Giriş yapmadınız.

21

17.10.2006, 08:54

**Nur-u akıl kalbden gelir**

Zulmetli münevverler bu sözü bilmeliler:

Ziyâ-i kalbsiz olmaz nur-u fikir münevver.
O nur ile bu ziyâ mezc olmazsa zulmettir; zulüm ve cehli fışkırır. Nurun libasını giymiş bir zulmet-i müzevver.
Gözünde bir nehâr var; lâkin ebyaz ve muzlim. ıçinde bir sevad var ki, bir leyl-i münevver.
O içinde bulunmazsa, o şahmpâre göz olmaz, sende birşey göremez. Basîretsiz basar da para etmez.
Ger fikret-i beyzâda süveydâ-i kalb olmazsa, halita-i dimağî ilim ve basîret olmaz. Kalbsiz akıl olamaz.


Kaynak:Sözler | Lemeât | 646

hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

22

21.10.2006, 21:41

Re: ıfrat tefrit mübağlağa mücazefe tarafgirlik şöhretperest

Alıntı sahibi ""cevat uykan""

ışte ıslamların en önemli hastalıklarından bir kaçı. ıslam'ı yaralayan, bölen,hurarfelere kapı açan, müşterilerini soğutan, dalaletlere atan,gaflete sokan bu hastalıkların izalesi Nur mesleğinin içindedir. Mehdi ve şahs-ı Manevisinin bir mesleğide bu olacaktır. O zaman her Nurcunun bu hastalıkları tanıması ve reçetesini bilmesi gerekir. Zira, pek çok müşkülün çözümü burdan halledilmektedir.
Baki Selam



abi bugün derste bunu konusmustuk. tevafuk simdi görünce bir hos oldum. allah razı olsun..

23

22.10.2006, 14:12

Allah razı olsun kardeşim. Böyle hoş tevafuklar teşvik için hoş oluyor.
Aslında bu mesele için söylenecek çok şey var. Ama bir türlü fırsat bulup kafamdakileri yazma fırsatı bulamadım.
Nedense bu aralar foruma girmek için tüm yoğun çabalarım sonuçsuz kaldı. Ya hastalanıp işe gelemedim, ya internet kesildi, ya bilgisayar bozuldu, ya işim yoğun oldu ya özel başka şeyler. Hayırlı işlerin müşkülü çok olur. Galiba gereğince mücadele edemiyorum. Rabbim beni ve cümlemizi samimi yapsın.

Baki selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

alisaid

Stajyer

Mesajlar: 58

Konum: ankara

Meslek: müh.

Hobiler: moderatörlük,araştırma,inceleme,enerji,strateji,uluslarası ilişkiler

  • Özel mesaj gönder

24

26.10.2006, 10:59

nurlarla yaşamak ve manevi hastalıkları tedavi edebilmek

Muhterem Kardeşlerim,
evvelen geçmiş Mubarek Ramazan Bayramınızı tebrik ederim..
Cevat kardeşimizin açtığı konu gerçekten günümüz cematterinin ve müslüman larının karşılaştığı en büyük meselelerden birisidir..yapılan analizler gerçekten güzel olmuş..Allah Razı olsun kardeşlerimizden..Malumunuz Muhterem ve Mubarek Üstadımızn hayat tarihçesi nurların telifi ve neşredilmesi olduğu kadar ittihad ve uhuvvetin temin edilmesiydi..bu hastalıkların giderilmesi sadece ve sadece okuduklarımızı,bildiklerimizi yaşamakla ,hayata geçirmekle mümkündür...okuduğumuz kadarından daha fazlasını yaşamak..nurları kalbimize, latifelerimize massettirmek ,nurlar gibi düşünüp hadisata bakmak..her hastalığın çaresinin Kurandan süzülen nurlarda olduğunun farkına varmak ve manevi hastalıklarımızı nurlarla tedavi etmek...Rabbim hepimize nurlarla yaşamayı nasip eylesin..
Muhterem Üstadım Bediüzzaman Said Nursi; anam,babam ve tatlı canım sana feda olsun....Zübeyir Gündüzalp

25

26.10.2006, 11:18

Allah razı olsun kardeşim. Seninde bayramın mübarek olsun.
Yalnız senden şikayetçiyim. Foruma az giriyorsun. Üstelik özellikle senin çok iyi bildiğin bu meselede iki-üç satır yazıyorsun.
Daha sık ve daha geniş yazılar yazmanı bekliyoruz. :D

Selam ve muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

26

26.10.2006, 20:26

Ben akletmeyi somut- elle tutulur verilerle meseleler arasında bağ kurup; tarafgirlik, arzu, beklenti gibi hislerden soyutlanmış kavram olarak algılıyorum. Hikmet'i,inayeti, lütfu akletmekten farklı ve üstün görüyorum.

Mesela, bazen size şer gelen bir şey hakkınızda hayır olabilir denmiş. Burda dahi hikmetle beraber daha çok akletmeye havale söz konusu. Yani, denmek isteniyor ki, sen arzuların ve içine düştüğün sıkıntıdan kurtulma arzusu ile hikmetini bilmediğin bir meselede sabırsızlık gösterme. Aklet ki, olaylar arasında bağ kurup, verileri bir araya getirsen belki hikmetini göremediğin bu şerde ne kadar hayır gizlenmiş görebilirsin.

Hem Risale-i Nur çok yerde akletmenin ince çizgisin vermiş. Mesela 16. Mektub 5. Mesele buna münasip bir örnektir. Çok dikkatli okunmasını tavsiye ederim. Mademler arasındaki bağlantıyı ve akıcılığı sizde görmeye çalışın.
Dünya madem fânidir. Hem madem ömür kısadır. Hem madem gayet lüzumlu vazifeler çoktur. Hem madem hayat-ı ebediye burada kazanılacaktır. Hem madem dünya sahipsiz değil.
Hem madem şu misafirhane-i dünyanın gayet Hakîm ve Kerîm bir müdebbiri var.
Hem madem ne iyilik ve ne fenalık cezasız kalmayacaktır. Hem madem "Allah kimseye gücünden fazlasını yüklemez." (Bakara Sûresi: 2:286) sırrınca teklif-i mâlâyutak yoktur.
Hem madem zararsız yol, zararlı yola müreccahtır.
Hem madem dünyevî dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır.

Elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyâni şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin.


Dikkat edilirse yazıda kesinlikle ne hikmete yer verilimiş, ne arzulardan bahsedilmiş. Belki, kavramı söz konusu değil . Objektiflik mevcut. ınsanlara ,kesin bilgileri bir araya getirerek, aklın yolunu gösteriyor. Yine dikkat edilirse mademler kesinlikle dini, dili, ırkı fikri, fırkası ne olursa olsun itiraz gelmiyecek saptamalar. Sonra o mademler bağlanarak itiraz edilmez bir sonuca götürüyor. Haşir Risaleside aynı taktikle yazılmış,bu yüzden itiraz edilemiyor.

Mesela, aklımıza fazla güvenmememiz istenmiş. Akıl akıl olsa dahi aklına güvenmek yanlıştır. Çünkü, tüm somut verilere rağmen bazen hikmet aklı bastırıyor. Bazen arzular, tarafgirlik vs gibi insani duygular akla set çekiyor.

Bazen tüm somut veriler bir olayın hayırla sonuçlanmasını gerektirirken hikmet gereği şerre dönüşebiliyor. Yada bazen mutlak şer beklenen bir meselde iyi sonuç çıkıyor. ınayet, lütüf gibi meseleler akıl ile pek çözülemiyor.
Mesela sen damdan düştün. Düşünce bir zarar gelmesi gerekir. Ama bazen Allah lütfu ve inayeti ile bir şey olamasına engel olur. Akıl sükut eder.
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

27

07.11.2006, 11:18

ınsanı idare eden fiil ya akıldır ya hislerdir. Ya gördükleri ile hareket eder yada fikri ile . Ya hakkı ister ya kuvveti. Bazen hikmetini anlamak ister bazen hükmetmek ister.
ışte Risale-i Nur insanların düştüğü bu ince hatayı düzeltip, insanların fikri ile aklı ile ve hikmet ile hareket etmesini sağlar. Aslında sadık talebe deyişi bu nüktenin anlaşılmasında daha iyi ortaya çıkar:
Mazinin çocuklarında tarafgirlik rağbet görürdü. Bunun sonucu hüküm sürmüş olan duygu;kin ve düşmanlık ve üstün olma arzusu idi. Kuvvet ve heva hüküm sürerdi. Hatta başka meslek ve meşrebe ve tarikata husumet,düşmanlık kendi mesleğine taraf olmaktan önde idi.Hata başka bir şahsa düşmanlık ,kendi meslekdaşına,meşrebdaşına sevgi ile bir olurdu.Hem de hakikati keşfe çalışanlara mani olan,taraf tutma ve taasub idi.
Mazinin çocuklar kendinden gayrısına muhallif olduklarından,taraftarlık hissi ile karşı gelinerek ihtilal çıkarıldığından,hakikat ise kaçıp gizlenirdi.
Peki bu zamanda ne değişti? Her bir zamanın bir hükmü var,bu zamanın çocukları delil istiyor.ıddia edilen şeyi tanıtmak veya sadece göstermek ile aldanmıyor. Ama yukarıda bahsedilen kin ve düşmanlık artarak devam ediyor. Artık öyle hale geldi ki, insanlar kendi heves ve hevaları için sadece kendi delilleri ve fikirleri kabul edilmesi için husumeti ve düşmanlığı netice verecek fiile giriyor. Aklı gelişmişken hislerine mağlup oluyor. Gördükleri ile amel edip hikmeti öğrenmişken geri atıyor. ışte bu sadakatsizliğin başlangıcıdır.
Mesela, bir ayetten veya bir Risaleden, bir yazıdan akıl ile zannettiği aslında tamamen tarafgirlik hissiyatı ağır basan bazı istihraçlar ,teviller yapıyor; mutlak doğru görerek başka fikirlerin eleştirisine açıyor veya başka fikri çürütmek peşinde koşuyor. Yok aslında başka fikirlerin şartsız kabul etmesi için gösteriyor. Kabul görmeyince hükmetmek istiyor, güç yetiremeyince küsüp gidiyor. Sadakatsizliğini ilan ediyor. Çünkü, samimi hizmet enaniyetten sıyrılmış ve hakikati arıyan zatların şennidir. Yoksa mazinin çocuklarının şeyhini mutlak doğru kabul etmesine bedel kendi hissiyatını fikir zannederek akıldan uzak tarafgirlik, şöhretperestlik ile kendini kabul ettirmek gibi kendine şeyh yaptığı enaniyetinin göstergesi olan vartalara düşmek hizmetten uzaklaşmak ve ihlası kaybetmek ve ihaneti netice verecek yanlışa götürecektir.

Evet Risale-i Nur talebeleri halim ve selimdir. şefkatlidir. Akleder , gördüklerinden çıkardığı manaya güvenmeyip hikmetini bekler. Kendi tarafgir hissiyatlarından doğan fikrinin savaşını vermez, hakikat peşinde koşar. Herkezin aynı yeteneğe ve ilgiye sahip olmasını beklemez. Sözü dinlenmediği zaman , o sözü dinletecek Allah’tır, diyerek o kişiye de küsmez. O kişiyi ihanetle suçlayıp, zannlar ile hareket etmez.Hizmete zarar verecek gereksiz tavırlara da girmez. Hakikat kimden gelirse gelsin öper başına koyar. Memnun olur. Kıskançlık ve imrenme onda galip değildir. Takdir ve tebrik ile teşvik eder. Bir hakaret veya eleştiride hemen yıkılmaz. Zira , hizmetteki samimiyetsizliğin delilidir.

Baki Selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir