Giriş yapmadınız.

1

19.05.2007, 04:20

Risale-i Nur meslegi

Ustad bir cok yerde oldugu gibi 4.mektup ta da Risale-i Nur mesleginden soz ederken:
"Der tarîk-ı acz-mendî lâzım âmed çâr çiz: fakr-i mutlak, acz-i mutlak,shükr-ü mutlak,shevk-i mutlak ey aziz!"der.
26.sozun Zeyl'inde yine bu konuya deginirken :
"...kasır fehmimle Kur'andan istifâde ettiğim "Acz ve fakr ve shefkat ve tefekkür" tarîkidir." buyururlar.
her iki cumlede deacz ve fakr kelimeleri var. fakat sonraki iki kelimeler bir birlerine benzemiyor?
"shukur ve shevk" kelimeleri ile "shevkat ve tefekkur" kelimeleri arasindaki benzerlik ne olabilir ki? ya da bu iki cumleyi farkli kategoride mi degerlendirmek gerek?yani bunlar bir biriyle nasil telif edilir?

2

19.05.2007, 05:41

4. Mektup'taki bahsettiğiniz kısımda Üstad Hazretleri Nakşibendi yolunun yolunu hatırlıyor ve oradan ilham alarak; acizlik sahibi olan (nefsim) demeli ki, mutlak acizim, mutlak fakirim ve bana mutlak şükür ile mutlak şevk lazım diyor. Ve daha sonra tefekkür alemine dalarak hislerini hakikat namında şiirvari bir tarzda kelimelere döküyor.

26. Söz'de ise kulluk tahkikatına dalarak Kuran denizinden hakikat damlalarını bizlere sunuyor ve 26. Söz'ün Zeyl'inin baş kısmında;

Cenâb-ı Hakka vâsıl olacak tarîkler pek çoktur. Bütün hak tarîkler Kur'ân'dan alınmıştır. Fakat tarîkatlerin bâzısı bâzısından daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli oluyor. O tarîkler içinde, kâsır fehmimle Kur'ân'dan istifade ettiğim acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür tarîkıdır.

diyerek kendi anlayışına göre daha kısa ve daha kesin olan acz, fakr, şefkat ve tefekkür yolunu ifade ve izah ediyor.

Yani konular farklı. ılk kısımda şahsi ve hissi bir ifadeyle mahrem yazılan bir yazıdan (mektuptan) bahsediyorsunuz. ıkinci kısımda ise umumi ve genel bir tahkikten bahsediyorsunuz. Zannımca ilki Bediüzzaman'ın kulluk noktasındaki şahsi paylaşımıdır. ıkincisi ise meslek ve dava noktasında, tahkikata ve izahata dayanan bir yol göstermesidir.

Netice olarak anladığım kadarıyla diyebilirim ki; 4. Mektub'dan aldığınız kısımda Risale-i Nur mesleğine dair bir mevzu söz konusu değil. Çünkü Risale-i Nur'un tamamını incelediğinizde siz de göreceksiniz ki, Risale-i Nur'un meslek ve meşrebine ait mevzularda açıklamalar ve deliller vardır. 4. Mektup'tan alıntıladığınız kısımda ise açıklama veya delilden çok Bediüzzaman Hazretleri'nin hasbihal nevinden gönülden bir paylaşımı ve ubudiyetine dair mahrem gördüğü bir ifadesi bulunmaktadır.

Bunlar benim yorumlarım elbette. Mevzuya daha hakim olan ağabey, abla veya kardeşlerimin de yorumlarını okuduğumda yanlışlık veya eksikliklerimi daha iyi fark edeceğim Allah'ın izniyle...

Muhabbetle...

3

19.05.2007, 14:23

Burayi biraz daha genis bir sekilde aciklarmisiniz.
Ümitvar olunuz..

4

19.05.2007, 19:56

Alıntı sahibi ""Nural""

Burayi biraz daha genis bir sekilde aciklarmisiniz.

Burayi derken nereyi ve kimi kastettiginizi anlamadim ama:

26.Soz Zeyl


Bu küçücük zeylin büyük bir ehemmiyeti var. Herkese menfaatlidir.

CENÂB-I HAKKA vâsıl olacak tarikler pek çoktur. Bütün hak tarikler Kur'ân'dan alınmıştır. Fakat tarikatlerin bazısı, bazısından daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli oluyor. O tarikler içinde, kàsır fehmimle Kur'ân'dan istifade ettiğim "acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür" tarikidir.

Evet, acz dahi, aşk gibi, belki daha eslem bir tariktir ki, ubudiyet tarikiyle mahbubiyete kadar gider. Fakr dahi Rahmân ismine isal eder. Hem şefkat dahi, aşk gibi, belki daha keskin ve daha geniş bir tariktir ki, Rahîm ismine isal eder. Hem tefekkür dahi, aşk gibi, belki daha zengin, daha parlak, daha geniş bir tariktir ki, Hakîm ismine isal eder.

şu tarik, hafî tarikler misilli, "letâif-i aşere" gibi on hatve değil; ve tarik-i cehriye gibi "nüfus-u seb'a" yedi mertebeye atılan adımlar değil; belki Dört Hatveden ibarettir. Tarikatten ziyade hakikattir, şeriattir.

Yanlış anlaşılmasın; acz ve fakr ve kusurunu Cenâb-ı Hakka karşı görmek demektir. Yoksa onları yapmak veya halka göstermek demek değildir.

şu kısa tarikin evrâdı, ittibâ-ı sünnettir; ferâizi işlemek, kebâiri terk etmektir. Ve bilhassa, namazı tâdil-i erkânla kılmak, namazın arkasındaki tesbihatı yapmaktır.

5

19.05.2007, 20:08

talhagenc kardesim haklisiniz galiba, ne biliyim her ikisinde de 4 er tane kelime gorunce ve ustelik ilk ikisi de cakisinca, hep digerlerinin arasinda bir baglanti oldugunu dusunmusumdur.Sonucta 4.Mektup ta Ustad Allah'in kendine mazhar kildigi 2 isimden bahseder ve der ki "Bütün Sözler, o mazhariyetin cilveleridir.". dolayisiyla bir telif yolu aramisimdir, hani mesela, insanin ashk ve shevkle hizmet edebilmesi icin belki bir tefekkur boyutundan gecmesi gerekir, ve tabi ki de tefekkur sayesinde ask-i shevk-i artar falan...
ayni sekilde insan tefekkur sayesinde shukretme ihtiyaci hisseder.(1.sozdeki zikir-fikir-shukur bgalantisini hatirlayiniz).
yine belki insandaki shevkat duygusu onu shevkle hizmet etmeye itecektir?

6

20.05.2007, 00:42

Evet çok doğru söylediniz muhabbetfedaileri. Tefekkür eden insan şükretmesi gereken nimetleri daha iyi görür ve şevke gelir. Allah'ın kulu olarak vazifesini en güzel şekilde yapmayı arzular. Yani bir bakıma tefekkür, şevk ve şükrü içinde barındırır. şefkat meselesini de Üstadımız en güzel şekilde izah etmiş zaten.

Nural hanım, hangi kısmı (cümleyi veya ifadeyi) kast ediyorsanız, açık ve net bir şekilde belirtebilirseniz size yardımcı olmak için gayret edeceğim...

Muhabbetle...

7

20.05.2007, 02:34

anlasildi Allah razi olsun.
Ümitvar olunuz..

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir