Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

1

04.08.2006, 22:40

9 Yaşında Bir Kız

ıstanbul’da bir hastanede, 9 yaşında bir kız. ısmi: Esra. Hastalığı: Kanser.. Hastalığı vücuduna yayılmış.. O hasta halinde ve ölümün soluğunu her geçen an gittikçe daha da yakınında hissederek hayat yürüyüşünün son durağına...



Sekizinci Deva ..


ıstanbul’da bir hastanede, 9 yaşında bir kız. ısmi: Esra. Hastalığı: "Kanser.." Hastalığı vücuduna yayılmış..O hasta halinde ve ölümün soluğunu her geçen an gittikçe daha da yakınında hissederek hayat yürüyüşünün son durağına yaklaşırken, hasta yatağında uyanık olabildiği zamanlar, devamlı olarak kitap okuyormuş. Bir akşam, okuduğu kitaptan başını kaldırarak, annesine: “Babamı çağırabilir misin, anne?” demiş.

Küçük kızının vücuduna yayılmış kanserle günden güne eriyişini görürken, ölüm habercisi bu hastalığın sevgili kızından ayrılık getireceğini bilerek, dünyadan o kesin ayrılığının acısına dayanabilmek bir yana, o ayrılık anının yakında muhakkak gelecek oluşunu düşünmenin büyük acısına dayanabilmenin bile kendisine çok zor geldiği annesi, kızının bu anî arzusu karşısında çekinerek sormuş: “Babanı çağırmamı niçin istiyorsun?”

Hasta kız, önce bunu açıklamak istememiş; bir an düşünmüş ve: “Çağırmasan da olur. Hem çağırsan, gelinceye kadar belki geç olur” sözleri üzerine annesinin merakı daha da artmış:

“Babanı çağırmamı önce isteyip sonra niye vazgeçtin?” diye sorunca, kızı gayet sakin bir şekilde;

“Anne, ben artık âhiret âlemine gidiyorum da, onun için..” cevabını vermiş.

Bu sözleri üzerine annesinin gözünden, artık tutamadığı gözyaşları boşanırken, kızı gene o çok sakin haliyle: “Bak! Azrail (as) beni almak için gelmiş; orada bekliyor..” diyerek odanın bir köşesini parmağıyla işaret etmiş. Annesi, kızından ayrılık vaktinin geldiğini anlayıp elleriyle yüzünü kapatarak hüngür-hüngür ağlarken, kızına gayr-i ihtiyarî sormadan da edememiş:

“Azrail (as) nasıl? Biraz tarif eder misin?”

“Çok güzel…” demiş, küçük kız..

Daha sonra da, içinde bulunduğu o maneviyat âleminden dünya haline tekrar avdet etmiş gibi, annesinin o ardı-arkası kesilmeyen yüksek sesle ağlayışından rahatsız olmuş bir tavırla annesini, 9 yaşındaki çocukluğundan beklenemeyecek büyük bir kemal ve vakar haline girerek, tesellîye çalışmış:

“Niye bu kadar çok ağlıyorsun ki, anne? ımanı olan ve imanıyla yaşayanlar için ölüm ve âhirete gitmek, korkulacak bir şey mi? Dünyada daha fazla yaşasaydım, dışarıdaki insanların ekseriyeti gibi, dinde lâkayt, ibadette ihmalkâr halde uzun bir dünya hayatım olsaydı, benim için daha iyi mi olacaktı? Öyle olmam seni daha çok mu sevindirecekti?”

Kızının, yaşının çok üstünde bir olgunlukla kendisine verdiği bu hakikat dersi karşısında, annesinin sanki birdenbire gözyaşı pınarları kurumuş; yüksek sesle ağlaması aniden durmuş.

Kanser hastası, kanser hastalığı vücuduna yayılmış olan 9 yaşındaki kız, annesiyle bu son konuşmasından sonra, yüksek sesle Kelime-i şehadet getirmiş; daha sonra da, başı yavaşça sol tarafına düşerek ruhunu teslim etmiş.

Annesinin biraz evvel pınarları kurumuş gibi durmuş olan gözyaşları yeniden, fakat bu defa sessizce çağlamış. O sırada sevgili kızının artık ruhsuz olan bedeninin yanında, yatağında okuduğu son kitap ile bir kalem, dikkatini çekmiş. 9 yaşındaki kızının dünyadan âhirete giderken, kendisini fevkalâde hayrete sevk eder derecede gösterdiği o çok yüksek ruh halinin sırrı, hasta yatağında son olarak altını da çizerek okuduğu o kitap sayfalarında kendini ilân ediyor gibiymiş. Kitap, “Hastalar Risâlesi” ve altını çizerek okuduğu son bölümü de: “SEKıZıNCı DEVA” imiş.

“SEKıZıNCı DEVA

“Ey âhiretini düşünen hasta! Hastalık, sabun gibi, günahların kirlerini yıkar, temizler. Hastalıklar keffâretü’z-zünûb olduğu hadis-i sahihle sabittir. Hem hadiste vardır ki: ‘Ermiş ağacı silkmekle, nasıl meyveleri düşer; imanlı bir hastanın titremesi de öyle günahları silker.’

“Günahlar, hayat-ı ebediyede daimî hastalıklardır; bu hayat-ı dünyeviyede dahi kalb, vicdan, ruh için manevî hastalıklardır. Sen eğer sabredip şekva etmezsen, şu muvakkat bir hastalık ile daimî pek çok hastalıklardan kurtuluyorsun.

“Eğer günahları düşünmüyorsan, yahut âhireti bilmiyorsan veya Allah’ı tanımıyorsan, sende öyle dehşetli bir hastalık var ki, milyon defa sendeki bu küçük hastalıktan daha büyüktür. Ondan feryâd et.

“Çünkü, bütün dünyanın mevcûdatıyla kalbin, rûhun ve nefsin alâkadardır. Mütemâdiyen firak ve zevâl ile o alâkalar kesilip, sende hadsiz yaralar açılır. Bâhusus Âhireti bilmediğin için, ölümü idam-ı ebedî tahayyül ettiğinden, âdeta, güya, yara bere içinde, dünya kadar hastalıklı bir vücudun var.

“ışte en evvel, hadsiz yaralı ve hastalıklı bu büyük mânevî vücudun hadsiz hastalıklarına kat’î ilâç ve kat’î şifa verici bir tiryak olan îmân ilâcını aramak ve itikadını düzeltmek gerektir ki, o ilâcı bulmakta en kısa yol, bu maddî hastalığın yırttığı gaflet perdesinin altında sana gösterdiği aczin ve za’fın penceresiyle, bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretini ve rahmetini tanımaktır.

“Evet, Allah’ı tanımayanın, dünya dolusu belâ başında vardır. Allah’ı tanıyanın dünyası nurla ve mânevî sürûrla doludur, derecesine göre, îman kuvvetiyle hisseder. Bu îmândan gelen mânevî sürur ve şifâ ve lezzet altında, cüz’î, maddî hastalıkların elemi erir, ezilir.”

….

Dr. Sadullah Nutku ve Prof. Dr. Ayhan Songar (her ikisine de Allah rahmet eylesin) bir uçak seyahatinde yan yana iki koltukta oturuyorlarmış.

O yolculuklarında ilk defa tanışıp görüşmelerinden önce, Dr. Sadullah Nutku, cebinden “Hastalar Risâlesi”ni çıkarıp kendi kendine, sessizce okumaya başlamış. Yanında oturan Prof. Dr. Ayhan Songar göz ucuyla bu kitaba bakmış, çok alâkasını çekmiş; ardından tanışmışlar. Yolculuklarının kalan kısmında Dr. Sadullah Nutku, kitabı yüksek sesle okumuş; Prof. Dr. Ayhan Songar da dikkatle dinlemiş ve o zamana kadar bilmediği Risâle-i Nur Külliyatının, psikiyatri mütehassısı bir profesör olarak da kendisini çok ilgilendiren devalarından bazılarını dinlerken, bir ara kendini tutamayarak:

“ınsan bu manevî devaları dinlerken, hasta olmayı temennî edeceği geliyor!” demiş.

Prof. Dr. Ayhan Songar, daha sonra ihtisası ile alâkalı olarak, kendisine muayene ve tedavi için gelen hastalarına ekseriya “Hastalar Risâlesi”ni tavsiye etmiş.

Ayhan Songar da bir gün, Esra isimli 9 yaşındaki o küçük kız ve daha başka birçokları gibi kanser hastalığına yakalanmış. O da ecelle randevusuna doğru geri sayımının son günlerindeyken ve 9 yaşındaki o küçük kız gibi, vücuduna yayılmış olan kanser hastalığı ile hastahanede yatarken, yanından hiç ayırmadan okuduğu ve vefatında da yatağında yanı başında duran kitap, 9 yaşındaki o küçük kızın ölüm döşeğindeyken okuduğu kitapmış; ilk defa bir uçak yolculuğunda yan yana otururken Dr. Sadullah Nutku’dan dinlediği ve daha sonra da, meşhur bir psikiyatri profesörü olarak o zamana kadar kendisine muayene ve tedavi için müracaat etmiş birçok hastasına tavsiye ettiği, manevî devalar hazinesi:
“Hastalar Risâlesi”…


Prof. Dr. Mustafa Nutku

Kaynak: www.saidnursi.de/tr/detay.php?g=y&k=mnutku&index_id=263

YaMusaB

Stajyer

Mesajlar: 154

Konum: KaFKasYa

Meslek: TaleBe

  • Özel mesaj gönder

2

04.08.2006, 22:54

geçende dindar bir ilim adamının doktor olan risale-i nur talebelerinin hastalarına 'hastalar risalesini' vermelerini eleştiren bir yazısını görmüştüm... : (

tabii bunlar risale-i nurun hizmetine hiç birzaman leke getiremeyecek çünkü hakikatler buna izin vermez

Allah razı olsun

3

04.08.2006, 23:21

Kedi-ciğer meselesi.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

4

05.08.2006, 09:24

Hem kedi ciğer hem meselesi hem de olaya aşırı mantıklı yaklaşama meselesi...
Sanki muska yapıyorlar(!)
Ne kadar söylense de hakiki manada hastalar şifa buluyor.
Bir hastalıgın tedavisi için önce hastanın psikolojik olarak iyi olması lazım gerektiğini bizler yine doktorlardan öğrenmiştik...

5

05.08.2006, 10:21

arkadaşlar

buradan şu sonucu çıkardım ki,

hastalar risalesini gerçekten tam anlamıyla hasta olmadan anlamıyoruz.

hastalar risalesinin tesirini anlamamız ve üzerimizde bıraktığı ve telkin ettiği iman halini ancak hasta olanlar tam hissedebilmektedir.

hele özellikle ölüm gibi hastalığa yakalananlar hastaler risalesinin öyle bir tesirine kapılmaktalar ki,ölüme ve ondan sonraki hakikatlere bizden daha değişik bir iman hali ile umutla,hiç korkmadan ve çekinmeden ölümü gülerek karşılamaktadırlar,

bügün hiç bir dünya gürüşü,felsefi inanç ölüm ve ondan sonraki hakikatler hakkında gerçek bilgi verememiş ve insanlığı yok olma düşüncesiyle boğdurmuş,ölüme ve ondan sonraki hakiketlere dehşet ve vahşetle baktırmıştır.felsefenin karanlıklı gözlüğü herşeyi karanlıklı göstermiş,insanlığı çıkmaza sokmuştur,


hastalar risalesi...

hastalar için ve ölüm karşısında bu büyük bir nimeti ilahiye...

Kur'anın manevi mucizesine mazhar olup bizede aksedilmesine vesile olan

üstad.ra.dan yüce ALLAH cc ebediyyen razı olsun.

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

6

05.08.2006, 10:41

Dogru bazı şeyleri anlayabilmek için illa musibeti bekliyor nefislerimiz..
Ustad hzleri Hastalar risalesini,sağlık;ihtiyarlar risalesini de ,gençlere yazdıgını dile getirmiş

7

08.08.2006, 03:31

insirah kardeşime bu güzel paylaşımı için teşekkür etmek istiyorum allah razı olsun etkilenmemek elde degil 9 yaşındaki bir kız çocugunun azraile teslim olacagı biran bu kadar güzel düşünceler ve güzel cümleler kurması hafife alınacak bir şey degil buda demek oluyorki hastalar risalesi'ni okuyan bir insan "bulut karakoç" kardeşimin tespiti gibi

Alıntı

hele özellikle ölüm gibi hastalığa yakalananlar hastaler risalesinin öyle bir tesirine kapılmaktalar ki,ölüme ve ondan sonraki hakikatlere bizden daha değişik bir iman hali ile umutla,hiç korkmadan ve çekinmeden ölümü gülerek karşılamaktadırlar
ve insirah kardeşimin de dediği gibi

Alıntı

bazı şeyleri anlayabilmek için illa musibeti bekliyor nefislerimiz..
hastalar risalesini okuyup anlayıp şimdiden ölümü bu 9 yaşındaki kız çocugunun olgunluguyla ecelimizi beklemek lazım ve onun o anki yaşadıgı duyguları bizim de heran yaşamamız ve içimizde yaşatmamız gerekiyor benide bu düşüncelere yönlendirdiğiniz için tekrar allah razı olsun ölümden korkmuyordum fakat ölümüde bu kadar güzel düşüncelerle beklemiyordum eklemiş olduğunuz bu yazıdan sonra ölüme olan bakış açım dahada değişti allah ne murdaınız varsa versin... sürçü- lisan ettiysem affola selam ve dua ile...

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

8

08.08.2006, 15:03

YaMusab kardeşimizin dediği gibi bir yazı bende okudum risale-i nurları hastalara vermesini eleştiriyor. Biraz da cerbezeye kapılmış. Yani insanların risale-i nura ve üstada karşı sevgilerini çekemeyenler mana bulmak için elinden geleni yapıyorlar. ama elhamdulillah risale-i nurlar hızla yayılıyorlar.yani bunu bütün doktorlar söylüyolar ki: hastanın psikoloik durumu ne kadar iyi olursa o kadar çabuk iyileşiyor. Güneş balçıkla sıvanmaz ve de meyve veren ağaç taşlanırmış... selametle
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

9

05.10.2006, 02:35

Bunlar hastalıklarının farkında olmayan tipler kardeşler. Ümitsiz vakıa diyoruz bu tiplere. Genelde Allah'a havale ederiz. Ne laf, ne tekdir ne kötekten anlar bunlar... Neyse... :lol:

10

05.10.2006, 22:40

insanların risale-i nura ve üstada karşı sevgilerini çekemeyenler mana bulmak için elinden geleni yapıyorlar. ama elhamdulillah risale-i nurlar hızla yayılıyorlar.yani bunu bütün doktorlar söylüyolar ki: hastanın psikoloik durumu ne kadar iyi olursa o kadar çabuk iyileşiyor. Güneş balçıkla sıvanmaz ve de meyve veren ağaç taşlanırmış...


katılıyorum...birçok yerde okudum hastalar risalesi hastalar için maneviyat açısından çok etkili...


ALLAH razı olsun...
şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir