Giriş yapmadınız.

1

26.03.2009, 23:56

Siyaset hakkında ne yapmalı yada ne yapmamalı?

Bediüzzaman, Risâle-i Nur'un şahs-ı mânevîsiyle yalnız bir devleti değil, dünya yüzündeki milletlerin idâresi ona verilse, onları selâmet ve saadet içinde idâre edecek bir iktidar ve inâyete mâliktir."
Evet, Bediüzzaman nâdire-i hilkattir. Fakat, yirmi beş senedir hem kendini, hem talebelerini siyâsetten men etmiştir, dünyevî işlerle meşgul değildir.
Bediüzzaman'ın Risâle-i Nur'u telif ettiği zamanlarda ve hizmet-i Kur'âniyede istihdam edildiği anlarda; zekâsı, fetâneti, aklı, mantığı, zihni, hayâli, hâfızası, teemmülü, ferâseti, seziş ve kavrayışı, sür'at-i intikali ve rûhî, kalbî, vicdânî hâsseleri, duyguları ve mânevî letâifinin emsâlsiz bir tarzda olması, istihdam edildiğine âşikâr bir delildir ki, kendi ihtiyârıyla, keyfiyle değil, inâyet-i ılâhiye ile Kur'ân'a hizmetkârlık etmiş bir derecede olduğu, basîretli ehl-i ilim ve ehl-i kalbçe musaddak ve müstahsendir.
Mısır'da fâzıl ulemâdan, merhum Abdülaziz Çavuş, Bediüzzaman'ın Fatinü'l-asr olduğu ve müthiş bir fart-ı zekâya mâlik bulunduğu mevzuunda, Mısır matbuâtında makale neşretmiştir.
Büyük ve salâbetli bir âlim olan şeyhü'l-ıslâm merhum Mustafa Sabri Efendi, Mısır'da Risâle-i Nur'a sahip çıkmış ve Câmiü'l-Ezher Üniversitesinde en yüksek bir mevkie koymuştur.
Risâle-i Nur, ıslâmiyetin gayet keskin ve elmas bir kılıcıdır. Bu hakikatlere bir delil ise, Bediüzzaman'ın zâlim hükümdarlara ve kumandanlara, ölümü istihkâr ederek, hakikati pervâsızca tebliğ etmesi ve dünyayı saran dinsizlik kuvvetine mukabil hakâik-ı Kur'âniye ve imâniyeyi, kendini fedâ ederek, istibdâdın en koyu devrinde neşretmesi ve bu kudsî hakikate, cansiperâne hizmet etmesîdir. Sözler Konferans


Dördüncü Mesele: şu nefiy zamanında görüyorum ki, hodfuruş ve siyaset bataklığına düşmüş bazı insanlar, bana tarafgirâne, rakibâne bir nazarla bakıyorlar. Güya ben de onlar gibi dünya cereyanlarıyla alâkadarım!
Hey efendiler! Ben imanın cereyanındayım. Karşımda imansızlık cereyanı var. Başka cereyanlarla alâkam yok. O adamlardan ücret mukabilinde iş görenler, belki kendilerini bir derece mazur görüyor. Fakat ücretsiz, hamiyet namına bana karşı tarafgirâne, rakibâne vaziyet almak ve ilişmek ve eziyet etmek, gayet fena bir hatadır. Çünkü, sabıkan ispat edildiği gibi, siyaset-i dünya ile hiç alâkadar değilim. Yalnız, bütün vaktimi ve hayatımı hakaik-i imaniye ve Kur'âniyeye hasr ve vakfetmişim. Madem böyledir; bana eziyet verip rakibâne ilişen adam düşünsün ki, o muamelesi zındıka ve imansızlık namına imana ilişmek hükmüne geçer.

Beşinci Mesele: Dünya madem fânidir. Hem madem ömür kısadır. Hem madem gayet lüzumlu vazifeler çoktur. Hem madem hayat-ı ebediye burada kazanılacaktır. Hem madem dünya sahipsiz değil. Hem madem şu misafirhane-i dünyanın gayet Hakîm ve Kerîm bir müdebbiri var. Hem madem ne iyilik ve ne fenalık cezasız kalmayacaktır. Hem madem sırrınca teklif-i mâlâyutak yoktur. Hem madem zararsız yol, zararlı yola müreccahtır. Hem madem dünyevî dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır.
Elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyâni şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin.Haşiye

Haşiye Bu madem'ler içindir ki, şahsıma karşı olan zulümlere, sıkıntılara aldırmıyorum ve ehemmiyet vermiyorum. "Meraka değmiyor" diyorum ve dünyaya karışmıyorum.
"Allah kimseye gücünden fazlasını yüklemez." Bakara Sûresi: 2:286. Mektubat 16. Mektup


şener abi ve onun misali ihlas kahramanı adsız kahramanlar ve mücahit abilerin hiç bir zaman siyaset üzere konuşması olmamış ve hiç cihetlede olmamaktadır bu kadar siyasi cereyanlar rantlar üzerimizde hüküm ve taht kurarken onlar o olayları kesinlikle kale almamış siyasi konuda tek bir söz bahsi etmemişler ve etmemmektedirler.Önceleri bunu anlamakta zorlanıyor ihlasın ve Kuranın hizzmetinin ölçüleri bu olduğu gerçeğini düşünerek farklı düşüncelerde hislerim cereyan etsede onlara karşı fikri bir itiraza, fıtri bir sağduyuylada olsa giremiyordum ve girmiyordum.Bu gibi durumlarda üstad ne yaptı, ne yaparı Risalelerden takip ederek,bir mantık arardım; fakat bu da sukut ederdi, 1800 lerin sonlarından 1960 lara kadar 4 değişik tarihi evrede ve her dönemin şeklinde farklı yorum ve şekiller koyan bir Asfiyanın 21. asra hareketleri nasıl yorumlanabilirdiki doldur, boşalt 3 aşşağı, 5 yukarı işin içinden çıkabilmeye çok uğraştım, değerli ihlas kahramanı abilerle sohbetler, istişareler yaptım amma hiç bir zaman tam bir netice ortaya çıkmıyordu; çünkü yorum yorumcunun rengi ve meşrebinden çıktığından içtimai meselelere o Zatı mübarek gibi hemde o seviyede nefisden arınmış yorumlar getirmek ancak Bediüzzaman olmayı gerektirdiğini anlamaya başladım, bize çok değerli hazineler bırakmış kainatın ve eşyanın hakikatını deşifre etmiş ve bize bu hakikatler ışığında kamil bir iman neticesinde basiret ve ferasete ulaşmanın yolunu açmış olduğunu müşahade ettim ve burda siyaset ve içtimai hayat kale alınmamış ve kamil bir müminin de almamasının gerektiğini mesajını anlamaya başladım.Evet onun gerekli yerlerde bu olaylara müdahalesi ve karışmaklığı vardı fakat o bunu yaptı diye bizimde ruhsatımız varmıydı sorusunun cevabı ise çok netti euzzübillahimineşşeytanirrvesiyaset