Giriş yapmadınız.

1

22.04.2004, 20:42

Üstad varisi Resulmu ?

Üstad varisi Resulmu ?

2

23.04.2004, 10:40

Serkan kardeşim;
sorduğunuz sual için geniş bir cepheden bakarak özele inmek lazım:
şöyle ki;
veraset dediğimiz mesele bir kişinin ölümünden sonra geriye bıraktığı mal ve mülke en yakın akrabalarının sahip çıkma hadisesisdir. yani o mülkten yakın kişiler hak sahibi olurlar.
peygamberin arkasında bıraktığı mal ve mülk ise maddi değil manevidir. yani ilim, ahlaktır, imandır, ibadettir. Peygamberimiz de arkasında Kuran, Sünnet gibi manevi değeri çok yüksek büyük bir manevi mülk bırakmıştır.
Peygamberimiz elbette ki ümmetinin manevi babası olduğundan ümmeti de geriye bırakılan mezkur manevi servetin mirascısı durumundadır. yani her müslüman varis-i Resuldur. Çünkü O'nun bıraktığı bu manevi kıymete sahip çıkmakla vazifelidir.
fakat hem Lisan-ı Resullulah da hem de ümmet arasında "alimler peygamberlerin varisleridir" denilmiştir. Çünkü Kuran ve Sünnete en çok sahipçıkan alimler tabakasıdır.
bu nedenle hem ümmet nokta-i nazarından hem de büyük bir alim olduğundan Üstad Bediüzzaman Hazretleri de bir varis-i Resul dür.
zannederim bir nebze olsun mesele anlaşıldı..
saygılar...

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

3

23.04.2004, 10:44

Allah razı olsun Ahmet Said abi... :mrgreen:
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

4

23.04.2004, 10:49

Yoo ben o yönden bakmiyorum.

Toplam 33 tane varmis birincisi Hz Ebubekir sonuncusu ise Hilmi Tunahan Hazretleri imis. Dün bir arkadas ile tartistik bu konuyu. O bakimdan...

5

23.04.2004, 19:01

serkan Kardeşim;

bahsettiğiniz mesele veraset-i resul meselesinden biraz daha farklı gibi. zira "alimler peygamberlerin varisleridir" sözünün her bilen için bir ihatası var.
fakat Muhterem Hilmi Tunahan Hocaefendinin cemaatine mensub kardeşlerimiz biraz daha ileri bir noktayı dile getiriyorlar. kendi Hocalarını "son tarikat şeyhi olarak" görüyorlar. Yani onlara göre Süleyman Tunahan hazretleri nakşi silsileninin son halkasıdır.
Bu düşünce bazı tarikat ehli kardeşlerimiz tarafından kabul görmese de fiili olarak bakıldığı zaman doğrudur. Çünkü son nakşi şeyhi olan Süleyman Tunahan Hz. arkasında başka birisini bırakmamış, yani vekalet vermemiştir.
buraya kadar doğru. fakat Süleyman Efendinin talebeleri bir adım daha ileri giderek şeyhlerine Mehdi olarak bakıyorlar. Bu fikir ve düşünceyi saygı ile karşılamak lazım. zaten bu gün hangi cemaate giderseiniz gidin bir Mehdi ile karşılaşmanız kaçınılmazdır.
işte sizin tartışmanız özünün Mehdi ile alakalı olduğunu zannediyorum, serkan kardeşim

saygılar...

6

12.05.2004, 06:48

Ahmed Said kardeşim Ve Değerli arkadaşım SerkaNreaL;
Elbette tüm alimler için Rasülüllah s.a.v efendimiz benim varislerimdir buyurmuştur.Yalnız buradaki varis-i rasüllük farklı bir durumdadır."Kimki zamanın sahibini bilmeden ölürse cahiliyet üzerine ölür." vesair hadislerde belirtilen varis-i rasül ve tasavvufta bahusus mezkur olan kutup gibi kavramlar, varisi rasül dediğimiz bulunduğu zaman dilimi içerisinde irşat ile bizzat Rasülüllah efendimizden ruhsat almış kimselerdir.Bu kizb ve nazarla, çalışmayla elde edilen makam değil, Rasülüllahın tensibi ve Allahü Zülcelal'in takdiriyle olan bir yetkidir.Bu zaatlara zamanın sahib denmektedir.
Bu çerçeve de zamanın sahibini bulmak herkese malesef nasib olamıyor, ama insanlar zamanın sahibi diye kendi şeyhlerine inanıyorlar.Niyetleri halis olduğu sürece bundan zarar görmeyecekleri kanaatindeyim.Nitekim ımam-ı Rabbani Hazretleri mektubunun birisinde bu konuya açıklık getirmiştir.şöyle ki:"Bir kimse zamanın sahibini, yetkili zatı tanımasa bile ondan fayz alabilir."Yukarıda da belirttiğim gibi niyetle alakalı bir durumdur.
Süleyman Hilmi Tunahan k.s Hazretleri izahatına değinecek olursak;Kendileri Silsile-i zebebîn son halkasını teşkil etmektedirler.Ve kendilerinden sonra mürşidi kamil gelmeyecektir.Ben bu güne kadar hiç bir toplantı, ders ya da diğer mekanlarda Süleyman Efendi mehdidir diye bir telkinde bulunan zaat ile karşılaşmadım.Ahmed Kardeşimiz sanırım bu konuda biraz ön yargılı davrandılar.Tabiki mehdidir diye söyleyenler olmuş olabilir, yalnız onu söyleyen kimseleri bağlar.Süleyman Efendinin cemaatine maledilemez.Çünkü mehdilik müessesesi sırlardan bir sır olup kapıyı kim açarsa onun haberi olur.

Üstad Varis-i Rasül mü konusuna değinecek olursak; Said Nursi Hazretleri zamanında dine büyük hizmetleri olmuş evliyaullahtan bir zaattır.Yalnız, bu varisi Rasüllük, rasülüllah efendimizden icazet alma, divan,ı salihin toplantılarına katılma ve manevi mesailler bundan çok daha farklı durumlar arzetmektedir.Ama şu da var ki, herkes daha doğrusu her mürid kendi mürşidini yukarıdan beri anlatageldiğim vasıflarla mevsuf zat olarak atfetmekte.Niyetleri halis ve sağlam olduğu sürece yanlış bir ürşşide intisab etseler bile itikadi konularda marazları olmadıktan sonra bir zarar teşkil etmeyeceği kanaatindeyim.Yazımı ımam-ı Gazalinin bir sözüyle noktalamak isterim.
ımam-ı Gazali Hz.'lerine (li hikmetin) ömrünün son günlerinde maneviyat (tasavvuf,rabıta) nasip olmuş ve şöyle buyurmuş. Anladım ki, hakiki kurtuluş Rasulullah'ın ruh cereyanına bağlanmaktan ibaretmiş. Gerisi (talebe, alim yetiştirmek (binlerce) ve kitaplar yazmak) yalan, vehim ve hayalden ibaret.
"Benim indimde mütevazi olmayan insanın irabtan mahalli yoktur."

7

12.05.2004, 14:04

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""

Serkan kardeşim;
sorduğunuz sual için geniş bir cepheden bakarak özele inmek lazım:
şöyle ki;
veraset dediğimiz mesele bir kişinin ölümünden sonra geriye bıraktığı mal ve mülke en yakın akrabalarının sahip çıkma hadisesisdir. yani o mülkten yakın kişiler hak sahibi olurlar.
peygamberin arkasında bıraktığı mal ve mülk ise maddi değil manevidir. yani ilim, ahlaktır, imandır, ibadettir. Peygamberimiz de arkasında Kuran, Sünnet gibi manevi değeri çok yüksek büyük bir manevi mülk bırakmıştır.
Peygamberimiz elbette ki ümmetinin manevi babası olduğundan ümmeti de geriye bırakılan mezkur manevi servetin mirascısı durumundadır. yani her müslüman varis-i Resuldur. Çünkü O'nun bıraktığı bu manevi kıymete sahip çıkmakla vazifelidir.
fakat hem Lisan-ı Resullulah da hem de ümmet arasında "alimler peygamberlerin varisleridir" denilmiştir. Çünkü Kuran ve Sünnete en çok sahipçıkan alimler tabakasıdır.
bu nedenle hem ümmet nokta-i nazarından hem de büyük bir alim olduğundan Üstad Bediüzzaman Hazretleri de bir varis-i Resul dür.
zannederim bir nebze olsun mesele anlaşıldı..
saygılar...

Selamlar Ahmetsaid abi
Üstat hazretlerinin Peygamber efendimizin varisi olup olmadığı konusunda açılan münazarada bir kaç düşüncem var.
1-Beşerde yani insanlarda herkes mal mülk konusunda atasının babasının varisi olduğunu söylerek mahkemelere başvurur. Veraset ilamı almak için bunu nesil olarak nüfus kaydı ibraz ederek ispat etmeye çalışır. Bu hep maddi konularda varislik iddiasıdır.
2-Manevi konularda ise varislik iddiası kişinin kendi iddiası olması Yani Üstat Hazretlerinin Peygamber efendimizin varisi olduğunu iddia etmesi tamamen usule muhaftır.Zaten böyle bir durumda yoktur. Ama bu konuda yorum hakkı 3.kişiler yani bizlere aittir. Yaşantı olarak, mücadele olarak, üstat hazretleri Peygamber efendimizin bu asırdaki temsilcisidir. Peygamberimizin mücadelesi uğraşı kendisine verilen tebliğ görevini neticede imanı müminlerin kalbine yerleştirmekti. Bunuda en iyi şekilde yaptı. Allah onun şefaatinden bizi mahrum etmesin. (amin)
3-ışte tam bu noktada her asırda bir müçtehit gelmiş Peygamber Efendimizin görevini kısmende olsa devam ettirmişlerdir.
4-Geçtiğimiz asırdada üstat hazretleri bu misyonu yüklenmiş, Ama o kadar mütevaziki ben demiyor enaniyetini o kadar öldürmüşki sürekli hüsnü zanları Risalei Nura ,sui zanları kendisine yönlendiriyor. Ne bir dünyalık beklentisi nede başka herhangi bir şey bir sepet eşya ve üzerindeki giysileri, bir çaydanlık bir bardak, ne bir zatını övecek misafiri nede başka birşey , herşey ihlas ile herşey Hizmeti Kuraniye için işliyor.
VE Bugün milyonlarca nur şakirtinin ve toplamda milyarlarca müslümanın iştiha ile istifade ettiği Külliyat "Bıraktığı eserleri dahi sahiplenmiyor. "Zerrece ihlasdan ayrılmamış, dünyalarca serveti olabileceği halde Kuran hizmetkarlığını tercih etmesi SıZCEDE SORUNUN CEVABINI EN ışı şEKıLDE VERMıYOR MU?

8

12.05.2004, 14:28

güzel cevabınız için teşekkürler hasanileri kardeşim

saygılar

9

12.05.2004, 14:48

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""

güzel cevabınız için teşekkürler hasanileri kardeşim

saygılar

Ben teşekür ederim. ışyerinde internet bağlantısı mevcut olduğundan ara ara girip konulara bakıyorum. Cevabım güzel olan gerçeklerden ibaretti.ınşallah faydalı bulunur.

10

12.05.2004, 16:02

Alıntı sahibi ""hasanileri19""

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""

Serka n kardeşim;
sorduğunuz sual için geniş bir cepheden bakarak özele inmek lazım:
şöyle ki;
veraset dediğimiz mesele bir kişinin ölümünden sonra geriye bıraktığı mal ve mülke en yakın akrabalarının sahip çıkma hadisesisdir. yani o mülkten yakın kişiler hak sahibi olurlar.
peygamberin arkasında bıraktığı mal ve mülk ise maddi değil manevidir. yani ilim, ahlaktır, imandır, ibadettir. Peygamberimiz de arkasında Kuran, Sünnet gibi manevi değeri çok yüksek büyük bir manevi mülk bırakmıştır.
Peygamberimiz elbette ki ümmetinin manevi babası olduğundan ümmeti de geriye bırakılan mezkur manevi servetin mirascısı durumundadır. yani her müslüman varis-i Resuldur. Çünkü O'nun bıraktığı bu manevi kıymete sahip çıkmakla vazifelidir.
fakat hem Lisan-ı Resullulah da hem de ümmet arasında "alimler peygamberlerin varisleridir" denilmiştir. Çünkü Kuran ve Sünnete en çok sahipçıkan alimler tabakasıdır.
bu nedenle hem ümmet nokta-i nazarından hem de büyük bir alim olduğundan Üstad Bediüzzaman Hazretleri de bir varis-i Resul dür.
zannederim bir nebze olsun mesele anlaşıldı..
saygılar...

Selamlar Ahmetsaid abi
Üstat hazretlerinin Peygamber efendimizin varisi olup olmadığı konusunda açılan münazarada bir kaç düşüncem var.
1-Beşerde yani insanlarda herkes mal mülk konusunda atasının babasının varisi olduğunu söylerek mahkemelere başvurur. Veraset ilamı almak için bunu nesil olarak nüfus kaydı ibraz ederek ispat etmeye çalışır. Bu hep maddi konularda varislik iddiasıdır.
2-Manevi konularda ise varislik iddiası kişinin kendi iddiası olması Yani Üstat Hazretlerinin Peygamber efendimizin varisi olduğunu iddia etmesi tamamen usule muhaftır.Zaten böyle bir durumda yoktur. Ama bu konuda yorum hakkı 3.kişiler yani bizlere aittir. Yaşantı olarak, mücadele olarak, üstat hazretleri Peygamber efendimizin bu asırdaki temsilcisidir. Peygamberimizin mücadelesi uğraşı kendisine verilen tebliğ görevini neticede imanı müminlerin kalbine yerleştirmekti. Bunuda en iyi şekilde yaptı. Allah onun şefaatinden bizi mahrum etmesin. (amin)
3-ışte tam bu noktada her asırda bir müçtehit gelmiş Peygamber Efendimizin görevini kısmende olsa devam ettirmişlerdir.
4-Geçtiğimiz asırdada üstat hazretleri bu misyonu yüklenmiş, Ama o kadar mütevaziki ben demiyor enaniyetini o kadar öldürmüşki sürekli hüsnü zanları Risalei Nura ,sui zanları kendisine yönlendiriyor. Ne bir dünyalık beklentisi nede başka herhangi bir şey bir sepet eşya ve üzerindeki giysileri, bir çaydanlık bir bardak, ne bir zatını övecek misafiri nede başka birşey , herşey ihlas ile herşey Hizmeti Kuraniye için işliyor.
VE Bugün milyonlarca nur şakirtinin ve toplamda milyarlarca müslümanın iştiha ile istifade ettiği Külliyat "Bıraktığı eserleri dahi sahiplenmiyor. "Zerrece ihlasdan ayrılmamış, dünyalarca serveti olabileceği halde Kuran hizmetkarlığını tercih etmesi SıZCEDE SORUNUN CEVABINI EN ışı şEKıLDE VERMıYOR MU?


Her cemaat müntesibi sizin gibi kendisini övebilir.Bunlar delil olamaz ki?Herkes islama hizmet yapıyor.Enaniyet olmasın diye ben demiyor Risale diyor dediniz.Sizce bu söz ıslam açısından doğru mudur?
"Benim indimde mütevazi olmayan insanın irabtan mahalli yoktur."

11

12.05.2004, 16:40

Alıntı sahibi ""miftahulkuluub""

Alıntı sahibi ""hasanileri19""

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""

Serka n kardeşim;
sorduğunuz sual için geniş bir cepheden bakarak özele inmek lazım:
şöyle ki;
veraset dediğimiz mesele bir kişinin ölümünden sonra geriye bıraktığı mal ve mülke en yakın akrabalarının sahip çıkma hadisesisdir. yani o mülkten yakın kişiler hak sahibi olurlar.
peygamberin arkasında bıraktığı mal ve mülk ise maddi değil manevidir. yani ilim, ahlaktır, imandır, ibadettir. Peygamberimiz de arkasında Kuran, Sünnet gibi manevi değeri çok yüksek büyük bir manevi mülk bırakmıştır.
Peygamberimiz elbette ki ümmetinin manevi babası olduğundan ümmeti de geriye bırakılan mezkur manevi servetin mirascısı durumundadır. yani her müslüman varis-i Resuldur. Çünkü O'nun bıraktığı bu manevi kıymete sahip çıkmakla vazifelidir.
fakat hem Lisan-ı Resullulah da hem de ümmet arasında "alimler peygamberlerin varisleridir" denilmiştir. Çünkü Kuran ve Sünnete en çok sahipçıkan alimler tabakasıdır.
bu nedenle hem ümmet nokta-i nazarından hem de büyük bir alim olduğundan Üstad Bediüzzaman Hazretleri de bir varis-i Resul dür.
zannederim bir nebze olsun mesele anlaşıldı..
saygılar...

Selamlar Ahmetsaid abi
Üstat hazretlerinin Peygamber efendimizin varisi olup olmadığı konusunda açılan münazarada bir kaç düşüncem var.
1-Beşerde yani insanlarda herkes mal mülk konusunda atasının babasının varisi olduğunu söylerek mahkemelere başvurur. Veraset ilamı almak için bunu nesil olarak nüfus kaydı ibraz ederek ispat etmeye çalışır. Bu hep maddi konularda varislik iddiasıdır.
2-Manevi konularda ise varislik iddiası kişinin kendi iddiası olması Yani Üstat Hazretlerinin Peygamber efendimizin varisi olduğunu iddia etmesi tamamen usule muhaftır.Zaten böyle bir durumda yoktur. Ama bu konuda yorum hakkı 3.kişiler yani bizlere aittir. Yaşantı olarak, mücadele olarak, üstat hazretleri Peygamber efendimizin bu asırdaki temsilcisidir. Peygamberimizin mücadelesi uğraşı kendisine verilen tebliğ görevini neticede imanı müminlerin kalbine yerleştirmekti. Bunuda en iyi şekilde yaptı. Allah onun şefaatinden bizi mahrum etmesin. (amin)
3-ışte tam bu noktada her asırda bir müçtehit gelmiş Peygamber Efendimizin görevini kısmende olsa devam ettirmişlerdir.
4-Geçtiğimiz asırdada üstat hazretleri bu misyonu yüklenmiş, Ama o kadar mütevaziki ben demiyor enaniyetini o kadar öldürmüşki sürekli hüsnü zanları Risalei Nura ,sui zanları kendisine yönlendiriyor. Ne bir dünyalık beklentisi nede başka herhangi bir şey bir sepet eşya ve üzerindeki giysileri, bir çaydanlık bir bardak, ne bir zatını övecek misafiri nede başka birşey , herşey ihlas ile herşey Hizmeti Kuraniye için işliyor.
VE Bugün milyonlarca nur şakirtinin ve toplamda milyarlarca müslümanın iştiha ile istifade ettiği Külliyat "Bıraktığı eserleri dahi sahiplenmiyor. "Zerrece ihlasdan ayrılmamış, dünyalarca serveti olabileceği halde Kuran hizmetkarlığını tercih etmesi SıZCEDE SORUNUN CEVABINI EN ışı şEKıLDE VERMıYOR MU?


Her cemaat müntesibi sizin gibi kendisini övebilir.Bunlar delil olamaz ki?Herkes islama hizmet yapıyor.Enaniyet olmasın diye ben demiyor Risale diyor dediniz.Sizce bu söz ıslam açısından doğru mudur?

Tabiki kardeşim her cemaat mensubu kendi cemaatini övebilir. Öyle feyzlenmiştir. Öyle inanmıştır. Öyle de yaşıyordur. Burada benim dikkat çekmek istediğim nokta Üstad hazretlerinin yaşayışı ve düşünceleri ve gayreti noktasında Peygamber Efendimizin verasetini hak edip etmediği noktasıdır. O kadar gayreti neticesinde yıllarca sürgün ve esarette (kendi memleketinde) o kadar hastalık, ve bir takım zehirleme olaylarına rağmen gözünü bir saniye bile kırpmadan Hizmeti Kuraniye için mücadele vermesi, istiklal mahkemelerinde başını bile bir sarık yüzünden feda etmeye kalkması, imanın bir hakikatini binlerce keramete tercih etmesi binlerce talebesi olmasına rağmen dikenli yollarda ayaklarını kanata kanata yürümekte sebat etmesi devam etmesi devletine isyana kalkışmaması bütün baskılara rağmen , tüm yıldırmalara rağmen tüm tehditlere rağmen ,çoğu büyük zatların yurtdışına kaçtığı ve yıllar sonra memlekete döndükleri bir zamanda yurdu ve yurt insanını terk etmeyerek,sürgün hayatıda olsa tercih ederek milletin iman hastalığını teşhis ederek iyileştirmeye çalışması
ve binlerce yazılacak hüccetler hepsi onun ne kadar tehlikeli (Ehli Zındıka için) biri olduğunu gayet şüphe götürmeksizin ispat etmezmi?Bu korkunun sebebi bizi düşündürmezmi?

2-Yazar yazdığı eseri ile övünür.Hava atar. Methiye duymak ister. Ancak Üstat Hazretleri risaleleri tüm bu sıkıntılı zamanlarda sürgün zamanlarında kaleme aldığından Hikmeti ılahi olarak ve bir ikramı ilahi olarak kabul ettiğinden ve öyle gördüğünden kendisini bir aracı hatta adi bir hizmetçi Kuran'ın bir dellalı olarak görmüş ve şahsına bir methiye yapılmamasını istemiş Kuranı Hakimin bu asrın bir tefsiri olan Risalei Nuru işaret etmiştir.
ınşallah sorunuza cevap olmuştur. Selam ve dualarımla

12

12.05.2004, 17:03

Hem düz yolda yürümesi çok kolay ancak taşlı dikenli yolda yürümek çok zor o günün şartlarında üstat böyle bir yolda yürümüş daha doğrusu yürütülmüş,zorda kalmış, ama amaç hep hizmet hep ihlas. ışte bu yüzden üstat hazretlerini çok seviyorum.Dünyalık mala tamah etmemeside çok hoşuma gidiyor. Tüm hizmeti Kuraniye yolundaki müslümanlardan Allah Razı olsun.

13

12.05.2004, 21:06

Muhterem kardeşim.Yukarıda yazılarımı dikkatlice takip ettiyseniz bir noktaya değindim.Varis-i Rasüllük; kişinin gayretiyle olan bir durum değildir.Allahın takdiri ve Rasğlğllahın tensibiyle olan bir makamdır.Bu çerçevede kişiler ne kadar dine hizmet ederlerse etsinler, hanhi tür zorluklara rağmen dini yaymaya çalışırlarsa çalışsınlar, varisi rasüllüğü hak edip etmemesi olarak ödüllendirilmez.Elbette Cenabı Kibriya mükafatını verecektir.Mürşidi kamillikle evliyalık ayrı makamlardır.Her evliya mürşidi kamiL değildir ama her mürşidi kamil aynı zamanda bir evliyadır.Mürşidi kamille ilgili biraz araştırma yaparsanız meseleye vakıf olacağınızı tahmin ediyorum.
Süleyman Hılmi Tunahan k.s Said Nursi hz gibi zaatlar zamanında gerçekten çok büyük çilelere rağman dini celili islama hizmet etmişlerdir.Eğer bu gün Türkiyede Kuranı Kerim okutuluyor öğretiliyorsa burada Süleyman efendinin emeklerini gözardı etmek mümkün değildir.
Sanırım meseleyi anlatabildim..
"Benim indimde mütevazi olmayan insanın irabtan mahalli yoktur."

14

13.05.2004, 10:53

Değerli miftaulkuluub kardeşim;

yazılarınızı dikkatlice okudum.
Veraset-i Resul konusunda bahsettiğiniz konu elbette ki doğru.
biz burada genel bir mana ile ifade etmeye çalıştık.
elbette ki Veraset-i Resul konusunda birinci derecede vazifeli olan zatlar bizzat peygamberimizden manvei alemde icazet almaları gerekir. bu zatlar, sizin de ifade ettiğiniz gibi, evliya sınırının ötesinde; ya müceddid, ya müctehid, ya kutb-u azam, veya bir nevi mehdi hükmünde olan zatlardır.
elbette ki veraset-i nübüvvet sırrına tam mazhar olacak zatların daha özel techizatla techiz edilmesi zarureti vardır. bu nedenle denilir ki bu zatlar bizzat ımam-ı Ali(ra) ve Paygamberimizden icazet ve ders alırlar. bu konuda oldukça sırlı husular ver. burası umuma açık olduğu için çok da fazla ifade edemiyoruz.

Üstad ve Süleyman Efendi hususuna gelince. elbette ki bu mübarek zatlar da ıslam'a çok büyük hizmetler etmiştir. belki farklı metodtları vardır ama neticede Allah rızası için hizmet önemlidir. Bizler Mübarek Süleyman Himli Tunahan Hazretlerini de takdir ve hürmetle anarız.

fakat sizinde bildiğiniz gibi cemaatlerde ve tarikatlerde bir muhabbet olayı var. yani her kes kendi şeyh ve hocasına biraz daha fazla muhabbet eder. bizler de Üstad hazretleirni biraz daha fazla seviyorsak bu çok görülmemeli.

meselenin özü budur.
saygı ve dua ile miftahulkuluub kardeşim...

15

13.05.2004, 13:07

Değerli kardeşim miftaulkuluub

Benim cevabım soruya yönelik bir cevaptır. Sorumuz Üstat Peygamber varisimidir. Bu doğrultuda ben Üstadımın Peygamber efendimizin varisi olduğunu kabul ediyorum. Bunu savunuyorum. Hangi bir zat çıkıpta ben Peygamber varisiyim diye iddia edebilirki. Eden birisi çıkarsa ben şüphe ile bakarım. Bunu ancak bıraktığı izlerden anlarsın.Bunun takdiride kendisinden istifade eden topluluğa bakar. Hangi bir evliya çıkıpta ben evliyayım ben keramet sahibiyim diyebilirki. Sen Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerinden istifade etmişsin Allah Razı olsun imanını kurtarmaya gayret ediyorsun. ınancını güçlendirmişsin. Bende üstat hazretlerinin vesilesi ile kaleme gelen insana sunulan bir tercümei Kuran olan Risalei nurlarla imanımı güçlendirmeye gayret ediyorum. Bende üstat hazretlerine Allah Razı Olsun diyorum. ve Onun hakkında yorumlarımı belirttim. ıster kabul edersin ister etmezsin. Üstat hayatta olsa benim böyle cevaplar yazmama çok kızardı. Sen daha şakirt olamadın derdi. Buna eminim çünkü kendine yapılan methiyeyi hiç sevmezmiş.

16

14.05.2004, 15:46

ii
"Benim indimde mütevazi olmayan insanın irabtan mahalli yoktur."

17

14.05.2004, 16:01

Güzel kardeşim ben senin üstazını daha fazla sevmene bir şey demedim ki.Elbette ona daha fazla muhabbet edeceksin.Meselemiz belirttiğiniz gibi varisi rasüllük.Hz Aliden de bahsetmişsiniz.Hz Ali tarafından sadece cegri zikir gelmiştir.Diğeri ise Hz Ebubekr r.a dan gelen hafi silsilesidir.Bu silsile günümüze kadar gelmiştir ve sayısı 33 tür.Hatta hadisi şeriflerde bu açıkça belirtilmiştir.Bunlar büyük veli ve mürşidi kamillerdir.
Bu büyük veliler Kuranı Kerimde neml suresinde anlatılan,Yemenden Kudüse, göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir zamanda Belkısın sarayını getiren Süleyman as. ‘ın veziri gibi çok büyük salahiyetlere ve tasarruflara sahiptirler.

Sahabei Kiramda bu hususta en öndedir.Bu yüksek hallerin sahibi Allah dostları Sahabe-i Kiramdan sonra da devam etmiştir.

Hatta,birbirlerine bağlı zincir halkaları gibi birbirine silsile halinde günümüze gelmişlerdir.Bu sebeple bunlara Silsilei Sadat=Seyyidler zinciri denmektedir.Tasavvufta iki silsile mevcuttur.Biri gizli zikir silsilesi, diğeri açık zikir silsilesi.Gizli zikir Hazreti E bu Bekr Efendimize dayanır.Açık zikir yapan silsile de Hz Ali Efendimize dayanır.Tasavvuf erbabı her fert mutlaka bu iki silsileden birine dayanır.Bütün tarikatler, bu iki koldan gelmiştir.Daha sonraları bu iki kol , Nakşi silsilesi ve Kadiri silsilesi diye ikiye ayrılmıştır.

Bu silsilelere Silsilei Zehep (Altun silsile) Silsilei Kibriti Ahmer, isimleride verilmiştir.
Ümmetimden 33 ebdal racül vardır.Yeryüzü onlar sebebiyle ayakta durur.Yağmur onlar sebebiyle yağar.Yardım olunanlar onlar sebebiyle yardım olunur.(TABERANı FıLKEBıR)
Başka bir hadisi şerifte:
Ümmetimin içinde 33 ebdal racül vardır.Kalpleri Halilürrahman kalbi üzerinedir.Ebdallerden 1 racül vefat ettiği zaman yerine başka bir racül getirilir.
(Müsned,Ahmedübnü Hanbel:Üsametübnü saidden ruviye)
Ebdal:Bedelin cemiidir.Bir şeyin yerini tutabilen,meşhur müncit lugatı ebdal kelimesini şöyle açıklar:Ebdal salihlerden bir gruptur.Dünya onlardan boş kalmaz.Biri vefat ettiği zaman diğeri bedel olarak onun yerine getirilir.
Bu meseleler herkese idraki nasib olmayan meselelerdir.Bir kimse akıllı olabilir, tahsilli olablir hatta münkir olmaz da eğer tasavvufa ehil bir zaatla karşılağtığı halde, o zaat manen kendisini haberdar etmezse dünyalar bir araya gelse varlığından haberdar olamaz.Bu yol aramakla bulunmaz ama bulanlarda arayanlardır..

Netice olarak Said Nursi hz Süleyman Hlimi k.s hazretlerinin Allah katındaki dereceleri ne ise aynen iman ediyorum !
"Benim indimde mütevazi olmayan insanın irabtan mahalli yoktur."

18

14.05.2004, 16:06

Saygıdeğer miftahulkuluub kardeşim;

bu güzel izahlarınızdan dolayı teşekkür ediyorum.
bahsettiğiniz konular sırlı ve hoş konulardır.
insan bir nebze bile bu konulara vakıf olsa sürur içinde olur.

allah razı olsun.
allah a emanet olunuz.
saygılar

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir