Giriş yapmadınız.

1

05.07.2005, 13:30

bediüzzaman seyyiddir

Bediüzzaman 'ın Seyyidliği


Birgün Emirdağ’da, Nur talebelerinden Ahmet Feyzi Kul’un Üstadın vasıfları ve yüksek makamından bahsedip cifir ve ebced hesabıyla çıkardığı tevafukları anlattığında, Osman Çalışkan’da, “Biz Üstadımızı Kürt olarak biliyoruz. Ahmet Feyzi Efendinin anlattığı büyük müceddit ise Âl-i Beyt-i Nebevîden olacaktır” gibisinden bir şüphe uyanmıştı.

Bu hadiseden az sonra Bediüzzaman Hazretleri, Osman Çalışkan’ı yanına çağırmış ve “Kardeşim, ben hem Hasenîyim, hem de Hüseynîyim… Ahmed Feyzi’nin bütün söylediklerini kabul ediyorum. Haydi git!” demişti.1

Evet, Bediüzzaman’ın Kürt olması seyyidliğine engel değildir. Doğuda öyle aşiretler vardır ki Kürt oldukları halde bütünüyle seyyiddirler. Çünkü nesiller fetihler, göçler, farklı evlilikler sebebiyle zamanla dünyanın değişik yerlerine dağılmış, karışmışlardır. Meselâ Abbasîlerin yanlış tutumlarına tepki gösterdikleri için o günün tabiriyle Kürdistan bölgesine birkısım Ehl-i Beytin göç ettikleri bilinmektedir. Bediüzzaman’ın dedelerinin de bu göç esnasında buralara gelip yerleşmeleri mümkündür. Nitekim Bugün Mardin’deki Arvasîler, Hakkari’deki Ahmedîler ve Muş’taki Nehrîlerin Ehl-i Beytten2 oldukları düşünülürse, Kürt olmanın Ehl-i Beytten olmaya engel olmadığı açıkça görülür.

Nitekim, Hz. Üstadın, “Denizli Kahramanı” diye iltifat ettiği merhum Hasan Feyzi, onun Kürt olmasının seyyidliğine engel olmadığını, Kürdistan’da doğduğu için bu isimle anıldığını, böylece kendini gizlediğini söyleyerek3 bu gerçeği teyid eder.

Bediüzzaman’ın, Urfalı Salih Özcan’a da seyyidliğinden söz ettiğini görüyoruz. Salih Özcan ziyaretlerine geldiklerinde, nesebini sormuş, seyyid ve Hüseynî olduğunu öğrenmişti. Üstad da ona, “Ben hem Hasenîyim, hem de Hüseynîyim” cevabını vermişti.4

Nur Talebelerinin de Bediüzzaman’ın seyyidliği konusunda hiçbir tereddütleri yoktur. Meselâ Ahmed Feyzi, Zübeyr, Ahmed Nazif, Ceylan, Tabancalı, Salahaddin ve Sungur imzalarıyla neşrolan bir mektupta, Bediüzzaman’dan, envar-ı Muhammediyeyi (a.s.m.), maarif-i Ahmediyeyi (a.s.m.) ve füyûzât-ı şem’-i ılâhiyeyi en şaşaalı şekilde parlatan, Kur’ân’ın ve hadisin riyazî [matematiksel] işaretleri kendisinde son bulan, Nebevî hitapları ifade eden âyet-i celilelerin riyazî beyanlarını kendi üzerinde toplayan kişi olarak bahseder ve şöyle derler:

“O Zât, hizmet-i îmaniye noktasında risaletin bir mir’at-ı mücellâsı [peygamberliğin parlak bir aynası] ve şecere-i risaletin bir son meyve-i münevveri ve lisan-ı risaletin irsiyet noktasında [soyca] son dehan-ı hakikati [hakikati dile getiren dudağı] ve şem-i ılâhînin hizmet-i îmaniye cihetinde bir son hamil-i zîsaadeti olduğuna şüphe yoktur.”5


Dipnotlar:1- A. Badıllı, Bediüzzaman Said Nursî, Mufassal Tarihçe-i Hayatı, 1:36. 2- A.g.e., s. 1:35. 3- Emirdağ Lahikası (Osmanlıca), s. 16. 4- Son şahitler, 3:238 (1994 Baskısı); Bediüzzaman Said Nursî, Mufassal Tarihçe-i Hayatı, 1:35-39.5- şuâlar, s. 578.

05.07.2005

şABAN DÖğEN
Yeni Asya

Zülfikar

Stajyer

Mesajlar: 117

Konum: istanbul

Meslek: öğrenci

Hobiler: tasavvuf

  • Özel mesaj gönder

2

06.07.2005, 20:58

üstadın bu konu hakkında yazdıkları şöyle okumuştum;

Ben Seyyid değilim. Mehdi Seyyid olacak" diye onları reddetmiş.
(14.şua)

Ben de onlara demiştim: "Ben, kendimi seyyid bilemiyorum. Bu zamanda nesiller bilinmiyor.
(Emirdağ laikası)
Seyfullah Putkıran

3

06.07.2005, 21:35

Mehdi nasıl bilinecek başlığı altında bu tartışılmıştı.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Zülfikar

Stajyer

Mesajlar: 117

Konum: istanbul

Meslek: öğrenci

Hobiler: tasavvuf

  • Özel mesaj gönder

4

08.07.2005, 22:51

yok ben onun için yazmadım üstadın seyyidliği hakkında söylediklerini yazdım
Seyfullah Putkıran

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir