Giriş yapmadınız.

21

17.09.2006, 13:43

Faydalı alıntılar ve faydalı bir başlık oldu.
جزاكم الله خيرا كثيرا
Allah sizleri bol hayırla mükafatlandırsın.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

22

17.09.2006, 13:45

Amin Ecmain inşaallah...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

23

17.09.2006, 17:08

kadiriler eneyi sesli zikirle öldürmüşler.

nakşilerde sessiz zikir ederek.

nurcularda nurları okuyarak öldürüyorlar.

24

17.09.2006, 21:18

demek devamlı nurları okumamız lazım.
taki ene mikrabundan kurtulalım.

hakikaten okudukça o mikrop yok oluyor.

sizde ene hastalığımı var.hastasınız değilmi.

dokturun adı bediüzzaman said nursi.Allah görevlendirmiş.

ilaçları risalei nur eczalarıdır.

bunları okuyan şifa bulur.
ölümden başka her derde devadır.

eğer kati inanıyorsanız.şifa bulursunuz.

Allah şifa versin.amin.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

25

18.09.2006, 23:05

Alıntı

öyle de, kendine, vücuduna ve enâniyetine dayansan, yıldızböceği gibi olursun. Eğer sen, fânî vücudunu, o vücudu sana veren Hâlıkın yolunda fedâ etsen, bal arısı gibi olursun, hadsiz bir nur-u vücud bulursun. Hem, fedâ et; çünkü, şu vücud sende vedîa ve emânettir.Hem Onun mülküdür, hem O vermiştir. Öyle ise, minnet etmeyerek ve çekinmeyerek fenâ et, fedâ et; tâ bekâ bulsun. Çünkü, nefy-i nefiy ispattır. Yani, yok, yok ise, o vardır; yok, yok olsa, var olur.



Alıntı

ışte ey insan! Eğer yalnız Ona abd olsan, bütün mahlûkat üstünde bir mevkî kazanırsın. Eğer ubûdiyetten istinkâf etsen, âciz mahlûkata zelîl bir abd olursun. Eğer enâniyetine ve iktidarına güvenip tevekkül ve duâyı bırakıp, tekebbür ve dâvâya sapsan, o vakit, iyilik ve icad cihetinde, arı ve karıncadan daha aşağı, örümcek ve sinekten daha zayıf düşersin; şer ve tahrip cihetinde, dağdan daha ağır, tâundan daha muzır olursun.


Alıntı

Ey insan! Mâdem hakikat böyledir; gururu ve enâniyeti bırak. Ulûhiyetin dergâhında acz ve zaafını istimdâd lisâniyle, fakr ve hâcâtını tazarrû ve duâ lisâniyle ilân et ve abd olduğunu göster. Ve de, yüksel.
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

26

25.09.2006, 11:13

EN BÜYÜK TEHLıKELERDEN BıRı: GıZLı ENANıYET

Enaniyet, kişinin kendisine müstakil bir benlik vermesi, hem kendi varlığını hem de etrafındakilerin varlığını Allah'tan bağımsız görmesi (Allahı tenzih ederiz), davranışlarını, bakış açısını bu zihniyete göre düzenlemesi anlamına gelir. Bu kötü ahlak özelliğinin en tehlikeli çeşidi ise teşhis etmenin zaman zaman çok zor olduğu gizli enaniyettir.

Enaniyet terimi, Arapçada, "ben" anlamına gelen "ene" kelimesinden türemiştir. ınsanlarda farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Örneğin kibir bunlardan biridir. Bir insan kendisini dünyanın merkezi olarak görmeye başladığında, kısa sürede Allah'ın kendisine verdiği imkanlar ve özellikler doğrultusunda bir büyüklenme psikolojisi içine girer.
Her zaman ve her durumda kendisini en ön planda, en üstün konumda görmeye ve göstermeye başlar. Böyle sapkın bir düşünceye sahip olan kimse, Kuran'da bildirildiği üzere kendisine ilahlık vasfı veriyor demektir. (Allahı tenzih ederiz.)
Enaniyetin, yani kendini üstün görmenin bir başka türü de gizli enaniyettir. Gizli enaniyete sahip kişiler, tavır olarak klasik enaniyetlilerden farklıdırlar. Aralarındaki en büyük fark, enaniyetli kişinin dışarıdan çok rahat fark edilebiliyor olması, fakat gizli enaniyete sahip olanların zaman zaman dışarıdan anlaşılmasının mümkün olmamasıdır.


