iyi de sen de biricik memleketim den deyistirmeye calisiyosun
beni kayserim den kimse ayiramaz
su keceli nin ne oldugu bir bilsem belki de kabul edicem
ama google bile sordum anlami ni bulamadim yavvv...
Bediüzzaman'ın milis kuvvetlerine "Keçe Külahlılar" derlerdi. Ruslar, 'Keçe Külahlılar geliyor!" diye duydukları zamanlar nereye kaçacaklarını şaşırır ve bilemezlerdi. Düşmanlar, keçe külahlılarla karşılaştıklarında neye uğradıklarını anlamazlardı.
Efendim o zaman bizim elimizdeki kılıçlar adetâ dürtmek içindi. Halbuki onlar at üzerinde silâh kullanırlardı. Attıklarını mutlaka vururlardı. Üzerlerinde beyaz bir pelerin bulunurdu. Bunun ile fedâiler araziye uyarlar, hele kış günlerindeki karda hiç fark edilmezlerdi. Keçe külahlı bir fedâi atının dizginlerini bir koluna bağlar veya kolunu atar, ayaklarını atın karnına sıkı sıkı sarar, tamamen serbest ve rahat bir şekilde, sür'atle yol alırken, seri olarak ateş ederlerdi. Çok keskin nişancıydılar, boş ateş etmezlerdi. Aslında benim bu sizlere anlattığım, devletin arşivlerinde de vardır. Bunları yakın tarihçilerimizden Feridun Kandemir de iyi bilmektedir.
Sinan Omur
(Son Şahitler, Necmeddin Şahiner)
Öğrendinmi şimdi keçeli...