Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı sahibi ""talhagenc""
şimdi bu eksende bakarsak bu olayın sarıkla sakalla alakalı olmadığını görürüz. Muhakemat'ta bir sözün tahkik edilirken kimin söylediğine, ne zaman söylediğine, kime söylediğine ve hangi makamda söylediğine göre dikkate alınması gerektiği anlatılır. Bu Divan-ı Harbi Örfi'den aldığımız, sizin de açıklamaya çalıştığınız kısım, 1923'ten önce yazılmış. Osmanlı döneminde yazılmış. Dinde hassas, muhakeme-i akliyede noksan diye ifade edilen kısım şeriat adına isyan edip Divan-ı Harp'te yargılanan Müslümanlardır. Bediüzzaman Hazretleri Osmanlı ıttihad ve Terakki cemiyetine üyeydi. Ahrarlar diye de bilinen Jön Türkler'in hürriyet hareketine taraftardı. Hatta Jön Türkler'den olan Namık Kemal için "hürriyet kahramanı" ifadesini de Eski Said dönemindeki makalelerinden birinde kullanmıştır. Adab-ı diniyeye muhalif zannedilen şey meşrutiyet, yani demokrasidir, hürriyettir. Anarşist konumuna düşen ve bir nevi anarşizm hadisesi ortaya koyan kesim o zaman ki muhakeme-i akliyede noksan fakat dinde hassas olup olayları iyiden iyiye değerlendiremeyen Müslümanlardır. Zira Bediüzzaman Hazretleri "Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal" derken de buna dair mesaj vermekteydi.
Ancak Müslümanlar devlet geleneğini ıslam'la özdeşleştirip, halifelik makamının da etkisiyle Saltanatı ıslam'a ait gibi görüyorlardı ve padişahın yetkilerinin bir şekilde meclise devredilmesine karşı çıkmaktaydılar. ıttihadcıların bir kısmının mason ve ayyaş olmasının da bunda etkisi vardı. Ayrıca gayr-ı müslim olan azınlıkların da yönetimde söz sahibi olacak olması Müslümanların aklına yatmıyordu.
Netice itibariyle sarıklarla, sakallarla, Atatürk ilke ve inkılaplarıyla veya Türkiye Cumhuriyet'iyle doğrudan ve direkt olarak alakası olmayan bir meseleyi tahkik ve müzakere etmeye çalışıyoruz. Bu girizgahtan sonra bu kısımdan ne anladığımı yazmam gerekirse;
Gazetelerin ve özellikle de Volkan Gazetesi'nin provakatif yayınları dini konularda hassas olan ancak meseleleri tahkik konusunda ehliyetsiz bulunan ve yeterli olmayan Müslüman kardeşlerimizi tahrik etti. 2. Meşrutiyetin ilanıyla siyasi partiler de üye toplamak maksadıyla propagandalarında tahrik edici unsurları kullandılar. ıttihadcıların yanlış ve ıslam'a uygun olmayan hürriyet tariflerini etrafa telkin ettiler bunun üzerine Volkan gazetesi gibi düşünen kişiler, bu tür insanların devlette söz sahibi olmalarının dinsizlik getireceğini halka telkin ederek halkı galeyana sürüklediler. ıslam'a iyilik yaptıklarını zanneden bilinçsiz Müslüman halk oyuna gelerek bir nevi anarşizm olan isyana kalktılar. Bir çok Müslüman katledildi. Ortalık karıştı. Fırsatçı ve kurnaz olan ama cahil ve bir o kadar da ehliyetsiz kişiler devletin başına getirildi. Ancak bundan sonraki olaylarda Allah yardım etti de ortalık duruldu. ınsanları fitneye sürükleyen o kötü ruhlar yuvalarına çekildi.
Gazete okur gibi okumayalım elbette ama meseleleri anlamak istediğimiz yöne de çekmeyelim lütfen abicim.
Muhabbetle..