Giriş yapmadınız.

1

06.09.2006, 16:31

o zat a.s.m.

O zât, (Hazret-i Muhammed (asm) ubudiyet-i küllîye cihetiyle kesret tabakatının dergâh-ı ılahiye elçisi olduğu gibi, kurbiyet ve risalet cihetiyle dergâh-ı ılahînin kesret tabakatına memurudur.
“Ubudiyet-i küllîye” kavramı, Nur Küllîyatında farklı yönleriyle çokça nazara verilir. “ıyyake na’büdü” “Biz yalnız sana ibadet ederiz.” ayetinde, kişinin tek de olsa Rabbine karşı ibadet görevini ifa ederken ‘ben‘ yerine ‘biz’ demesiyle üç ayrı cemaate işaret edildiği işlenir:

Birisi, dünyadaki bütün Müslümanlar, diğeri kâinatta Allah’ın kendilerine verdiği vazifeyi en güzel şekilde yerine getirmekle ibadetlerini yapan bütün mahlukat, üçüncüsü ise insan vücudunda görev yapan bütün hücreler ve atomlar, bütün duygular ve hisler.

ınsan, “ıyyake na’büdü” derken bu üç cemaati niyet edebilse ubudiyet-i küllîye yapmış olur.

Kulluğun görevlerinden birisi de şükürdür, bunun da küllî yapılması gerekir. ınsan sadece kendi yediği yemek için şükreder ve diğer küllî nimetleri unutursa yaptığı şükür dar bir dairede kalmış olur.

Kulluk görevi içine giren her ibadet, her tespih, her şükür, her tefekkür.. küllî yapılabilir.

ışte bütün bu kulluk vazifelerini en mükemmel ve küllî mânâda yapan tek zat Allah Resulüdür (asm).

Biz, şahadet getirirken, ‘abdühu’ demekle O’nun (asm), bu vazifeyi en ileri derecede yerine getirdiğini ifade etmiş oluruz. O en ileri kul (asm), bütün kulların Allah katında elçisidir. Bir şehirden, padişahın huzuruna bir elçi gönderileceği zaman, nasıl o şehrin en kâmil ferdi seçilirse, sanki, bütün kullar da Allah katında bir elçi seçmek istemişler ve bunu Hazret-i Muhammed (asm) olarak belirlemişlerdir.

şahadet getirirken, ‘ve resulühu’ dediğimizde ise o en büyük, en ileri ve en kâmil kulun (asm), Allah’ın bizlere gönderdiği, bir hidayet rehberi, bir ‘beşîr’ (müjdeleyici) ve ‘nezîr’ (korkutup sakındırıcı) olduğunu dile getirmiş oluruz.

2

06.09.2006, 17:59

Peygamber(ASM) Efendimiz:
* En büyük muallim
*En mükemmel üstad
*şaşırtmaz ve şaşmaz en doğru rehberdir.

şualar s:188



“Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ı tanımayan, tasdik etmeyen bir Müslüman, Allah'ı da (sıfâtıyla) daha tanımaz ve âhireti bilmez. Bir Müslüman’ın imanı o kadar kuvvetli ve sarsılmaz hadsiz hüccetlere dayanıyor ki, inkârda hiçbir özür kalmıyor. Âdeta akıl, kabulde mecbur oluyor. “

şualar s:206

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

3

06.09.2006, 18:11

ı'lem eyyühe'l-aziz! şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, nur-u Muhammedî (a.s.m.) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir.

Eğer o âlem-i kebir bir şecere tahayyül edilirse, nur-u Muhammedî hem çekirdeği, hem semeresi olur.

Eğer dünya mücessem bir zîhayat farz edilirse, o nur onun ruhu olur.

Eğer büyük bir insan tasavvur edilirse, o nur onun aklı olur.

Eğer pek güzel şaşaalı bir cennet bahçesi tahayyül edilirse, nur-u Muhammedî onun andelîbi olur.

Eğer pek büyük bir saray farz edilirse, nur-u Muhammedî o Sultan-ı Ezelin makarr-ı saltanat ve haşmeti ve tecelliyat-ı cemaliyesiyle âsâr-ı san'atını hâvi olan o yüksek saraya nâzır ve münâdi ve teşrifatçı olur. Bütün insanları dâvet ediyor. O sarayda bulunan bütün antika san'atları, harikaları ve mucizeleri târif ediyor. Halkı o saray Sâhibine, Sâniine ımân etmek üzere câzibedar, hayretefzâ dâvet ediyor.


mesnevi-i nuriye
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

4

06.09.2006, 21:17

Alıntı sahibi ""alkan_unal""

ı'lem eyyühe'l-aziz! şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, nur-u Muhammedî (a.s.m.) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir.........mesnevi-i nuriye



Allah razı olsunn...Nekadar güzel anlatılmış yaa :cry: :cry: :cry:

5

07.09.2006, 16:38

O zât, (Hazret-i Muhammed (asm) ubudiyet-i küllîye cihetiyle kesret tabakatının dergâh-ı ılahiye elçisi olduğu gibi, kurbiyet ve risalet cihetiyle dergâh-ı ılahînin kesret tabakatına memurudur.
bu cümleden kim ne anlıyorsa yazarmı .acaba

6

07.09.2006, 16:43

Halife-i arz olan insanların arasından, ibadetiyle ve insan-ı kâmil olmasıyla Allah katında bizim elçimiz, imamımız, önderimiz,
Allah'a yakınlık ve O'nun tarafından gönderilmiş olması cihetiyle, bizim aramızda Allah'ın elçisidir.

Allahû â'lem bissavab, en doğrusunu Allah bilir.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir