Giriş yapmadınız.

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

1

05.07.2006, 13:38

(Has Talebelere) (ızmir vakıflarının arz ettiği bir lahika .

(Has Talebelere)
“Necip ve Muazzez Üstâdımız Hz. Bediüzzaman Said Nursi(R.A.), altı bin sayfa külliyatta üç bin küsur sayfada iman hakikatlarını, marifetullahı ve muhabbetullahı ders verirlerken, üç bin sayfaya yakın Tarihçe, lâhika ve müdafaatında mahza Kur’ani olan meslek ve meşrebini ders vermişlerdir” (Zübeyir Gündüzalp)
Mahza Kur’ani olan iman hakikatlarının dersleri için “mânen mütefekkirane Kur’an okumak hükmündedir” ve “ehil olanlara velayet-i Kübra feyizlerini ifade eder” buyuruyorlar.
Ameli ve istikamet dersi olan mesleki cihet için de Sikke-i Gaybi mecmuasında 8. ayet ve 21. ayet ve ayetlerin haşiyesinde vahyin makamı bin olmasına mukabil, Risale-i Nur’un mertebesi 998 ve 999’dadır buyuruyorlar:
“(1) Yani mertebesine işaret için iki fark var. Risale-i Nur vahiy değil, ilham ve istihracdır. ( Sikke-i Tasdik-ı Gaybi Sözler N. 74 Envar N. 83)
(2)Yâni: Risalet-in-Nur'un mertebesi ikinci ve üçüncüde olduğuna işarettir. Vahiy değil ve olamaz. Belki ilham ve istihractır. (Sikke-i Tasdik-ı Gaybi Sözler N. 79 Envar N.90)”
“Bu lahikalar kıyamete kadar gelecek talebelere derstir. Onun için ben her bir lahikayı okuyuşta ‘Aziz Sıddık Kardeşlerim’ hitabını okuyunca, ‘Lebbeyk Üstadım’ diyorum. Ve o hitablardaki ifade edilen vasıflar, Üstâdımızın bizden istediği vasıflardır. Aziz, sıddık, ciddi, gayyur ilh. gibi…” (Zübeyir Gündüzalp)
Onlardan veciz ve Nur mesleğinin temel esasını tahkim eden bir lâhikayı yine bir dersimiz olarak arz ediyoruz (ızmir vakıfları)



(Emirdağı Lahikası I sayfa:272, Envar Neşr.)

Aziz, sıddık kardeşim Re'fet Bey!
Evvelâ: Bazı bize temas eden cüz'î hâdiseler münasebetiyle bir hakikatı beyan etmek şiddetle ruhuma ihtar edildi. şöyle ki:
Risale-i Nur hiçbir şeye âlet olamadığını ve rıza-yı ılahiyeden başka hiçbir maksada vesile olamadığını ve doğrudan doğruya herşeyden evvel iman hakikatlarını ders vermek ve bîçare zaîflerin ve şübheye düşenlerin imanlarını kurtarmak olduğunu elbette sizin gibi Nurun has şakirdleri biliyorlar.
Sâniyen: Risale-i Nur'un bu kadar muarızlarına mukabil en büyük kuvveti ihlas olduğundan ve dünyanın hiçbir şeyine âlet olmadığı gibi, tarafgirlik hissiyatına bina edilen cereyanlara, hususan siyasete temas eden cereyanlarla alâkadar olmaz. Çünki tarafgirlik damarı ihlası kırar, hakikatı değiştirir. Hattâ benim otuz seneden beri siyaseti terkettiğime sebeb, bir mübarek âlimin takib ettiği cereyanın tarafgirlik damarı ile sâlih ve büyük bir âlimin onun fikrine muhalif olmasından tefsik derecesinde tahkir edip ve cereyanına ve kendi fikrine muvafık meşhur ve mütecaviz bir münafığı gayet medh ü sena etti. Ben de bütün ruhumla ürktüm. Demek tarafgirlik hissine siyasetçilik de karışsa, böyle acib hatalara sebebiyet veriyor diye "Eûzü billahi mineşşeytani vessiyase" dedim. O zamandan beri siyaseti terkettim.
O halim neticesi olarak, sizin gibi kardeşlerim bilirsiniz ki, yirmibeş seneden beri bir gazeteyi ne okudum, ne dinledim ve ne de merak ettim; ve on sene harb-i umumîye bakmadım, bilmedim ve merak etmedim; ve yirmiiki sene bu işkenceli esaretimde tarafgirliğe ve siyasete temas etmemek için ve Nurlardaki ihlasa zarar gelmemek için, müdafaatımdan başka istirahatım için hiç müracaat etmediğimi bilirsiniz. Hem bilirsiniz ki, hapiste size yazdığım gibi, benim i'damıma hükmeden adamlar, beni işkenceli tazib edenler, Risale-i Nur ile imanlarını kurtarsalar, şahid olunuz ki, ben onları helâl ediyorum. Ve tarafgirlik damarıyla ihlasa zarar gelmemek için, bu iki-üç senede dâhilden ve hariçten gelen fırtınalı cereyanlara hiç temas etmedik ve kardeşlerimi de bir derece ikaz ettim.
Sâlisen: Bilirsiniz ki, kendim sadaka ve yardımları kabul etmediğim gibi, öyle yardımlara da vesile olamadığımdan, kendi elbisemi ve lüzumlu eşyamı satıp o para ile kendi kitablarımı, yazan kardeşlerimden satın alıyorum. Tâ Risale-i Nur'un ihlasına dünya menfaatleri girmesin, bir zarar vermesin ve başka kardeşler de ibret alıp hiçbir şeye âlet edilmesin.
Râbian: Nur'un hakikî şakirdlerine Nur kâfidir. Onlar da kanaat etmeli, başka şereflere veya maddî, manevî menfaatlere gözünü dikmesin. Hem münakaşa, münazaa ve mesail-i diniyede damarlara dokunacak tarafgirane mübahase etmemek lâzımdır ki, Nur aleyhinde garazkârlar çıkmasın. Hattâ bir hiss-i kabl-el vuku' ile Mustafa Oruç kardeşimizin Risale-i Nur'un mesleğine muhalif olarak birisiyle mübahasesi aynı zamanda, belki aynı dakikada ona gayet hiddet ve şiddetle bir gücenmek kalbime geldi. Hattâ o Nur'dan kazandığı çok ehemmiyetli makamından atmak arzusu oldu, kalben müteessir oldum. Bu benim için bir Abdurrahman idi, neden böyle şiddetli hiddet ettim. Sonra bu bayramda yanıma geldi, Cenab-ı Hakk'a şükür ki, çok ehemmiyetli bir ders dinledi ve o büyük hatasını da anladı ve benim burada hiddetimin aynı dakikada hatasını itiraf etti. ınşâallah o keffaret oldu, tam temiz olarak kurtuldu.
Hâmisen: Dört-beş aydan beri bir zât, bana buraya bir gazete gönderiyormuş; ben yeniden haber aldım ki, bana gönderiliyormuş. Buradaki dostlarım âdetimi bildikleri içindir ki, değil gazete, Nur'dan başka hiçbir kitabı, hiçbir mecmuayı kabul etmediğim gibi, yeni yazıdan hiçbir harf bilmediğim için korkmuşlar, bana haber vermemişler ve göstermemişler. şimdi bir zât, bir mektub içinde bir sahifesi benimle konuşan bir gazetecinin, fakat dost ve hemşehri bir zâtın mektubunu gösterdi. Dediler ki: "Çoktan beri senin namına bir gazete gönderiyordu, biz korktuk sana göstermedik." Ben de dedim: "O zâta benim tarafımdan çok selâm ediniz. O dostun eski bildiği Said değişmiş, dünya ile alâkası kesilmiş. Hem hasta, hem hususî mektubu kardeşime de yazamadığımdan o zât gücenmesin."
Oradaki umum dostlara, hususan Hâfız Emin ve Hâfız Fahreddin gibi kardeşlerimize selâm ve bayramlarını tekrar tebrik ediyoruz.

2

05.07.2006, 15:32

"Yâni: Risalet-in-Nur'un mertebesi ikinci ve üçüncüde olduğuna işarettir. Vahiy değil ve olamaz. Belki ilham ve istihractır."
Bu söze bazı safdil ehl-i tarik ve bazı kıskanç hocalar çok ilişiyor.
şunu demek isterim ki; Üstad'taki ilham işrakiyun gibi değildir. Yani bilginin sadece ilhamdan geldiğine inan bir yapısı yoktur. Üstad da akıl ön plandadır. Ayetin emrettiği gibi akletmeyi teşfik etmiştir.Bütün bütün aklına güvenmemeyi de göstermiştir. Bu ince ayırımı çok iyi kavramış bir insan gelen ilhamları çok iyi sentezleyecek bir bilgiye sahip olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu ilhamları Kur'an'dan istihraç ettiği doğru bilgilerle karşılaştırıp bize sunmuştur.
Üstadı ışrakiyunla aynı kefeye koyan cahilleri Allah'a havale ediyorum.

Selametle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

3

10.07.2006, 15:07

aslında kıskançların sözünde fazla takılmamalı düşünün bir kere adamlar öğrernmek istemiyor ki ne anlatasınız!!


allah razı olsun

4

10.07.2006, 19:00

Allah razı olsun can
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir