Giriş yapmadınız.

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

1

24.07.2006, 19:14

Bir Suâle Mecburî Cevabın Tetimmesidir

Bir Suâle Mecburî Cevabın Tetimmesidir


Azîz, sıddîk kardeşlerim,
Bu yaz mevsimi, gaflet zamanı ve derd-i maîşet meşgalesi hengâmı ve şuhur-u Selâsenin çok sevaplı ibâdet vakti ve zemin yüzündeki fırtınaların silâhla değil, diplomatlıkla çarpışmaları zamanı olmazsa, Risâle-i Nur’un hizmeti zararına bir atâlet, bir fütur ve tevakkuf başlar.


Azîz kardeşlerim,
Siz katî biliniz ki, Risâle-i Nur ve şâkirtlerinin meşgul oldukları vazife, ruy-i zemindeki bütün muazzam mesâilden daha büyüktür. Onun için, dünyevî merakâver meselelere bakıp, vazife-i bâkiyenizde fütur getirmeyiniz. Meyve’nin "Dördüncü Mesele"sini çok defa okuyunuz; kuvve-i mâneviyeniz kırılmasın.
Evet, ehl-i dünyanın bütün muazzam meseleleri, fânî hayatta zâlimâne olan düstur-u cidâl dairesinde, gaddarâne, merhametsiz ve mukaddesât-ı dîniyeyi dünyaya fedâ etmek cihetiyle, kader-i ılahî, onların o cinayetleri içinde, onlara bir mânevî cehennem veriyor. Risâle-i Nur ve şâkirtlerinin çalıştıkları ve vazifedar olduklan fânî hayata bedel, bakî hayata perde olan ölümü ve hayat-ı dünyeviyenin perestişkârlarına gayet dehşetli ecel celladının, hayat-ı ebediyeye birer perde ve ehl-i îmânın saadet-i ebediyelerine birer vesîle olduğunu, iki kere iki dört eder derecesinde katî ispat etmektedir. şimdiye kadar o hakîkati göstermişiz.
Elhasıl, ehl-i dalâlet, muvakkat hayata karşı mücâdele ediyorlar; bizler ölüme karşı nur-u Kur’ân ile cidalde, onların en büyük meselesi-muvakkat olduğu için-bizim meselemizin en küçüğüne-bekaya baktığı için-mukabil gelmiyor. Mâdem onlar dîvânelikleriyle bizim muazzam meselelerimize tenezzül edip karışmıyorlar; biz neden kudsî vazifemizin zararına onların küçük meselelerini merakla tâkip ediyoruz?Bu âyet,ve usul-ü ıslâmiyetin ehemmiyetli bir düsturu olan
Yani, "Başkasının dalaleti sizin hidâyetinize zarar etmez; sizler, lüzumsuz onların dalaletleriyle meşgul olmayasınız.; " düsturun mânâsı, "Zarara kendi razı olanın lehinde bakılmaz. Ona şefkat edip acınmaz. " Mâdem bu âyet ve bu düstur, bizi, zarara bilerek râzı olanlara acımaktan menediyor; biz de bütün kuvvetimiz ve merakımızla, vaktimizi kudsî vazifeye hasretmeliyiz. Onun haricindekileri mâlâyânî bilip, vaktimizi zâyi etmemeliyiz. Çünkü, elimizde nur var, topuz yoktur. Biz tecavüz edemeyiz. Bize tecavüz edilse, nur gösteririz. Vaziyetimiz bir nevî nûrânî müdâfaadır.

Tarihçe-i hayat-Emirdağ hayatından...

2

24.07.2006, 19:18

Ewet mübarek günlere girmekte olduğumuz şu günlerde nurlarla meşguliyet mühim bir yer teşkil ediyor.

Rabbim hakkıyla okyan ve anlayan kullardan eylesin

amin..

Muhabbetle

Allah razı olsun
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

3

24.07.2006, 19:25

ınşrah kardeşimiz şöyle yazmış;
Elhasıl, ehl-i dalâlet, muvakkat hayata karşı mücâdele ediyorlar; bizler ölüme karşı nur-u Kur’ân ile cidalde, onların en büyük meselesi-muvakkat olduğu için-bizim meselemizin en küçüğüne-bekaya baktığı için-mukabil gelmiyor. Mâdem onlar dîvânelikleriyle bizim muazzam meselelerimize tenezzül edip karışmıyorlar; biz neden kudsî vazifemizin zararına onların küçük meselelerini merakla tâkip ediyoruz?

Tarihçe-i hayat-Emirdağ hayatından...



