Giriş yapmadınız.

21

28.06.2004, 13:17

peki...
Ne diyelim.

Canın sağolsun!...

saygılar

22

28.06.2004, 13:22

ben mercek org da bu sayının içeriğini başlık olarak görünce "... yanılgısı .. ." diye foruma taşıdım,bu ayki sayıyı bulan varsa (internete aktarılması uzun sürer diye) aktarsın buraya da neymiş bu yanılgı öğrenelim dedim,

malum şahısı övmelerinin üstüne bir de böyle bir başlık beni rahatsız etmişti,

23

28.06.2004, 13:30

Yok abdülkadir kardeşim;

olumsuz bir durum yok.
ben de sizin gibi düşünmüştüm, dün dergi elime geçti tamamını okudum.
olumsuz bir durum yok.

malum şahsı övmeleri ise ayrı bir durum tabi ki.
ama Üstada mubabbetleri iyi


saygılar.

24

28.06.2004, 13:37

merak ediyorum,
acaba 5.şua ve Emirdağ L.'ndaki malum mektubu okudu mu bunlar?
okudular ise ısrarla niye bunu yapıyorlar?
yoksa devlet bunlarla anlaşma mı yaptı,zamanında nurculara yaptıkları "size imkanları açarız ama yeter ki bize (sözlerinizle,neşriyatınızla falan filan) dokunmayın,teğet dahi geçmeyin" teklifini kabul mu ettiler?

25

28.06.2004, 13:50

işte dediğin gibi abdülkadir kardeşim;

ne yazık ki öyle.

deccal aldatmakla, korkutmakla iş görüyor.

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

26

28.06.2004, 18:27

ahmedsaid kardesim cevaplariniz icin tesekkürler yine bir seyler daha ögrendik allah (c.c.) razi olsun..

Süfyan ve deccal'in sahs-i manevisi rolünde ABD bu benim kendi yorumum bana göre islam düsmaninin tarifi budur ha Ruslar su ara dinlerine sahip cikiyorlar yani süfyan artik dinziz degil ve türk devletlerinde Hocaefendinin okullari elhamdulillah talebe yetistiriyor.... onlarda bir nevi dini özgürlüklerine kavustular...

bak yukarda kardesimiz seyyid salih agbeyin sohbetinin yayinlandigi sitenin adresini vermis o sohbeti iyi dinlersek Bediuzzamam seyyid salihe ben Mehdi'yi göremiyecem ama sen göreceksin diye buyurdugunu anlatiyor..... dikkatinizi cekerim celiski celiski dedimya siz bu yorumlarinizi üstadin hangi talebesinden aliyorsunuz almamis degilim seyyid salih Mustafa Süngür icin Risale-i Nur alimi diyor bir sey ögrenmek istiyorsaniz ona sorun diyor simdi soruyorum Mustafa Süngür agbey nezaman ve nerede böyle oldugunu söylemis.. yada diger abiler simdi siz kardeslerimize gelince sizi tanimiyorum nekadar Risaleden bilginiz var kimler size sohbet etti bilmiyorum aciklarsaniz belki bizim icin ölcü olur..???

hürmetlerimle....
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

27

29.06.2004, 09:25

değerli Bazul-eşhep kardeşim;

ABD nin süfyan ve deccali temsil ettiği yorumunuza saygı duyarım.
bu sizin görüşünüz.
ama biz bu görüşe katılmıyoruz.
sizin muhabbetle andığınız Muhterem Fetullah Hocaefendi de katılmamış olacak ki;
28 şubatın zulmünden ABD ye sığınmak zorunda kaldı.

değerli kardeşim;

biz ve tüm nur talebeleri ölçülerini Risale-i Nurlardan alır.
Ne Mustafa Sungur ağabey,
Ne Mehmet Fırıncı ve Birinci ağabeyler,
Ne Salih ağabey,
ve ne de Diğer ağabeyler, hocalar vs..
Risale-i Nura ölçü olamazlar.
kişiler olsa olsa talebe ve ağabey olurlar.
ve ölçülerini de Kuranın bu asra bakan tefsiri olan Nurlardan alırlar.
Benim ve diğer tüm nur talebelerinin ve nur ağabeylerin Üstadı Üstad ve Risale-i Nurdur.
Biz de dersimizi Nurlardan almaya çalışıyoruz.
yazılarımızda ve sözlerimizde ve yorumlarımızda bir hata ve yanlışlık varsa;
Bu bize aittir.
Doğru söylediklerimiz ise Nurlardan alınmadır, bizim malımız değildir.
Yani değerli kardeşim;
bizim üstadımız Üstad ve Nurlardır.



saygılar...

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

28

29.06.2004, 19:15

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""



.mesela Clinton dönemimde ABD ıslam alemine dost bir politka izlemiş ..

saygılar


Hocaefendi neden ve nasil ABD ye gitmis onu bilmem ama senin yukarda yazdigin gibi onun gitti dönem de Clinton dönemi idi....

Acaba Süleyman Demirel gibi Clinton'a da Risale-i Nur da bir isaret varmi???

Valla ahmedsaid kardes sizinle yazistikca sizde şii meşrebi ve vehabi meslegi olduğunu görüyorum.. nedenmi Bediuzzaman hz.ni neredeyse şiilerin Hz. Ali'yi yüceltigi gibi yüceltiyorsun.. Ve mezhebsizler de ayni sen gibi biz imam hanefi, maliki hanbeli ve digerleriniden ölcü almiyoruz, aldigimiz yer sadece Kur'an diyorlar sende Bediuzzamanin has talebelerinin sözlerini ölcü almayiz biz sadece Risale den ölcülerimizi aliyoruz diyorsun.. Ya belki üstadin bu talebelri 40 dakikada hakaik-i imaniyeye ulasmis iseler o zamanda mi ölcü olinmaz???

Eger senin dedigin olsaydi Nurcular kirk guruba ayrilmazdi bir ve tek olurdu ama malesef öyle degil... Her Nurcu gurubun basinda o gurubu yönlendiren bir lider var bunu sen benden daha iyi biliyorsun yani bazen ölcüler o liderden gelebiliyor..

hürmetlerimle...
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

29

29.06.2004, 20:24

aşırılıkla itham ederken asıl senin kantarın topuzunu kaçırdığını düşünmekteyim,
nerden çıktı şimdi şii,hadi şiiye övgü den dolayı yakıştırdın,
Vehhabi nereden çıktı?

daha Evliyaullah'a zıt adam değil mi onlar?

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

30

30.06.2004, 00:11

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

aşırılıkla itham ederken asıl senin kantarın topuzunu kaçırdığını düşünmekteyim,
nerden çıktı şimdi şii,hadi şiiye övgü den dolayı yakıştırdın,
Vehhabi nereden çıktı?

daha Evliyaullah'a zıt adam değil mi onlar?


Benim bildigime göre vehabiler mezhebsiz yani 4 hak mezhebine uymazlar tanimazlar dogrumu yanlsimi??? Ve bu mezhebsizler demiyorlarmi biz o dört imami ölcü olarak almayiz bizim ölcü aldigimiz yer KUR'an dir diye.. Bu ahmedsaid kardesin mantigi ile ayni cünkü ahmedsaid kardes misal seyyid salih agbeyin sohbetindeki su sözünü ölcü almiyor: "Üstad bana ben mehdiyi göremiyecegim ama sen göreceksin" dedi..

Ve yukaridaki yazisinda birak bu agbeyi Mustafa Süngür'ü Kirkinci'yi bilmem Hulisi agbeyin anlattiklarini ölcü olarak kabul etmiyor ben Risale-i okuyorum anladigimi ölcüye alirim manasi ile söylüor... bu da ayni mezhebsizlerin mantigi bana göre..

hürmetlerimle...
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

31

30.06.2004, 00:16

elma ile armudu aynı kefeye koyuyorsun gibi geliyor bana,

32

30.06.2004, 09:21

Değerli Bazul_Eşhep kardeşim;

beni şii ve vahhabilere benzetmeniz doğrusu ilginç.
Galiba Bediüzzaman ve Nurlara muhabbettiminde böyle bir benzetme yaptınız.
Evet, doğru.
Üstad ve Nurlara Kuran ve resulluh için bir muhabbatmizi var.
ama bu kadar ileri gözüktüğünü de bilmiyordum.
neyse sağlık olsun.
sözlerinizi yine de ikaz babında anlıyorum.
Mümin bir kardeşimin ikazı da baş göz üstüne..


diğer bir iki meseleye gelince.

Evet Değerli kardeşim.
Bir nur talebesi değil 40 dakika, 4 dakikada bile hakikatin en üst noktasına çıksa bizim için ölçü olamaz.
Ölçümüz Kuran ve Hadis tefsiri olan Risale-i Nurlardır.
çünkü 40 dakikada hakikate erişimiş olan kişi de Nurları ölçü almıştır.
hatta Üstadımız bile nazarları sürekli Nurlara çevirmiş.
Ben de sizin bir ders arkadaşınızım diyor.

Ayrılık durumuna gelince:

bu insanlık için fırti bir olaydır.
insanın olduğu yerde ayrılık olur.
bu hakikatin farklı olduğu anlamına gelmez.
farklılık insanlarda ve insanların anlayışındadır.

Peygamberimiz "Ümmetim 73 fıkraya ayrılacaktır" diye bu haikate işaret etmiştir.
bu ayrılık Nur camiasında da olmuştur.
diğer cematlerde de.
Bu demek değidir ki işin aslında bir hakikatsizlik olsun.
bu insan fıtratına ait bir şeydir.
kimse ayrılık gayrılık istemez.
ama oluyor işte.
Fitne kıyamete kadar devam edecek.
saygılar..

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

33

30.06.2004, 22:00

Cevaplariniz icin allah rezi olsun yine yeni seyler ögrendik elhamdulillah...

iste sorulan sorulara cevap gelirse menun oluruz ve bilgileniriz...

hürmetlerimle....
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

34

03.07.2004, 23:50

şahsı Manevî

"Allah'ın eli (bütün o biat edenlerin) hepsinin üzerindedir." (Fetih, 48/10) ayeti kerîmesi ve Peygamber Efendimiz'in (sav) "Cemaatte rahmet, firkatte azap vardır.", "Benim ümmetim dalâlet üzere ittifak etmez." ve "Allah'ın eli cemaatledir, cemaatle beraberdir." (Fetih, 48/10) sözleri gibi ayet ve hadîsi şerifler dinî hayat adına cemaatin önemini ifade etmektedir. Dinimizde toplumla bütünleşme, cemaat halinde yaşama çok önemlidir. Burada cemaat kavramını sosyolojik açıdan bir organizasyon ya da teşkilat olarak değil, tamamiyle dinî bir terim olarak, ayet ve hadislerde ifade edilen ve dinimizde büyük önem verilen duyguda, düşüncede, sevinci ve hüznü paylaşmada bir ve beraber olan insanların meydana getirdiği şahsı mânevî mânâsına kullandığımı belirtmeliyim.

Evet, bütünleşme, aynı yönde hareket etme ve aynı istikamete yönelme.. bir orkestrada belli bir makama ayak uyduran, o ritme uyan pek çok sanatçının farklı enstrümanlarla aynı sesi vermeleri gibi diğer insanlarla beraber elem duyma, onların sevincini yaşama, aynı anda "of" çekme, elemleriyle müteellim, neş'eleriyle mütelezziz olma; kendi mahrumiyetleri karşısında üzülmenin çok ötesinde bir kardeşinin mahrumiyeti karşısında "Ah keşke ona olmasaydı da bana olsaydı." diyebilme... işte bu, başkalarının mutluluğuyla mutlu olma ruh hali ıslâm'ın Müslümanlardan isteyip beklediği bir vasıftır.

Felçli bir uzvun bir mânâda bünyeden kopması, ona kumanda eden beyindeki bir merkezin harap olmasıyla bünyenin genel işleyişinden ayrılması gibi fert de, bünye ile bütünleşmeyince toplumun, cemaatın yümün ve bereketinden istifade edemez. Aslında mümin bir cemaat, velâyeti temsil eder. Hususiyle bencilliğin ve enâniyetin çok ileri gittiği bir dönemde kutbiyet ve gavsiyeti salih müminlerden meydana gelen topluluğun şahsı mânevîsi temsil eder. Her mümin, gönlünde duyduğu intisap ve paylaşma hissine göre o kutbiyet ve gavsiyette pay sahibi olur. Bir topluluğa gavsiyet bahşedilse de, bir şahıs diğer inananlarla aynı duygu ve düşüncede değilse, arkadaşları arasında kendini onlardan herhangi bir insan olarak görmüyorsa; o, şahsı maneviye bahşedilen lütuflardan bir nefer kadar dahi istifade edemez. Her ferdin tek tek, toplumla hakiki mânâda bütünleşmesi, kalbinin diğerleriyle beraber atması, başkalarının heyecanlarını yaşaması, dertleriyle müteellim olması, kendisi aç kalsa da diğerlerini doyurma gayreti içinde bulunması lazımdır.

Fertleri bu şekilde birbirine bağlı bir toplulukta her zaman bir gavsiyet, bir kutbiyet olabilir. Çanakkale'de şehit olan yiğitlerin her biri veli olabilirler; ama onlara asıl destan yazdıran şey her birinin kalbî ve ruhî beraberliğinden hasıl olan şahsı manevî ve o şahsı manevînin velâyetidir. Öyle bir topluluk, bela ve musibetlere karşı bir paratoner gibidir. Allah Teâlâ, "Rabb'in, halkı dürüst hareket eden, hem kendi nefislerini, hem de birbirlerini düzeltmeye çalışan diyarları, haksız yere asla helak etmez." (Hûd, 11/117) buyuruyor. Evet, bir milletin içinde hayır düşünceli, ıslâhçı bir topluluk varsa, Allah (cc) o karyeyi, o beldeyi, o ülkeyi helâk etmez.. bütünleşmiş, bünyanı marsûs olmuş; fertleri, ancak balyozla vurup kırılabilecek bir binanın birbirine girmiş parçaları haline gelmiş bir milleti ve toplumu felâkete uğratmaz. Ama milleti meydana getiren fertler böyle ıslahçı insanlar değillerse öyle insanların akıbetinden korkulur.

Bir veli bütün mazhariyetlere sahip olabilir. Fakat, o velinin de toplulukla bütünleşmesi, diğer insanlarla uyum içinde yaşaması lazımdır. Bir câmi heyetinden belediye meclisine kadar heyet diyebileceğimiz üç beş kişinin bir araya geldiği her beraberlikte şahıslara düşen vazife; kendisinin çok makul düşünceleri varsa onu arkadaşlarına anlatmak, onları ikna etmeye çalışmaktır. Fikirleri kabul edilmiyorsa bile yine heyetle bütünlüğünü sımsıkı devam ettirmektir. Makul fikirlerini, fırsat bulunca tekrar anlatabilir. Hüsnü kabul görmezse, bir nefer gibi yine onlarla beraber yoluna devam eder. O, toplantıya (mahkemelerin bir teâmülü olan) muhalefet şerhi koyamaz; dışarıda da aleyhte beyanda bulunamaz.. bulunursa gıybet etmiş olur.

Topluluğun gıybetini etmek affedilmeyen bir günahtır. Çünkü bir cemaat hakkında gıybet eden insan, o cemaatın ne kadar ferdi varsa teker teker hepsine haklarını helâl ettirmesi gerekir; yoksa ahirette yakasını kurtaramaz. Bir cemaatin, bir topluluğun gıybetini eden, onun şahsı manevîsini küçümseyen ve hafife alan insan çok büyük bir günah işlemiş olur. Mesela, okulaile birliği toplantısındaki bir fert, fikir beyan edecekse toplantı devam ediyorken beyan etmeli; fikri varsa onu ortaya koymalıdır. Okulaile birliği toplantısındaki üyeler onun fikrine hüsnü kabul gösterebilir; ama aynı zamanda o fikri beğenmeyebilirler de. Ortaya koyduğu fikir kabul görmeyen şahıs diğerleri hakkında "Akılları ermedi, kabul etmediler.." diyemez; hele aleyhte kat'iyen konuşamaz. Bunlar dinimizin hassasiyetle üzerinde durduğu hususlardır ve bunların ihlâli gıybet veya yerine göre de iftira olur ki, ikisi de çok büyük günahtır.

Bazen de, bazıları kendilerini masum göstererek gıybet bataklığına dalarlar. Bir fırsatını bulur bulmaz boşalmak ister, hemen birini yerden yere vururlar. Bunu yaparken de kendilerini tezkiye eder; "Gönlümde zerre kadar kötü bir şey yok ama.." gibi sözlerle başlayıp nefislerini pakladıktan sonra başkaları hakkında demedik laf bırakmazlar. Bir fırsat daha bulunca bu defa da "falan" hakkında konuşur, onu devirmeye çalışırlar.. ve bir fırsat daha.. derken bakarsınız kendisinden başka herkesi ademe mahkum etmiş; herkesi devirmiş ve hâlâ "gıybet olmasın ama" demeye devam ediyor. Bu bağışlayın öyle münafıkça bir gıybettir ki, emsali yoktur ve salih bir kulun, samimi bir Kur'an talebesinin fersah fersah uzak kalması gereken bir günahtır. Evet, dolaylı yoldan, meseleyi eğerek, bükerek, çarpıtarak; kendisini masum göstererek gıybet etmek nifakın tâ kendisidir. Evet, bundan sonra esas olan kollektif şuurdur. ıçtihat yapılacaksa da kollektif şuur; hadis yorumlanacak, Kur'an tefsir edilecekse de takım halinde çalışma esastır. Milletine hizmet edecek olanlar da, bu kollektif şuura bağlı hareket edenler olacaktır. Allah'ın rahmeti onların arasında; nıkmet ve azabı da, dâhi bile olsa, yolu tek başına yürümeye çalışan, kendine yetme duygusuyla başını alıp bir tarafa gidenlerle beraber olacaktır.

Rüya ve yakazalarda görülen müjdeler de şahıslarla değil, çoğunlukla şahsı manevîyle alakalıdır. Meselâ, ınsanlığın ıftihar Tablosu sizden bir arkadaşa gelir iltifat eder. Bu rüyada ya da yakazada olabilir. Aslında o iltifat topluluğa aittir. Hani bir komutan birinci taburun birinci bölüğünün birinci mangasından bir tane erin elini tutar, "Arkadaşlar, hepiniz namına bunun elini sıkıyorum." der. Herkes, elinin içinde komutanlarının elinin sıcaklığını hisseder. Aynen öyle de, rüyadaki iltifat da şahsa değil, şahsı manevîye aittir. şu kadar var ki, iltifatlar genelde, o topluluğun içinde kendi nefsini arkadaşları arasında fânî kılan; artık nefsi hesabına değil de, o topluluk için yaşayan fedakarlar eliyle geliyor olabilir.

Evet, kat'iyen bilinmelidir ki, bu asırda şahıs yok, şahsı manevî vardır. Velâyet varsa şahsı manevînin, kutbiyet varsa yine şahsı manevînindir. Ama bu, şöyle böyle turnikeye önce girmiş, senelerce millete hizmet etmiş insanları yok sayacağız demek de değildir. Küçüğün büyüğe saygı duyması, onun da kendinden küçükleri sevip bağrına basması inananların şiarıdır.

Ayrıca, vazife yapacak, millete hizmet edecek arkadaşlarımıza biz kendimiz değer vermezsek, başkaları da onlara değer vermez; onları biz kabul etmezsek başkaları da kabul etmez. Erzurumluların çok güzel bir sözü vardır: "Ziyareti hürmetli eden sahibidir." derler. Ben 1415 yaşlarımdayken, biraz da babamın alışmamı istemesi sebebiyle Ramazan ayı boyunca köyümüzde vaaz ettim. Enver isminde çok akıllı, mâneviyâta da açık olarak tanıdığım bir amcam vardı. Sokakta yürürken amcam arkamdan yürüyor, önüme geçmemeye dikkat ediyor, çok saygılı davranıyordu. Bir gün "Amca, bundan çok müteessir oluyorum, böyle yapmasanız!" deyince bana, "Oğlum, dedi, "Ziyareti hürmetli eden sahibidir. Ben bu saygıyı duymazsam halk seni kabullenmez ki!"

Amcamın, yaşımın küçüklüğüne ve onun yeğeni olmama rağmen vaaz u nasihat etmem hürmetine bana öyle saygılı davranması hiç hatırımdan çıkmadı. Ben de insanlara faydalı olacağına inandığım arkadaşlarım için aynı hususa dikkat etmeye çalıştım. Mesela, Kestanepazarı'ndayken ımam Hatip Lisesi altıncı sınıfa devam eden bir arkadaşı Kur'an kursu öğretmeni yaptık. Henüz kendisi talebeydi; ama madem öğretmenlik vazifesi de verildi, ona göre davranmaya gayret ediyordum. Birgün kurs idarecilerinden biri "Bizim Abdullah, bizim ısmail" şeklinde konuşurken ben de "Abdullah Hoca şöyle dedi, Abdullah Hoca böyle yaptı." diye bir kaç defa arkadaşı "hoca" olarak zikrettim. O, "Abdullah Hoca da kim?" dedi. "Ağabey, biz onun hocalığını kabul etmezsek kimse kabul etmez. Kur'an kursu öğretmeni yapıyorsunuz, öyleyse bunu kabullenmek ve ona uygun davranmak gerekir." dedim.

Ama, maalesef, bazı şeyler var ki yorum hatasına uğruyor. Mesela, "Kardeş kardeşe peder olamaz, mürşit vaziyetini takınamaz." ifadesi çok doğru bir ölçü, altın gibi bir sözdür. Fakat bu söz karşısında herkesin alacağı tavır farklı farklı olmalıdır. Hiçbiriniz kendisini hiç kimseden daha faziletli görmemeli, üstünlük mülahazasına kat'iyen girmemelidir. Fakat, arkadaşlarınız ve sizden küçük olanlar da kendi sorumluluklarını belirlemeli, gereken saygı ve hürmeti göstermelidir. Size gösterilen saygının onda birini istemeye hakkınız yoktur, onda birini isterseniz yüz kat zulüm yapmış olursunuz. Ama bilmem ki, arkadaşlarınız da şimdi gösterdikleri hürmetin on katını sergileseler vazifelerini eda etmiş olurlar mı?

Bunlar ayrı ayrı şeylerdir ve birbirine karıştırılmamalıdır. Öteden beri geleneklerimizde var bizim; büyüklerimize hep saygılı davranırız. Ama pâyeler, makamlar, mansıplar.. yoktur mesleğimizde. Hepimiz neferiz; elimizden geldiğince dinimize ve milletimize hizmet ediyoruz ve durumumuzdan da hiç müştekî değiliz.

ıstanbul'un fethini arşı rahmetten ambalajlayıp bana gönderseler kabul etmem. Bunu hâşâ o büyük fatihleri hafife aldığım mânâsına değil; müminlerden bir mümin, kullardan bir kul olmanın kıymet ve lezzetini ifade sadedinde söylüyorum. Evet, öyle bir teklif karşısında ben, kendi durumumu, küçük bir köyde bir hocanın oğlu olmayı, küflü binaları, pencere içlerini, duvar altlarını, minnacık bir kulübeyi, mağduriyetleri, işkenceleri, azapları, tehcirleri.. evet O'nun benim hakkımdaki tercihlerini tercih ederim. Çünkü bu işte şahıs yoktur; neferlik vardır.. Üstad'ın "Said yok" dediği gibi; rızayı ilâhîye koştuğumuz bu yolda nefislerin, enâniyetlerin, hevâ ve heveslerin dili yoktur; yalnızca hakikat konuşmaktadır. Kimin ne haddi var ki "ben" desin.. Tevhid davasında şirke girsin.

Vesselam...

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

35

14.08.2004, 06:57

bir garip durum

Guzel kardesler,

Kizmayiniz! Lakin ben bir kac seyi cok merak ediyorum:

1. Bizler acaba vaktimizi kimin Mehdi kimin Mehdi degil olmasina harciyacagimiz emek yerine Nurlari ogrenmeye ve yaymaya harcasak. Sanirim Mehdi olan zat hayatta ise ve ya vefat etmisse - dikkat ediniz taraf tutmadan soylemeye calisiyorum kendime ait dusuncelerim olmasina ragmen- bundan daha cok memnun olur.

Ben amerika da yasayan bir adamim. Gecen bir forum bolumu de ben actim kendimce ama gel gorki yuzeysel bir iki cevap disinda oraya birsey gelmedi. Oysa ben inaninyorumki risalelerde gecen bazi terimleri anlamak ile Kur'ani yaklasimi anlamak arasinda cok buyuk bag var.

2. Ustad kendisi Nurlarin Mehdilik vazifesini yapacagini soylemek ile birlikte Nurlardan Mehdilik ile ilgili degisik yorumlar cikarilmasi dogal. Ustadin boyle bir seyi Peygamber ahlakina bagli olarak sifreli soylemesi normaldir. Cunku akillar herseyi kavrayamaz.

3. Onca baskiya ragmen ve Nurlarin Mubelligine atilan onca camurlara ragmen o donemde Nurlarin ayakta kalmasinin en buyuk sebeplerinden birisi onlari yazan Zatin kendisini hep ikinci plana itmesidir.
[Bu konu da www.nurpenceresi.com da Musa abinin sohbetinde Ustadin Zubeyr abiyle diyaloglari anlatiliyor. Merak eden dinleyebilir.]

daha var soylenecek seyler. Lakin Ustadin tabiri ile "Sukut lazim".

Birde SIRRAN TENEVVURAT kelimesinden ne anliyoruzki bizler bazi seyleri cok keskin bicimde on planda tutuyoruz? ve bir insan bazilarinca Sufyan olan bir zatin Sufyan olmadigi yonunde kanaate sahip olsa bu onun iman sahibi olmadigi anlamina gelirmi?

Hakikaten geminin dibi delinmis ve bizler direk boyamak ile ugrasiyoruz.

NEfis ve Dunya uzerimize cullanmis ve biz hala birbirimize laf yetisitiriyoruz.

Ah ALDANDIK!

hurmetler ve baki selamlar

El Baki Huvel Baki
Barish
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

36

14.08.2004, 07:07

o şahıs Süfyan olmasa dahi yaptığı icraatlar nedeniyle ne bir ıslam alimi,ne bir mütefekkiri,ne de yazarı tarafından övülebilir,

zira o ve arkadaşlarına ait takım ansiklopedi var,adını tahmin etmişsindir,bildiğim kadarıyla orada hiç Süfyan olduğu da yazmıyor,ıslam'a karşıt neler çevirdiği,ne oyunlar oynadığı var,ne zararlar verdiği var,her fırsatta ıslam düşmanları o şahsın etekleri altına girerek müslümanlara zarar vermeye devam ediyor,ve müslümanlar da o şahsı iyi zannettiklerinden o şahıs ne kadar kötü şeyler yaparsa yapsın gıkını çıkaramıyor,bu nasıl iştir,
o şahsı övüp güzel göstermek zulme şeriklik,ehl-i dalalete yardım değil de nedir?

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

37

14.08.2004, 07:07

yarim kaldi

Sirran Tenevvurat dedim de burada yazdiklarinizin herbiri internete ilgisi olan insanlarca goruluyor.

Birisi gelse buraya inanci zayifca ve burada yazilanlari okusa cok dehsete dusecektir. Niyetin iyi olmasi yapilanin dogru oldugunu gosterse idi bugun insanlar mahkemeler yerine niyet olcer aletleri bulurdu.

Ustadin kendi tabiri ile bazi seyler mahremdir. Adamin imani yokken gelip burda okudugu seyler hem Nurlara hem de Islama karsi sogumasi demektir.

Keske burdaki Forumlar daha cok Iman Hakikatlerini anlatan bu elmaslarin anlasilmasina vesile olsa.

Mesela insanlar bir 1. Soz forumu kursa ve okuduklarindan anladiklarini orada paylassalar. Hatta bir ev odevi gibi haftaya kadar okuyalim ve burada paylasalim denilebilir.

Bir degerli abimiz geldi bir vesile ile ziyarete buralara ve bizim israrlarimizla kendisinin ehil olmadigini soylemesine ragmen birinci sozden dersler yapti. Abinin yaptigi 2-3 saatlik 5-6 dersten sonra gitmesi gerekti ama biz hala bitiremedik o sozu.

Kuantumdan girip tahavvulati zerrattan cikti ve hal boyle iken ben soruyorum: "Kacimiz anladik birinci sozu?"

Kacimiz anladik "Bismilllah her hayrin basidir" cumlesini?

ama masallah hepimiz Mehdi hakkinda dokturuyoruz. Yapmayin gozunuz sevem. Ustad kendi diyor "Mehdi Risale-i Nurdur ve eger onun sahsi manevisini temsil eden bir zat var ise o da nurlarin hadimidir" tarzi sozler.

yine costum. Lakin ben imansizlik icinde yasayan insanlarin dertlerine elimde eczane ve kullanma kilavuzu olmasina ragmen sifa olamayisima kahroluyorum. Muhakkak sifa Allahtan ve lakin benim derdim kendimi asamamislik. heyhat....

hakkinizi helal ediniz.
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

38

14.08.2004, 07:13

Re: yarim kaldi

Alıntı sahibi ""barish""

Keske burdaki Forumlar daha cok Iman Hakikatlerini anlatan bu elmaslarin anlasilmasina vesile olsa.

Mesela insanlar bir 1. Soz forumu kursa ve okuduklarindan anladiklarini orada paylassalar. Hatta bir ev odevi gibi haftaya kadar okuyalim ve burada paylasalim denilebilir.

Bir degerli abimiz geldi bir vesile ile ziyarete buralara ve bizim israrlarimizla kendisinin ehil olmadigini soylemesine ragmen birinci sozden dersler yapti. Abinin yaptigi 2-3 saatlik 5-6 dersten sonra gitmesi gerekti ama biz hala bitiremedik o sozu.

Kuantumdan girip tahavvulati zerrattan cikti ve hal boyle iken ben soruyorum: "Kacimiz anladik birinci sozu?"

Kacimiz anladik "Bismilllah her hayrin basidir" cumlesini?




Katılıyorum ama sohbet ortamıyla internet ortamı çok farklı,burada Nurları okuyup müzakere etmek,sohbet etmek normal sohbetten daha farklı ve zor,

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

39

14.08.2004, 22:49

eminmiyiz?

Kardes demiski "burasi cok farkli, sohbet ortamina benzemiyor"

Biz de diyoruz ki:

"Eger biz basliklari belirler isek burasini bir cesit muzakere ortami olarak kullanabilirz. Boylece vaktimizi daha luzumlu olarak kullanmis olmazmiyiz?

Hem kendimizin imaninda emin degil iken(40 musluman kisiden belki 3-4 kabre imanla girerken ve de bizlerin yasadigi yerlerde imanin harfine muhtac insanlar duruken biz nasil olurda vaktimizi kim oldugu ve nuzul keyfiyeti belli olmayan bir zatin kim oldugunu tartismaya baglariz) ve de birilerinde simalarina sinmis bir iman lazim iken bizler nasil da birbirimizle cedellesiriz.

Duz elestiri yapmiyorum kardaslarim. Ben Keceli olamadim hic ve de Nurlarla aramda cok engeller var. En basta da gunahlarim var. Ama iste kendi eksikliklerime ragmen bir fikir sunuyorum , bir alternatif:

1. Iman ve Marifetullah konularinda degisik basliklar acabiliriz ve ya direkt okuyacagimiz risalelerin basliklarini koyup bircesit anladiklarimizi paylasma yapabilirz. Bunlar degerli seyler.

2. Oraya herkes okuduklarindan anladigini dusundugu seyleri yazar.

3. Orada anlasilmasi zor gelen seyleri [ki Ustad ilmi dili de bir yana birakmadigi icin bazi seyler bizim nesile uzak kaliyor bir acidan-bu bir tenkit degildir] bazi kaynaklarda karsilastiklarimizi paylasarak arkadaslara biraz daha yol acabiliriz.

4. Gerekirse daha sonra bu isi bir Chat odasi formatinda bir odada toplanarak bir sozlu muzakereye donusturebiliriz. Teknoloji bizlere bir nimet iken ve de onu dogru kullanmamamiz bu alani gunah yollarinin eline terk etmisken bizler mesul oluruz zaten gibi geliyor bana.


Kardeslerim bunlar zormu diye soruyorum size?
"

H. Efendi bir yerde Nurlar icin soyle diyor:
"Nurlar Kiskanctir. Kendilerini ancak onlara hakkini verenlere acarlar.".

Bu demek degildir ki okuyan birseyler anlamaz, anlar ama Nurlar Marifetullahi bize ders verirken benim daha cok gerilerde olmam beni uzuyor. Diyorum ki Marifetullah nere ben nere, yer nerde sureyya nerde?

hurmetler ve baki selamlar

EL Baki Huvel Baki
Barish
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

40

14.08.2004, 23:08

Abdulkadir Said demis ki:

Alıntı

Katılıyorum ama sohbet ortamıyla internet ortamı çok farklı,burada Nurları okuyup müzakere etmek,sohbet etmek normal sohbetten daha farklı ve zor,


Kardesim,

Acep bu zor olmasina ragmen, tartismaya daha acik konularin buraya tasinmasi kolaymidir?
Kolay olmak bir yana, muzakerenin azi bile insanlara cok sey kazandirirken, insanlarin birbirine duygularini ifade etmekte zorlandigi bir ortam da nizaa girmek dogru mu?

Bazen sagdan yaklasan seytan bizi hakikati konusugumuz hissi vererek aslen onemli konulari unutturuyor. Bizim davamiz Su zatin ve ya bu zatin Mehdi oldugu degildir. Kim Sufyan kim degil bugun bunu bilmek de fazla birsey ifade etmez. Muhim olan Mehdinin ufkunu yakalamaya calismaktir ki bunun bir parcasi da kaynaklarda kendisinden bahsedilen sufyani mantiktan uzak durmaktir. Ama bizler bu isi bir sahsa indirger isek o zaman isimiz zora girer. Cunku Peygamberimiz SAV dahi kendi yakinlarin icin mizan kuruldugund abirsey yapamiyorsa Mehdi ne yapsin.

Evet merak edenlere Mehdi'nin ahiret gunu kendi sancagiyla Peygamberimizn arkasinda huzura gelecegi bahsedilir. Lakin bu fakirin zanni sudur ki onlarin bazilari kendilerinin Mehdi'nin ordusunda oldugunu bile bilmezler cunku dertleri kendilerinin ve halkin imanini kurtarmaktan ibarettir ve eger onalra hidayet yolunu gosteren bir zat var ise ona simsiki sarilirlar. Her muceddid icin oldugu gibi zaten Tarih ve Zaman da kimin hakiki mana da Mehdi oldugunu ortaya koyar. Zaten bazi mufessirler Zaman icin bir muceddit derler. :idea:

Buyrun sizleri davet ediyorum. Marifetullah dan konusalim diyorum...

hurmetler
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir