""DÖRDÜNCÜ KELıME:
Bütün hayatımda, hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeden katî bildiğim ve tahkîkatların bana verdiği netice şudur ki: Muhabbete en layık şey muhabbettir; ve husûmete en layık sıfat husûmettir. Yani, hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeyi temin eden ve saadete sevk eden muhabbet ve sevmek sıfatı en ziyade sevilmeye ve muhabbete layıktır. Ve hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeyi zîr ü zeber eden düşmanlık ve adavet, her şeyden ziyade nefrete ve adavete ve ondan çekilmeye müstahak ve çirkin ve muzır bir sıfattır... ""
yukarıdaki ifadelerden anladığımız kadarıyla sosyal hayatımızda,toplumumuzda karmaşaya,kaosa,parçalanmaya neden olan hastalığın adavet ,yani birbirimize karşı olan düşmanlık olduğu,birbibirimize karşı düşmanlığı sevmemiz olduğu,sosyal hayatımızın sürekli birbirimize karşı olan düşmanlıklarla sarsıldığı,parçalandığı,ilerliyemediği,birbirizin düşmanlığı sebebiyle geri kalmamız olduğu kanaatimçe belirtilmiştir.
bizim bu hastalığı karşı yapmamız gereken şeyin ise içimizde baş gösteren,yani toplumda meydana gelen bu düşmanlıkların ortadan kaldırılması için bu düşmanlıklara düşman olmamız gerektiği,toplumdaki bu düşmanca tutumlara ve düşüncelere karşı düşman olmamız ve toplumumuzdan,sosyal hayattan bu düşmanlıkların kaldırılması için çalışmamızdır.
nasılki toplumda gıybet ve hased gibi hastalıklar topluma zarar verirler ve topluma anarşiye ve kaosa iterler aynen öylede toplumda baş gösteren düşmanlıklar ve adavette hayati içtimaiyeyi öldürür,ilerlemesine mani olup geri kalmasına sebeb olur.
eğer hayatı içtimaiyede ki düşmanlıkları sevip muhabbet edip devam etmesine sebeb olursak o toplumda zirü zeber olur,geri kalmaya mahkum olur.
buna binaen bu hastalığın teşhisi için,
toplumdaki adavete muhabbet edilmemesi ve aynı şekilde adavete adavet edilmesi gerekir.