Muhakemet 12. Mukaddime'den Alıntı:
Fakat asıl sebep, başka garaz olmak gerektir. Güya göz yummakla gündüzü gece veya üflemekle güneşi söndürmeye ihtimal vermek gibi bir hareket-i mecnunanede bulundular. Güya onların zannınca, küreviyet-i arza(dünyanın yuvarlaklığına) hükmeden, dinde çok mesaile muhalefet ediyor! Onu bahane ederek büyük bir iftirayı ettiler. O derecede kalmadı. Vesveseli ezhanı, iftiranın büyümesine müsait bir zemin bulduklarından, iftirayı o derece büyüttüler ki, ehl-i diyanetin hakikaten ciğerlerini dağdar ve ehl-i hamiyeti ıslâm terakkiyatından meyus ettiler. Lâkin bu hal büyük bir derstir. Beni ikaz etti ki, cahil dost, düşman kadar zarar verebilir. Öyleyse, şimdiye kadar yalnız düşmanın tarafına bakıp, eldeki elmas kılıçla onların tefritlerini kırardım. Fakat şimdi mecburum, öyle dostların terbiyeleri için, onların avamperestane ve ifratkârâne olan hayalâtlarına, o kılıcı bir derece iliştireceğim. Eğer çendan böyle şahsî şeylerin böyle mebahisatta zikirleri lâzım değildir. Fakat şahsiyette kalmadı.

şu Risale sizce, Risale-i Nur'lara ifratla ve iftira ile saldıranlara cevap verme hakkı kesb ettirmiyor mu?Ve dikkat edilirse ilkinde bizim dünyamıza ilişmeyenlerin dünyasına bizde ilişmeyelim,diyor. Diğerinde ise yorum sizin...
Salametle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

4

24.07.2006, 19:30

Zaten muhakametta daha çok ilmi tesbitler ,muhakemeler var kitabın da isminde göründüğü gibi.
Gerçekten de ustad hz.leri güzel dengelemiş herşeyi..Vasat yani orta hali bulmuş...

Elhasıl, ehl-i dalâlet, muvakkat hayata karşı mücâdele ediyorlar; bizler ölüme karşı nur-u Kur’ân ile cidalde, onların en büyük meselesi-muvakkat olduğu için-bizim meselemizin en küçüğüne-bekaya baktığı için-mukabil gelmiyor. Mâdem onlar dîvânelikleriyle bizim muazzam meselelerimize tenezzül edip karışmıyorlar; biz neden kudsî vazifemizin zararına onların küçük meselelerini merakla tâkip ediyoruz?

Bu paragraf beni çok etkiler her zaman..
bir kaç sene önce yabancı müzik çok dinlerdim ve amerikan filimlerini çok izledirm.Bu paragraf bana tam tokmak oldu..Onlar bizim meselemizle ilgilenmiyor bilakis düşman oluyor biz saf dil muslumanlar kim oluyoruz :(

5

24.07.2006, 22:18

cevat arkadaşımız demişki


Fakat asıl sebep, başka garaz olmak gerektir. Güya göz yummakla gündüzü gece veya üflemekle güneşi söndürmeye ihtimal vermek gibi bir hareket-i mecnunanede bulundular. Güya onların zannınca, küreviyet-i arza(dünyanın yuvarlaklığına) hükmeden, dinde çok mesaile muhalefet ediyor! Onu bahane ederek büyük bir iftirayı ettiler. O derecede kalmadı. Vesveseli
ezhanı, iftiranın büyümesine müsait bir zemin bulduklarından, iftirayı o
derece büyüttüler ki, ehl-i diyanetin hakikaten ciğerlerini dağdar ve ehl-i hamiyeti ıslâm terakkiyatından meyus ettiler. Lâkin bu hal büyük bir derstir. Beni ikaz etti ki, cahil dost, düşman kadar zarar verebilir. Öyleyse, şimdiye kadar yalnız düşmanın tarafına bakıp, eldeki elmas kılıçla onların tefritlerini kırardım. Fakat şimdi mecburum, öyle dostların terbiyeleri için, onların avamperestane ve ifratkârâne olan hayalâtlarına, o kılıcı bir derece iliştireceğim. Eğer çendan böyle şahsî şeylerin böyle mebahisatta zikirleri lâzım değildir. Fakat şahsiyette kalmadı.


ve arkadaşımız devam etmiş

Alıntı

şu Risale sizce, Risale-i Nur'lara ifratla ve iftira ile saldıranlara cevap verme hakkı kesb ettirmiyor mu?Ve dikkat edilirse ilkinde bizim dünyamıza ilişmeyenlerin dünyasına bizde ilişmeyelim,diyor. Diğerinde ise yorum sizin...




risale i nurlar hakkında eksik malumatlı biri olarak bendeniz burdan nasıl bir sonuç çıkara bilirim hakikatende iftira edenlere saldıranlara perdeyi yırtmalımıyız hareket tarzımız nasıl olmalı cevat arkadaşımız ince noktaya deginmiş sag olsun

6

25.07.2006, 11:16

Bu soruyu cevablandırmak için Üstad'ın uygulamalarına bakmak lazım.

Ben bir iki tanesini yakaladım.

Aziz, sıddık kardeşlerim,
Bir zat, uzunca bir mektup yeni hurufla bana yazmış, kendisinin kim olduğunu bildirmemiş. Üç noktada şüphe edip bir nevi itiraz gibi yanlış mânâ verdiği için güya bizi ikaz ediyor. Meşrebimiz münakaşa ve münazara olmadığından ve kusurumuzu hakikî olarak gösterenlerden memnun olduğumuzdan, bu meçhul zatın mektubunda üç esasın hakikatini gösterip yanlışını tashih etmek istedim.
Devamı için..
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=3797&a=&t=2&b=2&k=&s=10&l=2&p=5
toplam 5 sayfadır.


Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvelen: Çok emarelerle ve bazı hadiselerle kat’iyen tahakkuk etmiş ki, Nurun has talebelerinden bazılarının bir zayıf damarını bulup hizmet-i Nuriyeden vazgeçirmek veya zayıflaştırmak için Nurun ve Nur talebelerinin düşmanlarının çok plânları var. Medâr-ı ibret bir iki nümuneyi beyan ediyoruz:
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=3801&a=&t=2&b=2&k=&s=10&l=2&p=9
toplam 3 sayfadır


Bağdat’ta çıkan ed-Difa gazetesi Risale-i Nur talebelerinden bahisle diyor ki:
Türkiye’deki Nur talebelerinin ıhvan-ı Müslimîn cemiyeti ile alâkaları nedir, ne münasebeti var? Hem farkları nedir? Türkiye’deki Nur talebeleri, Mısır’da ve bilâd-ı Arapta ıhvan-ı Müslimîn namında ittihad-ı ıslâma çalışan cemiyetler gibi müstakil cemiyet midirler? Ve onlar da onlardan mıdır? Ben de cevap veriyorum ki:
Nur talebelerinin ve ıhvan-ı Müslimîn Cemiyetinin gerçi maksatları, hakaik-i Kur’âniye ve imaniyeye hizmet ve ittihad-ı ıslâm dairesinde Müslümanların saadet-i dünyeviye ve uhreviyelerine hizmet etmektir; fakat Nur talebelerinin beş altı cihetle farkları var:
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=3812


Muhalif bir partinin şiddetli ve tenkitçi tarafından bir mensubu, yani Ulus’un 1.4.1954 tarihli nüshasında yazılan Atatürk Üniversitesi hakkındaki makaleye cevap hükmünde o üniversitenin hakikatini beyan ediyoruz. şöyle ki:
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=3826


Yazıları beş vecihle iftira ve yalan olduğunu gördüğüm bir gazeteyi bana okudular. Böyle iftiraların hem Isparta’ya, hem neşredenlere büyük zararı var.
Birinci yalan : Nur Risalelerini okuyanlara mürid ve tarikat diye beni tarikat dersi vermekle itham ediyor. Halbuki beni tanıyanlar biliyorlar ki,
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=3833&a=&t=2&b=2&k=&s=10&l=2&p=6



Burda dikkat edilmesi gereken Üstad'ın üslubu ve tarzıdır. Bir de; bir takım iftiralara acaba neden son zamanlarda cevap vermeyi artırmış.

Üstad ve has talebeler hapis cezası aldıklarında ,musubetteki hayırı peşin görmüş bazısına sevinmiş ve talebelerine musibetteki hayırı müjde verip sabır telkin etmiş.

Evet her musibette bir hayır gözükür. Hayıra çevirmek çoğu zaman musibetzedelerin elindedir.. ısyan ve tembellik musibeti tezyid eder. Hayrı söndürür.
Ben de Üstad gibi peşin görüyorum ki, Nurculara yoğunlaşan saldırılar, hayır doğuracak. Nurcular reklam peşinde koşması tartışılabilir. Amma; hazır reklamı geri tepmek,akıl karı değildir. Ben görüyorum ki, şimdiye kadar Risale-i Nur'la alakasız müslümanlar, iftiralar sayesinde ilgilenmeye başladı. Gerçi ilgi eleştiri tarzında oluyor ama; bunlardan samimi müslümanları iki üç kelamla dost dairesine katmak daha kolay oluyor.
Soru soranı ,bilgisi olan için, taraftar yapmak ilgisiz insana göre daha kolaydır.
Evet zındıklar,ele geçirdikleri bazı ıslam mesleklerini istimal ederek,tarihin en büyük iftira kampanyasına giriştiler. Ama; çok önemli bir taktik hata yapıyorlar. Tek yapmamız gereken Risale-i Nurları eskisinden daha iyi okumak, Üstadın böyle iftiralarda davrandığı gibi davranmaktır.
Evet çok kötü bir taktik içindeler. Hezimetleri mutlak gözüküyor.ış bölümü yapılmalıdır.Öne geçme zamanıdır.

Herkez üstüne düşeni yapmalıdır. Bunalarla uğraşılmaz,diyen dahi hiç değilse lisan-ı hal ile onlara cevap vermelidir.

Selam ve dua ile..
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

7

25.07.2006, 18:04

Allah razı olsun cevat ruhum tatlandı

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir