Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

581

26.03.2007, 12:41

Tabiki de anlayamam çünkü bunlar çok derin ilimle yazılmış ama siz istediğiniz şeyleri anlatabilirsiniz. Ama benim haklı çıktığımı göreceksiniz.Hayatımda her söylediğim tam doğru bir şekilde çıkmıştır. Yani bazı tespitlerim....Allah beni bu konudada yanıltmamıştır ınşallah. Eğer imkanınız varsa beni tanıyanlara sorun...
Oturup Mehdiyi beklemek Mümine yakışmaz, mümin en azından bir konuda dahi olsa mehdi olabilmelidir. O da Allah'a halis kul olmak...

582

26.03.2007, 13:02

Muhterem KuLL kardeşim,son yazdıkların sizi sıkıntıya sokabilir.Lütfen biraz daha itidalli yazarsanız sizler için daha hayırlı olur.Sizlere hiç bir şeyi ispat etmek zorunda değil kimse.Ancak bu kadar kendinizden eminseniz niye uğraşıyorsunuz ki.Bizler delillere itibar eden ve de Risale-i Nurlar ile amel eden insanlarız.Risale-i Nurları yeterince incelediğinizden ve anladığınızdan emin misiniz?yukarıya yazdığınız cümleler risale-i Nurların ruhuna uymadığı kanaatindeyim.Selam ve hürmetlerimle.

583

26.03.2007, 13:18

Alıntı sahibi ""KuLL""

Sevgili kardeşim

sen söylediğim sayfayı baştan sona okur musun. Eğer okursan anlayacaksın - ki program tatbik edecek demekle de Üstad hazretleri kendi çalışmalarının Mehdiye yardımcı olacağı müjdesini veriyor. Zaten Üstad Mehdinin müjdecisi değil midir?Orada "neşr ve tatbik edecek" demiş. Yani dağıtım yoluyla Risale-i Nur'un her yere ulaşmasını sağlayacak.


Ümmetin beklediği, âhirzamanda gelecek zâtın üç vazifesinden en mühimi ve en büyüğü ve en kıymettarı olan iman-ı tahkikîyi neşir ve ehl-i imanı dalâletten kurtarmak cihetiyle, o en ehemmiyetli vazifeyi aynen bitemâmihâ Risale-i Nur'da görmüşler. ımam-ı Ali ve Gavs-ı âzam ve Osman-ı Hâlidî gibi zatlar, bu nokta içindir ki, o gelecek zatın makamını Risale-i Nur'un şahs-ı mânevîsinde keşfen görmüşler gibi işaret etmişler. Bazan da o şahs-ı mânevîyi bir hâdimine vermişler, o hâdime mültefitane bakmışlar. Bu hakikatten anlaşılıyor ki, sonra gelecek o mübarek zat,(BENDEN SONRA GELECEK ıFADESı VAR MI?NE ZAMAN GELECEK O ZAT..SONRA DıYOR..AMA BENDEN SONRA GELECEK..BENıM YAZDIKLARIMI PROGRAMI YAPACAK DENıLıYOR MU..)

Risale-i Nur'u bir programı olarak neşir ve tatbik edecek.
O zatın ikinci vazifesi, şeriatı icra ve tatbik etmektedir. Birinci vazife, maddî kuvvetle değil, belki kuvvetli itikad ve ihlâs ve sadakatle olduğu halde, bu ikinci vazife gayet büyük maddî bir kuvvet ve hakimiyet lâzım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin.

O zatın üçüncü vazifesi, hilâfet-i ıslâmiyeyi ittihad-ı ıslâma bina ederek, ısevî ruhanîleriyle ittifak edip din-i ıslâma hizmet etmektir. Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakârlarla tatbik edilebilir. Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymettardır. Fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şaşaalı bir tarzda olduğundan, umumun ve avâmın nazarında daha ehemmiyetli görünüyorlar. ışte o has Nurcular ve bir kısmı evliya olan o kardeşlerimizin tâbire ve tevile muhtaç fikirlerini ortaya atmak, ehl-i dünyayı ve ehl-i siyaseti telâşe verir ve vermiş; hücumlarına vesile olur. Çünkü, birinci vazifenin hakikatini ve kıymetini göremiyorlar; öteki cihetlere hamlederler.

Kardeşlerimin ikinci iltibası:

Fâni ve çürütülebilir bir şahsiyeti, bazı cihetlerle birinci vazifede pişdarlık eden Nur şakirtlerinin şahs-ı mânevîsini temsil eden o âciz kardeşine veriyorlar. Halbuki bu iki iltibas da Risale-i Nur'un hakikî ihlâsına ve hiçbir şeye, hattâ mânevî ve uhrevî makamata dahi âlet olmamasına bir cihette zarar verdiği gibi, ehl-i siyaseti de evhama düşürüp Risale-i Nur'un neşrine zarar gelir. Bu zaman, şahs-ı mânevî zamanı olduğu için, böyle büyük ve bâkî hakikatler, fâni ve âciz ve sukut edebilir şahsiyetlere bina edilmez.

Elhasıl: O gelecek zatın ismini vermek, üç vazifesi birden hatıra geliyor; yanlış olur. Hem hiçbir şeye âlet olmayan nurdaki ihlâs zedelenir, avâm-ı mü'minîn nazarında hakikatlerin kuvveti bir derece noksanlaşır. Yakîniyet-i bürhaniye dahi, kazâyâ-yı makbûledeki zann-ı galibe inkılâp eder; daha muannid dalâlete ve mütemerrid zındıkaya tam galebesi, mütehayyir ehl-i imanda görünmemeye başlar. Ehl-i siyaset evhama ve bir kısım hocalar itiraza başlar. Onun için, Nurlara o ismi vermek münasip görülmüyor. Belki "Müceddiddir, onun pişdarıdır" denilebilir.


TAMAMI BU..

şıMDı BANA GÖSTER..

BENDEN SONRA GELECEK ıFADESı VAR MI..
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

584

26.03.2007, 14:01

Acaba Mehdi geldiğinde Bediüzzaman hazretlerinin arka planda kalacağı endişesiyle mi sürekli " sonra gelecek diyor mu?" gibi sözlere başvuruyorsunuz Bence sizin bu tavrınız sanki Mehdinin gelmesini istemeyen bir tavır gibi...

Hem bir insan gelmiş bir zat için gelecek ifadesini söyler mi ? Ha.. tamam Bediüzzamandan sonra olacak da demiyoruz.Bizim Söylediğimiz Bediüzzamandan daha ileride bir tarihte gelmesidir. Vesselam...
Oturup Mehdiyi beklemek Mümine yakışmaz, mümin en azından bir konuda dahi olsa mehdi olabilmelidir. O da Allah'a halis kul olmak...

585

26.03.2007, 14:05

ayrıca bu sözede dikkat et kendin yazdın...

....Belki "Müceddiddir, onun pişdarıdır" denilebilir...


burda pişdar ne demek öncüsü yani mehdinin öncüsüyüm demek değil mi
Oturup Mehdiyi beklemek Mümine yakışmaz, mümin en azından bir konuda dahi olsa mehdi olabilmelidir. O da Allah'a halis kul olmak...

586

26.03.2007, 14:20

Alıntı sahibi ""KuLL""

ayrıca bu sözede dikkat et kendin yazdın...

....Belki "Müceddiddir, onun pişdarıdır" denilebilir...


burda pişdar ne demek öncüsü yani mehdinin öncüsüyüm demek değil mi


bak hele cümleyi niçin öyle kullanmışa neden bakmıyorsun...


Onun için, Nurlara o ismi vermek münasip görülmüyor. Belki "Müceddiddir, onun pişdarıdır" denilebilir.

nurlara neden o ismi vermiyor kull kardeş...

nedeni yazmış mı...

yazmış değil mi...

peki siz neden cümlenin sebep-sonuç ilişkisine bakmadan..

...Belki,müceddidir,onun pişdarıdır cümlesini kullanıyorsunuz...

bu cümleyi neden kullanmış...

cevabı yine yzaıda yazılı ne diyor...

bakalım..

işte SEBEPLERı

O gelecek zatın ismini vermek, üç vazifesi birden hatıra geliyor; yanlış olur. Hem hiçbir şeye âlet olmayan nurdaki ihlâs zedelenir,

avâm-ı mü'minîn nazarında hakikatlerin kuvveti bir derece noksanlaşır.

Yakîniyet-i bürhaniye dahi, kazâyâ-yı makbûledeki zann-ı galibe inkılâp eder;

daha muannid dalâlete ve mütemerrid zındıkaya tam galebesi, mütehayyir ehl-i imanda görünmemeye başlar.

Ehl-i siyaset evhama ve bir kısım hocalar itiraza başlar.


şıMDı ANLADIN MI..
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

587

26.03.2007, 14:24

Yani kısaca siz Bediüzzaman Mehdidir biz başka Mehdi beklemiyoruz diyorsunuz böylelikle.....
Oturup Mehdiyi beklemek Mümine yakışmaz, mümin en azından bir konuda dahi olsa mehdi olabilmelidir. O da Allah'a halis kul olmak...

588

26.03.2007, 14:30

Ve ayrıca Bediüzzamanın sözlerini kendi istediğiniz gibi anlamaya çalışıyorsunuz. Onun sözlerini doğru anlayamıyorsunuz. Bir gün gelecek sözlerimde haklı olduğumu göreceksin kardeşim...

Bu benim son cevabımdır başka cevap vermeyeceğim cevabı zaman verecektir....
Oturup Mehdiyi beklemek Mümine yakışmaz, mümin en azından bir konuda dahi olsa mehdi olabilmelidir. O da Allah'a halis kul olmak...

589

26.03.2007, 14:33

açık olan ifadeleri anlamıyorsun..

yahut anlamak istemiyorsun..

senin mehdin kim kull efendi..

hadi birazda senin mehdi olarak düşündüğün zattan bahsed...

sence mehdi kimdir,
ispatlıyarak anlatırmısın..

ama risaleden delil getirme biliyorsun..

farklı anlıyoruz..

başka eserlerden getirsen ,

inşaallah istifade ederiz..
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

590

26.03.2007, 14:33

Evet kardeşim aynen dediğin gibi.

Bakın başlık tam 40 sayfaya ulaşmış. Bizim delillerimiz kesretle mevcut.

Buyrun sizinkileri bekliyoruz.
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

591

26.03.2007, 14:37

Haklı olduğuma ayn-el yakin şahit olacaksınız. Mehdinin kim olduğunu ben nerden bilebilirim ki....
Oturup Mehdiyi beklemek Mümine yakışmaz, mümin en azından bir konuda dahi olsa mehdi olabilmelidir. O da Allah'a halis kul olmak...

592

26.03.2007, 14:43

HZ. MEHDı'NıN GELışıNıN, BEDıÜZZAMAN SAıD NURSı'Yı ÖNEMSıZ HALE GETıREBıLECEğı KORKUSU

ıslam aleminin yüzyıllardır beklediği Hz. Mehdi'nin gelmeyeceğini öne süren kimi insanlar, “Hz. Mehdi'nin gelişinin, Bediüzzaman Said Nursi'yi önemsiz hale getireceği, ve onun Müslümanlar arasındaki itibarını sarsabileceği korkusu”yla hareket etmektedirler. Bu korkunun etkisiyle Hz. Mehdi'yi, adeta Said Nursi'nin itibarını sarsmaya çalışan; mevcut düzeni, huzuru, güzelliği bozmaya gelen tehlikeli bir insan gibi görmektedirler. Bu nedenle de, aslında geleceğini bildikleri Hz. Mehdi'yi, çeşitli önyargılarla, adeta bir tür kızgınlık ve tedirginlikle beklemektedirler.

Oysa ki bu tür bir bakış açısı son derece yanlıştır. Hz. Mehdi'nin gelişinin, Bediüzzaman'ı ya da diğer ıslam büyüklerini önemsiz hale getirmesi; bu mübarek zatların değerlerini, itibarlarını ya da konumlarını zedelemesi hiçbir şekilde söz konusu olamaz. Tarih boyunca Allah yolunda pek çok peygamber ve elçi gönderilmiş, pek çok ıslam alimi, mütefekkir ve müceddidler gelmiş geçmiş, hepsi de yaptıkları hizmetlerle hem Müslümanların sevgisini, hürmetini kazanmış hem de ıslam tarihinde eşsiz bir yer edinmişlerdir. Hiçbiri bir diğerinin değerini azaltmamış, bilakis pekiştirmiş, birbirlerinin tebliğini destekleyerek, birbirlerini müjdeleyerek, birbirlerinin yaptıkları hizmetlerini önplana çıkararak tüm ıslam aleminde daha da çok sevilmelerine, güvenilmelerine ve güçlenmelerine vesile olmuşlardır.

Hz. Mehdi'nin gelişi, Bediüzzaman'ın öneminin; ona duyulan sevgi ve güvenin daha da artmasını sağlayacaktır

Aynı durum Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri için de geçerlidir. Hz. Mehdi'nin gelişi, kesinlikle Bediüzzaman'ın konumunu sarsabilecek bir gelişme değildir. Bediüzzaman, Mehdi müjdecisidir. Eserlerinde kendisini Hz. Mehdi'ye hazırlık yapan, eserleriyle ve yaptığı çalışmalarla ona zemin hazırlayan bir asker olarak nitelendirmiş, bu mübarek şahıstan çok büyük bir sevgiyle bahsetmiştir. Hz. Mehdi'nin gelişinin tüm Müslümanlar için çok büyük bir nimet ve müjde olduğunu çok samimi ve içten anlatımlarla, benzersiz örneklerle anlatmıştır. Bediüzzaman'ın sözlerinin doğru çıkması, Hz. Mehdi'nin, tam anlatıldığı şekilde gelmesi, Bediüzzaman'ı ancak yüceltecek; ona ve eserlerine olan sevgiyi, hürmeti ve güveni ancak daha da artıracaktır.

Bediüzzaman, hayattayken kendi ölüm tarihini vermiş, mezarının yıkılacağını söylemiş, tüm dedikleri kelimesi kelimesine çıkmış olan bir şahıstır. Hz. Mehdi'nin Hicri 1400’de faaliyetlerine başlayacağını, ıstanbul’dan çıkacağını, talebelerinin sayısının az olacağını, vaktinin dar olacağını, materyalist, Darwinist ve ateist felsefelerle mücadele edip mağlup edeceğini, 1981-1991-2001 ve 2011 yılları arasında 30 yıllık bir mücadelesi olacağını, ıslam'ın gelişme dönemlerini, Hz. ısa'nın geleceği tarihi, inkarcı felsefelerin ne zaman tam olarak etkisiz hale getirileceğini hep tarih vererek bildirmiş, ve hepsi ard arda tam Bediüzzaman'ın belirttiği şekilde gerçekleşmiş ve gerçekleşmeye de devam etmektedir. Tüm bunlar Bediüzzaman'ın ne kadar olağanüstü bir insan olduğunu açıkça ispatlamaktadır. Bediüzzaman, büyük bir veli, yüksek bir alim ve asrının müceddidi olmuş, peygamberler, resuller gibi üstün vasıflara sahip bir insandır. Hz. ısa ve Hz. Mehdi hakkındaki bu müjdelerinin gerçekleşmesi ise, Bediüzzaman'ı olağanüstü üzeri olağanüstü bir insan haline getirmekte; öneminin daha da iyi anlaşılmasını sağlamaktadır.

Eserleriyle, çalışmalarıyla, geleceği tarihten yapacağı faaliyetlere kadar her detayını vererek Hz. Mehdi'yi müjdeleyip, arkasından Hz. Mehdi'nin, Bediüzzaman'ın tam belirttiği şekilde açıkladığı özellikleri taşıyarak gelmesi büyük bir harikalıktır. Ve Hz. Mehdi'nin gelişiyle oluşacak olan bu harikalık da yine Bediüzzaman'ın üstünlüğünü gösteren, yine ona eklenecek olan bir güzellik olacaktır.
Dolayısıyla Hz. Mehdi'nin gelişinin, Bediüzzaman'ın önemini ve değerini azaltabileceği kuşkusu son derece yersiz bir vesveseden ibarettir. Böyle bir korkunun gereksizliğinin anlaşılması, Allah'ın izniyle Hz. Mehdi'nin gelişi konusuna daha samimi yaklaşılmasını sağlayacaktır.

Bediüzzaman’ın açıklamaları, bu korkunun yersizliğini ortaya koymaktadır

Bahsettiğimiz korkular nedeniyle, Bediüzzaman'ın sözleri farklı şekillerde yorumlanarak Hz. Mehdi'nin gelişi tevil edilmeye çalışılmaktadır. Bediüzzaman, Hz. Mehdi olmadığını çok açık delillerle, yüzlerce sayfa boyunca yaptığı açıklamalarla anlattığı halde, bu gerçek görmezden gelinmek istenmektedir. Oysa ki Bediüzzaman'a duyulan sevgi ve saygının gereği olan tavrın nasıl olacağının, yine Bediüzzaman'ın sözlerine bakarak şekillendirilmesi gerekir. Bediüzzaman, kendisinin Hz. Mehdi olmadığını, Hz. Mehdi'nin gelişinin beklendiğini ve ortaya çıktığında tüm samimi Müslümanların ona destek olmalarını belirtmiştir. Dolayısıyla Bediüzzaman sevgisinden yola çıkılacak bir yaklaşımın da, onun bildirdiği gibi “Hz. Mehdi'yi ümitle, şevkle bekleyip desteklemek” şeklinde olması gerekir.

Bediüzzaman eserlerinde “kendisinin Hz. Mehdi olmadığını” (Emirdağ Lahikası, s. 266), “Hz. Mehdi'nin kendisinden bir yüzyıl sonra geleceğini” (Kastamonu Lahikası, s. 57), “kendisinin Hz. Mehdi'nin bir eri, neferi ve öncüsü olduğunu” (Barla Lahikası, s. 162), “eserleri ve yaptığı çalışmalar ile de Hz. Mehdi'ye zemin hazırladığını” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 189) açıkça beyan etmiştir. Ayrıca “Hz. Mehdi'nin seyyid olacağını, kendisinin ise seyyid olmadığını belirterek, neden Hz. Mehdi olamayacağını” (Tenvir, şualar, s. 365) (Emirdağ Lâhikası, s. 267) bir kez daha delillendirmiştir.

Ayrıca Bediüzzaman eserlerinde pek çok kez “Hz. Mehdi'nin üç görevi olduğunu” belirtmiş, “bu üç görevin birarada yerine getirilmesinin Hz. Mehdi'nin en önemli alametlerinden biri olduğuna” dikkat çekmiştir. Bu görevlerin birincisi “materyalist, Darwinist ve ateist felsefelerle fikri mücadele yapılması ve bu akımların fikren tam olarak susturulması”dır. ıkincisi, “ıslam dünyasının liderliğini üstlenerek ıslam Birliği'nin sağlanması”, üçüncüsü ise, “Kuran ahlakının ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetinin yeniden canlandırılmasıyla tüm yeryüzüne hakim kılınması”dır. Bediüzzaman kendi yaşadığı dönemde bu üç görevin birden yerine getirilemediğini, bunu ancak Hz. Mehdi'nin gerçekleştirebileceğini söylemiştir. Bediüzzaman'ın bu konuyu açıklayan sözlerinden biri şöyledir:

Hem bu ÜÇ VEZAıFı (görevi) BıRDEN BıR şAHISTA YAHUT CEMAATTE BU ZAMANDA BULUNMASI VE MÜKEMMEL OLMASI VE BıRBıRıNı CERHETMEMESı (birbirine engel olmaması, zarar vermemesi) PEK UZAK, ADETA KABıL (mümkün) GÖRÜLMÜYOR. Ahir zamanda, AL-ı BEYT-ı NEBEVı'NıN (A.S.M.) (Peygamberimiz (sav)'in soyunun) CEMAAT-ı NURANıYESıNı (nurani cemaatini) TEMSıL EDEN HAZRET-ı MEHDı'DE VE CEMAATıNDEKı şAHS-I MANEVıDE ANCAK ıÇTıMA EDEBıLıR (biraraya gelebilir, toplanabilir). (Kastamonu Lahikası, s. 139)
Bediüzzaman hayatını ıslam ahlakının tebliğine adamış, yaşadığı yüzyılın kutbu olmuş çok değerli bir ıslam alimidir. Yaşadığı dönemde en zor şartlar altında bile iman hizmetini sürdürmüş, pek çok insanın iman etmesine vesile olmuştur. Bediüzzaman, Büyük Mehdi ünvanını taşıyacak olan Hz. Mehdi'nin bu üç görevini hem birarada hem de dünya çapında gerçekleştireceğini açıklamıştır. Ancak Bediüzzaman'ın bu hizmeti, sınırlı bir alanda gerçekleşmiştir. “Hz. Mehdi'nin imani çalışmaları ise, ıslam ahlakının 'tüm dünyada' hakim kılınmasını sağlayacaktır”. Hz. Mehdi ıslam dinini tüm batıl inanç ve hurafelerden arındıracak, Peygamberimiz (sav)'in sünnetini yeniden canlandırarak din ahlakını özüne döndürecektir. “Bediüzzaman Hz. Mehdi'nin diğer görevleri olan ıslam Birliği'ni oluşturmamış, tüm dünyadaki Müslümanların manevi lideri vasfını taşımamış, bu vasıfla Hristiyan dünyasıyla ittifak yapmamış, Kuran ahlakının ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetinin yeniden canlandırılmasıyla tüm yeryüzüne hakim kılınmasına vesile olmamıştır.”

Bu sonuçların hiçbiri oluşmadığı, Bediüzzaman da bu gerçekleri Risaleler'de açıkça dile getirdiği halde, Bediüzzaman'ın Mehdilik görevini yerine getirdiğini öne sürmek, "Bediüzzaman'ın sözleri önemli değildir, Risaleler’de anlatılanlar gerçekleri yansıtmamaktadır" anlamına gelir. “Bediüzzaman'ın açıklamalarının geçersiz bir aldatmaca olduğunu, yüzlerce sayfa boyunca çok kapsamlı ve detaylı yalan söylediğini, verdiği yanlış bilgilerle senelerdir tüm Müslümanları yanılttığını” söylemek olur. Bu da, Bediüzzaman Hazretleri gibi, yaşadığı asrın müceddidi olmuş böyle büyük bir ıslam büyüğüne yöneltilen çok büyük bir iftira, zulüm ve haksızlıktır. Böyle bir davranışa mazeret olarak, “Biz onu çok seviyoruz, onun için bunları söylüyoruz. Bediüzzaman, ümmetin kafası karışmasın diye yalan söylemiş; kendisinin Hz. Mehdi olduğunu gizlemiştir” şeklinde bir açıklama getirilmesi de hiçbir şekilde makul karşılanamaz. Çünkü sevgi adına da olsa böyle ağır bir hakaret yapılamaz, hiçbir vicdan böyle bir şeyi kabul edemez. Aksine, insan sevdiği, saydığı, hürmet ettiği insanın sözüne inanıp güvenir; onu yalancı çıkarmaya çalışmaz, tam tersine haklılığını ispatmaya, onun sözlerine destek olup onu savunmaya çalışır.

Allah korkusu son derece şiddetli olan Bediüzzaman gibi samimi bir şahsın, yalan söyleyerek tüm toplumu yanılttığını söylemek, hiçbir şekilde kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Bediüzzaman, mahkemelerde bile doğru söylemesiyle ve dürüstlüğüyle bilinmektedir. ıstiklal Mahkemeleri'nde bile bu özelliğinden hiçbir şekilde ayrılmamış, daima doğruları söylemiştir. Doğru söylediği için karşılaşabileceği hiçbir zorluktan korkmadığını ise mahkeme müdafaalarında "... Başım gövdemden ayrılmadıkça veya boynuma ip takılıp asılmadıkça bu teklifinizi bana tatbik edemezsiniz!" (Bediüzzaman ve Talebelerinin Mahkeme Müdafaaları, s. 379) sözleriyle ifade etmiştir.


isterseniz birde bunu okuyun...
Oturup Mehdiyi beklemek Mümine yakışmaz, mümin en azından bir konuda dahi olsa mehdi olabilmelidir. O da Allah'a halis kul olmak...

593

26.03.2007, 14:54

Değerli kardeşim, bilmiyorum bu daha başlangıç mı? Daha başka şeyler yazacak mısın? Ancak sen tahmin ediyorum bunları delil olarak gösterdin.
O zaman sorularıma cevap vermen gerekecek

Sorayı mı?
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

594

26.03.2007, 14:55



Muhterem kardeşlerim,KuLL kardeşin yukarıya aldığı yazının kaynağı niçin yok biliyor musunuz?
Çünkü bu yazı kendisine ait değil de ondan yok.Yazıyı kendisi yazmış gibi kaynak vermiyor.neden acaba?
Bu yazının kaynağını yukarıdaki cümleyi google.com adresine girerek buldum.bakınız karşımıza neresi çıktı?
http://www.harunyahya.org/Makaleler/onemsiz_hale_getirmek.html

595

26.03.2007, 14:56

Bak işte hata burdan başlıyor...

harunyahyanın yorumları okuyarak..

mehdi bekliyorsun..

ben size diyorum ki..

risaleden başka delil getir..

getirdiğin bu delilleride çürütebilirim..

yukardaki ifadeler kasıdlı olarak yorumlamış..

bir cümleyi alıyor..
kendi yorumuyla izah ediyor..

hepsi alarak okusan ...

üstad orda ne anlatıyor..
anlarsın..

başka delil getir..

çünkü bu deliller daha önce bu sayfaya eklenmiştir..

böylece silinmesi lazım..

kırk sayfayı oku..

eksik varsa..

sorarsın kardeşim...
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

596

26.03.2007, 14:56

Sorun yok. Madem bu yazıya inanıyor. O zaman sorularımızıda cevaplandırabilir?
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

597

26.03.2007, 15:00

Acaba ben size" bu benim delilimdir " dedim mi? Hayır! Ben sadece burada yazılanlara bir dikkat etmenizi istemiştim. Daha önce söylemiş olduğum gibi bazı şeyleri kendi açınızdan yorumluyorsunuz... Ama bunlar şahsi fikirlerle konuşulabilecek konular değil....Bir daha tekrarlıyorum vede en son olarak " haklı olduğuma şahit olacaksınız" diyorum. Başka cevap vermeyeceğim...yazdıklarınızı sadece okuyacağım....
Oturup Mehdiyi beklemek Mümine yakışmaz, mümin en azından bir konuda dahi olsa mehdi olabilmelidir. O da Allah'a halis kul olmak...

598

26.03.2007, 15:10

Alıntı sahibi ""KuLL""

Acaba ben size" bu benim delilimdir " dedim mi? Hayır! Ben sadece burada yazılanlara bir dikkat etmenizi istemiştim. Daha önce söylemiş olduğum gibi bazı şeyleri kendi açınızdan yorumluyorsunuz... Ama bunlar şahsi fikirlerle konuşulabilecek konular değil....Bir daha tekrarlıyorum vede en son olarak " haklı olduğuma şahit olacaksınız" diyorum. Başka cevap vermeyeceğim...yazdıklarınızı sadece okuyacağım....


Muhterem,aşağıdaki Risale-i Nur eserlerinden Barla Lahikasındaki bölüm için ne diyorsunuz?
’Ey hocalar ve ehl-i kalb, soracağınız suallerin cevaplarını Risale-i Nur'da bulabilirsiniz. Ehl-i keşf ve kalbden birisi, benim gibi âciz bir insandan Mehdîyi soruyor, "Ne vakit gelecek?" Daha Mehdîyi anlayamamış. Dâbbetü'l-arz kimler olduğunu bilmiyor. Bunlara dair, risalelerde birer bahis vardır. Her müşkil sualin cevabını o risalelerden arayınız, bulursunuz.”( Barla Lâhikası - Mektup No: 132)’’

599

26.03.2007, 15:36

Hem mehdi ben mehdiyim diyecek midir?

hem ismi muhammed değilmidir..

Ahlakı resulullahın asm ahlakı olmıyacak mı?
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

600

26.03.2007, 16:03

Alıntı sahibi ""Hulusi5""

Hem mehdi ben mehdiyim diyecek midir?

hem ismi muhammed değilmidir..

Ahlakı resulullahın asm ahlakı olmıyacak mı?


Muhterem kardeşim,aşağıya aldığım yerler belki akla kapı açmakta yardımcı olabilir diye ekliyorum.

Hz. Mehdi istemediği halde ona biat edeceklerdir.(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 34,50 44)
Hadis-i şeriflerde Mehdi'ye biatın kendisi istemediği halde yapılacağı bildiriliyor. Bu da gösteriyor ki Mehdi kendisini hiçbir zaman Mehdi olarak ilan etmeyecektir, hatta insanlar ona gelip "alametler sende mevcut, sen Mehdi'sin" dedikleri halde o yine de reddedecektir.

Onun ismi Muhammed, babasının adı Abdullah'tır. Hz. Fatıma'nın evladından, zamanın halifesi adil bir imam, kamil bir veli, mutlak bir müceddittir. (KADIZADE)

Abdullah (RA) dan rivayet edilmiştir: dedi ki: Resulullah (SAV) şöyle buyurdu:
"Ehl-i beytimden ismi ismime mutabık olan bir kişi Arablara malik oluncaya kadar dünya sona ermeyecektir." (Sünen-i Tırmizi Tercemesi, Hadis No: 2331, Mütercim: Osman Zeki Mollamahmutoğlu, Yunus Emre Yayınları, c. 4, s. 91)
Abdullah (RA)den rivayet edilmiştir: Resulullah (SAV) buyurdu ki:
"Ehl-i beytimden ismi ismime mutabık olan bir kişi başa geçecektir." (Sünen-i Tırmizi Tercemesi, Hadis No: 2332)

Yukarıdaki hadislerin izahını yine Tılsımlar Mecmuasına bırakalım.
Ayn-ı Hakikat Bir Keramet-i Gaybiyedir
ı'tikad-ı Ehli Sünnetçe huruc-u eşrat-i saatten olarak mervî olan Mehdi’nin (R.A. velâdeti dahi, zuhuru gibi âhirzamanda olacaktır. Ve Âl-i Beyt'ten olduğuna göre ismi, ism-i Nebîye (A.S.M.) ve pederinin ismi, ism-i ebî Nebîye (A.S.M.) uya¬caktır. Bu bâbta ehl-i hakâik câniblerinden menkûl olan kuşûfâtın henüz birşey kiz¬be çıkmayanı, Mevlâna Hasenü'1 Adevî'nin Mevâkıtü'1 şa'râni’den naklettiği ke¬şiftir ki, Abdülvehhab-ı şarani Hazretleri kitab-ül Yevakıt-ü Cevhair-i Mehdiyi âhirzamanın 1255 senesi şaban'ın 15'inci gecesi dünyaya geleceğini, şeyh Hasan-ı Irakî’den nakl ve bu re'yde kendı şeyhleri Ali Havasî Hazretlerinin dahi muvafakatı¬ olduğunu beyan buyurmuştur.
……....................................................
Geçen sahifeden evliyâullah, Zât-ı Pak-ı Risalet-penah'ın mir'at-ı ılâhî olduğunu beyan etmektedirler. Biz burada ifade-i riyaziyenin kat'iyyetine dayana¬rak bu beyan-ı âlinin hakikatini göstereceğiz.
Ayrıca yukarıdaki Hadis-i şerif te, Hazret-i Mehdi’nin ismi Peygamberimiz (A.S.M.) ismine babasının ismi de babasının ismine uyacağı gayet yüksek bir belagatla ifade buyurulmuştur. Yalnız dikkat etmek lâzımdır ki: Hadis-i şerifte bu manayı gösteren yani tevafuk uymak mâna¬sını … kelimesiyle irad buyurulmuş olup, tetabuk kelimesi ihtiyar edilmemiştir .
Çünkü tetabuk kelimesiyle irad buyurulmuş olsaydı Hazreti Mehdinin isminin aynen Muhammed veya Ahmed olması icab edecek o zaman itiraza mahal kalmayacaktı, herkes tasdik edecekti. Halbuki böyle olsa yani hâdise-i istikbâliye bir derece perdeli ve kapalı olmazsa teklif kalkar, ihtiyar kalkar. O zaman bu dâr-ı dünyanın bir dâr-ı imtihan ve tecrübe olmasının mana ve hikmeti kalmazdı.( Tılsımlar Mecmuasına)

Mehdi açıkça "Ben Mehdi'yim. Allah tarafından görevlendirildim. Bana uyun." diye ortaya çıkmaz. Bunu söylemekle görevli de değildir. O ancak eser ve hizmetleriyle tanınır. (Mehdi ve Deccal, şaban Döğen, s. 42)
ınşaAllah tam bir şekilde Mehdi Aleyhisselam'da zuhur edecektir. Bu makamdan haber veren tabakat meşayihi azaldı... O makamın ilimlerinden ve maarifinden kelam şöyle dursun.
ışbu makam, şu ayet-i keremede manasını güzel bulur:
"Bu, Allah'ın fazlıdır; dilediğine verir. Allah, büyük fazlın sahibidir." (Cuma Suresi, 4)("Mektubat-ı Rabbani", c. 1, Mektup 32, s. 125)
Gelmesi vaad olunan Mehdi'nin dahi rabbı (terbiyesine gelen) ilim sıfatıdır. Hazret-i Ali gibi, ısa ile münasebeti vardır. Hazret-i ısa'nın kademi Hazret-i Ali'nin başında olup bir kademi dahi Hazret-i Mehdi'nin başındadır. Geleceği vaad edilen Mehdi, velayetin ekmeliyetini alacaktır. Bu Tarikat-ı Aliyye üzerine gelecek ve bu Silsile-i Aliyye'yi tamam ve tekmil edecektir. Zira bütün velayet nisbetleri, bu Nisbet-i Aliyye'nin altında bulunmaktadır. ("Mektubat-ı Rabbani", c. 1, 251. Mektup, s. 550, 554)
Not:Mehdi hatemül evliya olacaktır.
ısa Aleyhisselam geldiği zaman Muhammed'in şeriatına tabi olacaktır. Buradaki ımametten murat, namaz ımameti değildir. (Kıyamet Alametleri, s. 186) Muhammed B. Resul Al - Hüseyni El Berzenci "Kıyamet Alametleri" Pamuk Yanıları, Trc. Naim Erdoğan)
ısa (AS) Mehdi zamanında yere inecektir. Mehdi, Deccalin katlinde ısa'ya (AS) muvafakat eder. (Mektubat, c. 2, 380. Mektup, s. 1162-1163)
Açıklama:Ahirzamanda dinsizliğin iki cereyanı olan Büyük deccalin küfr-i fikrisini mehdi öldürecek,devletinin suri hükümetini ise Hz.ısa(as)ın sahs-ı manevisini temsil eden isevi ruhanileri namında bir nevi müslüman iseviler ünvanına layık cemaati öldürecektir.ınkar-ı uluhiyet fikr-i küfrisi bitamamiha Risale-i Nurlarla öldürülmüştür.Böylece Hz.Mehdi ısa(as)'a deccalin öldürülmesinde yardımcı olmuştur
Beraberinde Allah Resulü (SAV)nün gömleği, kılıcı, sancağı bulunacaktır. O sancak ki, Peygamber (SAV)'in vefatından bugüne kadar hiç açılmamıştır. Mehdi'nin zuhuruna kadar da hiç açılmayacaktır. Sancağında 'El Biat'u Lillah', Allah için biat ibaresi yazılı olacaktır.
(MUHAMMED B.RESUL AL -HÜSEYNı EL BERZENCı)

Açıklama:"O sancak ki, Peygamber (SAV)'in vefatından bugüne kadar hiç açılmamıştır. Mehdi'nin zuhuruna kadar da hiç açılmayacaktır. " Peygamberimiz (sam)'in sancağı tevhit yazılı sancaktır.Tevhit ise Lailahe illahlah'tır.Demek ki mehdiye kadar tevhit hakikatini temsil eden lailaheillallah kelime-i kudsiyesini Risale-i nurlar kadar açık ve kesin delillerle açan başka bir eser de yoktur.Mehdi Efendimizin sancağını en güzel bir şekilde açmıştır.Onu açmak mehdiye nasip olmuştur.bunun delili ise Risale-i Nur külliyatının tevhit hakikatleridir.

O'nun zamanında kurtla koyun birarada oynayacak, yılanlar çocuklara bir zarar vermeyecektir. ınsan bir avuç tohum atacak, 700 avuç hasat edecektir…(ıBN HACER EL MEKKı)

Açıklama:"O'nun zamanında kurtla koyun birarada oynayacak, yılanlar çocuklara bir zarar vermeyecektir." Mehdinin getirdiği hakikatlerle kurt gibi parçalamaktan zevk alan insanlar koyun gibi sakinleşecek,yılan gibi zehirlamaktan zevk alan insanlar o hakikatlerle çocuk gibi masumlaşacak manası olabilir.Risalelerde geçen tahta bitini öldüremeyen Nur talebeleri bahsi,katil olan bir insan Risaleleri tanıdıktan sonra bırakın insanları ve çocukları tahta bitlerini bile öldürmekten imtina eder duruma gelmişlerdir.

ıslam Alimleri ve Mehdi
Mevlana Celalettin Rumi ise bundan şöyle bahseder:
Her devirde peygamber yerine bir veli vardır;
Bu sınama Kıyamete kadar daimidir.
Kim de iyi huy varsa kurtulmuştur.
Kimin kalbi sırçadansa kurtulmuştur.
ışte diri ve faal imam, o velidir;
ıster Ömer soyundan olsun, ister Ali soyundan
Ey yol arayan, Mehdi de odur, hadi de.
Hem gizlidir, hem senin karşında oturmakta. (s. 154)

Zuhuru perde olmuş zuhura

Gözü olan delil ister mi Nûra (Tılsımlar Mecmuası)

Bu konuyu değerlendir