HANGı DEVıRDEYıZ?
Risale-i Nurdan mühim bir sosyolojik tespit:
“Ehl-i dünyanın ve maddî tarihin nazarıyla, nev-i beşerin hayat-ı içtimâiyesi noktasında bakılsa, görülüyor ki hayat-ı içtimâiye-i siyâsiye itibariyle, beşer, birkaç devri geçirmiş.
Birinci devri vahşet ve bedevîlik devri,
ikinci devri memlûkiyet devri,
üçüncü devri esir devri,
dördüncüsü ecir devri,
beşincisi mâlikiyet ve serbestiyet devridir.
Vahşet devri dinlerle, hükûmetlerle tebdil edilmiş, nim-medeniyet devri açılmış. Fakat, nev-i beşerin zekîleri ve kavîleri, insanların bir kısmını abd ve memlûk ittihaz edip hayvan derecesine indirmişler. Sonra bu memlûklar dahi bir intibâha düşüp gayrete gelerek o devri esir devrine çevirmişler; yani, memlûkiyetten kurtulup fakat “el-hükmü li'l-ğâlib “ olan zâlim düsturuyla yine insanların kavîleri zayıflarına esir muâmelesi yapmışlar. Sonra, ıhtilâl-i Kebîr gibi çok inkılâplarla, o devir de ecîr devrine inkılâp etmiş. Yani, zenginler olan havas tabakası, avâmı ve fukarayı ücret mukabilinde hizmetkâr ittihaz etmesi, yani sermaye sahipleri ehl-i sa'yi ve ameleyi küçük bir ücrete mukabil istihdam etmeleridir.
Bu devirde sû-i istimâlât o dereceye vardı ki, bir sermayedar, kendi yerinde oturup, bankalar vâsıtasıyla bir günde bir milyon kazandığı halde; bir biçare amele, sabahtan akşama kadar, tahte'l-arz madenlerde çalışıp, kut-u lâyemût derecesinde, on kuruşluk bir ücret kazanıyor. şu hal, müthiş bir kin, bir iğbirar verdi ki, avâm tabakası havâssa ilân-ı isyan etti. şu asrın tâbiriyle, sosyalistlik, bolşeviklik sûretinde, evvel Rusya'yı zîr ü zeber edip geçen Harb-i Umûmiden istifade ederek, her yerde kök saldılar...”
Yukarıda geçen ifadede insanlık tarihi açısından çok mühim bir sosyolojik, idari ve siyasi bir tespit yapılmış. ınsanların geçirdiği devirler beş kısma ayrılmış. Bunlar sırasıyla vahşet, kölelik, esirlik, ücretlilik ve son olarak da hürriyet, serbestiyet ve malikiyet devirleridir.
Bediüzzaman Hazretlerinin bu ifadesine göre insanlığın yaşayacağı son devrin hürriyet ve serbestiyet devri olacağı anlaşılıyor. Bu gün sosyolojik hadiselerin gidiş tarzına bakıldığı zaman bu tespitin ne derece doğru olduğu çok kolay anlaşılır. Zira insanlık bilhassa ıkinci Dünya Savaşı sonrası bu günkü ifadesi ile insan hakları temeline dayanan bir demokrasi ile serbest piyasa ekonomisi manalarını da ihtiva eden serbestiyet ve malikiyet devrini uygulamaya başlamış.
Gerçi bu gün medeni dünyada vahşetin, bedeviliğin, köleliğin farklı şekil ve tiplerde uygulandığı tarzında bir iddia ortaya konabilir ve bu iddiayı destekleyecek müşahhas misaller de gösterilebilir. Ama yine de ekseriyet itibari ile insanlığın, en azından mühim bir kısmının malikiyet ve serbestiyet devrini yaşamaya başladığı açıktır. Bu yaşayış gün geçtikçe de artmaktadır ve tüm insanlık için demokrasi, hak , hukuk, adalet, serbestlik, serbest piyasa ekonomisi öncelikli hedefler arasına girmiştir. Bu durum da gösteriyor ki önümüzdeki yıllar “serbestiyet ve malikiyet” devirlerinin tam olarak yaşanacağı yıllar olacaktır. Bu devrin yaşanacağı yer olarak da AB ülkeleri ve ABD, Kanada gibi demokrasinin tam olarak yerleştiği ülkeler olacak gibi gözüküyor.
Pekala dünya tam bir hürriyet ve demokrasi devrine doğru yol alırken ülke olarak biz ne durumdayız. Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği hangi devri yaşamaktayız?
Bu konuda değişik görüşler öne sürülse de serbestiyet ve malikiyet devrini yaşamadığımız kesin. Bedevilik ve kölelik ve esir devrini de hemen hemen bütün insanlık geçtiği için, biz ülke olarak ekseriyet itibari ile ecir devrini, yani Avrupa’nın asrın başında yaşamış olduğu zamanları yaşamaktayız sanki. Ya da ecir devrinden malikiyet devrine doğru bir geçiş dönemini.
Gerçi bu gün ülkemizi esir devrine döndürmek için uğraşan bir güç odakları da yok değil, hatta var gücü ile de çalışıyor; üstelik küçümsenmeyecek bir gücü de var bu mihrakların. Ama yine de serbestiyet ve malikiyet devri ülkemizin en büyük hedefi durumunda. En azından milletin istek ve temayülü bu yönde.
Sosyal hadiseler bir nehrin akışı gibidir. Cemiyet bir defa bir yöne akmaya başladığı zaman önüne konan engelleri kısa zamanda bertaraf ederek yoluna devam eder. Yaşadığımız son yıllarda bu güzel vatan üzerinde yaşayan aziz milletimiz üzerinde cemiyeti esaret altına almaya çalışan bir zihniyet tarafından ağır bir baskı kurulduğu doğrudur. Ama inancımız o ki bu millet bir çok engeli aştığı gibi, bütün bu çarpık zihniyetleri de aşacak ve sonunda hak ettiği demokrasi, insan hakları, adalet, hak, hukuk, serbest piyasa ekonomisi gibi manaları da ihtiva eden “malikiyet ve serbestiyet” devrini de yaşayacaktır.