Giriş yapmadınız.

241

02.07.2005, 12:41

nesl-i cedid kardeşim;
yazdığınız bir iki hususa temas etmek gerekiyor.

Alıntı

1-) Bir şakirdin , Mehdi Üstaddır veya falan Zattır şeklinde düşünmesinde dinen bir beis yoktur ! Ancak , bunu açıkça izhar etmesi , hem O Zata hemde temsil ettiği davaya zarar verir ! (Sikkeyi Tasdiki gaybiyye ( sy.11))

Bu düşünceniz şaşırtıcı doğrusu.
Ahmet Feyzi Abi, bırakın şahsi düşüncesini açıklamayı, Üstadın Mehdi olduğunu Afyon hapsinde delilleri ile harika bir şekilde ispat etmiş. Acaba Ahmet feyzi abi risale-i nura zarar mı vermiş oluyor? Üstadın Mehdi olduğunu ilan eden bir abi de Zübeyr abidir. acaba o da mı zarar vermiş? Ben bizzat Kutlar abiden çok defa duydum, "Üstadın Mehdi olduğunu", acaba bu abi de mi nurlara zarar vermiş?
Halbuki bu abiler Nurun birer kahramanıdır.
Lütfen sözlerinize dikkat edin...
yüzlerce ağabeyin hakkına ve hukukuna tecavüz etmeyin.

Alıntı

2-) Mehdi gelmiştir , veya yakın zamanda gelecek ve ıslam dünyasını toparlıyacak , bir itthiad-ı ıslamiyet tesis edecek , düşünceiyle rehavete kapılınmamalı , Mehdi Efendiye şakirt olmak için gayret edilmelidir ! hassaten 1.şua'da geçen , "Allah nurunu tamamlıyacaktır" mealindeki Ayetin, Hicri 1424 yılına (Miladi 2004) yapılan işarete mazhar bir şakirt olmöaya çalışılşmalıdır !

Mehdi efendi tabiri hiç de hoş değil. yakışıksız ve farklı çağrışım yapıyor. Üstelik 1424 yılı mantığı da hiç dediğiniz gibi değil. Orada mehdinin şakirtleri tabiri var.


Alıntı

3-) ıhlas Risalesinde geçen : "Kardeşleriniz tenkit etmemek" ve " Faziletfuruşluk nevinden gıbta damarını tahrik etmemek" düsturlarını sıkça okumalıyız ( nefsime )

evet bu tabiri okumaya çok ihtiyacınız var.
Zira siz yüzlerce kahraman nur taleblerini "üstada itaatsizlik ve zarar vermekle itham ettiniz ve hala da ediyorsunuz. Bir adamın muhabbeti uğruna yüzlerce kişinin hukukuna tecavüz ediyorsunuz.

Alıntı

4-) Nur dairesi içindeki kardeşlerimizin , bugün itibari ile Hocaefendiye ABD ajanı yakıştırmalarının yanında Üstad Hazretlerinede ıngiliz ajanı yakıştırmasını yapan CD lerin organizatörü olan meşhur Ateist Doğu Perinçek ve onlara bu konuda hizmetkarlık yapan Sahte şeyhler , bu vesile ile aslında bir hayra vesile olmaktalar , o da şudur : "Biz birbirimizi istesek de istemesekde , birbirimizi beğensekde beğenmesekde , ortak düşmanlar bizi aynı kefeye koyuyor ve hepimize top yekün saldırıyorlarsa , lütfen gereksiz ve furuata ait meseleleri bir kenara bırakıp , bu düşman cephesini , ilmi ve fikri atmosferde mücadele edelim ! Enerjimizi bu yönde istihdam edelim !

Bir çok yerde açıkladık.
Hocaefendi ile Nurların bir alakası yoktur.
Hocanın hedef ve maksat ve hizmet metodu farklıdır,
Nurlarınki çok farklıdır.
bazı kişilerin saldırıları ölçü olamaz.
Hoca ayrı Üstad ayrıdır.

saygılar

242

02.07.2005, 12:51

Mahkeme hadisesini bir abi çok güzel anlatıyor, gülmeden duramıyoruz.

Ahmed Feyzî abi öne çıkıp, müdafaasını sunmaya başlıyor. Anlatıyor, durmuyor... Tam elindeki kağıtları, notları cebine koyuyor, mahkeme heyeti "Oh be!" dediği anda diğer bir cebinden yenisini çıkarıyor, şevkle, iştiyakla, ateşle anlatıyor... Sonra iyice coşuyor, Üstad "Artık yeter, yavaşla" anlamında çekiyor arkadan eteğini. Ahmed Feyzî abi devam anlıyor, iyice devam ediyor, Üstad çekiyor, Ahmed Feyzî abi coşuyor. En sonunda da duvardaki portreyi gösterip "ışte Deccâaaal" , Üstad'a dönüp işaretle "ışte Mehdîiiiii" diyor... Tabi daha sonra -sanırım- 6 ay hapis cezası veriyorlar, o ayrı.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

WORLD

Acemi

Mesajlar: 40

Konum: ıstanbul

Meslek: Ateşe

Hobiler: Uluslar Arası ılişkiler

  • Özel mesaj gönder

243

02.07.2005, 13:19

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Mahkeme hadisesini bir abi çok güzel anlatıyor, gülmeden duramıyoruz.

Ahmed Feyzî abi öne çıkıp, müdafaasını sunmaya başlıyor. Anlatıyor, durmuyor... Tam elindeki kağıtları, notları cebine koyuyor, mahkeme heyeti "Oh be!" dediği anda diğer bir cebinden yenisini çıkarıyor, şevkle, iştiyakla, ateşle anlatıyor... Sonra iyice coşuyor, Üstad "Artık yeter, yavaşla" anlamında çekiyor arkadan eteğini. Ahmed Feyzî abi devam anlıyor, iyice devam ediyor, Üstad çekiyor, Ahmed Feyzî abi coşuyor. En sonunda da duvardaki portreyi gösterip "ışte Deccâaaal" , Üstad'a dönüp işaretle "ışte Mehdîiiiii" diyor... Tabi daha sonra -sanırım- 6 ay hapis cezası veriyorlar, o ayrı.


:mrgreen:

ışte Ahir Zaman Kahramanlarııııııııııııııııııııı

244

02.07.2005, 13:22

abdulkadır kardeşın söyledığı Üstadın Afyon hapsindekı avukatının htıralarında geçiyor.
son şahitler cilt 3

245

02.07.2005, 17:27

muhterem ahmetsaid kardeşim ,

Alıntı

Ahmet Feyzi Abi, bırakın şahsi düşüncesini açıklamayı, Üstadın Mehdi olduğunu Afyon hapsinde delilleri ile harika bir şekilde ispat etmiş. Acaba Ahmet feyzi abi risale-i nura zarar mı vermiş oluyor? Üstadın Mehdi olduğunu ilan eden bir abi de Zübeyr abidir. acaba o da mı zarar vermiş?


Sizin bu yaklaşımınız , tefrikaya , uhuvveti zedelemeye yönelik ,ve kendisi dışındaki fikirleri hüsn-ü kabul etmeme anlayışını beraberinde getiriyor ! S,iz bu şek,ilde sorarsanız, başkalarınıda şu soruyu sorma hakkını vermiş olursunuz :

"Mehmet Kırkıncı Hocaefendi , Mustafa Sungur Abi , Bayram Yüksel Abi , Abdullah Yeğin Abiler Üstadın Mehdi olmadığını , onun Mehdi Efendiye zemin hazırladığını beyan ederken , yoksa siz bu 4 abiden daha iyi mi bileceksiniz "

Yani , benim "abim" senin "abinden" daha büyük yaklaşımı ! Bu yaklaşımınızdan vazgeçin ! Her iki yaklaşımınında Risale-i Nur şakirdinde yeri yoktur !

Abilerimizin hepsi , bize Üstaddan birer emanettir. Onlar Ahirzaman Ashabı hükmündedirler. Biz inanıyoruzki , hepsinin bu konuda içtihad etme yetkisi vardır.Biri Mehdidir diğerlari , Mehdiye zemin hazırlayandır diyorlarsa , her ikiside bu yaklaşımlarından dolayı sevab kazanıyorlardır. Çünkü içtiihadda hata yapanda 1 sevab almaktadır. Ne fakir , nede sizin falan içtihadında haklıdır filan haksızdır deme konumunda değiliz. Ondan dolayı , bize düşen hüsn-ü zandır !

Alıntı


Mehdi efendi tabiri hiç de hoş değil. yakışıksız ve farklı çağrışım yapıyor. Üstelik 1424 yılı mantığı da hiç dediğiniz gibi değil. Orada mehdinin şakirtleri tabiri var.



Mehdi Efendi , Mehdi Hazretleri , Hz.Mehdi aynı terimlerdir. Başına ve sonuna getirilenler tazim ifade etmektedir. 1.şua'da geçen tabir "Mehdinin şakirtleridir" haklısınız . Lakin ,

"Ta ahir zamanda, hayatın geniş dairesinde asıl sahipleri, yani Hz. Mehdi ve şakirtleri (talebeleri), Cenab-ı Hakk'ın izniyle gelir, o daireyi genişletir ve o tohumlar sünbüllenir. Bizler de kabrimizde seyredip Allah'a şükrederiz." (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 138- Kastamonu Lahikası, 72)

ifadelerinden , Mehdinin şakirtleri ile hem Mehdi hemde Mehdinin şakirtleri olduğunu anlayabiliriz. Özetlersek :

1 ) Mehdi ve Mehdinin şakirtler ayrı zikredilmekte !
2 ) Üstad vefatından sonra Mehdi ve şakirtlerinin geleceğinden bahsetmektedir.


Alıntı

Bir adamın muhabbeti uğruna yüzlerce kişinin hukukuna tecavüz ediyorsunuz.


Bizim hiçbir cümlemizde , Üstadın hiçbir talebesine aleyhte 1 kelime bulamazsın ! Çünklü , kendisine muhabbet beslediğimiz "0 adam (!)" bize böyle olmayı öğretti !

Alıntı

Bir çok yerde açıkladık. Hocaefendi ile Nurların bir alakası yoktur. Hocanın hedef ve maksat ve hizmet metodu farklıdır, Nurlarınki çok farklıdır. bazı kişilerin saldırıları ölçü olamaz. Hoca ayrı Üstad ayrıdır.


Hocaefendi ile Nurların bir alaksı yoktur ifadesi , bağışla beni ama Nurlara yapılabilecek en büyük haksızlıktır ! Allah'ın lutfu ilr dünyada 190 ülkede müesseseler açmış bu camia , gittiği her Küfür diyarına , Kur'anın yanında mutlaka Risale-i Nulrarıda götürmektedir. Hocaefendi , günde en az 20 Sayfa okuyun demektedir. ve sen alakası yok diyeceksin ! ınsaf , bir mümin sıfatıdır !

Hizmet stratejileri tabiki fark gösterecektir. Ama kullanılan malzeme ve amaç aynıdır. Bu konuda sizin icazetinize ihtiyaç yok !

246

02.07.2005, 17:36

Alıntı sahibi ""nesl-i cedid""

Mustafa Sungur Abi, Üstadın Mehdi olmadığını , onun Mehdi Efendiye zemin hazırladığını beyan ederken [/b][/color]


En son Nesil grubunun düzenlendiği uluslararası Risale-i Nur sempozyumuna katılmadınız sanırım. Orada Sungur abi "Resulullah'ın geleceğini söylediği zattır." diyerek Üstad'ın ismini zikretti. Evet, yanlış okumuyorsunuz, bunu o sempozyumda, umum önünde söyledi. Foruma sempozyumla ilgili özet yazıları aktarılırken, bu da aktarılanlar arasındaydı, okuyanlar hatırlar.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

247

02.07.2005, 17:46

abdulkadir said kardeşim ,

biz falan demiş , filan dememiş yapmıyalım diyoruz , sen ne diyorsun ?Sen kapasiteli bir kardeşsin , biz öyle anladık....

248

02.07.2005, 17:58

Sadece yanlış aktardığını tashih ettim. Bugün benden bir şey beklemeyin, sinirim geçmeden kolay kolay bir sayfa risale bile okumam, bırak derin muhakeme ve yorumu...
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

249

02.07.2005, 20:18

ASIL MEHDı GELMEDı Mı ?

www.ittihad.com.tr
Son zamanlarda Mehdilik meselesinin çokca nazara verilmesi, bir merkezden ve kasden tahrik edildiğini hatıra getiriyor. Hem de Mehdilik mevzuu, Risale-i Nur müvacehesinde ve makamına muvafık olarak ve iyi niyete müstenid ele alınması gerekirken, muvazenesiz ve Risale-i Nurdaki beyanların makamı nazara alınmadan ele alınması da dikkat çekicidir.
Mesela: “Âhirzamanda Hazret-i ısa Aleyhisselâm'ın nüzulüne ve Deccal'ı öldürmesine ait ehadîs-i sahihanın mana-yı hakikîleri anlaşılmadığından, bir kısım zahirî ülemalar, o rivayet ve hadîslerin zahirine bakıp şübheye düşmüşler. Veya sıhhatini inkâr edip veya hurafevari bir mana verip âdeta muhal bir sureti bekler bir tarzda, avam-ı müslimîne zarar verirler. Mülhidler ise, bu gibi zahirce akıldan çok uzak hadîsleri serrişte ederek, hakaik-i ıslâmiyeye tezyifkârane bakıp taarruz ediyorlar. Risale-i Nur, bu gibi ehadîs-i müteşabihenin hakikî tevillerini Kur'an feyziyle göstermiş” Kastamonu Lahikası: 80

Hem ileri sürülen iddialara göre asıl Mehdinin daha gelmediği söyleniyor. Çünkü Mehdinin geniş dairedeki icraatları yapılmamıştır deniliyor. Halbuki asıl Mehdi, geniş daire yani içtimaî ve sîyasi dairelere bakan programı gösterir ve şahs-ı manevisi olan açtığı Mehdiyet cereyanı, o programa istinaden, –eğer beşer bütün bütün bozulmaz ise– o vazifeleri icra eder diye bildirilmektedir.

ıLMı SEVıYE

Hem bu icraatları haber veren hadisleri zahir manaları ile nazara vermek de olmaz. Çünkü: O hadiseler, gözle görüneceğinden, müteşabih rivayetlerden olması, makamın icabıdır.

Evet “Mecaz, ilmin elinden cehlin eline düşse, hakikata inkılab eder; hurafata kapı açar.” Mektubat: 473 vecizesi bu hakikate dikkat çeker.

Yine Bediüzzaman Hazretleri diyor: “ıslâmiyetin mağz ve lübbünü terkederek kışrına ve zahirine vakf-ı nazar ettik ve aldandık. Ve sû'-i fehm ve sû'-i edeb ile ıslâmiyetin hakkını ve müstehak olduğu hürmeti îfa edemedik. Tâ o da bizden nefret ederek evham ve hayalâtın bulutlarıyla sarılıp tesettür eyledi.

Hem de hakkı var. Zira biz ısrailiyatı usûlüne ve hikâyatı akaidine ve mecazatı hakaikine karıştırarak kıymetini takdir edemedik. O da ceza olarak bizi dünyada te'dib için zillet ve sefalet içinde bıraktı. Bizi kurtaracak yine onun merhametidir.” (Muhakemat: 9) şeklinde ifade edilen veciz ve derin hakikatın nazara alınması şarttır.

MEHDıNıN FUTUHATINI CEMAATı YAPACAK

Haber verilen geniş daire futuhatının şartı hakkında da şu kayıtlar var:

“Birincisi: Çok defa mektublarımda işaret ettiğim gibi, Mehdi-i Âl-i Resul'ün temsil ettiği kudsî cemaatinin şahs-ı manevîsinin üç vazifesi var. Eğer çabuk kıyamet kopmazsa ve beşer bütün bütün yoldan çıkmazsa, o vazifeleri onun cem'iyeti ve seyyidler cemaati yapacağını rahmet-i ılahiyeden bekliyoruz.” Emirdağ Lahikası: 265

Bu sarih beyanda Mehdi, Mehdiyet cereyanını temsil edip siyasî icraat yapmıyor. Onun cem'iyeti ve seyyidler cemaati icra ediyor. Risale-i Nurun muhtelif yerlerinde aynı hüküm nazara verilmiştir.

FUTUHATIN şARTLARI

Keza kıyametin kopmaması şartı var. Kıyametin kopma sebeblerinden iki örnek verelim:

“Birden ihtar edilen bir mes'ele:

Âhirzamanda bir şahsın hatiat ve günahlarının gayet dehşetli bir yekûn teşkil ettiğine dair rivayetler vardır. Eskide acaba âdi bir adam, binler adam kadar günah işleyebilir mi ve o âhirzamanda bildiğimiz günahlardan başka hangi günahlardır ki kâinatın heyet-i mecmuasına dokunur, kıyametin kopmasına ve dünyaları başlarına harab olmasına sebebiyet verir, diye düşünürdüm. şimdi bu zamanda müteaddid esbabını gördük.

Ezcümle müteaddid vücuhundan radyomla anlaşıldı ki: O bir tek adam bir tek kelime ile, bir milyon kebairi birden işler ve milyonlarla insanı dinlettirmekle günaha sokar.” Kastamonu Lahikası:71

“Eğer beşer çabuk aklını başına alıp adalet-i ılahiye namına ve hakaik-i ıslâmiye dairesinde mahkemeler açmazsa, maddî ve manevî kıyametler başlarına kopacak, anarşilere, ye'cüc ve me'cüclere teslim-i silâh edecekler diye kalbe ihtar edildi.” Hutbe-i şamiye: 79

ışte kıyametin kopma sebepleri ve şartlarından bir kısmı nazara verilmiş oluyor. Yani havf ü reca tabir edilen ümit ve korkmanın neticesi olarak şeair-i ıslamiye lehinde fikir ve fiiller hayata ve nazar-ı ammeye tebliğ ve arz edilmelidir.

GELECEK ZAMANLARIN HıZMET CEMAATı
Kişi mehdilik iddiasında bulunmaz fakat eş kabul etmeyen ahirzaman fitnesi karşısında hayatını feda etmek derecesinde bir kahramanlık ve fedailik ile mukabele edip cihad-ı manevi yapmasiyle ve münkir ve münafıklara karşı hakaik-ı imaniye ve Kur’aniyeyi, Kur’an ve Kur’anın bildirdiği kâinata müstenid vehbî ilmin kuvvetli delilleriyle küfrü ibtal etmesi gibi hususiyet ve meziyetleri cihetiyle bu zatın Mehdiyet cereyanı mümessili olduğu kanaatına varılır ve izhar edilir. Yoksa hazıra konma ve şatafatlı hayat dairesinde yeni ortaya çıkartılan muhtelif Mehdilik müddeilerine ehl-i ilim iltifat etmez. Mehdiyetin geniş dairesinde gereken ittihad-ı ıslam tabanını muhtelif mehdilerle bölerek dağıtmak isteyen cereyana alet olmazlar. Üstad Bediüzzaman Mehdiyet vazifesinin manevî mümessilliğini Risale-i Nura verir.
“Aziz, sıddık kardeşlerim ve hizmet-i Kur'aniyede kuvvetli, dirayetli arkadaşlarım!

Bu zaman cemaat zamanıdır. Ehemmiyet ve kıymet, şahs-ı manevîye göre olur. Maddî ve ferdî ve fânî şahsın mahiyeti nazara alınmamalı. Hususan benim gibi bir bîçarenin kıymetinden bin derece ziyade ehemmiyet vermekle, bir batmanı kaldırmayan zaîf omuzuna, binler batman ağırlığı yüklense altında ezilir.

Lillahilhamd Risalet-in Nur, bu asrı belki gelen istikbâli tenvir edebilir bir mu'cize-i Kur'aniye olduğunu çok tecrübeler ve vâkıalar ile körlere de göstermiş. Ona ait medh ü senânız tam yerindedir; fakat bana verdiğinizden, binden birine de kendimi lâyık göremem.

Yalnız, pek büyük bir nimete ve muvaffakıyete sizin gibi hakikatlı talebelerin iştirak ve sa'y ü gayretleriyle mazhariyetim noktasında, Risale-i Nur hesabına ebede kadar iftihar ederim.” Kastamonu Lahikası: 6

Yine Hz. Üstad diyor: “Bâkî bir hakikat, fâni şahsiyetler üstüne bina edilmez. Edilse, hakikata zulümdür. Her cihetle kemâlde ve devamda bulunan bir vazife, çürümeye ve çürütülmeye mâruz ve mübtelâ şahsiyetlerle bağlanmaz; bağlansa, vazifeye ehemmiyetli zarardır.

Sâniyen: Risale-i Nur'un tezâhürü, yalnız tercümanının fikriyle veyahut onun ihtiyac-ı mânevî lisanıyla Kur'andan gelmiş, yalnız o tercümanın istidadına bakan feyizler değil; belki o tercümanın muhatabları ve ders-i Kur'anda arkadaşları olan hâlis ve metin ve sâdık zâtların o feyizleri ruhen istemeleri ve kabûl ve tasdik ve tatbik etmeleri gibi çok cihetlerle o tercümanın istidadından çok ziyade o Nurların zuhuruna medar oldukları gibi, Risale-i Nur'un ve şâkirdlerinin şahs-ı mânevîsinin hakikatını onlar teşkil ediyorlar. Tercümanının da içinde bir hissesi var. Eğer ihlâssızlıkla bozmazsa, bir tekaddüm şerefi bulunabilir.” E:70-71 şeklindeki beyanlar, Risale-i Nurda ferdî ve şahsî liderlik esas değil. Belki, “hâlis ve metin ve sadık” yani keyfiyet evsafına haiz ve Risale-i Nur'un hakaik ve feyizlerinin “ruhen isteyen ve kabul ve tasdik ve tatbik” zatların şahs-ı manevisi esasdır. Bu manadaki beyanlar, Risale-i Nurda tekraren nazara verilmiştir ve te’vil kaldırmaz.

“Risaleler makam-ı Mahmud yolunu tarif ediyorlar. Üstadımın hutbesi olan Risale-i Nur, bu zamanın bir mehdisi ve müceddididir.” Barla Lâhikası sh: 146

Bu ifadede mehdiyet vazifesinin Risale-i Nura verilmesi, Bediüzzaman Hazretlerinin Mehdi-i A’zamlık vasfını nakzetmez. Zira son asırda zuhur eden ve Risale-i Nur olarak ortaya çıkan hidayet ve hakaik-i Kur’aniye, Mehdiyetin hakikatı olduğu gibi; bu hakikata mazhar olan zat dahi, bu mazhariyetinden dolayı Mehd-i A’zam olup, Mazhar olduğu Mehdiyet hakikatı da, bu zatın şahs-ı manevîsidir. Böylece hem şahıs, hem eserleri; Mehdi kelimesinin bir mânası olan, mazhar-ı hidayet ve vesile-i hidayettir. Demek mehdiyetin hakikatı, hakaik ve hidayet-i Kur’aniyedir. Ona mazhar olan şahıs ve eserleri, mehdiyetin hakikatını hâmil olur. ıcraat ve tatbikatı da içine alan Mehdiyet cereyanının üç vazifesinden birincisinin en ehemmiyetli ve Mehdiyetin esası olması bu sırdandır. Dünyada fâni olan şahıs gider, fakat eseri baki kalır.

Hem 1962 senesinde Zübeyir Ağabey tarafından kaleme alınıp neşredilen bir lâhika mektubunda da Hz. Üstadın makamı, yani şahs-ı manevisi hakkında şu beyanlar var:

“Hem müceddid-i ekber, hem bir mehdi-i a’zam, hem bir müceddid-i ekmel, hem bir ferd-i ferîd olan Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri...” diyerek aynı hakikatı ifade etmişlerdir.”

Bu lahika mektubunun mezkür kısmı, Abdulkadir Badıllı, Mufassal Tarihçesinin 54. Sahifesinde neşredilmiştir.

“Üstadım kendi şahsiyetini merciiyyetten azlediyor. Yalnız Risale-i Nur'u merci' gösteriyor. Hazret-i Mevlânâ Hâlid'in şahsiyeti, kutbü’l-irşâd, mercîiil-hâs ve’l-âmm olmuştur.” Barla Lahikası: 165

“Hazret-i Mevlânâ Hâlid, milyonlar etba'larının ittifaklarıyla müceddiddir ve baştaki hadîs-i şerîfin bir mâsadakıdır. Ve mâdem tam yüz sene sonra, dört mühim cihet-i tevâfukla beraber Risale-i Nur aynı vazifeyi görüyor. Demek nass-ı hadîs ile, Risale-i Nur eczâları tecdid ve takviye-i din vazifesini görüyorlar.” Barla Lahikası: 165

“Lillahilhamd Risalet-in Nur, bu asrı belki gelen istikbâli tenvir edebilir bir mu'cize-i Kur'aniye olduğunu çok tecrübeler ve vâkıalar ile körlere de göstermiş. Ona ait medh ü senânız tam yerindedir” (Kastamonu Lâhikası sh:6)

Bediüzzaman Hazretlerinin ahirzaman fitnesinin hücumuna karşı mukabele etmek vazifesine namzed olduğuna işaret eden mühim bir vakıa-yı sâdıkası:

“Eski Harb-i Umumî'den evvel ve evâilinde, bir vâkıa-i sâdıkada görüyorum ki: Ararat Dağı denilen meşhur Ağrı Dağı'nın altındayım. Birden o dağ, müdhiş infilâk etti. Dağlar gibi parçaları, dünyanın her tarafına dağıttı. O dehşet içinde baktım ki, merhum vâlidem yanımdadır. Dedim: "Ana korkma! Cenab-ı Hakk'ın emridir; o Rahîm'dir ve Hakîm'dir." Birden o hâlette iken, baktım ki mühim bir zât, bana âmirane diyor ki: "ı'caz-ı Kur'anı beyan et." Uyandım, anladım ki: Bir büyük infilâk olacak. O infilâk ve inkılâbdan sonra, Kur'an etrafındaki surlar kırılacak. Doğrudan doğruya Kur'an kendi kendine müdafaa edecek. Ve Kur'ana hücum edilecek, i'câzı onun çelik bir zırhı olacak. Ve şu i'cazın bir nev'ini şu zamanda izharına, haddimin fevkınde olarak, benim gibi bir adam namzed olacak ve namzed olduğumu anladım.” Mektubat: 368

Bu parçada bahsolunan büyük infilâk ve Kur’ana hücum hâdisesi, rivayetlerde haber verilen âhirzaman fitnesini ifade eder. Bu fitneye ve cereyanına karşı çalışan tamircinin ise ı’caz-ı Kur’an’dan tereşşuh eden Risale-i Nur olduğu ifade edildi.

Bu hükmü te’yid eden diğer bir mektupta da, hâs Nurcuların mehdiyetin siyasî hâkimiyet vazifesine göz dikmemeleri ve Mehdiyetin aslı olan iman hizmetinde sabit kalmaları için kader-i ilahî’nin bir müdahalesi şöyle izah ediliyor.

“Ehl-i dünya ve ehl-i siyaset ve avâmın nazarında birinci derece ve hakikat nazarında, îmana nisbeten ancak onuncu derecede bulunan siyaset-i ıslâmiye ve hayat-ı içtimaiye-i ümmete dair hizmeti, kâinatta en büyük mes'ele ve vazife ve hizmet olan hakaik-i imaniyenin çalışmasına râcih gördüklerinden; o tercümana karşı arkadaşlarının pek ziyade hüsn-ü zanları ehl-i siyasete, inkılâbcı bir siyaset-i ıslâmiye fikrini vermek cihetinde, Risale-i Nur'a karşı hayat-ı içtimaiye noktasında cephe almak ve fütuhatına mâni' olmak pek kuvvetli ihtimali vardı. Bunda hem hâta, hem zarar büyüktür. Kader-i ılâhî, bu yanlışı tashih etmek ve o ihtimali izale etmek ve öyle ümid besleyenlerin ümidlerini ta'dil etmek için, en ziyade öyle cihetlerde yardım ve iltihaka koşacak olan ülemadan ve sâdâttan ve meşâyihten ve ahbabdan ve hemşehriden birisini muârız çıkardı; o ifratı ta'dil edip adalet etti. "Size kâinatın en büyük mes'elesi olan îman hizmeti yeter" diye bizi merhametkârane o hâdiseye mahkûm eyledi.” Kastamonu Lahikası:193

GENış DAıREDEN DAR DAıREYE BAKMAK

Hem Bediüzzaman Hazretleri; geniş daire makamı nazarıyla, dar dairenin fütühatına bakmanın doğurduğu mahzuru şöyle beyan eder:

“Nurların fütûhatını kalben temaşa ederken, bazı hâs kardaşlarımın Nur’un tercümanına verdikleri makam noktasında baktım. O makama nisbeten fütûhat az olmasından, o makamın şerefi için bir hırs ile vazife-i ilâhiyeye karışmak gibi şekva geldi. Binler derece şükür ve sıf rıza-yı ilâhî noktasında bazı bîçarelerin Nur’larla imânlarını kurtarmak cihetiyle binler hamd, senâ ve şükür lâzımken, bir teşekki ve sıkıntı geldi… Sonra mahviyet ve terk-i enaniyet ve ihlâs-ı tâm ile aynı vaziyete baktım, gördüm ki: o fütûhatta binler hamd ve senâ ve teşekkür ve mânevî sürür ve sevinç ruhuma geldi. Ben o halde iken anladım ki, makamât-ı mâneviye dahi mesleğimizde mevzu-u bahis olmamalı. Eğer bazı has kardeşlerimin, hakkımdan yüz derece ziyade bana verdikleri hisse ve makam hakikat olsa ve hakkım da olsa, mezkûr hakikat için bırakmağa, meslek-i nuriyedeki ihlâs-ı tâmme bırakmaya mecbur eder.” (Osmanlıca Teksir Baskı Tılsımlar Mecmuası’nın Zeyli, Maidet-ül Kur’an Başındaki Mektubdan)

El-Örf-ül Verdî Fi-Ahbar-il Mehdî Risalesi'ndeki bir hadîs de şöyledir:



Hadîsin meâli: "Süfyanî Deccal çıkmadığı müddetçe, Mehdî de gelmiyecektir." RNK: Hadis Sıra No: 811

Bu hadisin hükmü ile Deccal gelmeden Mehdi gelmediğine göre hakiki Mehdinin gelmediğini söylemek Deccal’ın da gelmediğini iddia etmek manasına gelir. Bu ise muazzam bir ümmetin kanaatına ve Beşinci şua’nın ihbaratına muhaliftir.

Hazret-i Bediüzzaman diyor ki: “Ben bir mânevî âlemde ıslâm Deccalını gördüm. Yalnız birtek gözünde teshirci bir manyetizma gözümle müşahede ettim ve onu bütün bütün münkir bildim. ışte bu inkâr-ı mutlaktan çıkan bir cür'et ve cesaretle mukaddesata hücum eder. Avam-ı nâs hakikat-ı hâli bilmediklerinden, hârikulâde iktidar ve cesaret zannederler.” (şualar: 595)

EN MÜHıM VAZıFE HANGıSı ?

Evet Mehdilik meselesini çokça nazara verenler, Risale-i Nur’un tekrarlı ve açık ifadelerine ters düşen bir iddia ile adeta ikinci ve üçüncü vazifeleri Mehdiliğin esası olarak nazara verirler. Halbuki Risale-i Nur, birinci vazifeyi esas alır. Mesela:

“şimdi hakikat-ı hal böyle olduğu halde, en birinci vazifesi ve en yüksek mesleği olan îmanı kurtarmak ve îmanı tahkikî bir surette umuma ders vermek, hattâ avamın da îmanını tahkikî yapmak vazifesi ise, mânen ve hakikaten hidayet edici, irşad edici mânasının tam sarahatını ifade ettiği için, Nur şâkirdleri bu vazifeyi tamamıyla Risale-i Nur'da gördüklerinden, ikinci ve üçüncü vazifeler buna nisbeten ikinci ve üçüncü derecedir diye, Risale-i Nur'un şahs-ı mânevîsini haklı olarak bir nevi Mehdi telâkki ediyorlar. O şahs-ı manevînin de bir mümessili, Nur şakirdlerinin tesanüdünden gelen bir şahs-ı mânevîsi ve o şahs-ı mânevîde bir nevi mümessili olan bîçâre tercümanını zannettiklerinden, bâzan o ismi ona da veriyorlar. Gerçi bu bir iltibas ve bir sehivdir, fakat onlar onda mes'ul değiller. Çünki ziyade hüsn-ü zan, eskiden beri cereyan ediyor ve itiraz edilmez. Ben de o kardeşlerimin pek ziyade hüsn-ü zanlarını bir nevi dua ve bir temenni ve Nur talebelerinin kemal-i îtikadlarının bir tereşşuhu gördüğümden onlara çok ilişmezdim. Hattâ eski evliyanın bir kısmı, keramet-i gaybiyelerinde Risale-i Nur'u aynı o âhirzamanın hidayet edicisi olduğu diye keşifleri, bu tahkikat ile te’vili anlaşılır. Demek iki noktada bir iltibas var, te’vil lâzımdır” (Emirdağ Lahikası: 266)

Netice: Az bir kısım olarak naklettiğimiz bu parçalar, bazı çevrelerin iddia edip bekledikleri gibi, asıl Mehdi siyasi bir lider manasında olmadığı anlaşılır.
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

250

03.07.2005, 02:00

Siz , Üstad Hazretlerine Mehdi diyorsunuz , ona Mehdilik sevabını uygun görüyorsunuz !

Halkbuki biz , onu 13.Asrın Müceddidi görüyor ve Mehdi Hazretlerine zemin Hazırlama noktasında , Essebebu Kelfail sırrınca , Mehdi Hazretlerinin tüm sevabının bir mislininde Üstad'a yazılacağını ifade ediyoruz. Yani ,hem müceddidlik noktasında sevab + hemde Mehdiliğe zemin hazırlama noktasında Sevab ...

Dolaysıyla, bizim yaklaşımımızda Üstad Hazretleri , Allah katında daha çok sevab kazanmış oluyor ! Biz Üstadı sizlerden daha çok seviyoruz ... 8) :) 8) :) 8)



"Ta ahir zamanda, hayatın geniş dairesinde asıl sahipleri, yani Hz. Mehdi ve şakirtleri (talebeleri), Cenab-ı Hakk'ın izniyle gelir, o daireyi genişletir ve o tohumlar sünbüllenir. Bizler de kabrimizde seyredip Allah'a şükrederiz." (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 138- Kastamonu Lahikası, 72)

WORLD

Acemi

Mesajlar: 40

Konum: ıstanbul

Meslek: Ateşe

Hobiler: Uluslar Arası ılişkiler

  • Özel mesaj gönder

251

03.07.2005, 12:44

Güzel kardeşim Nesli Cedid Üstad direkt Mehdi benim dese kim inanır?

Mesihi AS bile ancak hikmet sahiplerinin anlayacağını belirtmiş ve Hz ısanın çıkıp ben ısayım demeyeceğini söylemiş olduğu halde Mehdiyim demesi garip kaçmaz mı.Mütevazilik yapıp en kusrulu kardeşiniz benim diyor.

Mehdi mükemmel bir insan olmalı.Bütün Fenlere sahip olmalı.Üstadda bunlar kabul görmüş değillermi.Harika muhteşem bir hafızası,fenlere olan iktidası,

ıkincisi Üstadın eserlerine bakınız tarihte benzeri varmıdır.

Çektiği çilelere bakınız sizce Peygamberden SAV farkı varmıdır.

Kendisine vaad edilen her türlü zenginliği elinin tersiyle itmiş Peygamber gibi mütevazi bir hayat yaşamamışmıdır.

1 kere dahi olsun kazara dahi hiç bir Nisaya nazar etmemiştir

Eserlerine bakınız itiraza mahal tek bir konu dahi yoktur.Çözülmedik tek mesele yoktur.Hiç bir açık kapı yoktur.Sizce bunlar ispat için yetmez mi.

Mahrem açıklanmayan Risaleler var dedik.ışin bu yönünüde hikmet sahiplerine havale edip zamanını bekleyeceğiz.

Acele ettim kışta geldim siz Cennete Asa bir baharda geleceksiniz demesi bir farklılık değilmidir.

Daha öncede söyledik Mehdi-Mesih-Deccal-Süfyan aynı devirlerde yaşamışlar (bunu nasıl yorumluyorsunuz)sizce bu anlamlı ve akılcı değilmidir.

Hocaefendinin eserlerine bakınız.Bir çoğu Risalelerin süzmeleri.
Ölüm Ötesi Hayat 10.Söz.
Sonsuz Nur Mucizatı Ahmediyye,Sahabe Risalesi.
Asrın Getirdiği Tereddütler ve ınancın Gölgesinde hep Risalelerin sadeleştirilmiş şekilleri.Bu örnekleri isterseniz daha da çoğaltabiliriz.

Hocaefendi harika bir insandır.Hzimetlerinden dolayı Allah ondan razı olsun.Hocaefendi bir vakıftır.Evlenmemiş ıslama Risale-i Nurlara kendini vakfetmiş biridir.

Ve bu yola çıkarken bu hizmetleri yapmazdan önce Zübeyir Gündüzalp Mustafa Sungur gibi ağabeylerden izin alarak bu hizmetleri yapmaya başlamıştır.

Siz Üstadı bizden çok sevin.Onur duyarız Gurur duyarız.Sizi tebrik ederiz.Sizden dua isteriz.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

252

03.07.2005, 21:30

Esselamu aleykum muslüman kardeşler ve abiler

Allah razı olsun müzakereleriniz için...Velakin buradan anlaşılan kimse kendi dediklerinden vazgeçmiyor...

ben de bu konuyu düşünüyorum...benim açım şu... zamanımıza bakarak hareket etme... Ahmet Said Abi nin de söylediği gibi ... Materyalizm artık neredeyse susmuştur.. Artık çıkıp Allah ı inkar ettiklerini dahi soylemeye utanıyorlar.....Ama bir 50-60 yıl once boylemiydi... yani zamanın koşullarına bakarsak konular daha netlik kazanır zannımca....

şu anda her ne kadar sefahat artsa da dindarlarında imanları o kadar sağlamdır... hristiyanlıkta hiç olmadığı kadar islamiyete girmeye batıllıklardan sıyrılmaya yakındır... hasılı bundan sonra ancak FUTUHATLAR VE SıYASı dairede olacak olaylar vardır... onları da herhalde yapmaya en layık nur talebeleridir....

bilemiyorum kendi gorusumdur...selametle
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

253

04.07.2005, 01:28

Keşke Üstadın bir hadimi olabilseydik...

Ah Üstad ah , sana nekadar muhtacız...

Sen aramızdan gideli , bıraktığın Nurları , abilerin sahiblenebildikleri kadar ya sahiblenemezsek , bu vazifeyi Allah bizden alırda ya başka birilerine verirse.... !

254

04.07.2005, 01:38

WORLD, nesl-i cedid ve yeni üyelerimizin dikkatine.

1- Konu dışındaki tartışmalar silinmiştir.

2- Fethullah Gülen konusu forumda defalarca tartışılmıştır. Yeni gelen üyeler forumun arama imkânını kullanarak eski konuları okuyabilirler.

3- Fethullah Gülen konuları sürekli tartışmaya sebeb olup kilitlenmek zorunda kaldığı için forum meşveret heyeti artık F.Gülen konularına müsade etmeme kararı almıştır.

4- Yeni üyelerin foruma aktif olarak katılmadan önce mutlaka "Forum Kurallarını" okumalarını tavsiye ediyoruz.

5- Forum kurallarına aykırı harekette ısrar eden üyelerin çeşitli hakları kısıtlanır veya üyeliği geçici yada kalıcı olarak iptal edilir.

Webmaster
"We are the Warriors of Love, We Have no Time For Enmity"

255

04.07.2005, 10:49

değerli nesl-i cedid kardeşim;

öncelikle bir kimseyi Üstadın mehdi olduğuna inanmadığı için itham etmiyoruz.
Kişi istediği gibi inanma hürriyetine sahiptir.
Evet, Üstadın yakın talebelerinde bile farklı görüşler var.

biz hiç bir zaman onları itham etmedik.
Lakin siz "Üstadın mehdi olduğuna inanaları itaatsizlikle suçlayınca, " bazı abilerden örnek verdik, o kadar.
yine tekrar ediyoruz.
Kişi isteği kişye Mehdi olarak bakabilir.
Herkesin görüş ve inancı kendine aittir.

Biz de Üstad Hazretlerinin ve Risale-i Nur hareketinin Mehdiyet görevi gördüğüne inanıyoruz.
Buna da Üstadın hayatını ve Risale-i Nurları ve Üstadın o harika hizmetini delil olarak gösteriyoruz.
Bundan öte bir niyet ve düşüncemiz yok.
bu konuda WORLD kardeşim güzel bir tanım yapmış.

saygılar

256

04.07.2005, 11:07

nesli cedid kardeşim;

Alıntı

Siz , Üstad Hazretlerine Mehdi diyorsunuz , ona Mehdilik sevabını uygun görüyorsunuz !

Halkbuki biz , onu 13.Asrın Müceddidi görüyor ve Mehdi Hazretlerine zemin Hazırlama noktasında , Essebebu Kelfail sırrınca , Mehdi Hazretlerinin tüm sevabının bir mislininde Üstad'a yazılacağını ifade ediyoruz. Yani ,hem müceddidlik noktasında sevab + hemde Mehdiliğe zemin hazırlama noktasında Sevab ...

Dolaysıyla, bizim yaklaşımımızda Üstad Hazretleri , Allah katında daha çok sevab kazanmış oluyor ! Biz Üstadı sizlerden daha çok seviyoruz ..

Değerli kardeşim,
bu yazdıklarınız doğrusu çok şaşırtıcı.
zira çok değişik bir yorum ve izah olmuş.
Öncelikle;
Üstad Hz.leri 23. mektubda manevi dereceyi şöyle açıklar:
özetle:
1-Peygamberimiz
2-Sahabeler,
3-Mehdi
4-Dört Mezheb ımamı,
5-Tarikatlerin Büyük şeyhleri.
Yani Mehdinin derecesi Peygamberimiz ve Sahabelerden sonradır.
Bu nedenle Mehdi bulunduğu asır içerisinde doğrudan Asr-ı Saadete bağlanacak,
yani hiç bir evliya ve tarikata ve hocaya ve şeyhe bağlı olmayacak,
doğrudan Kuran ve Sünnete tabi olacaktır.
Eğer böyle olmaz ise manevi derece açısından üçüncü sırada olmaz.
Yani diyelim ki, sizlerin iddia ettiği gibi, yeni bir mehdi gelecek ve bu Mehdi de Üstada tabi olacak ise;
o zaman bu zat Mehdi olamaz.
zira her zaman tabi olunan, tabi olandan yüksektir.
ışte mehdinin diğer müceddit ve ülemadan farklılığı burada.
yani doğrudan asr-ı saadete, Kuran ve Sünnete tabi olmasındadır.
şayet Mehdi birinin hizmet ve faziletine tabi olacak ise o zaman kendi makamı nakıs kalır.
işte bu nedenle,
saygıdeğer nesli- cedid kardeşim;

Alıntı

Halkbuki biz , onu 13.Asrın Müceddidi görüyor ve Mehdi Hazretlerine zemin Hazırlama noktasında , Essebebu Kelfail sırrınca , Mehdi Hazretlerinin tüm sevabının bir mislininde Üstad'a yazılacağını ifade ediyoruz. Yani ,hem müceddidlik noktasında sevab + hemde Mehdiliğe zemin hazırlama noktasında Sevab

bu söylediğiniz çok zorlamalı bir tevil olur.
zira gelecek dediğiniz mehdi Üstada tabi olacaksa,
o zaman onun mehdiliğinin ne önemi kalır.


saygılar

257

04.07.2005, 11:14

Nazik ve Güzel açıklamalarınızdan dolayı Allah Razı olsun !

Allah bizi Mehdi Hazretlerine şakirt eylesin !

258

04.07.2005, 17:50

S.A

Konunun bazen hareretlenmesi açıkcası admin lerin konuyu ne zaman kilitleyeceği ? sorusunu aklıma getirmedi değil ama Allah razı olsun tüm müzakereci abiler bir Nur talebesine uygun hareket ederek uygun ve yumuşatıcı tavırlarla konunun dışına çıkmadan olayları güzelce aktardılar, herkese teşekkürler.

ınsanoğlu fıtraten herzaman bir istinad noktasına muhtaçtır. Bu doğrultuda Allah'a sığınmak, ondan medet istemek, ona yalvarmak inanan insanları rahatlatır ve şükrettirir. Bizlerde acz ve fakr içersinde kullar olarak bu noktadan hareketle Allah'a sığınır ve yalnız ondan medet umarız.

ınsanoğlu içinde bulunduğu toplumun yaşayış, adet ve kültürü ile ister istemez etkilenirken , ailesinin bağlı olduğu din kurallarına göre yetişir. Kişi yaşı ilerledikçe , çevresinden almış olduğu veriler hakkında yorum yapma yeteneğine kavuşur ve bunlar hakkında tabir caiz ise 'kafasına yatmayan' meselelerde eleştiri yapar ve bu gayet normaldir. Yıllanmış bir fikri kafasında tartar, sorunları ile boğuşur, bunun böyle olmadığını söyler kendi kendine, bu fikri değiştirmek elbette çok zordur. Kimisi de yanlışlığın farkına bile varmadan yaşamaya devam eder, kimisi de ortadaki yanlışlığı fark eder ama değiştirmek için hiçbir çaba sarf etmez.

ışte yaşantısındaki menfi bir hareketi değiştirme çabasında olan kişi eğer bunu hakkı ile isterse, Allah (c.c) o kuluna öyle bir kapı açarki onbeş senede alacağı mesafeyi 15 dakikada alır, aklındaki kötü düşünce sistemini değiştirir.

Nasıl olurda yılların düşünce sistemi bir anda değişiverir.

Bu öyle bir sistem olmalı ki içerisindeki fikirlerin tamamı vicdanın onayından geçmeli, kolay olmalı, yaşadıkça rahatlatmalı, aile yaşantısını huzura kavuşturmalı, beşeri münasebetleri kuvvetlendirmeli, yıkıcı değil yapıcı olmalı, hayatını bereketelendirmeli, kişinin kapasitesine göre davranmalı, hayatını anlamlandırmalı...

1900 yıllara döndüğümüzde görüyoruz ki, global bir yeis ve kargaşa dönemi hakim bunu hiç kimse inkar edemez. ıdrak edebilmek için konsantre olup düşünmeli ve hayalen o devirlere gitmeliyiz.

Öyle bir devirki yıllarca ıslamiyete bayraktarlık yapmış osmanlı ‘da Allah’u Ekber demek yasaklanmış !. Bakın, birden bire elinizdeki katrilyonun , bir kuruşa dönüşmesi ne demektir.

Cümleler devri hissetirmekte noksan kalıyor.

Bir nesil birden cahilleştiriliyor. Asırlık eserler anlaşılamaz oluyor. Bu ne demektir. Ne amaçla yapılmış bunca değişiklik ?

ınsanların elinde bulunan tarihi ve çok değerli kitaplarını yakar ve yıkarsınız, bütün kütüphaneleri dağıtırsınız evet bu tahriptir. Ama o eserleri anlaşılamıyacak hale getirmek öncekinin bin , belki milyon katı daha büyük bir tahriptir.

Böyle bir zamanda , mahkeme salonuna girerken bile sarığını çıkartmayan, çıkart diyenlere bu sarık bu baştan ancak bu kelle ile iner diyen bir zat(r.a) (ki mahkeme reisinin çıkartın şu sarığı diyememesi), yazdığı eserlerle milyarlarca insanın imanına vesile olan bir zat(r.a), her türlü zorluğa ve zorbalığa karşı bunları yapanlara hakkını helal eden bir zat, hiçbir zaman pes etmeyen ve daha yüzlerce vasfa sahip bir zat elbette ve elbette o asrın imamıdır ve Muhammed-Mehdi’dir...

Böyle bir devirde böyle adetlerle yetişmiş bir gencin düşünce yapısını değiştirmek için böyle eserler lazımdır. Bu 2 kere 2 dört eder derecesinde kesindir. Bakın meyveler açıyor, milyonlarca insan hergün dersaneleri dolduruyor.

Bakın bu eserlerde manevi feyzin yanında maddi bereketlenmde var. Cenab-ı Allah bu eserlere sadık olan kullarına sonsuz nimetlerini esirgemiyor. Buna ben başta milyonlar şahittir. Bu ne demektir. Bunun başka bir açıklaması olamaz, bu devirde bu tarzda başka bir eser var mıdır?
Cevap yoktur.

O zaman, vakit az hemen asrın imamının eserlerini okumalı ve ona talebeliği hak etmek için çalışmalıyız. Allah'a da bu eserleri tanıdığımız için sonsuz şükür etmeliyiz...

Baki selamlar...
bulentgoktas

btokgoz

Acemi

Mesajlar: 36

Konum: ıSTANBUL

Meslek: MUHASEBE

  • Özel mesaj gönder

259

04.07.2005, 17:59

Selamün Aleyküm

WORLD Abim Demişki....

"Mahrem açıklanmayan Risaleler var dedik.ışin bu yönünüde hikmet sahiplerine havale edip zamanını bekleyeceğiz. "


abi daha açıklanmayan Risaleler mi vardı ? ilk defa duydum bayağı ilginç,neden yayınlanmıyor peki ? , içerikleri ne ? hangi abi muhafaza ediyor bunları ?

çok soru sorduysam özür :) merak işte...
BeytullaH

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

260

06.07.2005, 14:50

Beklenilen zât


Bediüzzaman’ın talebeleri acaba Üstadın seyyidliği hakkında ne düşünüyorlardı?

Hüsrev Altınbaşak, Üstaddan “Bütün günlerde Mehdi-i Âzam,” Ceylan Çalışkan’ın vefâtı üzerine hizmetinde bulunan talebelerinden Tahirî, Sungur, Zübeyir, Bayram, Hüsnü de, “bir mücahid-i ekber, hem bir mehdi-i âzam, hem bir müceddid-i ekmel ve hem bir ferd-i ferîd”1 diye bahsederler.

Küçük Ali bir mektubunda, Risâle-i Nur hakkında büyük evliyaların müjdelerine yer verdikten sonra, onun asırlardır beklenilen zât olduğunu söyler. Mustafa Hulusi, “Kuleönünde Sofuoğlu Talebeniz Mustafa Hulusî (r.h.)” imzalı, Üstada yazdığı ve onun tasdikinden geçip Barla Lâhikasında2 yer alan mektubunda “Risâle-i Nur, şu zamanın bir mehdîsi ve müceddidir” der.

Nur Talebeleri, Bediüzzaman’ın, bilhassa en birinci vazifesi, en yüksek mesleği olan îmanı kurtarmak ve îmanı tahkikî bir sûrette herkese ders vermek, hatta avamın da îmanını tahkikî yapmak vazifesini göz önüne alarak, onu, büyük mânevî ve gerçek hidayet edici, irşad edici olarak görmüş, seyyidliği ve Mehdîliği kanaatinde ittifak etmişlerdir. Onun içindir ki Bediüzzaman bir mektubunda, “ışte Nur Talebeleri bu vazifeyi tamamıyla Risâle-i Nur’da gördüklerinden, ‘ıkinci ve üçüncü vazifeler buna nisbeten ikinci ve üçüncü derecededir’ diye, Risâle-i Nur’un şahs-ı mânevîsini haklı olarak bir nevî mehdî telakkî etmişler” demekte ve Nur Talebelerinin tesanüdünden meydana gelen o şahs-ı mânevînin temsilcisi ve tercümanı olan kendisine de bu ünvanı verdiklerini belirtmekte, ancak durumun nezaketi ve bir kısım sakıncaları sebebiyle tevil etmeye çalışmaktadır.3

Risâle-i Nur’un üstlendiği vazife ve bu hususta elde ettiği başarı da bu mazhariyeti doğrulamaktadır. Çünkü, Bediüzzaman dinsizliği esas alan Deccalizmle mücadeleyi hayatının gâyesi edinmiştir. “Bir tek gâyem vardır” diye başlayan makalesinde “Komünistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin îmanına, Allah’ın birliğine hizmet edeyim”4 derken ve misyonunu anlatırken, “Risâle-i Nur yalnız bir cüz’î tahribatı, bir küçük haneyi tamir etmiyor; belki küllî bir tahribatı ve ıslâmiyeti içine alan dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhit kal’ayı tamir ediyor; ve yalnız hususî bir kalbi ve has bir vicdanı ıslâha çalışmıyor, belki bin senedenberi tedarik ve teraküm edilen [yığılan] müfsit âletler ile dehşetli rahnelenen kalb-i umûmî ve efkâr-ı âmmeyi ve umumun, bâhusus avam-ı mü’minînin istinadgâhları olan ıslâmî esaslar ve cereyanlar ve şeâirler kırılmasıyla, bozulmaya yüz tutan vicdan-ı umumîyi Kur’ân’ın i’caziyle o geniş yaralarını, Kur’ân’ın ve îmanın ilaçları ile tedavî etmeye çalışıyor…”5 diye dile getirdiği hakikatler de bunun ispatı mahiyetinde değil midir?

Böylesine önemli bir vazifeyi üstlenen bir eser ve onun müellifinin bu sırra mazhar olması akıldan uzak olmasa gerek.


Dipnotlar: 1- Mufassal Tarihçe-i Hayatı, 1:38-39. 2- Barla Lâhikası, s. 103. 3- Emirdağ Lâhikası, 1:232. 4- şuâlar, s. 427. 5- Kastamonu Lâhikası, s. 28.

06.07.2005

E-Posta: sdogen99@ttnet.net.tr
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

Bu konuyu değerlendir