BASIN BÜLTENı
3 Ekim 2004 Pazar Gününe Ait Bülten
Savaş ve teröre karşı ıman ve Barış Sempozyumu
7. Bediüzzaman Sempozyumu dün başladı
SPOTLAR
ıki yılda bir yapılan uluslar arası Bediüzzaman sempozyumlarının yedincisi Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayında dün başladı. “Çok Kültürlü Bir Dünyada ımanlı Anlamlı ve Barış ıçinde Yaşama Pratiği: Risale-i Nur Yaklaşımı” konusunda düzenlenen sempozyuma 29 ülkeden 80’i aşkın bilim adamı katılıyor.
Açış konuşmasını yapan Sempozyum Genel Koordinatörü Prof. Dr. Faris Kaya, insanlığın ve dünyanın imana, dostluğa, birliğe, barış ve dayanışmaya her zamankinden daha çok muhtaç olduğunu belirtirken, ABD Hartford Seminary öğretim üyesi Prof. Dr. Jane Smith, “Konunun Özü: Bediüzzaman’ın şiirsel ıman Tasavvuru” konulu bir tebliğ sundu.
Prof. Dr. Jane Smith: şuna kesin kanaat getirmişim ki, Kur’ân’da ifade edilen ve Said Nursî tarafından güzelce izah edilen iman hakikati, inanan insanlar olarak yaşamak arzusuna sahip olduğu halde, içinde bulunduğu koşullar buna engel teşkil eden Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında sağlam bir konuşma zemini oluşturmaya hizmet edebilir.”
Bir tebliğ sunan ABD Nevada Üniversitesinden Prof. Dr. Yunus A. Çengel, “Müslüman ülkelerin ellerindeki tüm kitle imha silâhlarını imha etmeleri, bunu bir vahşet olarak gördüklerini tüm dünyaya ilân etmeleri, ıslâmiyet ve Müslümanlar hakkındaki kalın yanlış imaj kabuğunun parçalanıp muhabbet dolu özünün ortaya çıkmasında bir atom bombası etkisi yapacaktır” dedi.
ıki yılda bir yapılan uluslar arası Bediüzzaman sempozyumlarının yedincisi Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayında dün başladı.
ıstanbul ılim ve Kültür Vakfınca tertiplenen sempozyumun açış konuşmasını yapan Sempozyum Genel Koordinatörü Prof. Dr. Faris Kaya, insanlığın ve dünyanın imana, dostluğa, birliğe, barış ve dayanışmaya her zamankinden daha çok muhtaç olduğunu belirterek, “Bunun için sempozyumun konusunu, çok kültürlü bir dünyada imanlı, anlamlı ve barış içinde yaşama pratiği olarak seçtik. Çünkü bu tema, Risale-i Nur’un en önemli esaslarındandır” dedi.
Bediüzzaman’ın, insanın yaratılış gayesini, “Allah’ı bilmek, tanımak ve rızasına uygun yaşamak” şeklinde ifade ettiğini belirten Prof. Kaya, “Fert, aile, toplum, ülke ve nihayet dünya için imanın kazandırdıkları nelerdir? Hayatın anlam ve önemi nedir? ımanlı ve anlamlı bir hayat nasıl değer kazanır, dünya barışına katkıları nelerdir? Dünyanın 29 ülkesinden gelen 80’i aşkın ilim adamı ve mütefekkir üç gün süreyle Risale-i Nur perspektifinde bu sorulara cevap arayacaklardır” şeklinde konuştu.
Tarihin her döneminde olduğu gibi günümüzde de cehaletin öncülüğünde hak ve hakikatin terbiyesinden mahrum ruhların masum gerekçeler arkasına sığınarak yaptıkları zulüm ve vahşetin ortada olduğunu belirten Prof. Dr. Kaya, yanlışın başka bir yanlışla yok edilmesinin mümkün olmadığını, hatta kuvvetin durumu daha da kötü hâle getirdiğini ifade etti.
Çözümün, Bediüzzaman’ın bir asır önce söyleyip en büyük düşman olarak belirlediği cehaleti ortadan kaldırmak olduğunu belirten Prof. Dr. Kaya, şöyle konuştu:
“Onun 1950’li yıllarda Vatikan’la mektuplaşarak ve Patrikhane’yi ziyaret ederek bizzat fiiliyata döktüğü fikirlerinin kıymeti ne yazık ki bugün anlaşılır oldu. Geç de olsa doğrunun anlaşılması iyi bir adım. Rahmet-i ılâhiyeden ümit ediyoruz ki bu ve benzeri çaba ve gayretler gelişir, dünyanın her tarafını kaplar ve insanlığı kan ve zulümden kurtarıp sulh ve sükuna kavuşturur. Dileriz ilim adamlarının oluşturduğu bu çiçek buketi sulh ve huzura giden yolda imanlı anlamlı ve barışçıl bir adım olur. Farklı dil ve din mensuplarının, Üstad’ın tabiriyle, aralarındaki farklılıkları bir tarafa itip samimane bir dua vaziyeti alıp, Rahmet-i Rahman’a ortak el açma, yalvarma, iltica etme anlamında bir fiilî dua olur. El açıp hep birlikte yalvarıyor ve diyoruz ki: Allah’ım yer yüzünü imansızlıktan, şerlerden ve kötülüklerden temizle, herkese ama herkese iman ve şefkat nasip et! Masumları koru.”
Yurt dışından ve yurt içinden gelen binlerce insanın yoğun ilgi gösterdiği sempozyumda “Risale-i Nur Işığında Terörle Mücadele ve Kitle ımha ABD Nevada Üniversitesinden Prof. Dr. Yunus A. Çengel, Silâhlarından Arınma” konulu bir tebliğ sunan “Küreselleşme ile artık iyice küçülen ve sıkı bir haberleşme ağı ile örülen dünyamızda genel toplum vicdanına aykırı hareket etmek son derece zor bir hâle gelmiştir ve insanlığın ortak vicdanı kitle imha silâhlarının kullanımı önünde en büyük engeldir” dedi.
ıkinci Dünya Savaşından beri birçok savaşlar olmasına rağmen, Vietnam Savaşında elli binden fazla kayıp veren ABD dahil hiçbir ülkenin nükleer silâh kullanmaya cüret edemediğini belirten Prof. Çengel, “Nükleer silâh kullanımını mazur gösterebilecek tek şey, nükleer bir saldırıya maruz kalma ihtimalidir ve denebilir ki nükleer ve diğer kitle imha silâhları tehdidine karşı en büyük güvence bu tür silâhlara kapıyı sonuna kadar kapamaktır” şeklinde konuştu.
Terörle mücadele konusunda Kur’an ayetlerinden örnekler veren Prof. Çengel, şöyle devam etti:
“Bediüzzaman ‘Hiç bir günahkar başkasının günahını yüklenmez’ (En’am Sûresi, 164) âyetini, ‘en adil bir düstur-u Kur’ânî’ olarak takdim etmekte ve ‘Kim bir cana kıymamış birini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir’ (Maide Sûresi, 32) âyetini de ‘adâlet-i Kur’ânî, tek mâsumun hayatı, kanı heder göremez, onu fedâ edemez değil ekseriyete, hattâ nev’in umumuna’ diyerek izah etmektedir.
“Bu izahlar ışığında, bir Müslümanın sayısız masum insan, hayvan ve bitkinin imhasına sebep olan kitle imha silâhlarını kullanması mümkün değildir. Müslüman ülkelerin ellerindeki tüm kitle imha silâhlarını imha etmeleri, bu konudaki araştırma programlarına son vermeleri ve üzerlerine bu tür bombalar yağsa dahi asla aynıyla karşılık vermeyeceklerini; çünkü bunu insanlık dışı bir davranış ve bir vahşet olarak gördüklerini tüm dünyaya ilan etmeleri, ıslâmiyet ve Müslümanlar hakkındaki kalın yanlış imaj kabuğunun parçalanıp muhabbet dolu özünün ortaya çıkmasında bir atom bombası etkisi yapacaktır.”
Sempozyumda, “Konunun Özü: Nursî’nin şiirsel ıman Tasavvuru” başlıklı bir tebliğ sunan ABD Hartford Seminary öğretim üyesi Prof. Dr. Jane Smith, “Kur’ân’da imandan başka hiçbir kavram Hz. Muhammed’e Allah’tan gelen vahyi anlamada daha temel bir kavram olamaz. Hakiki güzel ve ahlâkî hayatın çekirdeği olan iman, hem tasdik hem de ikrar manalarını kapsar. Kur’ân’ın lafzına ve maksadına uygun bir şekilde, Said Nursî, imanı, hayatının, teolojisinin ve eserlerinin merkezine yerleştirir” dedi.
Said Nursî’nin, imanın Kur’ânî manasını, derin bir imanı yaşamanın ne olduğunu anlamada ustaca kullandığını belirten Prof. Dr. Smith, şöyle devam etti:
“Bütün çalışmalarında olduğu gibi, Nursî kendisinin ve okuyanlarının içinde yaşadığı çağdaş dünyanın iman tartışmalarına, temsilî ve metaforik ifade zenginliğini kullanarak imanın hayata geçişini sağlayan açıklamalarla katılır.
“şuna kesin kanaat getirmişim ki, Kur’ân’da ifade edilen ve Said Nursî tarafından güzelce izah edilen iman hakikati, inanan insanlar olarak yaşamak arzusuna sahip olduğu halde, içinde bulunduğu koşullar buna engel teşkil eden Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında sağlam bir konuşma zemini oluşturmaya hizmet edebilir.”
Geleneksel hâle gelen sempozyuma ABD, Almanya, Endonezya, Hollanda, Cezayir, Avustralya, Fas, ıtalya, Malezya, Mısır, Nijer, ıngiltere, Irak, Suudî Arabistan gibi ülkelerden katılan bilim adamları, 3 gün boyunca Risale-i Nur ışığında, barış ve huzur içinde yaşamanın usullerini ortaya koyacaklar.
Sempozyumun oturumları, yarın ve Salı günü saat 09.00 ile 20.00 arasında Beylikdüzü’nde bulunan Kaya Ramada Plaza’da gerçekleştirilecek.
GENış BıLGı VE TEBLığ ÖZETLERı ıÇıN:
www.istikv.org
www.bediuzzaman.net
Tel: 0.212.3478768-3478773
2004-10-03