Ali FERşADOğLU
Eğer ilham hazmedilmezse...
ılhama mazhar olan kişilerin en tehlikeli hallerinden biri de, kalblerine gelen mânâları, ilhamları, kelâmullah zannetmeleri veya öyle tâbir etmeleridir. Oysa, “âyet” Allah’ın kelâmına verilen özel bir isimdir. ılhamlara o ismi vermek, mutlak hatâdır. Meselâ, elimizdeki aynada; güneşin k üçük, sönük, perdeli ışığı akseder. Aynadaki yansımalarla, gökyüzündeki güneş arasında ne nisbet varsa, ilham ile ılâhî kelâm olan Kur’ân güneşinin âyetleri arasındaki nisbet de o derecededir.1
Vecd (ılâhî aşkla kendinden geçme) ile “istiğrak, sekir ve şatahat” (mânevî sarhoşluk, kendinden geçme) hâlleri görülen ve cezbeye kapılmış meczuplar; dinin zâhirine ters, gerçeklere aykırı sözler sarf edip, uygunsuz tavırlar sergileyebilirler. “ıstiğrak, sekir ve şatahat”larına kapılarak yoldan çıkmaları kuvvetle muhtemeldir. Fatih Sultan Mehmed zamanında yaşayan meşhur Cibali Baba bunun çarpıcı örneklerindendir: II. Mehmed’in ordusunun attığı toplar; surlar içinde “istiğrak, şatahat ve sekir” hâlinde bulunan Cibâli Baba tarafından “Gâvurcuklarıma dokunmayın!” diye etkisiz hâle getirilmektedir...
Aynen onun gibi “bir kısım ehl-i velâyet, zâhiren muhakemeli ve âkıl görünürken, meczupturlar. Ve bir kısmı dahi, bazen sahvede (uyanık) ve daire-i akılda görünür, bazen aklın ve muhakemenin haricinde bir hale girer. şu kısımdan bir sınıfı, ehl-i iltibastır, tefrik etmiyor (gelen ilham ve mânâları birbirinden ayıramıyor). Sekir (manevî sarhoşluk, kendinden geçme) halinde gördüğü bir meseleyi hâlet-i sahvede (uyanık halinde) tatbik eder, hata eder ve hata ettiğini bilmez.
“Meczupların bir kısmı ise, indallah (Allah katında) mahfuzdur, dalâlete sülûk etmez (gitmez). Diğer bir kısmı ise mahfuz değiller; bid’at ve dalâlet fırkalarında bulunabilirler. Hattâ kâfirler içinde bulunabileceği ihtimal verilmiş. ışte, muvakkat (geçici) veya daimî meczup olduklarından, mânen “mübarek mecnun” hükmünde oluyorlar.
“Ve mübarek ve serbest mecnun hükmünde oldukları için, mükellef değiller. Ve mükellef olmadıkları için muahaze olunmuyorlar (hesaba çekilmiyorlar). Kendi velâyet-i meczubâneleri (meczubane evliyalıkları) bâki kalmakla beraber, ehl-i dalâlete ve ehl-i bid’aya taraftar çıkarlar, mesleklerine bir derece revaç verip, bir kısım ehl-i imanı ve ehl-i hakkı, o mesleğe girmeye meş’ûmâne (bedbahtçasına) bir sebebiyet verirler.”2
Dipnotlar: 1- Mektûbât, 29. Mektub, 9. Kısım, 4. Telvih s. 448; 2- Age, 26. Mektub, 9. Mesele, s. 328.
09.06.2005
E-Posta: fersadoglu@ttnet.net.tr
Kaynak