yine burada demokrasi ile din karışmış.
tekrar edelim demokrasi bir yönetim şeklidir.
o kadar...

Sedat

Orta Düzey

  • "Sedat" bir erkek

Mesajlar: 167

Konum: Frankfurt

Meslek: Sürücü kursu ögretmeni

  • Özel mesaj gönder

18

31.10.2005, 21:21

Faraklit kardesim, bu tip tartismalarda esas sorun, sorunun veya tartisma konusunun özden uzaklastirilip yan kulvarlara sapmasi ve dar cikmaz sokaklara girilmesi ve dönüp dolasip ayni cikmaz sokaklara kisir döngü yapilmasina neden oluyor.

Benim amacim fikih tartismasi acmak degil o ayri bir konu ama dedigim gibi Zina da recm meselesi veya el kesilmesini elin sadece isaretlenmesi ve ya cizilmesi olarak yorumlayanlar var, hatta hadisleri kabullenmeyip sorgulayanlar var vs. (PS. Nur 4 de iftira edenlere 80 degnek, zina yapanlara 100 degnek veya celde nur. 2 de)
Esas Konu Demokrasi ve Islam(yönetim ve idare sekli olarak)

Ama anlatamadigimiz ve sürekli tekrar etmek zorunda kaldigimiz, Demokrasi nin direkt bu konulara endexli olmadigi, ve Seriatta sadece Ceza hukuku degil.

Tekrar:
Iddia:Islam ülkesi Demokrasi ile yönetilebilir ve getirdigi Hür ortamda
Kanunlar Anayasa vs. Müslümanlarin istek ve talepleri dogrultusunda, uzman ve alimlerin, hukukcularin olusturacaklari komisyonlarda yapilan arastirma ve istisare sonucunda Meclise tavsiye edilerek olusturulabilir.

Soru:
Demokratik bir ülkede bu veya benzer sekilde olamayacagina dair bir ispatiniz varmi??

Tekrar:
Demokrasi bir Anayasa degildir bir Ceza hukuku degildir, öyledir diyorsaniz Ispatiniz varmi,
ben verdigim örneklerde ABD de AB de veya Japonyada veya Ingilterede farkli Anayasalar ve kanunlar oldugunu tekraren belirttim
sizin ispatiniz nedir Demokraside illa hayvani özgürlükler olacak diye, nerde yaziyor??

Ben ve arkadaslar görüslerini genelde Risale i nur kaynakli belirtmekle birlikte siz daha cok sahsi görüs niteliginde görüs belirtiyorsunuz.
Soru: tartismak istediginiz risale i nurun bu konudaki fikirlerini ögrenmekmi
yoksa risale i nurun bu konudaki görüslerini mi elestirmek??
veya risale i nuru yanlis anladigimizi mi ispat amac??

son olarak sizce Demokrasi nedir tanimini yaparmisiniz??
sizce Islami sistem nasil olmali.

selam ve dua ile

19

31.10.2005, 21:21

Alıntı


konuyu buradan başka bir şekle dönüştürmeye niyetim yok ama, bir sorum olacak... Ahirzaman... nedir bunun ölçüsü.. Ahir zaman peygamberi, peygamberimiz s.a.v değilmi... onun ümmeti 1400 küsür senedir yokmu.. her ümmet "acaba bizmiyiz bu ahirzaman dedikleri zamanı yaşayanlar" diye kendilerine sormadı mı... bizde sormuyormuyuz.. peki bu ahirzamandan kasıt ne.. acaba bu müjde kimleri hedef almış... bu zamanın insanları bu müjdelenenlerden mi... ve, bu müjdeye kaynak isterim...

alperdini kardeşim;
Risale-i Nurdan aldığımız derse binanen diyoruz ki:
ahirzaman Risale-i Nurun zuhuru ile başlamış ve 1545 hicri yıllarına kadar devam edecek bir devrin adıdır.
bizler tam olarak içinde bulunuyoruz.
Ahirzamanın hilafetin kaldırılması ile başlayacağını söyleyenler de var.
hilafetin kaldırılması ise ahirzaman alametlerinin başlangıcı olarak kabul ediliyor.

20

01.11.2005, 15:51

islam fıkhından örnekler verilmesinin sebebi şu;

demokratik hak denilen kimi fiiller.....

islam fıkhında yapanın katlini vacip hale getiren hususlar....

demokrasi zorla olmadığı sürece her türlü ahlaksızlığı meşru sayan ideolojidir....

islam ise her türlü ahlaksızlığa zorla veya rızayla harp açmış bir dindir...

...................................................................

müslüman sosyalistlerin paris komününden yüzyıllar önce döneminin devrimcisi hz.muhammed(a.s) sosyalizmin en güzel örneklerini verdi....

sözlerine katılmadığım gibi.....

islamın demokrasi getirdiği fikrinede katılmıyorum....

hz.ebubekir sıddık-ı ekber halife seçildiğinde....

halifeyi seçenler resulullahın seçkin ashabıydı.....

örneğin islam ülkesinin vatandaşı olan....

yahudi,nasrani,mecusi,sabii ve dehrilere sizin adayınız kim diyen olmadığı gibi....müslümanlar içerisinden kimi istersiniz diyen dahi olmadı....

ortada bir demokrasi örneği yok bence....

........................................................................

özetle....

müslümanların hürriyeti için evvel allah sonra gayret yeter....

''demokrat''olmaya gerek yok bence.....

veya ''demokrat'' olacaksakda bu bugünün batısının demokrasisi olmamalı....

ittifak ile ittibayı birbirine karıştırmamak lazım....

ama saygım var düşüncelerinize....

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir