Yazdıkları tutarlı değil, Üstad'ın, Kur'an'a tercüme yoluyla sataşmak isteyenlere karşı uyarmak için yazdığı kısmı, meâl koymak yasak diyerek Yeni Asya'ya karşı kullanmalarıyla başlayıp, M.Kemâl'i aklama gayretiyle devam ediyor, bu gayretle şualardan alıntılar yapıyorlar. Halbuki meselenin aslı şudur, 5. şua'daki tefsir 1908'de yapılmıştır, o zaman daha M.Kemâl yok ortalarda, tanıyan kaç kişi var?
Ardından 1940 gibi Üstadı yargılamaya kalkıyorlar, sen dini onun aleyhinde kullandın diye. Üstad demeye getiriyor ki, ben zamanında elbise dikmiş bırakmışım, üzerinden vakit geçtikten sonra, sen ona, o elbiseyi layık gördüysen, suçlu sensin. Suçun isnadı ve işlenmesinin iddiası arasında kronolojik de ikilem var, Üstad da bu taktik ile suçlamaları düşürüyor. şimdi bu bir avukatlık hüneri iken, M.Kemâl'i aklama gayretine dönüşmüş. şimdi buraya bir bakalım, bir başka başlıkta şöyle yazmışım baya bir vakit evvel:
Üstad, hem de ısmet ınönü'ye, bakın nasıl demiş:
Reisicumhura gönderilen istidanın zeylidir ki, mecbur oldum yazmaya.
Bana hücum eden garazkarların en esaslı sebebi, Mustafa Kemal in dostluğu ve tarafgirliği vesilesiyle beni eziyorlar. Ben de o garazkarlara derim ki:
Ölmüş gitmiş ve dünyadan ve hükumetten alakası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir hadis-i şerifin ihbarıyla Kur’ân a zararlı öyle bir adam çıkacak dediğimi ve sonra Mustafa Kemal o adam olduğunu zaman gösterdi.............
..................
Evet, çok emarelerle bildik ki, bana hücum edenleri tahrik eden, Mustafa Kemal e itirazımdır ve ona dost olmadığımdır. Başka sebepler bahanedir. Bunun için mecbur oldum ki, o muarızlarıma derim:
O, beni taltif etmek ve bütün vilayat-ı şarkıyeye vaiz-i umumi yapmak için, Ankara ya istedi. Ben oraya gittim. Bu gelen üç madde, beni, onun dostluğundan vazgeçirdi. Yirmi sene inzivada azap çektim, dünyalarına karışmadım.
Birinci madde :
Bir hadis-i şerifin, ahir zamanda an anat-ı ıslamiyenin zararına çalışacak diye haber verdiği adam bu olduğunu ef aliyle göstermesidir. Ben, otuz altı sene evvel o hadisi tefsir etmiştim. Aynen bu adama manası çıkmış. Mahkemedeki müdafaatımın üçüncü esasında izahı var.
Kur'an meâline dönersek, Arap olmayanlar bu kitabı anlamayacaklar mı? Herkes Arapça öğrenemez, öğrenmeye kalksa bile takat yetiremez, ayrıca o zamanki Arapça ile bugünki arasında fark var. Yani Arapça anadili olanlar da, tefsirden faydalanmak zorunda Kur'an'ı anlamak için.
Ama Kur'an'ı çelişkili göstermek için tercüme etmeye çalışanlar, orjinalini yasaklamaya kalkanlar da oldu, biliyorsunuz onları, ezanın da Arapçasını yasakladılar hani... Milletin imanını sarsmak için böyle bir katakulli planlandı. Zaten Arapça öğrenmeyi bırakın, alfabesini öğrenip, seslendirmek, yani tilaveti bile y asaktı.
Böyle meseleleri bilerek birbirine karıştıranlara ne denir? Cerbeze yapıyorsun denir. Buna da hakikat gibi inanarak yapana ne denir peki? Hezeyan savuruyorsun.
Forumu taciz ederken yazılanlara cevap yazılır, ama onlar o vakte değecek adamlar değil. Çünkü niyetleri farklı.
Ben hakkımı helâl etmiyorum, beni ve diğer yöneticileri 1.5 ay uğraştırdılar, hele geçen ay, ramazan vaktiyken ve ben vakit sıkıntısı yaşarken.