...
"Ey insan! Senin elinde bulunan nefis ve malın senin mülkün değil, belki sana emanettir. O emanetin mâliki, herşeye kadîr, herşeyi bilir bir Rahîm-i Kerîm'dir. O senin yanındaki mülkünü senden satın almak istiyor. Tâ senin için muhafaza etsin, zayi olmasın. ıleride mühim bir fiat sana verecek. Sen muvazzaf ve memur bir askersin. Onun namıyle çalış ve hesabıyla amel et. Odur ki, muhtaç olduğun şeyleri sana rızk olarak gönderiyor ve senin takatın yetmediği şeylerden seni muhafaza eder. Senin şu hayatının gayesi, neticesi; o Mâlik'in Esmâsına ve şuûnatına bir mazhariyettir. Sana bir musîbet geldiği vakit, de:
اِنَّا لِلّهِ وَاِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ Yâni: Ben malikimin hizmetindeyim. Ey musîbet! Eğer onun izin ve rızasıyla geldin ise, merhaba, safa geldin! Çünki: Elbette bir vakit ona döneceğiz ve onun huzuruna gideceğiz ve ona müştakız. Madem herhalde bir zaman bizi hayatın tekâlifinden âzad edecektir. Haydi ey musîbet! O terhis ve o âzad etmek, senin elinle olsun, razıyım. Eğer benim emanet muhafazasında ve vazifeperverliğimi tecrübe suretinde sana emir ve irade etmiş, fakat sana teslim olmaklığıma izin ve rızası olmazsa; benim takatim yettikçe, emîn olmayana Mâlikimin emanetini teslim etmem!"
Selam ve dua ile.