ve aleykümüsselamü ve rahmetüllahi ve berakâtûh, kardeş
Üstad mezkur dalda değişik mahlukatlardan ve yaptıkları a'mala karşılık aldıklarından bahsediyor. (Galiba) Regaib kandilinde gece (12 lerden sonra falan) umumi sohbettekiler dağıldıktan sonra, leylii mübarek abiler tarafından yapılan dersten hatırladığım kadarıyla; hayvanların yaptıkları işe karşılık aldıkları mükafat şehevi zevkleridir. Yani yemeleri falan filan... Meleklerin ise telezzüz oldukları Allah'a ibadettir, yemezler içmezler, tabiri caizse; onların yemesi içmesi gibi olan fiilleri Allah'ı tesbih, Allah'a ibadettir. ınsanda ise her ikisi vardır, hem yaptıkları bazı amelin karşılığını şehevi zevk olarak alır. Hem de melaikeler gibi Allah'a ibadetten zevk alır. Hayvandan aşağılık da var - Allah'a sığınırız - , melaike gibi olmak da var.
**********
Meleklerin çoban ve çiftçiler mesâbesinde olanlarının insanlara müşâbehetleri yoktur. Çünkü, onların nezâretleri sırf Cenâb-ı Hakkın hesâbiyledir ve Onun nâmiyle ve kuvvetiyle ve emriyledir. Belki nezâretleri, yalnız Rubûbiyetin tecelliyâtını, memur olduğu nevide müşâhede etmek ve kudret ve rahmetin cilvelerini o nevide mütâlâa etmek ve evâmir-i ılâhiyeyi o nev'e bir nevi ilham etmek ve o nevin ef'âl-i ihtiyâriyesini bir nevi tanzim etmekten ibârettir. Ve bilhassa zeminin tarlasındaki nebâtâta nezâretleri, onların tesbihât-ı mâneviyelerini melek lisâniyle temsil etmek ve onların hayatlarıyla Fâtır-ı Zülcelâle karşı takdim ettiği tahiyyât-ı mâneviyelerini melek lisâniyle ilân etmek; hem onlara verilen cihazâtı hüsn-ü istimâl etmek ve bâzı gàyelere tevcih etmek ve bir nevi tanzim etmekten ibârettir.
Melâikelerin şu hizmetleri, cüz-i ihtiyârîleriyle bir nevi kisbdir, belki bir nevi ubûdiyet ve ibâdettir; tasarruf-u hakikileri yoktur. Çünkü, herşeyde Hálık-ı Küll-i şeye has bir sikke vardır; başkaları parmağını icada karıştıramaz. Demek, melâikelerin şu nevi amelleri ise, onların ibâdetidir; insan gibi, âdetleri değildir.
Sözler, 318
Müşabehet: Benzerlik.
Bizim yememiz, içmemiz, çalışmamız vs. adetlerimizdir, onları yaparsak nefsimiz hesabına yaparız, ondan maddi, şehevi menfaatimiz vardır, ihtiyaca göre fazla yaparız, az yaparız, yapılışın keyfiyeti de bizim cüz'i ihtiyarimize bağlı. Meleklerin ise vazifesidir yaptıkları, bu da ibadettir, kafalarına göre takılamazlar, mesela bulutların sevkiyle ilgili melekler, " Ya benim canım sıkıldı, bi Hawaii'ye doğru süreyim" diyemezler.
"Melâikelerin şu hizmetleri, cüz-i ihtiyârîleriyle bir nevi kisbdir, belki bir nevi ubûdiyet ve ibâdettir; tasarruf-u hakikileri yoktur. Çünkü, herşeyde Halık-ı Küll-i şeye has bir sikke vardır; başkaları parmağını icada karıştıramaz."
Burada da tasarruf-u hakikileri yoktur diyor. Çünkü bulutların sevkini, idaresini ve meleklerin görevli oldukları diğer şeylerin asıl sevkini, idaresini Allah yapar, O'nun iradesiyledir, istese vasıtasız yapardı ama meleklere yaptırıyor, bulutlardan gerekli yere yağmur yağması ve diğer bazı olaylarda demek meleklerin hakiki tasarrufu yok, onlar sadece memurlar.
Teşbihte hata olmasın derler... Büyük ve muazzam bir inşaatta mühendis çizer, planlar ve hakeza.. Ve bunu işçiler yapar, bu işçilerin birer mühendis olduğu anlamına gelmez, memur olduğu anlamına gelir. Bu teşbih eksik olabilir, teşbihte direk mühendis yerine Allah'ı , işçiler yerine melekleri koymayın, belki çağrışım yapar diye yazdım...
Yaklaşık böyle anladım. Sf.318'i (Yeni Asya Neşriyat) baştan sona okumak iyi olur. Eksik anlamış olabilirim. Yanlış gördüğüm noktaları belirtenden Allah razı olsun, biraz aceleyle yazdım... Ne kadar yazsam eksik oluyor, üstelik kafanızı karıştırıp doğruyu anlamanıza perde de olabilirim, bir çağrışım yapar belki diye okumanızı rica ederim.