Enaniyetin Gizlenmesi
Enaniyetli kişiler çoğu zaman bu tavırlarının anlaşılmasından çekinmezler. Ancak gizli enaniyete sahip kişiler, taktik gereği enaniyetlerini dışa vurmazlar. Çoğu zaman şeytani bir zekaya sahip olan bu kişiler, enaniyetlerinin anlaşılmaması için büyük çaba harcarlar. Burada elbette ki akla şu sorular gelebilir:

Bu kişiler enaniyetlerini neden gizlerler? Bunun için neden yoğun bir enerji harcarlar?

Bunun nedenleri çeşitlidir.

Mülayimliğin takdir toplayacağını düşünmeleri: Klasik enaniyetlilerden farklı olarak daha zeki olan bu kişiler, aslında neyin doğru, neyin yanlış olduğunun farkındadırlar. Bu nedenle de, enaniyetli bir tavrın diğer kişilerde olumsuz bir etki uyandıracağını, doğal bir rahatsızlığa sebep olacağını bilirler. ınsanların rızasına da son derece önem verdikleri için, onların beğenisini kaybetmemek amacıyla enaniyetlerini gizleme yoluna giderler. Mütevazı olmanın bir meziyet olduğunu bildikleri için, öyle görünmeye çalışırlar.

Mülayimliğin takdir toplayacağını düşünmeleri: Klasik enaniyetlilerden farklı olarak daha zeki olan bu kişiler, aslında neyin doğru, neyin yanlış olduğunun farkındadırlar. Bu nedenle de, enaniyetli bir tavrın diğer kişilerde olumsuz bir etki uyandıracağını, doğal bir rahatsızlığa sebep olacağını bilirler. ınsanların rızasına da son derece önem verdikleri için, onların beğenisini kaybetmemek amacıyla enaniyetlerini gizleme yoluna giderler. Mütevazı olmanın bir meziyet olduğunu bildikleri için, öyle görünmeye çalışırlar.


ınsanların rızası için çaba harcamaları: Bu kişiler gizli gizli "en akıllı", "en haklı" olanın kendileri oldukları kanaatindedirler. Kendi gözlerinde kendilerini neredeyse ilahlaştırmışlardır. (Allahı tenzih ederiz.) Bu durumda herhangi bir eksikliği ya da hatayı gururlarına yediremezler. Dolayısıyla dışarıya, yani diğer insanlara karşı hiçbir "açık" vermemeye gayret ederler. Bu nedenle de, kendilerinin enaniyetli bilinmelerini hiç istemez, bu özelliklerinin bilinmesinden büyük bir utanç duyarlar. Yalnızca Allah'tan korkmaları, O'ndan sakınmaları gerekirken, insanların rızalarını kaybetmekten korkarlar. Bu korku da onları enaniyetlerini gizlemeye yöneltir

Enaniyeti Gizleme Yöntemleri

Bu kişilerin enaniyetlerini gizleme taktikleri oldukça şeytanidir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, söz konusu kişiler bulundukları ortamda en ideal kişi izlenimi uyandırmaya çalışırlar. ınsanların onları "temiz kalpli" bilmeleri onlar için hayati konulardan biridir. Bu nedenle kendilerini kusursuz ve masum tanıtmaya özen gösterirler. Böylelikle insanların takdir ve beğenisini kazanmak, insanların gözünde yücelmek ve bu sayede içten içe enaniyetlerini beslemek isterler. Enaniyetli kişilerin kendilerini sürekli olarak övmeleri ve ön plana çıkarmalarının yanında, gizli enaniyete sahip olanlar kendilerini bu kadar çok övmeyebilirler. Onların planları daha ince, daha doğrusu daha şeytanidir. Çoğunlukla başkalarının kendilerini övecekleri doğal ortamlar oluştururlar.


Gizli Enaniyet Niçin Daha Tehlikelidir?

Bu tip enaniyet çok tehlikelidir; çünkü adeta bir buzdağı gibidir. (Görünen kısmı, dıştan anlaşılmayan kısmıyla kıyaslandığında çok küçük kalmaktadır.) Klasik enaniyetli kişilerin tavırları kolayca fark edildiği için onlardan sakınmak, önlem almak mümkündür. Ancak enaniyetlerini gizleyenlerin durumları daha farklıdır. Onların enaniyetleri geç fark edilir. Böylece onlara öğüt vermek, içinde bulundukları durumu anlatmak daha zor olur.

Gizli Enaniyet Nasıl Teşhis Edilebilir?

*Bu tip kişiler genelde iyi bir mevki ya da sorumluluğun ardından böyle bir ruh haline girerler. Daha doğrusu içlerindeki hastalık, böyle durumlarda iyice pekişir. Sorumluluğun, kendilerindeki üstün özelliklerden dolayı verildiğini düşünürler; onları bunun aksine inandırmak da çok zordur. Özellikle bu görevde başarılı olurlarsa, içlerini iyice kibir kaplar.
*Gizli enaniyetin ortaya çıktığı daha pek çok alan vardır. Örneğin dış görünüşte tevazulu olan makam sahibi bir insan, bu makamını kaybettiğinde bir anda kendinden hiç umulmadık bir ruh haline girebilir. ıçine kapanık, ezik ve durgun bir yapı gösterebilir. ışte bu, onun enaniyetinin en önemli belirtisidir. Tevazu sahibi bir kişi mal, makam, mevki gibi özelliklerin verilmesi veya alınması durumunda tavrını değiştirmez. Çünkü hepsinin hayırlı olduğunu bilir ve içinde bulunduğu konumda Allah'ı hoşnut etmek için uğraşır. Aksi bir tavır gösteren insanın ise prestije, itibara önem verdiği, dolayısıyla kibirli bir yapısı olduğu anlaşılır.
*Tevazulu bir insan, gayet sade bir kişiliğe sahiptir, rahatsız edici hiçbir yönü yoktur. Ancak belirtmek gerekir ki, abartılı tevazu gösterileri de kimi zaman enaniyetin önemli bir belirtisidir. Çünkü içinde gizli bir enaniyet büyüten kişi, tevazulu olmanın takdir edildiği çevrelerde sahte bir tevazu takınarak insanların hoşnutluğunu, takdirini, beğenisini kazanmak ister.


Gizli Enaniyetin Getirdiği Sinsi Tehlike
*Gizli enaniyet, daha önce de belirtildiği gibi, beklenmedik anlarda ortaya çıkması sebebiyle önemli bir tehlike arz eder. Etrafındakiler, kişinin ilk defa karşılaştıkları bu gerçek yüzü karşısında şaşkınlığa düşerler. Örneğin çevresinde enaniyetsiz olarak bilinen biri hata yaptığı ya da eleştiri aldığı bir anda çok öfkelenip, kontrolsüz hareketler yapabilir. Bunun sebebi hatasının diğer insanlar tarafından öğrenilmesidir; bu durum gururuna ağır gelir. Enaniyetinin o güne kadar ortaya çıkmamasının sebebi ise, çıkarları ile çatışacak bir durumun oluşmamış olmasıdır. Ancak şimdi insanların gözünde tüm prestijinin sarsıldığını düşünür ve öyle tavırlar gösterir ki içinde sakladığı bütün büyüklenme ve azgınlık hisleri meydana çıkar.
*Gizli enaniyet ahlaki bozukluklar ile de kendini belli edebilir. Kişi kendi eksikliği ortaya çıkmasın diye yalan söyleyebilir ya da üstün konuma gelmek için başkalarının kusurlarını ortaya çıkartmaya çalışabilir. Hata yapmaktan şiddetle korkar. Bir eksikliğinin anlaşılması durumunda kendini acındırarak hatta ağlayarak şahsına gelebilecek muhtemel tepkileri uzaklaştırmaya, böylece nefsini korumaya çalışır.
*Enaniyetli kişiler hoşnutsuzluklarını sessiz protestolara başvurarak, bozularak, küserek, etrafındakileri tersleyerek ifade ederler. Dolayısıyla herkes bu belirtileri gördüğünde enaniyetli bir tavırla karşı karşıya olduğunu anlayabilir. Oysa gizli enaniyette bu sayılanların hemen hemen hiçbiri yoktur. Gizli enaniyet taşıyan kişiler dışarıdan bakıldığında neşeli, canlı, normal bir kişi gibi görünürler. Günlük hayattaki tepkileri de genel olarak doğaldır. Hatta bazı konularda tevazunun taklidini çok iyi yaptıkları için gerçekten öyleymiş gibi de bilinebilirler. Fakat bu tip insanların en belirgin özellikleri, kendilerini gözlerinde çok büyütmeleridir. Mesleklerinde, okullarında, bulundukları ortamda veya üzerinde çalıştıkları konuda 'en iyisi' olduklarına inanmışlardır. Bu durum bilinçaltlarına iyice işlemiştir. Yukarıda da anlatıldığı gibi, dışarıdan buna ters düşebilecek bir tepki aldıklarında bu kişilerin durumu ortaya çıkar; aniden saldırgan davranabilir, sinirlenebilirler. Haklarının yendiğini düşünerek kendi içlerinde karmaşık bir ruh hali yaşamaya başlarlar. Bu da bahsedilen kişilerin 'bam telleri'nin olduğunu göstermektedir. Bam tellerine dokunulduğu anda, enaniyetleri ortaya çıkar ve aniden bir nevi 'delilik' gösterisine başlarlar.
*Gizli enaniyete sahip, kendilerini sürekli temize çıkarmaya çalışan kişiler, belki bir müddet kalplerindeki gurur ve kibiri insanlardan saklayabilirler ama kalplerindekini en iyi Allah bilir ve mutlaka ortaya çıkartır. Nitekim bir ayette de bu önemli gerçek şöyle bildirilir:
şüphesiz ki, Allah, onların saklı tuttuklarını ve açığa vurduklarını bilir; gerçekten O müstekbirleri sevmez. (Nahl Suresi, 23)


