"Mesleğimiz sırr-ı ihlasa dayanıp, hakaik-ı imaniye olduğu için, hayat-ı dünyaya, hayat-ı içtimaiyeye mecbur olmadan karışmamak ve rekabet ve tarafgirliğe ve mübarezeye sevk eden hâlâttan tecerrüd etmeye mesleğimiz itibariyle mecburuz. Binler teessüf ki, şimdi müthiş yılanlann hücumuna maruz bîçare ehl-i ilim ve ehl-i diyanet, sineklerin ısırması gibi cüzi kusurâtı bahane ederek, birbirini tenkitle, yılanların ve zındık münafıkların tahribatlarına ve kendilerini onların eliyle öldürmesine yardım ediyorlar."
Bu ibareye göre düşünürsek,
"rekabet ve tarafgirlik uyandıran dünyevi işlere girmeyiniz" diye anlaşılıyor. Çünki rekabet ve tarafgirlik gibi hasletler artık hakikatin görünmesine mani olur. en ufak hatalar büyütülür, tartışma kavga başlar. elinizdeki hakikat daha dinlenmemeğe başlar. münafıklar da böyle bir zeminden çok istifade eder. Örneğin, risale-i nur veya nurculuk adı altında bir parti kurulsa ve bu şekilde siyasete girilse, bitmeyen parti çekişmelerinden dolayı nurların neşrine zarar verir. muhalif taraf değil risale-i nuru, elinizdeki Kuran ayetini bile dinlemez veya tevil eder.
hulasa; risale-i nurun asıl davası hakaik-i imaniyedir. bu davaya zarar verecek tarzda hareketlerden kaçınmak gerekiyor. tarafgirlik ve rekabet ise anlattığınız hakikatlerin dinlenilmesine en büyük engellerden birisidir. öyleyse tarafgirlik ve rekabet oluşturacak dünyevi hallerdende kaçınılmalıdır. Fakat
mecburiyet hali başka...
Yoksa bu ibareden dünya hayatından elini ayağını çekmek manası çıkmıyor diye düşünüyorum...
saygılarla....