Giriş yapmadınız.

1

10.09.2009, 15:04

Acaba Anadolu halkında Risale-i Nur´a bir ilişme ve taarruz mu var!?



Aziz, sıddık kardeşlerim,



Bu yeni hadise-i taarruziyeden müteessir olmayınız. Çünkü
mükerrer tecrübelerle Risale-i Nur inayet altındadır. Hiçbir taife,
şimdiye kadar böyle bir ehemmiyetli hizmette bizler kadar az meşakkatle
kurtulan olmamış.



Hem geçen Ramazan'daki hastalığım ve Eskişehir'deki musibetimiz gibi
çok vakıalarla, zahirî sıkıntılı, meşakkatli hâlât altında Risale-i
Nur'un faydasına olarak inkişâfâtı ve daha tesirli fütuhâtı görülmüş.
İnşaallah, bu sıkıntılı hadise dahi, münafıkların aks-i maksuduyla,
Risale-i Nur'un fütuhatını başka bir mecrâda teshile vesile olur.




Beşinci Şua, yirmi beş sene evvel mesâili yazılan, yalnız bir iki sayfa
tatbikat ilâve edilip Şualar'a giren Beşinci Şua ellerine geçmesi
ehemmiyetlidir. Fakat bunda da bir hikmet var. Belki onlara, kendi
mesleklerini bildirmek ve Cehenneme gidenin mahiyetini bilmek için
fevkalade iktidar haricinde bir kazâ-i İlahidir, diye Cenab-ı Hakkın
hikmetine ve inayetine ve hıfzına itimad edip merak etmeyiniz.



Hem siz, hem onlar bilsinler ki, sadaka belayı def
ettiği gibi, Risale-i Nur Anadolu'dan, hususan Isparta, Kastamonu'dan
âfât-ı semaviye ve arziyenin def ve ref'ine vesiledir
.



Evet, Sabri'nin ayetinden istihraç ettiği mana, haktır ve mutabıktır.



Evet, Risale-i Nur, sefine-i Nuh gibi Anadolu'yu Cebel-i Cûdî
hükmüne getirip, küre-i arzın yangınından ve tokatından kurtulmasına
bir sebeptir. Çünkü, zaaf-ı imandan gelen TUĞYAN, ekseri musibet-i âmmeyi celb ettiği gibi, imanı fevkalade kuvvetlendiren Risale-i Nur, o musibet-i âmmeyi dairesinin haricine bırakmaya rahmet-i İlahiye tarafından vesile oldu.




Bu ehl-i dünya, bu Anadolu halkı Risale-i
Nur'a girmeseler de ilişmesinler. Eğer ilişseler, yakında bekleyen yangınlar, TUFANLAR zelzeleler ve taunların istilâsına uğrayacaklarını düşünsünler, akıllarını başlarına alsınlar. Madem biz onların dünyalarına karışmıyoruz, onların da lüzumsuz bir halde bu derece ahiretimize karışmalarında onlara felâket getirmek ihtimali kavîdir.



İşte bu sekiz aydır, hususan ve heyecan veren bu hâdisenizle beraber;
şimdi yanımdaki Feyzi ile Emin ve bütün bana temas eden dostlar
şahittirler ki, bu sekiz ay zarfında bir tek defa ne Harb-i Umumîyi, ne
siyaseti sormamışım. Ve odamdan işitilen radyoyu da üç senedir
dinlemedim. Halbuki benim, binler adam kadar dünyaya bakmak münasebet var. Demek bize ilişen, doğrudan doğruya imana tecavüz eder. Onları Cenab-ı Hakka havale ediyoruz.



Hem ehl-i siyasete hiç münasebetimiz olmadığı halde, kat'î
bilsinler ki, bu memlekette, bu asırda, milleti anarşilikten, tereddî
ve tedennî-i mutlakadan kurtaracak yegâne çaresi, Risale-i Nur'un
esasatıdır. Bu hadisede sıkıntı çeken masumlar ve üstadları bilsinler
ki, ağır şerait altında bir saat nöbet, bir sene ibadet ve hakikî
tefekkür-ü imaniye ile bir saati, bir sene taat hükmüne geçtiği gibi,
inşaallah onların sıkıntıları da öyle sevaba medar olur. Onlar da,
merak ve teessürle değil, ferah ve sürurla karşılamalı. Fakat Hazret-i
Ali'nin (r.a.) iki defa demesine binaen, biz her vakit tam ihtiyat ve tam sakınmak vaziyetini muhafaza etmekle mükellefiz.



Risale-i Nur'un mensupları, şuur ve ihtiyarları haricinde birbiriyle
münasebettar, birbirinin hadiseleriyle alâkadar olduğuna bir delil de
bugünlerde oldu. Şöyle ki:



Oradaki hadisenin vukuundan bugüne kadar, buradaki muhtelif
tabakalardaki talebelerin vaziyetleri ehemmiyetli bir hadise yüzünden
değişmiş gibi çekinmek ve münafıkların nazarını kendilerine ve bizlere
celb etmemek için bir tevakkuf devresi geçti. Ben de hayret ediyordum.

Hem, Nazif gibi bir kaç zâtın rüyalarının tabirleri, sizin hadiseniz olduğunu anladık.



Umum kardeşlerimize birer birer ve bilhassa musibetzedelere selam ve
dua ediyoruz. Cenab-ı Hak onları çabuk kurtarıp vazifelerinin başına
göndersin. Amin.

2

10.09.2009, 15:31

Hem meselâ,



-2-

gibi tehdit âyetlerini Kur'ân gayet şiddetle ve hiddetle ve gayet kuvvet ve tekrarla zikretmesinin hikmeti ise, Risale-i Nur'da katî ispat edildiği gibi, beşerin küfrü, kâinatın ve ekser mahlûkatın hukuklarına öyle bir tecavüzdür ki, semavatı ve arzı kızdırıyor ve anâsırı hiddete getiriptufanlarla o zâlimleri tokatlıyor.

3

10.09.2009, 15:32







Muazzam ve harika Risale-i Nur Külliyatından iki büyük mecmuanın imha edileceği hakkında dehşetli bir haber işittik.

Gayet hak ve hakikatli ve filozofları ilzam eden o mecmualar,
Risale-i Nur'un diğer eczalarıyla beraber Denizli ve Ankara
mahkemelerinde beraat verilip kaziye-i muhkeme haline gelerek iade
edildiği ve iki defa Temyiz Mahkemesi beraat ettirdiği halde ve
Mısır,
Şam, Halep, Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere gibi âlem-i İslâmın
mühim merkezlerinde fevkalâde bir takdir ve tahsine mazhar olan ve
makbuliyetine hürmeten Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın
kabr-i şerifi ve Hacerü'l-Esved üzerine konulan bu eserler hakkındaki
bu müthiş muamele, Halk Partisinin yaptığı diğer azîm cürümleri gibi
tarihte emsali görülmemiş bir cinayettir.




Biz Nur talebeleri, o cebbar gaddarlardan hakkımızı kolayca
alabilirdik. Fakat İslâmiyetin asırlardır bayraktarlığını yapan
kahraman
Türk
milletinin mâsum çoluk çocuk ve ihtiyarlarına karşı Risale-i Nur'un
bizlerde husule getirdiği kuvvetli şefkat itibarıyla ve Kur'ân-ı
Hakîmin bizleri maddî mücadeleden men edip elimizde topuz yerinde Nur
olması haysiyetiyle ve bütün kuvvetimizle mesleğimizin icabı olan
âsâyişi temin etmek esasıyla, o zâlimlere maddeten mukabele edemedik
.
Yoksa, Allah göstermesin, bir mecburiyet-i kat'iye olursa, komünist ve
masonlar hesabına ona sebebiyet verenler bin defa pişman olacaklardır.



Hem biz müşahedatımızla kat'î bir kanaatteyiz ki, Risale-i Nur'a ilhad ve zındıka namına ilişildiği zaman, umumî bir musibet geliyor. Taarruzun aynı vaktinde dört defa büyük zelzelenin vukuu ve çok hâdisâtın aynı vakitte zuhuru, bu
kanaatimizi tasdik etmiş. Bu itibarla öyle bir kararın infazından ehl-i imanın titrediği, o hârikulâde ve kıymettar, mübarek mecmualar hakkında imha cinayetinin işlenmesi, bu millet ve memleket içinde mânevî zelzeleler, fırtınalar, tâun ve TUFANLAR kopacak kuvvetli ihtimalinden telâş ediyoruz.
Zira Risale-i Nur'a dört defa taarruz ve hücum zamanında şiddetli
zelzelelerin tevafuku, bu hakikati kör gözlere dahi göstermiştir. Hattâ
mahkemede dâvâ ettik.

4

10.09.2009, 16:11

Sabri'nin tabiri ve istihracıyla, Sûre-i Ve'l-Asr işaretine muvafık olarak Risale-i Nur,
Anadolu'yu Cebel-i Cûdîde sefine gibi ve Isparta ve Kastamonu'yu âfât-ı
semaviye ve arziyeden muhafazalarına bir vesile olduğunu
ve Risale-i Nur'a ilişmesinler, yoksa yakından bekleyen âfetler geleceklerini bilsinler, akıllarını başlarına alsınlar. Bu musibetten biraz evvel, tekrarla söylüyorum, size de o mektuplar gönderilmişti. Şimdi adığım haber: Kastamonu, civarı, kalesi, Risale-i Nur'un matemini tutmuş gibi ağlamış ve zelzeleyle sıtma tutmuş. İnşaallah yine Risale-i Nur'a kavuşacak ve gülecek ve şükredecek.





...



ACABA İstanbul vb illerimiz risale-i nurun matemini tutuyor gibi
ağlayorlar mı. Risale-i Nura kavuşturmaya ve güldürmeye çalışmamız
elzem.

5

10.09.2009, 16:15

ARo..bu acib bir hadise.kısa zamanda böyle tufanvari bir sel..elbet birçok hikmet gizli.

6

10.09.2009, 16:41

Hüsrev in müdafaatımda yazılan dört zelzele meselesini tasdik eden bu
geceki şiddetli dört defa zelzele, bana ve Nurlara ve bu memlekete kat
i bir suikast eseri olarak hükumet içinde hizmetçime bağırarak bana
tahkirkarane ihanet ve şetmedip "Git ona söyle" diyen ve kaymakamın
emr-i cebrisiyle "Hasta da olsa buraya getiriniz" bekçilere ve
jandarmalara emir veren ve Afyon un perde altındaki büyük memura
dayanan karakol çavuşu, hem Nur şakirtlerinin şevklerine, hem
Nurların burada yazılmasına, hem bana ehemmiyetli sıkıntı vermesinin
aynı vakitte, böyle burada görülmeyen bu şiddetli zelzelenin gelmesi
gösteriyor ki
, Risale-i Nur bir vesile-i def-i beladır; tatile uğradıkça, bela fırsat bulup gelir.





Nurlara az zamanda çok hizmet eden Mustafa Osman ın gayet tevazukarane
ve mahviyetkarane mektubu, tam onun halisane sadakatini ve ihlasını
ispat edip on beş senelik haslarla omuz omuza geldiğini gösterir. Zaten
yazdığı Asa-yı Musa mecmuası kuvvetli bir delildir. İşte bu dakikada
bunu yazarken, yine hafif zelzele başladı.

7

10.09.2009, 16:42

Aziz, sıddık kardeşlerim,



Size melaikeye ait Meyvelerin bir parçasını daha gönderdim. Mahkeme
reisi kitaplarımı bana vereceğini söylemesi üzerine, Denizli ye iki
vekaletname gönderdim. Burada bana şiddetli bir tecrid ve tazyik
verildiğine merak etmeyiniz; inayet-i Rabbaniye devam ediyor.



Medar-ı ibrettir ki; burada Risale-i Nur serbest
okunup yazılırken-hilaf-ı adet-başta bu kış, yaz gibi gittiğini çok
adamlardan işittim
.



Ne vakit bana ve Risale-i Nur a hücum edildi, yazdırılmadı, tatil oldu; gayet şiddetli bir kış başladığı gibi,
Afyon a şekva suretinde yazılan hasbihal ve zelzeleleri Risale-i Nur'un
tatiliyle münasebettar gösterdiği cihetini inanmayanlara güya
inandırmak için aynı taarruz zamanında başlayıp şimdiye kadar ara sıra
hafifçe sarsar, ikaz ediyor diye işittim
.



Hem ne vakit Risale-i Nur a ilişilmişse, bir nevi umumi korku başlamış görüyoruz. Demek bu vatanın belalardan muhafazası için Risale-i Nur bir kat i vesiledir. Madem böyledir, millet ve vatanı sevenler Risale-i Nur u serbest bıraksınlar ve okusunlar ve okutsunlar.



İaşe için tahsisatlarından, yalnız masraf borçları vermek için birtek
defa sekiz günlük tayinatı kabul ettim, daha istemem dedim.

8

12.09.2009, 20:13


Belki doğrudan eskide olduğu gibi Risâle-i Nûr'a bir taarruz veya ilişme olmadı gibi görünüyor,

fakat siyasîlerin "Nurşin" gibi bir mübârek beldenin adını siyasete malzeme ederek,

dil uzatılmasına sebeb olunması
nın faturası olabilir bu her iki felâkette.

Sel felâketinin olduğu gün ilk hatırıma gelen bu idi.

Tam da ertesi gün, Bitlis-Hizan-Akşar merkezli deprem bu ihtâra tasdik gibiydi.

Bir sonraki Konya "Sille" depremi, bu zannıma tasdik mührü olmuştu âdeta..

Artık siyasiler aklını başına alıp, mukaddesâta ilişilebilecek meseleleri siyasi malzeme olarak kullanmaktan vazgeçmeliler..!

Fayda verilmesi bir yana, daha beter zarar veriliyor o mukaddesâta..

Beceremeyecekleri işlere, nâehiller el atmamalı..!

Sonra olan memleketin geleceğine oluyor..

Bediüzzaman r.a. "Siyaset cânibiyle galebe edilmez" mânevi ihtârını hayatıyla ispatlamışken,

hâlâ "namaz-niyaz" kıyaslarıyla, "dindarlık" iddialarıyla nâehil idareci seçmek sevdâları,

âkibetimizi zora sokup, Bediüzzaman'a r.a. muhalefet etmenin zararlarını çekiyoruz..






Bu konuyu değerlendir