Hoca efendi, bir entellektüel yazar, fikir adamı, köşe yazarı, ya da herhangi bir alim olsa dediklerine bu kadar dikkat etmezdim. Ama hoca efendi, bir cemaatin lideri. Diğer abilerin cemaatleriyle olan durumları ile hoca efendinin cemaatiyle olan durumu farklı. Organizasyon farkı diyeyim, ucu ufuksuz yerlere gitmesin bu sözün. Abilerin, bilhassa hoca efendinin - bu farkı nedeniyle - dini veya meşrebi konularda yapacakları inhirafların nüfuzu çoktur. Benim itirazım bundan sudur eder.
Sözler'in sonunda neşredilen Zübeyr abinin verdiği 'Konferanstan' bir bölüm alıntı yapacağım.
şimdi Risâle-i Nur külliyâtından, imân, Kur’ân ve Hazret-i Peygamber (a.s.m.) Efendimiz hakkında olan eserlerden bâzı kısımları aynen okuyacağım. Siz bu eserleri elde edip tamamını okursunuz. Okurken, belki izah edilmesini isteyen kardeşlerimiz olacaktır. Fakat, bu hususta arz edeyim ki, Üstâdımız Bediüzzaman, bir Nur Talebesine Risâle-i Nur’dan bâzan okuyuvermek lütfunu bahşederken, izah etmiyor, diyor ki: "Risâle-i Nur, imânî meseleleri lüzûmu derecesinde izah etmiş. Risâle-i Nur’un hocası Risâle-i Nur’dur. Risâle-i Nur, başkalarından ders almaya ihtiyaç bırakmıyor. Herkes istidâdı nisbetinde kendi kendine istifâde eder. Aklınız herbir meseleyi tam anlamasa da, ruh, kalb ve vicdânınız hissesini alır. Ne kadar istifâde etseniz, büyük bir kazançtır."
Okunan Türkçe veya Arapça bir risâlenin izahı, başka bir risâlede varsa, onu getirip okuyor. Risâle-i Nur’daki gayet ince nükteleri derk eden basîretli âlimler de der ki: Bir âlimin yüksek bir ilmi olabilir, fakat Risâle-i Nur’u cemaate okurken*** tafsilâta girişip eski malûmâtlarıyla açıklarsa, bu izahâtı, Risâle-i Nur’un beyân ettiği asrımızın fehmine uygun ve ihtiyacına tam cevap veren hakikatlerin anlaşılmasında ve tesirâtında ve Risâle-i Nur’un mahiyetinin derkinde bir perde olabilir. Bunun için, bâzı lûgatların mânâlarını söyleyerek aynen okumak daha müessir ve daha efdaldir.
ıstanbul Üniversitesindeki kardeşlerimiz de böyle okuyorlar. Biz de hulâsaten deriz ki: Risâle-i Nur, gayet fasîh ve vecîzdir. Sözün kıymeti îcâzındadır, kısalığındadır. Bir mesele-i imâniye ve Kur’âniye umuma ders verilirken, mücmel olarak tedrisinde daha fazla istifâza ve istifâde vardır.
***: Burası dikkat çekici işte, üzerinde düşünelim.Niye cemaate okurken? Cemaatte kimler var, nasıl insanlar bunlar? Ne diyince ne anlarlar, ne kadar ölçer-tartarlar?
Yani, hoca efendi hem cemaat lideri, bakın, sadece bir alim değil, o yüzden yaptığı ve katılmadığımız te'viller daha nüfuzlu. Niye, çünkü okuyanların ekseri tarafından tahkik değil taklid makamında. Bir şarih olarak yaptığı şerhlere katılmadığımız noktalar da çoktur. Hoca efendi zaten bir beyanında "Başka eserlerden de faydalandım." demiştir, daha başka beyanat da var ama onlara değinmeye gerek görmüyorum. Risalelerin bir önemli hususiyeti ise "Ne şarkın ulumundan, ne garbın fünunundan, Kur'an'ın i'caz-ı manevisinin tereşşuhatından" olmasıdır. Yani, risalelerin içine başka bir şey karıştı mı, tabiri caizse büyü bozulur. Başka şerh yazanlar var, hatta bariz yanlış yazanlar da var, ama onlara başımı çevirip bakmıyorum. Çünkü onlar "okunuyor" , "taklid" edilmiyor. Hoca efendi muhabbeti, onun cemaate olan konumu gibi bir çok sebep var bu farkı doğuran. Bunlara katılmayabilirsiniz, "Bunlar tekellüftür." de diyebilirsiniz, zaten beklentisi içinde olduğum teba ve taklid değil. Muhakeme edip yazdıklarınız beni daha memnun eder. Muhakemem gelişmiş olur, dersimi alırım, ilim öğrenmiş olurum.
Bir not: Burada taklidden kastım, muhakemeden uzaklaştırarak, muhakemesiz kabule sebebiyet verenlerdir. Hoca efendi cemaati içindeki ehl-i tahkik ve müdakkik ekalli kalil kısmı tenzih ederim. Cemaatte kanaat lideri olarak Mehmet Kutlular olsun, bilhassa Ankaralı cemaatin iyi bildiği Ali Vapurlu abi olsun, dediklerinin hepsine katılmak zorunda değilim. Bunu terbiyesizlik, had bilmezlik, hodfuruşluk olarak algılamayın, ben onu kendim tartarım, mihenge vururum, güzelse kabul ederim, ama "bu tartı bu kadar sıkleti çekmez" cinsinden bir mesele ve vicdanımın kabul etmediği bir durumsa sadece onu bekleme salonunda tutarım, oralara elimin yetmesi için boyumun uzamasını beklerim. Dediklerini mefhum-u muhalifiyle de düşünürüm, ta ki elime sağlam ve hiç korkmadan sarılacağım ehakk çıksın. Ehakkı aramayı tıkayan yola da karşıyım. Ama dediğim gibi bunun sebebi terbiyesizliğim değil, risalelerin Kur'an'ın i'caz-ı manevisinin tereşşuhatından olması, çok mana tabakaları olması ve diğer hususiyetleri. Bir okuduğum şerhi veya dini kitabı bir daha okumaya çok müştak değilim, Kur'an, hadis ve bunların mezcini barındıran risale külliyatı hariç. Çünkü şahidiz ki, 25-30 yıl risaleleri okumuş adam, tekrar okuduğunda duygu ve mana alemlerinde yeni şeyler bulabiliyor. Üstad - sanırım - Sıddık Süleyman'a üst üste 5-10 defa 5.Mektubu okutturuyor. Sıddık Süleyman abi soruyor, sürekli bunu okuyoruz, niye. El-cevap: "Kardeşim Süleyman, bunlar yazdırıldı." Tekrar hatırlatayım, hoca efendinin şerhi hoşunuza gidebilir, basamak olabilir, ama hoca efendinin şahsiyetinde cem' olmuş hususiyetler nedeniyle olabileceklerden ötürü bu yol benim fikrimce efdal olan değil... ımam Rabbani'nin fikirlerine dahi itirazda mahzur görmüyorum, sebebi haklar içinde "ehakkı" bulmak. Kaldı ki, bazen yazdıklarımı sonradan beğenmiyorum, sürekli kemal arayışı içindeyim. Risale-i Nur'da beni cezbeden en büyük şey bu belki de. Kur'an'ın manevi feyzinden olması ve ne kadar kemal aramak için perde yırtsam, arkasından bir başka perde çıkması.
Metin Karabaşoğlunun bir yazısı var, htm olarak kaydedip, dosya olarak e-mail adresinize yollayın, ben hoşuma giden yazıları böyle arşivliyorum.
Ehakkı ararken
Nefsime tavsiye: "Hep de kolay lokma" deme, zahmetsiz rahmet olmaz. Alperdini kardeşin imzasında dediği gibi "Risale-i Nurlar çok kıskançtır.." . Bu aşk cefalı da olsa efdaldir.
Bir ek: barish abi de bilir ki, matematikte, "Tamam abi, sen öyle diyorsan öyle olsun." diyip sadece formül ezberleyenler başarılı olmaz. Girişken olmak lazım, değil mi? Bu hocayı saymamak anlamına gelmez, hocanın aklı dağınık olur, 2+2 ye gider 5 yazar tahtaya. Hem hoca her zaman, her yere erişemez. Matematik hakkında konuştuğumdan, her ne kadar ihlaslı olmasa da, barish abinin bunu teyid edeceğini zannediyorum.
Bizim aradığımız zaten tahkiki iman, 'tahkik'in lügat manası ne demek?