Enaniyet ınsanı Cehenneme Sürükler

Enaniyet ya da gizli enaniyet sahibi kişilerin en önemli ortak noktalarından biri, kaçınılmaz olan mutlak sonlarıdır: Cehennem. Kuran'da dünya hayatında Rabbimize karşı büyüklenenlerin -gizli veya açık enaniyetli olması ayırt edilmeden- nasıl bir sonla karşılaşacakları birçok ayette haber verilmiştir. Bu ayetlerden bir tanesinde şöyle buyrulmaktadır:
Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür. (Nahl Suresi, 29)
Bu kötü sonla karşılaşmamanın tek yolu ise yalnızca Allah rızası için yaşayarak Allah'a karşı saygılı ve boyun eğici olmaktan, Allah'ın sonsuz gücü karşısında kendi küçüklüğünün ve acizliğinin farkında olmaktan geçer. Aynı zamanda sahip olunan bütün özellikleri geçici bir süre denenmek için Allah'ın verdiğini bilmekten; bu imkanları, diğer insanlara karşı üstünlük aracı olarak kullanmamaktan geçer.
Tevazulu bir Müslüman, hem kendi eksikliklerinin ve ölümlü oluşunun, hem de diğer insanların da kendisi gibi aciz birer kul olduklarının farkındadır. Allah Katında üstünlüğün yalnızca takva ile olduğunu da bilir. (Hucurat Suresi, 13) Bu nedenle başka hiçbir şeyi ölçü olarak kabul etmez. Enaniyetten kaçınmanın önemli bir mümin özelliği olduğu Kuranda şöyle bildirilmiştir:
Bizim ayetlerimize ancak kendilerine hatırlatıldığı zaman hemen secdeye kapananlar, Rablerini hamd ile tesbih edenler ve büyüklük taslamayanlar (müstekbir olmayan) iman eder. (Secde Suresi,15)


Sıkılmadan rahat okumanız için renklendirdim biraz. Dua ile...
"Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, yâr et bize erdirdiklerini"

27

25.09.2006, 11:14

Kaynak ılmiMercek Dergisi
"Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, yâr et bize erdirdiklerini"

28

21.10.2006, 21:53

Allah razı olsun konuyu daha iyi anlamama vesile oldunuz

hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

29

22.10.2006, 22:10

allah razı olsun sizden. bahsi okadr güzel açıklamıssınız ki fazla söze gerek kalmamış




ı'lem eyyühe'l-aziz! Kainatın miftahı, anahtarı insanın elindedir. Âlemin kapıları açık ise de manen kapalıdır. Cenab-ı Hak bütün o kapıları ve kenz-i mahfiyi açan ene namında bir miftahı insanın eline vermiştir. Fakat, ene de kapısı kapalı bir bilmecedir. Bunun kapısı açılıyorsa kainatın da kapıları açılıyor.

kardeslerim risale-i nur ögle bir hazinedir ki nasıl ene bir anahtarsa, risale-i nur'da enenin anahtarı olmus. aslında yukarıdaki veciz söz hem eneyi açıklıyor ve mahiyetini anlatıyor hem cüz-i irade ve kader bahsinin daha iyi anlasılmasını saglıyor. 1 anda bir kac vuruyor. fesübhanallah demek ten ve bu nur nimetine elhamdülillah dememek mümkün mü?

30

24.10.2006, 17:11

Teklif ne demektir? Teklif edilen nedir?

Selametle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

31

24.10.2006, 18:31


Ene, haddizâtında bir hava, bir buhar gibi iken, verilen ehemmiyete göre mâyi haline gelir. Sonra ülfetle kalınlaşır. Sonra gaflet ve isyan ile öyle kalınlaşır ki, sahibini yutar. Halkı, esbabı da kendisine kıyas ederek Hâlık'ın evamirine mübarezeye başlar. Küçük âlemde yani insanda ene, büyük insanda yani kâinatta tabiata benziyor. ıkisi de tagutlardandır.



bir saati geçti,ene bahsini okuyorum.çok faydalandım.Allah aktaranlardan razı olsun...

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

32

26.10.2006, 02:29

Alıntı sahibi ""cevat uykan""

Teklif ne demektir? Teklif edilen nedir?

Selametle


evet kardeşler abimizin sorusu cevaplanmadan kalmış...lugattaki manalarına bakalım ilk önce...

TEKLıF-ı DıNÎ : Dinin emir ve yasakları.

TEKLıF-ı ıLÂHÎ : Allah`ın, insanları emir ve yasaklarına uygun hareket etmekle vazifelendirmesi, sorumlu tutması.


demek ki ''teklif'' altına girmek demek Allah'ın buyruklarını yapmaya boyun eğmek... onun isteklerini yapmak...

teklif edilen de evamir-i ilahi yani Allah'ın emirleri;namaz,oruç zekat gibi ibadetler olsa gerek..

konumuzla alakalı yere gelirsek...

arz ve cibalin teklifinden kaçtığı nedir ?

bundan önce geçen vechinde ene denmişti, tabi diğer vecihleri de Allah'ın yapılmasını insanlara emrettiği ibadetlerde olabilir diye düşünüyorum... çünkü dünyaya baktığımızda insan gibi çalışan, didinen,hem ne için işlediğini bilen tek yaratık insan... diğer hayvanlar ve cansız varlıklar bunlardan habersiz... hayvanlar ibadet ediyor olsalarda onlar kendi yaptığı ibadetleri bilmiyorlar, bilselerde insan gibi şuurlu ibadet etmiyorlar...

ayetten anlaşıldığı üzere arz ve cibal bunların teklifi kendilerine geldiği bunları yapamayacaklarından kabul etmediler, edemediler..insan ise kabul etti çünkü o çok zalimdir, cahildir...ınsan hem emaneti kabul edip o yükü aldı ama teklif edilenleri yapmadı( Hayır hayır o, Allah'ın kendisine emrettiğini yerine getirmedi-abese 23) belki de bu yüzden melekler hz. Adem(a.s)'ın yaratılmasına karşı çıktılar -Allah-u alem bissevab-
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

33

09.12.2006, 03:52

ene hakkında güzel bir yazı okumanızı tavsiye ederim...

YILLARDIR ıZıNı SÜRDÜğÜM bir düğüm, üç gün önce çözüldü. Hani, o bildik düğümlerden biri değil bu. ABD ile ıngiltere arasındaki yakınlaşmanın sebebi, Rusların neden Bosna’da Sırplara arka çıktığı, Kuzey-Güney refah eşitsizliğinin çözümü.. gibi ‘büyük’ meselelere de bakmıyor. Kendi namıma, Rabbimin Ezelî Kelâmının ‘başlangıç’ sûresi olan Fâtiha’nın sonunda bildirdiği ‘üç yol’a aklım takılmıştı. Said Nursî adlı bir kulun, bu üç yolu neden "Ene" bahsinin* sonunda zikrettiğini nicedir çözebilmiş değildim. Üç gün önce, işte bu düğüm çözülmüş oldu.

Fâtiha’nın âhirinde, üç yol ve üç grup insan vardı: (1) sırat-ı müstakîme, doğru yola, istikamete erişme nimetiyle nimetlenenler, (2) gazaba duçar olan mağdublar, (3) dalâlete düşmüş sapkın grup.

ışte bu üç grup insanın yürüdüğü üç yol, "Ene" bahsinde, bir temsilî hikâye içinde anlatılıyor; üçüncüsü kara, ikincisi ise deniz ile sembolize ediliyordu. Ama, vahşetli bir kara ve dehşetli, fırtınalı bir deniz... Birinci yol olan sırat-ı müstakîmin sembolü ise, ‘manevî, semavî asansörler’ idi. Onları farkeden, hiç zahmetsiz, selamete eriyordu.

ıyi de, bütün bunların "Ene" bahsiyle ilgisi neydi?

Bir Mesnevî-i Nuriye müzakeresi esnasında, bu sorum cevap buldu. Mesnevî’de de, konu gelip ‘ene’ye dayanmıştı. Ene için, ‘haddizâtında bir hava, bir buhar gibidir’ deniliyordu. Ama, ülfet ile ‘mayi’ bir hal alıyor; ve gaflet ve isyan ile ‘kalınlaşıp katılaşıyor’du.

ınsanın ‘en güzel kıvam’da yaratıldığı halde, sonradan kendini esfel-i sâfilîn derelerine atmasıyla da ilgili bir süreçti bu. Ene de, esasen, bu ‘en güzel kıvam’ın bir parçasıydı. Esasen ne kötüydü, ne de kötülük olsun diye verilmişti. Rabbimizi tanımamız için bir araç olarak, hava gibi latif, buhar gibi hafif bir biçimde yaratılmıştı. Ama bizler, onu önce sıvıya dönüştürüyor; sonra, daha da ileri gidip, bir buz parçası haline getiriyorduk. Gözle görülmez derecede şeffaf olan eneyi, Güneşler Güneşini görmeye engel buz parçalarına dönüştürüyorduk.

Bu, ‘Fâtiha’nın ahirindeki üç yol’un hava, deniz ve kara ile sembolize edilmesine de denk düşen bir süreçti.

Ve bu aşamada, ıhlas Risalesi’ndeki, "Bahtiyar odur ki, bir buz parçası hükmündeki enaniyetini..." diye sürüp giden dokunaklı haşiye, daha bir derinlik kazanıyor olmalıydı.

Hayır, ene’miz baştan beri ‘bir buz parçası’ hükmünde değildi. Onu ‘buz parçası’na dönüştüren bizdik. Ve ihlasın yolunu bulabilmek, sırat-ı müstakîmin izini sürebilmek, o buz parçasının eriyip buharlaşmasına, yeniden asıl haline kavuşmasına bakıyordu. Bunun usulü ise, Risale-i Nur’un hemen her yerinde, ama bilhassa ‘reşha’ temsili eksenine oturan Yirmidördüncü Söz’de anlatılıyordu.

Karlı buzlu bir Aralık gününde, belki hakkıyla anlatamadığım, ama beni kesinlikle heyecanlandıran bu bağlantıların farkına varmış; hem bunun sevinci, hem de bu noktada hayatımı kuşatan ‘buzlanma’ların hüznü ile evime doğru yürümeye başlamıştım. Karlı buzlu bir yolda düşmemek için dikkatlice yürürken, şu ‘enaniyet asrı’ndaki hayat yolumuzun da böyle her an kaymaya müsait buzlu, tehlikeli bir yol olduğunu düşündüm. Ve aklıma, karlı havalarda sıklıkla duyduğumuz bir trafik uyarısını, hayat yolculuğumuza uyarlamak düştü:

". . . Ene sahiplerinin yanlarında Kur’ân, ve de iman dersi yüklü eserler bulundurması; ışaretçi aleyhissalâtu vesselâm’a ve işaretlerine uyulması; kaygan ve buzlu zeminlerde yavaş gidilmesi . . ."

Vâkıa, şu asırda hayat yolunda öyle bir buzlanma var ki, yapılan bir kaza ebedî hayatları söndürüyor!
metin karabaşoğlu
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

34

04.05.2007, 19:51

imanı kaybeden teklifi de inkar etmiş sırtın atmış olur. ceazsını çekmek üzere tekliften kaçmıştır.

35

04.09.2008, 14:06

Maşallah çok istifadeli paylaşımlar Allah emeği geçenlerden binlerce kez razı olsun ...

3 harften oluşan bir kelime "ene" ama anlamları ve içerdiği hakikatlar ne kadar derinmiş ne kadar büyük ...
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir.
Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün.
Gerisi zaten kendiliğinden gelir...

( ŞEMS-İ TEBRİZİ )


Bu konuyu değerlendir