S-Risale-i nur bir nevi Kuranın tefsiri ama dili niye bu kadar ağır? bir tefsirde Risale-i nura gerekiyor!
C-Risale-i Nur Kur'anın manevi ve bu asra bakan tefsiridir..Bu noktada bu ehemmiyet anlamakta birazda gayret istemektedir...Sonra dilin ağırlığı ifadesinin karşılığında..Türk dilinin yozlaşması da vardır...ıkincisi Risale-i Nur da üçyüz kelimelik bir bilmemekten gelen bir ağırlık vardır gibi görülür...
Dünyevi menfaatler adına aylar süren kurslar çalışmalar insan üşenmeden yapması..Uhrevi ve saadeti ebediyesinin kurtulmasına vesile olacak hakikatleri gayet suhuletle talep etmesinde bir yanlışlık olmalı düşünüyorum...Çünkü fıtratı müteheyyiç hareketli olan insanın rahatı say ve cidaldedir...Atalet mazeretin anasıdır...
üçüncü olarak..Risale-i Nur'u okumadan anlamak veya konuşmak pek mümkün değildir ki olmazada zaten...Risale-i Nurun mahiyeti maneviyesi içinde görünür..Mesela Bediüzzaman "Risale-i Nur bana yazdırıldı ifade ediyor...ılham ...sünühat tuluat gibi kalbi ilham hallerinin varlığı..sünühatın özelliği..kelamım tuluu mananın..Kuran sünnet ve hikmete uygunluğu..Ve yazılma vaziyetindeli ıhlas..O temas ve inceltmeyi kaldırmaz...
Kelam da düzeltme de belagattandır..Sözde tasrihat mazhar olmanın cüz-i iradeye iltifatıdır..Bu manada değişim hükümsüzlüktür...
Ama bazı hizmet içtihadları..bu manada kararlar almış meşveretleri uyarınca söz ettiğiniz kolaylaştırmayı yapmışlar...Eseler meydandadır..Okumanın arzu edildiği vecih ile bunlardan istifade aranabilir...
şevki meydana çıkaracak olan şey..hadsiz ihtiyacın ikmalinin görünmesidir...Tasavvurat başka hakikat başkadır..Allahın Varlığı..O na iman ve tanımak ve sevmek nurlarının insanın sonsuz talebine kalbin en ince hatıralarına taallukunda..ve bunu hissetmekteki gayretin iltifata tabi yanının bulunacağı..Ve tanımaktaki sancının "kafalarını çatlatıncaya kadar tebliğ et "ayatındaki emrim uygulanmasındaki emeğin rızayı tahsilde en önemli fiil olacağı ..gibi...düşünüldüğünde..insanın onu tanıyıp ondan başka işi olmadığı ortaya çıktığın ..ınanıyoruzki ki bigane kalamaz...
--------------------------------------------------------------------------- ------
S-Risale külliyatından bahseden bir sohbette şöyle bir cümle dinledim " mevcudat yaratıcının bir gölgesidir" bu meyanda sormak istediğim şu hallac-ı Mansur'un "enel hak"sözü yukarda belirtilen cümle ile aynı anlama geliyormu bir çok tarikatın felsefesi olan bu söz visaleyi oluşturan felsefeyle örtüşüyormu?
cevap;
ışittiğiniz söz şöyle olacak...Hem sorduğunuz soruyu özetlemekte zor ama medet diyeceğiz ınşaallah;şöyle ki;
"Bütün mevcudatın hakaiki, bütün kâinatın hakikati, esmâ-i ılâhiyeye istinad eder. Herbir şeyin hakikati, bir isme veyahut çok esmâya istinad eder. Eşyadaki san'atlar dahi, herbiri birer isme dayanıyor. Hattâ, hakikî fenn-i hikmet Hakîm ismine ve hakikatli fenn-i tıp şâfî ismine ve fenn-i hendese Mukaddir ismine, ve hâkezâ, herbir fen bir isme dayandığı ve onda nihayet bulduğu gibi, bütün fünun ve kemâlât-ı beşeriye ve tabakat-ı kümmelîn-i insaniyenin hakikatleri esmâ-i ılâhiyeye istinad eder. Hattâ, muhakkıkîn-i evliyanın bir kısmı demişler: "Hakikî hakaik-i eşya, esmâ-i ılâhiyedir. Mahiyet-i eşya ise, o hakaikin gölgeleridir. Hattâ, birtek zîhayat şeyde, yalnız zâhir olarak yirmi kadar esmâ-i ılâhiyenin cilve-i nakşı görünebilir..."
Bu araya bir bir cümlecik sıkıştırıp ınşaallah mahiyetine işaret edeceğiz...O da şudur ki;
"kağıtla katip arasındaki münasebet kalemin ucu kadardır..."
Vadetül vucud mesleğinin itikad alemine hediyesi olan"la mevcuda illa hu"Hallacı mansurun enal hakkı'nın tasavvufun bir çok boyutuna emanetinden maksad.."huzuru daimide kalmanın kalbi ve hali zevkini yakalamaktır"..Hiç bir şeyin kendi kendine olamayacağı..ve yok hazinesinden varlığı icad etmek ancak Kadir ve murid olan Allahın kudretiyle olabileceği..mevcudattaki hüsün ve hikmetin mevcudatça tabiatça mümkün olamadığı..öyleyse herşeyin mahiyeti ruhu O'dur...Daim huzur için böyle..gölgeyle hakikat arasında bir irtibat tesis etmişler..
Hem kendini yanlız addeden bir ruhun itlakı mahlukatla ünsiyettir..Dayanak noktasındaki kudreti muhabbetle kalbine almakta o hüsünle mevcudat aynalarını,muhabbetini oyalamak zannı ile direkt vücüda verip mevcudatı azl etmişler..Zevkli fakat hatarlı yanları vardır...Gayet terakkiye muhtaçtır vaziyetini muhafazada zorlanır vs...
Enel hak meselesi bir cilve-i nurdur..Ruhta bir inkişaftır...Zaten orada mütecelli olan Allahtır...Hallacı Masurun kendi ruh aynasında müşahade ettiği ve mahiyeti insaniyesindeki acz ve zaafından o incila o tezahürün mükemmellik cilvesi ve ılla Allahtır makesi tecelli-i Alem ;kabı kasesinden taşarak Enel hak diyerek gölgeden bir hakikatı vaz etmiş..insanlar onu hakikat telakki ederek..Cilve ile asl-ı nuru iltibas ettirip ..yine iyi niyetlerle istimale devam etmişler..ne kadarı muvafakat ne kadarı istikamettir bakmak lazım...
Çünki kişiye özel haller cadde-i umumuye hükmüne geçirilmeye çalışıldığında..şeriattan üstün bir tarik..şeriat zahir gibi bir idrakla..mesleğini ulvi göstermek için "emri ilahiye olan meselelere teferruat nazarıyla bakmaya mahkum olur..Malum tarikattan düşen şeriata düşer şeriattan düşen..el iyazübillah...
Caddi Umumiye..umum ümmet ve umum ümmet adaylarının kabulundeki kur'ani tebliğ ve ondaki makbuliyettir...Ve ondaki yüsr ve suhulettir...Ve en ehemmiyetli olmazsa olmaz "sünnet-i seniyedir ve tarikat-ı muhammediyedir ASM"...
Burada en baştaki yerden baktığımızda:
"Hakikî hakaik-i eşya, esmâ-i ılâhiyedir. Mahiyet-i eşya ise, o hakaikin gölgeleridir. Hattâ, birtek zîhayat şeyde, yalnız zâhir olarak yirmi kadar esmâ-i ılâhiyenin cilve-i nakşı görünebilir..."
Eşyanın hakikatı esma-i ılahiyedir..Herşey bir isme dehalet eder..onun eseridir...Mahiyet özellikleri ise o esmanın gölgeleridir...Onlarda hikmet ve maslahat..hikmet gibi amaç gibi o esmanın tezahürünü gösteren ayinelerdir...
"yani herşey ondandır-herşey o değildir"...
şöyle bir misalle..Mesela şefkat..nasıl yavrulara valideleri sinesinde o annelik zarfıyla verilmiş...nasıl rezzakiyet nuru..bir süt bir elma olmuş kendini göstermiş...gibi...
"söz visaleyi oluşturan felsefeyle örtüşüyormu?"
"Elbiseniz eskidiği gibi imanınızda eskir..ımanınızı yenileyin"hadis-i emri hakikatında...Her daim bir yaratma üzerinde olan..ve mazhar olan ayineleri ve en cami büyük ayine olan insanın kalbini günde kesretle halden hale menzilden menzile uğratan..kendi icraat ve sıfatlarını kendi tezhürünü kendi temaşa eden..ve alem denilen bu kainatta daim bir tecdit ve inkilap halk eden bir Allah CC sabit kalp muhabbetleri ve cilve ile gölge ile muhabbet babından nakıs bir vechi marifete görünür..kabın hacmi anı derya sanır..Bunda da bir problem yoktur..sekri bir istiğrak..visale bir aşk tarikıyla nazdar koşar bunda muhabbetle malamal kalp bu asrın feci sahilinde nerededir..Allah bilir...
Burada asl olan..Asrı fetretle benzerlik gösteren bu asr-ı ahir zamanın..asrı saadete inkilabında ashab-ı güzin ve dersi Resullahtaki en esaslı olan dersi hakikat nedir'i bulmak....Evet şahsi infiradi ve makamatı hususiye o zamanki gibi bir talebelik hasiyeti ile pür dikkat..Rabbimizin bizdeki arzusu nedir...?mesele-i rızayı mühimmesi idi...Burada istikamet en esaslı hedefti..Hizmet islamiyetin ruhu muhtaçlara onu götürmek o hazineyi yaşımanın şevki idi...O nedenle Resulallahtan ASM mervi olan hakikatla amel etmek bu asrın makbulin dairesinde muhafaza olmak demektir...
tekrar konuya dönersek..Hiç bir usta sanatının içinde olmaz..fakat ilimi ile iradesi ile sanatı ile eserinde görünür...Rabbimizde ilim ve kudretiyle herşeyin içindedir..ama herşey o değildir...
hadsiz bir itikad sarsılmaz bir kalp ..dürbin ve müteyakkız bir mahiyet azami ihlas ve mahviyet..ınşaallah visale vasıl olur...Bu da bir felsefe değildir..Malum felsefe hikmettir bu tip mesleklerde illet esastır ..hikmet tebe-i teferruattır ...(Nazarı nakise)burada illet aşktır...Aşk'ta mukabele nazdır...
Bizde esas niyazdır...Hikmet hakimiyette hakemiyettir..Felsefe mutlak maslahatta Kur'anla barışık..Ulum-u ımaniyedir...
Gölge ve asıl arasında mazhar olan ayineler kadar meratip görünür...Sera nerede süreyya nerede diyelim...
muhabbetle
m_safiturk