Allah kabul ederse ehli tarikim.Çok çok kitap okuyunca(ehli sünnet eserleri)kendimi sandım ki alim biriyim ta ki doğu usulü medrese dersleri alınca ve şuan dünyanın en büyük alimleriyle tanışınca anladım ki cahilin en önde gideniyim.Bazı tarikat ehlinin yaptığı yanlışlara düştüm ve en önemlisi körü körüne taassupca görüşlere sahiptim (hocalarımı tenzih ederim onlar çok değerli büyük islam alimidirler)Tekzib ediyorum kendi kendimi bu forumda faskorean nickiyle özellikle said nursi hz.leri hakkında yazılan yorumlarımı yalanlıyorum (ne yazık ki aynı taassup nurcu kardeşlerimdede var)istemeyerek de olsa Said nursi hz.lerinin ruhunu ncitici birşeyler yazmışsam bu forumda yalandır,iftiradır benim yazdıklarım ve o çok büyük bir müceddid ve kutuplardan bir kutupdur,olurda yorumlarımı okuyanlar varsa bilsinler istedim.Hocamın bir tanesi(nakşi şeyhidir aynı zamanda ve tek başına fetva makamındadır) bizlere nasıl?said nursi hz.lerine benziyormuyum diye sormuştu.Bizde hocam çok benziyorsunuz demiştik.Yine menzil şeyhinin çok yakın akrabasına sormuştum bediüzzaman hz.lerini.El-cevap:"o zamanın nadidesi,müceddidi,kutuplardan,gavslardandır".Ehli tarik kardeşlerim nolur dikkat edin.Aşırıya kaçmayın.Sakın ola Said nursi hz.lerini tarikat şeyhlerinizle kıyaslama yoluna gitmeyin.İşte büyük islam alimi ve nakşibendi büyüğü şeyh salih ekinci hz.lerinin said nursi ks hz.leri hakkındaki yorumları kısaca(mülakat tarzındadır):
Bediüzzaman Said Nursi(1878–1960)
Bediüzzaman’da beş vasıf en mükemmel manada cem olmuştur:
1-Şecaat(Cesaret)
2-Zekâ
3-Hafıza
4-Zühd
5-İlmi Üstünlük
Yani, bu vasıflardan biri kâmil manada bir âlimde bulunsa, o insan zamanın büyüklerinden sayılır, parmakla gösterilir. Ki, bu sıfatlar toptan onda meydana gelmiştir.
Bediüzzaman, dünya tarihinde tek tük bulunan insanlardandır. Onun için Arap âlimleri nasıl biridir diye onu bana sorunca şöyle diyorum “Ehadu efzaz'ül usur ve nevabıg'üd duhur"
“Asrın teklerinden birisi ve zamanların üstünlük sağlayan şahsiyetlerinden biridir” diyorum.
Onun müdafaaya ihtiyacı yoktur. Bediüzzaman kendi kendisini müdafaa ediyor. Kimsenin onu müdafaa etmesine ihtiyacı yoktur. Onu tenkit edenler Arap şairinin dediği gibidir;
“Kenatihin sahreten yevmen liyuhineha. Felem yedurha ve evha kırnehu el vâlu."
Yani; “ Kayayı kırmak için başını kayaya vuran kişi kayaya zarar veremez, ancak kendisine zarar verir.”
Başka bir şair de demiş ki; “ Ya natihel cebelil âli liyuklimehu eşfik aler re’si la tüşfik alel cebeli ”
“ Ey! Yalçın dağa zarar vermek için başını dağa vuran kişi. Dağa değil başına şefkat göster.”
Biz de onlara diyoruz ki “Kendinize şefkat edin, Bediüzzaman’a şefkat etmeyin. Onun sizin şefkatinize ihtiyacı yoktur.”
Bediüzzaman’la alakalı bir hatırayı da burada anlatmadan geçmeyeyim. Bediüzzaman’ın vefat ettiği gün Ramazan idi.
- Siz hatırlıyor musunuz o günü?
- Hatırlıyorum, şimdiki gibi hatırlıyorum. Ortalık birden karardı. İkindi
vaktinde dünya karardı. Sanki akşam ile yatsı arası gibi oldu. Bir yağmur yağdı. Kan gibi yağıyordu. Sabah kalktık, baktık, her yer kan gibi kıpkırmızıydı. Taş, toprak, ağaç her yer kızarmıştı…
Büyük üstadım Seyda Muhammed Arapkendi o gün bu durumu görünce demiş ki; “bugün büyük bir zat vefat etmiştir.” Hatta gözü Til Maruf(suriye de bir şehir,yada kasaba adı) tarafındaydı. Oradan tarikat almıştı. Oradan bir şey olabilir diye düşünüyordu. Tabii herkes kendine yakın olan şeyleri düşünüyor.
Sonradan Bediüzzaman’ın o gün vefat ettiği haberi gelince çok teessüf etmiş ve demiş ki;“Bu zatın bu kadar büyük olduğunu bilseydim, mutlaka ona ulaşır, onu ziyaret ederdim.”
Bu hatırayı ben bizzat kendisinden işitmedim. O zaman yanında okuyan mollalardan işittim. Bunlardan biri Molla Ahmed-i Halili ki, sonradan Seyda’nın(Muhammed Arapkendi) halifesi oldu, ben de kendisinden bir müddet okumuştum.