bize kesinlikle uzak durmamız ihtar ediliyordu yukardaki paragrafta 16. Mektupta bunu çok açık olarak ifade etmektedir zaten.Peki üstad karışmışdı ehvenüşşer demişti şu yapmışdı bu yapmışdı, onun aynı zamanda bir reis gibi vazifelerinin icabi olan vazifeler gereği belirli ölçüler içinde zorunlu müdahaleleri olduğunu tam anlamaya başladığımda da zaten bizler için ehvenüşşer diye bir şeyinde olmadığını olsada o makamlarda ki yüksek yorum ve analizlerin gereği büyük vebal ve risk taşıyan büyük hakikatler ileriye dönük Alim olan Allahın bildirmesiyle yapılabilecek gaybi ferasetler olduğunu anlamaya başladım.O zaman daha iyi anladımki şener abi gibi nice adsız Allah fedaisi doğru yol üzerindeydiler.Zaten şu anki dünya üzerindeki ıslama karşı olan eğilimin yönelişinin altında Üstadın hizmet tarzı olan sadece Kuran hakikatleriyle meşgul olup, tebliğ ve cihat, emri bil maruf nehyi anil münker yapmak yokmuydu bu ne siyatle başarılmış nede bir saltanatın gücü ile olmuşdu. ıslamın son seraskeri kahraman fedaisi olan Osmanlı ımparatorluğuda yok olmuş son askerini ve son devlet adamınıda 2. Abdulhamithan ile ve osmanlı ile yitirmiş ama tek başına maddeten ve sureten bir tek zayıf çaresiz aciz adam gibi gözüken bir tek ferd olan Bediüzzaman Said Nursi Mehdiyi Azam hazretleriyle Kurana ve ımana yapılan bütün saldırıları bertaraf edip, 7 kıtada Risalei Nurdan neş et eden hakikatlerle ıslamın bugünlere gelmesi, Kadiri Zülcelal tarafından ısmi Hakimin altında işleyen, ısmi Hallak ve ısmi Fettah ile kün fe yekun an be an olmamış ve olmuyormu idi.ışte kardeşlerim sözlerimden anlamak isteyen istediğini anlar ,şte Üstadın sözü, işte salihlerin anlayıp iştigal ettiği özü ,Allah hidayet üzere olanlardan eyleyip, hakiki cepheyi bir an olsun terk edenlerden eylemesin.Bir düşünün sebepler tahtında başı ve sonu siyonist mason müstekbirlerle tutulmuş bir parlementer sistem ve yapısı gereği, aşağı tükür sakal ,yukarısı bıyık misali oraya onlardan olmayan gelemiyor, gelse bir şekilde bu alemden göçercesine indiriliyor ,olaki hak zannedip yanılıp çok büyük ve bal altına girmek var, euzzübillahimineşşeytanirrvesiyaset der çarei necat ise uzak durmakdır dersini aldım derim. Bediüzzaman vediğer tüm büyük evliya ve asfiyalar ne yapmışlar bu ve benzeri durumlarda ne yapmışlar ve biz ne yapıyoruz neyin peşindeyiz, ciddi olarak kendimizi rektefeye sokup, gözleri kapatmadan önce çok dikkatli analiz edip tefekkür etmek lazım lazım.Yine bir büyükten Mevlana Hazretlerinin mesnevisinden hikmet ve sır dolu bir pasajla bitirmek istiyorum hakkınızı helal edin.
Allahın Selamı Rahmeti ve Bereketi müminlerin üzerine olsun.

35. Fakat gözün aykırı bir dost görünce basını, yüzünü yorgana çekti.
“ Kötü dostla ünsiyet, belâya bulasmaktır. Mademki o geldi, bana uyumak düser.
Uyuyayım da Eshabı Kehf’ten olayım. O sıkıntıda o minnette mahpus kalmak, Dıkyanus’tan iyi” dedi.
Eshabı kehf’in uyanıklıgı,Dıkyanus’a kulluk etmekti. Fakat uykuları; sereflerini, haysiyetlerini korumus oldu.
Bilgiyle uyumak uyanıklıktır. Vay bilgisizle oturan uyanık kisiye ! Mesnevi-i şerif 2. cilt

2

27.03.2009, 01:54

Alıntı sahibi ""ruhefza""

Bediüzzaman,

rivayetlerde gelen eşhas-ı ahirzamana ait haberlerin

mühim bir kısmını

ve hürriyetten evvel ıstanbul'da tevilini söylediği

hadîslerin ihbar ettiği ahirzamanın dehşetli şahıslarının

alem-i ıslam ve insaniyette zuhur ettiğini görür.

Ve yine, gelen rivayetlerden,

onlara karşı çıkacak ve mukabele edecek olan hizbü'l-Kur'an hakkında,

"O zamana yetiştiğiniz zaman, siyaset canibiyle onlara galebe edilmez;

ancak manevî kılınç hükmünde

i'caz-ı Kur'an'ın nurlarıyla mukabele edilebilir"

tavsiyesine müracaatla,

Ankara'da teşrik-i mesai edemeyeceği için,

kendisine tevdî edilmek istenen mebusluk,

Darü'l-Hikmeti'l-ıslamiye gibi Diyanetteki azalığı,

hem Vilayat-ı şarkiye Vaiz-i Umûmiliği tekliflerini kabul etmez.

Kendisini fikrinden vazgeçirmek için çalışan

ve Ankara'dan ayrılmamasını rica için istasyona kadar gelen

bir kısım mebusların da arzularına uyamayacağını bildirerek,

Ankara'dan ayrılır, Van'a gider.

Ve orada hayat-ı içtimaiyeden uzaklaşarak Erek Dağı eteğinde,

Zernebad Suyu başında bir mağaracıkta idame-i hayat etmeye başlar.

Tarihçe-i Hayat - 132

3

27.03.2009, 01:56

Ali FERşADOğLU

‘Vazifemiz siyaseti dine âlet ve dost yapmaktır’




Kamuoyunda öne çıkan bazı kişiler Nur hareketi içinde gibi gösterilerek; şahsî, siyasî görüş ile faaliyetleri haksız ve insafsızca Nurculuğa mâl ediliyor. Halbuki, Risâle-i Nur’un siyaset sahasına verdiği rehber ölçüler başka; onun dairesinde bulunmayanların onu kavramaları, kabul etmeleri, uygulamaları veya uygulayamamaları başka bir şeydir. Kimi zaman, Risâle-i Nur dairesi içinde olanlar bile, onun prensip ve stratejilerini tam olarak yansıtamayabilir. Bu, onların şahıslarından kaynaklanan bir durumdur.

Nur Talebelerinin siyasetle ilgilerine gelince... Kur’ân ve Sünnet’ten ilham alarak ictimaî, siyasî sahada da ölçüler verip stratejiler çizen Risâle-i Nur’u anlamak, yaşamak ve anlatmak tarzındadır. Yoksa, fiilen siyasete girerek, iktidarı ele geçirmek, makam, mevkî ve güç elde etmek, yönetime talip olmak değildir.

Zira, Nur mesleğinin esası ihlâs sırrına dayandığından hedef dünya değil, ahireti kazanmaktır.1 Bu dünya fanidir. En büyük dâvâ, bakî olan âlemi kazanmaktır. ınsanın itikadı sağlam olmazsa, dâvâyı kaybeder. Hakikî dâvâ budur. Bunun haricindeki dâvâlara karışmak zarar getirebilir. Siyasetle meşgul olan, ehemmiyetli hizmetlerinden geri kalır. Hem de siyaset boğuşmalarına kapılanlar, selâmet-i kalbini kaybeder.2 Dolayısıyla Nur talebeleri ve dindarlar, iktidar ve güç peşinde olamazlar, olmamalıdırlar. Risâle-i Nur’a göre gerçek güç, zenginlikte, para-pulda, iktidarda ve sayı çokluğunda değil ihlâstadır. Takip edelim:

Bu dünyada, özellikle ahirete yönelik hizmetlerde en mühim bir esas, ihlâstır. En büyük bir kuvvet, ihlâstır. En makbul bir şefaatçi, ihlâstır. En metin/sağlam bir istinat noktası, ihlâstır. En kısa hakikat yolu, ihlâstır. En makbul manevî bir duâ, ihlâstır. Maksatlara ulaşmada en kerâmetli (harika) vesile, ihlâstır. En yüksek bir haslet, ihlâstır. En safi kulluk, ihlâstır.3

Bediüzzaman, “Kur’ân bizi siyasetten şiddetle menetmiş; îman ve Kur’ân hizmeti, maddî ve mânevî hiçbir makama basamak yapılamaz”4 der ve şöyle devam eder:

“Risâle-i Nur’un vazifesi ise, hayat-ı ebediyeyi mahveden ve hayat-ı dünyeviyeyi de dehşetli bir zehire çeviren küfr-ü mutlaka karşı îmânî olan hakîkatlerle, gayet kat’î en mütemerrid zındık feylesofları dahi îmâna getiren kuvvetli bürhanlarla Kur’ân’a hizmet etmektir.”5

Kaldı ki, siyasetle meşguliyet, enerjinin, gücün, imkânların heba edilmesi demektir. Zira, Müslümanlar, iman esaslarını bilmiyor, ıslâmın şartlarının gereklerini bilmiyor ve ibadetleri yerine getirmiyor. Kur’ân’ı yüzünden bile okuyamıyor. Nerede kaldı ki, Kur’ân siyasetini bilip uygulasınlar!

Öte yandan, şeriatın yüzde doksan dokuzu, ahlâk, ibadet, âhiret ve fazilete aittir. Yüzde bir nispetinde siyasete bakar; onu da ulü’l-emirler, yani idârecilikle ilgilenenler düşünmeli.6

Elbette her insan ülkesinde cereyan eden hâdiselere bîgâne kalamaz, kalmamalıdır da. Ancak, her şeyde olduğu gibi, “memleket meseleleri”nde de dengeli ve ölçülü olmalıdır:

Vazifemiz siyaseti dine âlet ve dost yapmaktır.7 Demokratlara mânen ve maddeten yardımcı,8 müttefik,9 ve bir dayanak noktası olmaktır.10 Hürriyetçilere, demokratlara sahip çıkmak, yardımcı ve destekçi olmak. Çünkü, biliyoruz ki, dine ve insanlığa hizmet, ancak hürriyet zemininde mümkündür.11

Nur Talebeleri ve dindarlar siyasette de müsbet hareket etmek mecburiyetinde. “şiddete, kuvvete ve siyasal” anlayışa dayanan hiçbir hareketin başarılı olamayacağının, olamadığının şuurundadır. Hakikat-i ıslâmiye bütün siyâsâtın üstündedir. Bütün siyasetler ona hizmetkâr olabilir. Hiçbir siyasetin haddi değil ki, ıslâmiyeti kendine âlet etsin.

Bu stratejiye aykırı hareket eden, ya Risâle-i Nur’larla ilgisi yok, ya istifade etmekle sınırlı veya meselenin bu cihetini özümseyip benimseyememiş.


Dipnotlar:


1- Divân-ı Harb-i Örfî, s. 28.

2- Emirdağ Lâhikası, s. 15.

3- Lem’alar, s. 163.

4- Lem’âlar, s. 165-166. der ve şöyle devam eder:

5- Tarihçe-i Hayat, s. 481.

6- Tarihçe-i Hayat, s. 131.

7- Beyanat ve Tenvirler, s. 198.

8- Age, s. 200.

9- Age, s. 201.

10- Age, s. 202.

11- Emirdağ Lâhikası, s. 271.

01.02.2009


E-Posta: afersadoglu@hotmail.com fersadoglu@yeniasya.com.tr

4

27.03.2009, 02:09

şu anki Avrupa Birliği müktesebatı dediğimiz umdelerin tümü olmasa da kısm-ı ekseri ıslamın malı olan bir çok hakikati ihtiva eder..

Günlük hayatımızı hak ve kanun dairesinde düzenleyen bu umdeler, Âlem-i ıslamın onca şeye rağmen hâlâ temsilcisi durumundaki Türkiye'mizin o birliğe dahil olmasıyla beraber hayatımıza hakim olacaktır.

AB parlamentosundaki kanunları düzenleyen oy hakkımız da nüfusumuza bağlı olarak, çoğunluk olarak bizim yani Türkiye'nin elinde olacaktır..

Bunu şahsen çok büyük bir müjde olarak dört gözle beklemekteyim..

Bunu bir başka cihetten ele aldığımızda, bugün Türkiye'miz Mehdi'nin r.a. zuhur ettiği ülke olarak Mehdi'yi r.a. temsil etmektedir..

Hani vardır Hz ısa a.s. ile Mehdi r.a. biraraya geldiğinde Hz ısa a.s. öne geçip namazı Mehdi'nin kıldırmasını işaret edecektir..

Ve onun arkasında kıyama duracaktır..

Burada AB Hz ısa'yı a.s., Türkiye Mehdi'yi r.a. temsil ettiğinden, bu, parlamentodaki oy çoğunluğu bizim elimize geçip diğer Hristiyan ülkelerin, bizim arkamızda kıyama duracaklarına delildir.

La ya'lemül gaybe illallah

5

27.03.2009, 02:14

“ıstikbalde Rum ile emniyeti te’min eden bir sulh akdedeceksiniz ve birlikte ikinize de muhalif olan bir düşmana karşı savaşacaksınız.”

(T.T. ci: 4 hadis: 960; ı.M. 4089; Ebu Davud cihad: 156 ve melahim: 2, ibn-i Hanbel 4/91, 5/372, 9/40, 65

6

27.03.2009, 02:27

ışte, Nur talebelerinin vazifesi,

şerrinden sığınılan siyasi ölçüleri tam sadakatle öğrenip,

vazife-i asliyeleri olan iman hizmetiyle tam meşgul olabilmek için,

vekaleti ehline devredebilecek siyasi iradeyi muhafaza etmektir..


Üç günlük dünyanın siyasi hizmetçilerine mehdilik gibi bir yekta makama,

Bediüzzaman'ın Nurlarının dışında bir takım kişileri şerik ederek değil;

Asrın ımamının siyasi düsturları hatırlatılmış bunun gereği olarak da,

siyasi işleri müslüman ısevilere bir an evvel devredebilecek siyasileri muhafazadır..

Mesele bundan ibarettir..

Ne makam, ne mevki, ne menfaat sevdası olmamış ve olmayacaktır da Bediüzzaman'ın r.a. ölçülerindeki siyasette..

Hilafet gibi bir makam ki, Risale-i Nur'un yed'indedir..

Asrın ımamının talebeleri veraseti devralmıştır Üstadlarından ve bu vazifeyi ihmal edemezler..

Aksi takdirde, "Mesulsün mesul..ındallah ve inderresul.."



7

27.03.2009, 02:30

Mehdî mânâsı ehl-i siyasete inkilapçı bir siyaset-i ıslamiye fikrini verir


Risale-i Nur'un hakikatiyle ve şakirtlerinin şahs-ı manevîsiyle tezahür eden

fevkalade îmanî hizmetlerin ehemmiyetli bir kısmını bîçare tercümanına vermek

ve ehl-i dünya ve ehl-i siyaset ve avamın nazarında birinci derece

ve hakikat nazarında, îmana nisbeten ancak onuncu derecede bulunan

siyaset-i ıslamiye

ve hayat-ı içtimaiye-i ümmete dair hizmeti,

kainatta en büyük mesele ve vazife ve hizmet olan

hakaik-ı îmaniyenin çalışma
sına racih gördüklerinden;

o tercümana karşı arkadaşlarının pek ziyade hüsn-ü zanları

ehl-i siyasete, inkılapçı bir siyaset-i ıslamiye fikrini vermek cihetinde,

Risale-i Nur'a karşı hayat-ı içtimaiye noktasında cephe almak

ve fütuhatına mani olmak pek kuvvetli ihtimali vardı.

Bunda hem hata, hem zarar büyüktür.

Kastamonu Lahikası, s. 148.

8

27.03.2009, 02:32

Risâle-i Nur, bu zamanda hilâfet vazifesini yapıyor

Hazret-i Hasan Radıyallahü Anhın altı aylık hilâfeti ile beraber,

Risâle-i Nur'un, Cevşenü'l-Kebîr'den ve Celcelûtiye'den aldığı bir kuvvet ve feyizle

vazife-i hilâfetin en ehemmiyetlisi olan

neşr-i hakâik-ı îmâniye noktasında

Hazret-i Hasan Radıyallahü Anhın kısacık müddetini uzun bir zamana çevirerek,

tam beşinci halîfe nazarıyla bakabiliriz.

Çünkü adâlet-i hakîkiye ile

bu asırda insanları mesud edebilir bir istidatta bulunan Risâle-i Nur'dur

ve onun şahs-ı mânevîsi,

Hazret-i Hasan Radıyallahü Anhın

bir muâvini, bir mütemmimi, bir mânevî veledi hükmündedir.

Emirdağ Lâhikası-1, s. 71.

9

27.03.2009, 13:02

Allah razı olsun kardeşim çok güzel izah ve açıklamalar sunmuş ve nakletmişsiniz.Konuya hemde çok güzel açıklık ve netlik getirmişsiniz.Fakat Avrupa ve Hz. ısa as.ın nüzulu meselesine gelince, bende ıslam adına her mümin olan müslümanın olması gerektiği gibi, yakın bir istikbal içinde Avrupalıdan da, Amerikalıdan da, Asyalısındanda ümit varım; fakat bu Avrupa birliği , Amerika Devleti ve Vatikan gibi şer odak ve müstekbir ve düzen kurucu mekir yapıcılardanda umut ve beklentide olduğum anlamında anlaşılmasın ınşaallah.. Son katolik Papa 1. Jean Paulun ölümü, ıtalyadaki meşhur hatta birilerinin iftiharla bahsettiği kadim dostlarının da üyesi bulunmuş olduğu, P2 Locası olarak bilinen Propoganda 2 ve Vatikan arasındaki ilişkiler tarih süzgeçinden geçirilip, dünyaya medya ve iletişim kurgu yolu olan sinema ile Davinci kodu ve çile gibi 2 dev yapımla hasılat rekorları kırdırılarak izletilen katı Katolik imajı süsü verdirilen opus dei ve masonlar arasındaki mücadele ciddi araştırılarak mercek altına alındığında ne Opus Dei in katolik olduğu, nede Vatikan nın artık Katolik olduğu, nede aralarında bir mücadele olduğu gerçeği ortaya çıkar.Bunu sadece son 40-50 yılda alınan Vatikan kararları ve resmi açıklanmış belgeleri ile bile anlamak mümkün olur.Daha dün nerdeyse iki Cihan Güneşi kainatın şeceresi ve semeresi olan Hatemul Enbiya, Resulu Ekrem Muhammed,Ahmed, Mustafa ya a.s.m. dil uzatan bir Vatikan ve Papasından ümit var olmak ne kadar ferasetle bağdaşır, bunu sizin insaf ve izanınıza bırakırken, şunu vurgulamak istiyorum.Hazreti ısa as.şahsen ve bedenen aramıza teşrif edecektir bu haktır ve buna imanımız şeksiz ve şüphesizdir.O merak ve sabırsızlıkla beklenen günler, eldeki tüm dünya tarihindeki veriler birleştirildiğinde gerek kitabı mukaddesteki, gerek antik çağlardan beri mesih ve deccalin beklendiği yazı ve bilgilerle Sümer ve maya yazıtlarından tutunda(mesih ve deccal meselesi daha antik çağlardan beri bir şekilde farklı isim ve şekillerle kodlanarak antik Mısırda Mu lu Ra,ondan intikal eden Osiris, Sümerde Marduk,Kitabı Mukaddesde merodach,christ, antichrist ve hakeza), kabalacı müstekbirlerin ve inanışları antik çağlara varan enkian satanistlerin enochian fonetiği irtibatıyla elde ettikleri bilgiler seviyesinde olsun, gerek bizim Aziz Mübarek Kitabımız Kuranı Kerim ve Hadisi şerif ve Kudsiler ve diğer Evliya ve Asfiyanın nakilleri ışığında ve gerekse Mehdiyi Azamın bildirmiş olduğu işaret ve tarihler le anlıyoruzki o gün bir sonraki ertesi gün kadar yakındır ınşaallah.Mehdiyi Azamın talebelerinin Ashabı kehf ve Rakimle çok sıkı ilşkisi olduğu dikkatli gözle bakanlarca analaşılması zor olmayan bir mevzudur.Bazıları bundan şahsi kendi nefislerine pay çıkarmaya çalışsalarda bu koca bir palavara düzmecedir.Bu sır cemaatin genelini ele alan bir hakikatın koca sırrıdır.Bu şanlı ve nurlu cemaat ısa as.ın nüzulü ile siyasi ve içtimai alandaki uykularından aynı Üstadlarının hayatında olduğu gibi, kendilerini tecrit ettikleri mağaralarından ve kabirlerinden çıkarak, vazifei ılahi olarak ancak o zaman devlet ve siyaset işi ile ilgili olarak belkide istemiyerekde olsa ıslam adına uğraşmak zorunda kalacaklar yada mecbur olacaklardır.Kardeşlerim eğer siz Ashab-ı Kehf ve Rakim in sırrına sahipseniz ki; öylesiniz, bu bir çok ehli kalp tarafından dillenen ve tasdik gören bir meseledir.Bu asır dahi Zülkarneynin ve yecüc ve mecücün sırrına sizlerin sırrıyla birlikte sahip olup, BiiznillahiTeala hadiselerin nüzul ve ifşasına Kadiri Zülcelalin izniyle çok az bir vakit kalmışdır der,vaktinizi aldığımdan ve istemiyerekde olsa sadır olmuş olabilecek hatalarımdan dolayıda hakkınızı helal etmenizi dilerim.
Allahın Selamı Rahmeti ve Bereketi mümünlerin üzerine olsun.

10

27.03.2009, 13:34

Alıntı

BiiznillahiTeala hadiselerin nüzul ve ifşasına Kadiri Zülcelalin izniyle çok az bir vakit kalmışdır


Sadakte Ağabey..

Biz vazifemizi yapalım da, vazife-i ılahiye zaten neylerse güzel eyler..

11

27.03.2009, 17:25

Alıntı sahibi ""kjviespe""

BiiznillahiTeala hadiselerin nüzul ve ifşasına Kadiri Zülcelalin izniyle çok az bir vakit kalmışdır


Acaba o nüzul edecek olan hadise nedir?

Bu yazı da yeni bir bekleyiş sezdim?

"Lillahilhamd, Risele-i Nur bu asrı belki gelen istikbali tenvir edebilir bir mu'cize-i Kur'aniye olduğunu tecrübeler ve vakıalar ile körlere de göstermiştir." (kastamonu lahikası)

selam ve dua ile...
“Eğer dostlardan müfarakat( ayrılık ) olmasaydı, ölüm ruhlarımıza yol bulamazdı ki, gelsin, alsın.”

12

27.03.2009, 20:55

kardeşim orda nüzul olacak hadiseleri açıkça belli anlaşılır bir ifadeyle yazdım ;ama sizin için bir kez daha tekrar edeyim.ısa as.ın nüzulu, deccallin çıkşı hadisesi (şahış olarak)zülkarneynin mahiyeti ve hakikatının ifşası ve yecüc mecücün ortaya çıkış ve hakikatlerinin anlaşılmasını kasdediyorum muhakkak en doğrusunu Allah bilir, hemde çok kısa süreler içinde zuhurlarının olacaklarını ve yeryüzündeki eldeki tüm kaynaklardan bu ortak sonuçların çıktığnı ifade etmeye çalıştım umarım anlaşılmışdır.
Allahın Selamı Rahmeti ve Bereketi müminlerin üzerine olsun.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir