Giriş yapmadınız.

81

23.04.2010, 04:08

Bunun üzerine Hazret-i Bedîüzzaman “Hayır Husrev! Hakk böyle ister! Melekü’l-Mevt beni alacak, sen hem benim yerime hem de kendi yerine hizmet edeceksin!” demiş ve kendi ömründen sekiz seneyi Husrev Efendi’ye verdiğini ifâde etmiş ve kendisine hizmet eden

Bunun üzerine Hazret-i Bedîüzzaman “Hayır Husrev! Hakk böyle ister! Melekü’l-Mevt beni alacak, sen hem benim yerime hem de kendi yerine hizmet edeceksin!” demiş ve kendi ömründen sekiz seneyi Husrev Efendi’ye verdiğini ifâde etmiş ve kendisine hizmet eden sâir Nûr Talebelerini de “Bana hizmet ettiğiniz gibi Husrev’e de hizmet edeceksiniz!” diyerek her birisinden söz almıştı.



kendisine hizmet eden sâir Nûr Talebelerini de “Bana hizmet ettiğiniz gibi Husrev’e de hizmet edeceksiniz!” diyerek her birisinden söz almıştı.

kendisine hizmet eden sâir Nûr Talebelerini de “Bana hizmet ettiğiniz gibi Husrev’e de hizmet edeceksiniz!” diyerek her birisinden söz almıştı.

kendisine hizmet eden sâir Nûr Talebelerini de “Bana hizmet ettiğiniz gibi Husrev’e de hizmet edeceksiniz!” diyerek her birisinden söz almıştı.

kendisine hizmet eden sâir Nûr Talebelerini de “Bana hizmet ettiğiniz gibi Husrev’e de hizmet edeceksiniz!” diyerek her birisinden söz almıştı.

kendisine hizmet eden sâir Nûr Talebelerini de “Bana hizmet ettiğiniz gibi Husrev’e de hizmet edeceksiniz!” diyerek her birisinden söz almıştı.



söz almıştı. söz almıştı. söz almıştı.söz almıştı. söz almıştı.


gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

82

23.04.2010, 09:17

Üstadın Vefatından Sonra: Bediüzzaman Hazretleri hayatta iken, Risale-i Nur Talebeleri'nin kendisinden sonra bölünmemeleri için ikazlarda bulunmuş mudur?

<IMG alt="Kategori" align="absMiddle" src="/Themes/Kibar/images/folder_32.png" /> Risale-i Nur Hizmeti <IMG alt="Kategori" align="absMiddle" src="/Themes/Kibar/images/edit-undo.png" />

<IMG alt="Ek Soru" align="absMiddle" src="/Themes/Kibar/images/help-browser.png" /> Soru



Üstadın Vefatından Sonra



Bediüzzaman Hazretleri hayatta iken, Risale-i Nur Talebeleri'nin kendisinden sonra bölünmemeleri için ikazlarda bulunmuş mudur?


<IMG alt="Cevap" align="absMiddle" src="/Themes/Kibar/images/Discussion.png" /> Cevap



Elbette hem de çok defalar bulunmuştur. Mesela Kastamonu Lahikasında, "Sakın, sakın! Dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın. Karşınızda ittihad etmiş dalalet fırkalarına karşı perişan etmesin!"

Emirdağ Lahikasında, vefatından sonra talebelerin ayrılığa düşmesi hakkında endişelerini şöyle anlatır:

"Gerçi has kardeşlerim herbirisi mükemmel bir Said hükmünde Nur'a sahibdirler. Fakat ihlastan sonra en büyük kuvvetimiz tesanüdde bulunduğundan ve meşreblerin ihtilafıyla -hapiste olduğu gibi- bir derece tesanüd kuvveti sarsılmasıyla, hizmet-i Nuriyeye büyük bir zarar gelmesi ihtimaline binaen; bu bîçare ihtiyar hasta hayatım, tâ Lem'alar, Sözler mecmuası da çıkıncaya kadar ve korkaklık ve kıskançlık damarıyla hocaları Nurlardan ürkütmek belası def' oluncaya kadar ve tesanüd tam muhkemleşinceye kadar, o hayatımı muhafazaya bir mecburiyet hissediyorum.

Çünki uzun imtihanlarda mahkemeler, düşmanlarım; benim gizli ve mevcud kusurlarımı göremediklerinden, hıfz-ı İlahî ile bütün bütün beni çürütemediklerinden, Risale-i Nur'a galebe edemiyorlar. Fakat hayat-ı içtimaiyede çok tecrübelerle mahiyeti bilinmeyen, benim vârislerim genç Said'lerin bir kısmını Nur'un zararına iftiralarla çürütebilirler diye o telaştan bu ehemmiyetsiz hayatımı ehemmiyetle muhafazaya çalışıyorum."

14. Şua'da gizli düşmanlarıın talebeleri bölmek için yaptıkları planları şöyle deşifre etmiştir:

"Aziz, sıddık kardeşlerim Re'fet, Mehmed Feyzi, Sabri!

Ben şiddetli bir işaret ve manevî bir ihtarla sizin üçünüzden Risale-i Nur'un hatırı ve bu bayramın hürmeti ve eski hukukumuzun hakkı için çok rica ederim ki, dehşetli yeni bir yaramızın tedavisine çalışınız.

Çünki gizli düşmanlarımız iki plânı takib edip.. biri beni ihanetlerle çürütmek; ikincisi, mabeynimize bir soğukluk vermektir. Başta Hüsrev aleyhinde bir tenkid ve itiraz ve gücenmek ile bizi birbirimizden ayırmaktır.

Ben size ilân ederim ki; Hüsrev'in bin kusuru olsa ben onun aleyhinde bulunmaktan korkarım. Çünki şimdi onun aleyhinde bulunmak, doğrudan doğruya Risale-i Nur aleyhinde ve benim aleyhimde ve bizi perişan edenlerin lehinde bir azîm hıyanettir

ki, benim sobamın parçalanması gibi acib, sebebsiz bir hâdise başıma geldi. Ve bana yapılan bu son işkence dahi, bu manasız ve çok zararlı tesanüdsüzlüğünüzden geldiğine kanaatım var. Dehşetli bir parmak buraya, hususan altıncıya karışıyor. Beni bu bayramımda ağlatmayınız, çabuk kalben tam barışınız. Said Nursî"

Son olarak İhlas Risalesinden birlik beraberliğe verdiği ehhemmiyeti gösteren şu tesbitleri sunuyoruz:

"İşte ey Risale-i Nur şakirdleri ve Kur'anın hizmetkârları! Sizler ve bizler öyle bir insan-ı kâmil ismine lâyık bir şahs-ı manevînin âzalarıyız.. ve hayat-ı ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanın çarkları hükmündeyiz.. ve sahil-i selâmet olan Dâr-üs Selâm'a ümmet-i Muhammediyeyi (asm) çıkaran bir sefine-i Rabbaniyede çalışan hademeleriz. Elbette dört ferdden bin yüz onbir kuvvet-i maneviyeyi temin eden sırr-ı ihlası kazanmak ile, tesanüd ve ittihad-ı hakikîye (dayanışma ve hakiki birlikteliğe) muhtacız ve mecburuz."
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

83

23.04.2010, 09:22

CEVAP: Bunun üzerine Hazret-i Bedîüzzaman “Hayır Husrev! Hakk böyle ister! Melekü’l-Mevt beni alacak, sen hem benim yerime hem de kendi yerine hizmet edeceksin!” demiş ve kendi ömründen sekiz seneyi Husrev Efendi’ye verdiğini ifâde etmiş ve kendisine hizm

Bunun üzerine Hazret-i Bedîüzzaman “Hayır Husrev! Hakk böyle ister! Melekü’l-Mevt beni alacak, sen hem benim yerime hem de kendi yerine hizmet edeceksin!” demiş ve kendi ömründen sekiz seneyi Husrev Efendi’ye verdiğini ifâde etmiş ve kendisine hizmet eden sâir Nûr Talebelerini de “Bana hizmet ettiğiniz gibi Husrev’e de hizmet edeceksiniz!” diyerek her birisinden söz almıştı.



kendisine hizmet eden sâir Nûr Talebelerini de “Bana hizmet ettiğiniz gibi Husrev’e de hizmet edeceksiniz!” diyerek her birisinden söz almıştı.

kendisine hizmet eden sâir Nûr Talebelerini de “Bana hizmet ettiğiniz gibi Husrev’e de hizmet edeceksiniz!” diyerek her birisinden söz almıştı.

kendisine hizmet eden sâir Nûr Talebelerini de “Bana hizmet ettiğiniz gibi Husrev’e de hizmet edeceksiniz!” diyerek her birisinden söz almıştı.

kendisine hizmet eden sâir Nûr Talebelerini de “Bana hizmet ettiğiniz gibi Husrev’e de hizmet edeceksiniz!” diyerek her birisinden söz almıştı.

kendisine hizmet eden sâir Nûr Talebelerini de “Bana hizmet ettiğiniz gibi Husrev’e de hizmet edeceksiniz!” diyerek her birisinden söz almıştı.



söz almıştı. söz almıştı. söz almıştı.söz almıştı. söz almıştı.

Eee yani Hüsrev Abiyi "şeyh" mi ilan ediyorsunuz..?? Ne bu tarikat mı hakikat mesleği mi..?

Siz niye hiç imani bahislerde yazmıyorsunuz anlamadım gitti, hep bu "şeyh"lik meselesine takılmış kalmışsınız..

Bunun imanınıza faydası ne, hiç düşünmüyor musunuz..? Ölürken bunu mu soracaklar size..?



gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

84

23.04.2010, 10:41

Hüsrev Üstadımız diğer abilerimiz gibi Risale-i Nur talebesidir. Hafız Ali abi Re'fet abi vesaire. Haepsinden Allah razı olsun.

Üstad sadece Bediüzaman Üstadımıza aid bir ifade değildir. Bütün İslam alimleri bizim Üstadımızdır.



Bir sivrisinek bizim Üstadımızdır. Bir Karınca da bir arı da.



Hüsrev Üstadımızın velayeti vardır. Fakat şehy değil talebedir.



Hüsrev Üstadımızın keremeti vardır. Fa-kat ikram-ı İlahi nevindendir.



Hüsrev Üstadımız seyyiddir. Yeşil sarıklılar diye tanınır. Soyu Al-i Beyt_i nebeviyeye dayanıyor.
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

85

23.04.2010, 10:41

atlar derler ki edebsizden edebini satın al




Eee yani Hüsrev Abiyi "şeyh" mi ilan ediyorsunuz..?? Ne bu tarikat mı hakikat mesleği mi..?

Siz niye hiç imani bahislerde yazmıyorsunuz anlamadım gitti, hep bu "şeyh"lik meselesine takılmış kalmışsınız..

Bunun imanınıza faydası ne, hiç düşünmüyor musunuz..? Ölürken bunu mu soracaklar size..?


ATALAR DERLERKİ ''EDEBSİZDEN EDEBİNİ SATIN AL''tENKİD ETTİĞİN İFTİRA VE YALANLARLA MUHALİF BİR VAZİYET ALDIĞIN HÜSREV EFENDİ VE TALEBELERİNİN İÇİNE GİT VE BAK.RİSALE-İ NURUN HIZMETİ HARİCİNDE TARİKAT MEŞREB BİR DUSTUR TATBİK EDİLİYORUMU GÖR.AMA YAKINEN BİLİYORUZ Kİ SİZİN ÇOK ÖVDÜĞÜNÜZ VE TARİKAT MEŞREB OLMADIĞINIZI İDDAA ETTİĞİNİZ SİZ VE SİZİN GİBİLERDEN ÇIKMIŞ BİR SÜRÜ TARİKAT MEŞREB NUR CEMAATİ VARDIR.hem siyasetle alude risale-i nur davasını,halkın nazarında masonlara alet durumuna düşürenler var(kaldıki haz.üstad bu durumu risale-inura ıhanetle eş değer tutuyor),hem ergenekon gibi örgütlerin ve ihtilallerin ana yasalarına 'evet'' diyen cemaatleriniz var.hem siyonizmle işli dışlı dünya siyonizmiyle bir zeminde harket eden cemaatleriniz var.DİKKAT EDİN HÜSREV EFENDİ HIZMETİNDEN DEĞİL SİZLERİN İÇİNDEN ÇIKIYOR BUNLAR.DEMEK HAKİKİ IHLASTA MUAFFAK OLMUŞ VE ÜSTADIN ÖMRÜNDEN ONUN HIZMETİ İÇİN VERMEKTEN ÇEKİNMEDİĞİ BİR ZATI ''IHLASSIZLIKLA,ENANİYETLE,HIZMETİ BÖLMEKLE,ŞEYHLİK TASLAMAKLA,ÜSTADLIK TASLMAKLA''İTHAM ETMEK ANCAK SİZLER GİBİ CAHİL VE TIYNİYETİ BOZULMUŞLARIN İŞİ OLSA GEREKTİR.



Bu ÜSTAD Haz.'nin bukadar hürmet ettiği ve kendisinin aleyhinde bulunmaktan korktuğu bir zatı nasıl çürütmeye çalışyorsunuz.Yani o ve medresetüzzehra erkanları ki risale-i nur davasını bilmiyordu hatta ihanet ettide, sizin gibiler mi etmiyor.Yazıklar olsun.Her yazdığınızın ''sizin gibi başkalarının ağzından rivayet iftiralar değil'',bizzat risale-i nurdan delili ve cevabı vardır.Tek tek cevap vermek gerekir.Ama anlamyana hakkı söylemek ''köpeğin önüne mücevherin atılması gibdir''gerekte yok.



Risale-i nurda bu türkiyeye dinsizliğin ve kominizmin gelmesine tek başına engel olduğunu set çektiğini Haz. Üstad''dava ederim ,ısbat ederim'diyerek size tanıttığı ve bu vatanın sahte kurtarıcısı değil hakiki kurtarıcısı olduğu iddaa ettiği bir zatı yılan dillerinizle nasıl sokmaya ve hızmetini itham etmiye devam ediyorsunuz.



Hızmeti risale-i nur mesleğinden aynen Üstadın ifadleriyle zerre kadar sapmamış,saptırmamış.Kim Allah'ın razı olduğu veli kullarını düşman edinir ve onları yalan ve iftiralarla çürütürse Allah onun dünyada ve ahırette düşmanıdır.İftira ettiği ve çürütmeye çalıştığı şeylerden dolayı o yük mahşerde sırtına biner,sadık ahmaksa kendi sıhhatinden,çoluğundan çocuğundan çıkar.Bu kadar iftira yeter,Allah'tan korkun artık.

gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

86

23.04.2010, 10:46

“Yeşil Sarıklılar” nâmıyla bilinen ve Isparta eşrafından olan baba tarafının şeceresi Hz. Ebûbekir’e (ra) dayanmakta idi. Annesi Ayşe Hanımefendi ise asil bir sülâleye mensûbiyetle birlikte soyu evlâd-ı Resûl’den, Hz. Hüseyin’den (ra) gelmekte ve ecdadı “

Ahmed Husrev ALTINBAŞAK


[ 1899 - 1977 ]



Husrev Efendi, her köşesinde Kur’ân sesi yankılanan evlerin, gönülleri Kur’ân nûruyla aydınlanmış sâkinlerinin evlâdı olarak dünyaya geldi. Ellerin Kur’ân yazmaktan, dillerin Kur’ân tilâvetinden men edileceği karanlık senelerin arifesinde Kur’ân’a tarihte benzerine az rastlanılacak tarzda hizmetler edecek bir evlâd-ı güzîn, Kur’ân’la hemhâl olan bir âileye nasib olmuştu. Yirminci asrın kapısında, doğar doğmaz ‘gülşen-i mehdî’ nâmını alacak bir peygamber vârisi, gülistan-ı Türkiye olan Isparta’yı teşrif etmişlerdi.

Ahmed Husrev Efendi, 1899 senesinde (1315) Isparta’nın Senirce Köyü’nde dünyaya geldi. Husrev Efendi, Osmanlı Devleti’nin son dönem Isparta valilerinden Hacı Edhem Bey’in oğlu Ali Efendi’nin torunu olup babası Mehmet Bey (d.1280-v.1340), annesi ise Ayşe Hanımefendi (d.1284-v.14.3.1943) idi.

“Yeşil Sarıklılar” nâmıyla bilinen ve Isparta eşrafından olan baba tarafının şeceresi Hz. Ebûbekir’e (ra) dayanmakta idi. Annesi Ayşe Hanımefendi ise asil bir sülâleye mensûbiyetle birlikte soyu evlâd-ı Resûl’den, Hz. Hüseyin’den (ra) gelmekte ve ecdadı “Hâfız-ı Kurralar” diye bilinmekte idi.

Hacıedhemoğulları sülâlesi geçimlerini çiftçilik yaparak temin ederlerdi. Misafirlerini kırk odalı konaklarında ağırlarlar, yüzlerce dönüm arazilerinde Rahmet-i Rahmân’ın ‘Rızk Kapısı’nı üç yüz çiftçi ile çalarlardı. Isparta zenginlerinin yetim ve öksüz kalmış seyyid çocuklarını memleketlerine getirip himâye etme âdetini Âl-i Beyt neslinin o havâlide çoğalması için Husrev Efendi’nin sülâlesi de devam ettirmişlerdir. Çiftliklerinde üç yüz âileyi barındırırlar, bayramlarda her bir çiftçiye ve âilelerine birer çift ayakkabı hediye ederlerdi. Dünyevî servet, uhrevî mes’ûliyetlerini sarsmamıştı onların. Çünkü dünyaya kalben değil ancak kesben bağlanılabilirdi.

Anne tarafından büyük babası Kur’ân-ı Kerîm yazar, büyük annesi de yazılan mushafı harekelendirirdi. Ramazan aylarında ecdadı terâvih namazlarını hatim ile kılarlardı. Kezâ, dayıları da hâfız-ı Kur’ân olan Husrev Efendi’nin muhtereme vâlidesi Ayşe Hanımefendi hâfız derecesinde Kur’ân’a âşinaydı.

Husrev Efendi, her köşesinde Kur’ân sesi yankılanan evlerin, gönülleri Kur’ân nûruyla aydınlanmış sâkinlerinin evlâdı olarak dünyaya geldi. Ellerin Kur’ân yazmaktan, dillerin Kur’ân tilâvetinden men edileceği karanlık senelerin arifesinde Kur’ân’a tarihte benzerine az rastlanılacak tarzda hizmetler edecek bir avlâd-ı güzîn, Kur’ân’la hemhâl olan bir âileye nasib olmuştu. Yirminci asrın kapısında, doğar doğmaz ‘gülşen-i mehdî’ nâmını alacak bir peygamber vârisi, gülistan-ı Türkiye olan Isparta’yı teşrif etmişlerdi.

Onun doğumu sayesinde Hacıedhemoğulları konağı bayram havasına gark olmuştu. Ziyafetler tertip edilmiş, duâlar edilmişti. Bu sevinç ve süruru yeni doğan çocuğun cazibesi ve hayırlı bir evlat olacağına dair müjdeler daha da artırıyordu. Torununu görür görmez “Bu evladım nûr!” diye heyecanını ifade eden dedesi âileyi sevindiren ilk müjdeyi vermişti. İkinci müjde isminin konulması esnasında oldu. Husrev Efendi’nin doğduğu günlerde Senirce Köyü mübârek bir misafir ağılamaktaydı. Misafirhânede konaklayan Senirkentli Kâmil Efendi adındaki ismiyle müsemmâ kâmil zât köydeki telâşın sebebini merak eder. Bir çocuğun dünyaya geldiğini öğrenir ve ziyaret eder. İsmi henüz konulmamış olan çocuğa hayır duâlar eder, âilesini tebrik eder ve irticâlen okuduğu bir şiirle hem ismini koyar hem de müjdeler verir.

***

Artık nûr evlâdın ismi bellidir: Ahmed Husrev. Kâmil Efendi’nin gönlünden diline dökülen bu ilhâmî mısralar yıllarca unutulmayacak, hakîkaten Kâmil Efendi’nin sözü târih olacaktır.

“Cihâna Ahmed Husrev, vere ikbâlin pertev!
Ede ömrün ziyâde Hakk etmeye tâli’in geçrev!

Senin aslın, şerefli şanlı, el-hâc Edhemzâde.. Zamanında bütün, alâ vü eşrâfa ede pişrev.
Erişe vâlideynin, sâye-i lütfunda maksûda..
Yüzünden görmeyeler, gam, kasâvet, misâl-i cev.
Budur dâdâ-i hayriyem, hulûs-u kalb ile dâim:
Seni sevsin cihân halkı, cihânın halkını sen sev!

Şu mısradan çıkar gevher, sözü tarih olur kâmil:
Erişdi gülşen-i Mehdî vücûda Ahmed Husrev
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

87

23.04.2010, 10:52

KARDEŞİM ALLAH RIZASI İÇİN ŞU MENFİ HAREKET TARZINI TERK EDİN. hÜSREV üSTADIMIZ ŞEYH OLSA KİME NE ZARARI VAR.

Ve o da şeyh değildir. Risale-i Nur talebesidir. Hizmeti ortadadır. Niçin hizmetin başında sıradan bir insan olmasını kabul etmiyor sunuz?



Her şeyin bir başı var. İnasanın başı var. Devlaetin başı var. Ümmetin başı var. Niçin bir Şahs-ı manevinin başı olmasın. Niçin bir mümessili lmasın. Çoç mugarib bir olay.



Akla mı ters. Şeriate mi ters. Sünnete mi muhalif. Bid'a mı. Dalalet mi.



İmamsız namaz peygambersiz ümmet olmaz.



Allah'ın birliği birliği iktiza eder. Tevhid bunun ister.
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

88

23.04.2010, 11:00

KARDEŞİM HÜSREV ALTIBAŞAK ÜSTADIMIZ HAYRAT VAKFININ KURUCUSU VE MÜMESSİLİR.

Bizi o yetiştirdi. Bize tarikat dersi değil Risale-i Nur dersi verdi.



Yazın dedi yazdık Risale-i Nur'ları



Okuyun dedi Okuduk Risale-i Nur'ları



Ezberleyin dedi Ezberledik Risale-i Nur'ları



Mütala edin dedi Mütala ettik Risale-i Nurları



BİZ AHİRETİMİZİ DE DÜNYAMIZI DA BU DAVA YOLUNDA TERK ETTİK.



MENFİ HAREKETİ SEVMİYORUZ. YAPARSAK KENDİMİZİ KINIYORUZ.



Kur'an'ın hadimlerine hadimiz. Sizlerden ders alıyoruz.



Sizlere öğrendiklerimizi takdim ediyoruz. Doğrusunu yanlışını gösterin diyoruz.



BİZİM DÜŞMANIMIZ CEHALET ZARURET VE NİFAKADIR.



Muhabbete muhabbet ediyoruz. Adavete adavet ediyoruz.
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

89

23.04.2010, 11:01

Üstad haz. Husrev efendiye hitaben ‘’fevkalâde sadakat ve sebat ve müfritaneirtibat ve ihlas lâzımdır. Onda terakki etmeliyiz." Elhak, bunda tam terakki etmişsiniz.’’emirdağı II

gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

90

23.04.2010, 11:07

ALAH RAZI OLSUN KARDEŞİM İÇİMİZE SU SERPTİNİZ.

Zaman ihtilaf zamanı değil zaman ittifak zamanı.
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

91

23.04.2010, 11:12

''kanaatım geldi ki; Barlada bulunduğum zaman bütün yazanların tashihatını ve te’lif hizmetini yapmamda tahakkuk eden büyük inâyet ve harika muvaffakıyet, aynen Husrevde, yardımcılarında dahi nümunesi var.''emirdağı II



Haz. üstad risale-i nurların yazdırılmasındaki inayet,telif(yani eserleri yazdırılması)aynen HUSREV 'İN ÜZERİNDE GÖRÜNÜYOR DEMESİ AKILLARINIZI DÜŞÜNMEYE İNŞAALLAH SEVK EDER.



NEŞİR CİHETİNDE Kİ İNAYETİ İSE HAZ. ÜSTAD CANINI VERMEK VE BU VATANA DİNSİZLİĞİN GİRMESİNİ TEK BAŞINA ENGEL OLMAKLA YAPTIĞINI AŞİKARE İZAH ETMEİŞ.

92

23.04.2010, 11:23


"Isparta'da Nur kahramanlarını görmek istiyorum"


"Birgün Safranbolu'da Köprülü Camiinin yanındaki odada, Mustafa Osman Ağabeyimizin Nur'lardan okuduğu,

´Risale-i Nur, sönmez ve söndürülemez. Bir âlem-i manâda İmam-ı Ali'nin (r.a.) ilminde sordum´

cümlesini dinlerken ve aynı günlerde Hasan Feyzi'nin,

´Ey Risale-i Nur!´diye başlayan uzun mektubunu dinlerken,

beklenilen zat-ı Nuranînin Hazret-i Üstad olduğu, içimde hep canlanıyordu.

Aynı sene Emirdağ'da Hazret-i Üstadı ziyaretimi müteakip Isparta'ya gitmiştim.

Hüsrev Ağabey ve diğer Nur kahramanlarını görmek istiyordum.

Hüsrev Ağabeyin evinde Tahiri Ağabeyi de gördüm.

Hüsrev ağabeyimiz, ´Kardeşim Sungur, 1400 seneden beri ehl-i imanın beklediği zat gelmiştir´ sözü ,

içimdeki manâyı teyid ediyordu.
:rolleyes:

93

23.04.2010, 11:27

Kastamonu Lahikasından:

“Hüsrev'in hakikaten tedbirce bana ihtiyaç bırakmayacak bir derecede tedbir ve dirayeti ve Hâfız Ali gibi yüksek ihlası ve mahviyeti (tevazuu)”

94

23.04.2010, 11:29


"Isparta'da Nur kahramanlarını görmek istiyorum"


"Birgün Safranbolu'da Köprülü Camiinin yanındaki odada, Mustafa Osman Ağabeyimizin Nur'lardan okuduğu,

´Risale-i Nur, sönmez ve söndürülemez. Bir âlem-i manâda İmam-ı Ali'nin (r.a.) ilminde sordum´

cümlesini dinlerken ve aynı günlerde Hasan Feyzi'nin,

´Ey Risale-i Nur!´diye başlayan uzun mektubunu dinlerken,

beklenilen zat-ı Nuranînin Hazret-i Üstad olduğu, içimde hep canlanıyordu.

Aynı sene Emirdağ'da Hazret-i Üstadı ziyaretimi müteakip Isparta'ya gitmiştim.

Hüsrev Ağabey ve diğer Nur kahramanlarını görmek istiyordum.

Hüsrev Ağabeyin evinde Tahiri Ağabeyi de gördüm.

Hüsrev ağabeyimiz, ´Kardeşim Sungur, 1400 seneden beri ehl-i imanın beklediği zat gelmiştir´ sözü ,

içimdeki manâyı teyid ediyordu.

:rolleyes:

95

23.04.2010, 11:29


"Isparta'da Nur kahramanlarını görmek istiyorum"


"Birgün Safranbolu'da Köprülü Camiinin yanındaki odada, Mustafa Osman Ağabeyimizin Nur'lardan okuduğu,

´Risale-i Nur, sönmez ve söndürülemez. Bir âlem-i manâda İmam-ı Ali'nin (r.a.) ilminde sordum´

cümlesini dinlerken ve aynı günlerde Hasan Feyzi'nin,

´Ey Risale-i Nur!´diye başlayan uzun mektubunu dinlerken,

beklenilen zat-ı Nuranînin Hazret-i Üstad olduğu, içimde hep canlanıyordu.

Aynı sene Emirdağ'da Hazret-i Üstadı ziyaretimi müteakip Isparta'ya gitmiştim.

Hüsrev Ağabey ve diğer Nur kahramanlarını görmek istiyordum.

Hüsrev Ağabeyin evinde Tahiri Ağabeyi de gördüm.

Hüsrev ağabeyimiz, ´Kardeşim Sungur, 1400 seneden beri ehl-i imanın beklediği zat gelmiştir´ sözü ,

içimdeki manâyı teyid ediyordu.
:rolleyes:






YUKARDAKİ İFADELERİNDEN FARKLI MI DÜŞÜNÜYOR ,HUSREV EFENDİ VE TALEBELERİ FARKLI BİŞEYMİ SÖYLEDİ NEYİ İMA EDİYORSUNUZ.AÇIK İFTİRA ATINDA DOĞRUDAN BİLELİM.

ELİNİZDEN GELİYORSA RİSALE-İ NURDA HUSREV EFENDİNİN ADINI VE HIZMETİNİ SİLİN,ELİNİZDEN GELİYORSA ALLAH KATINDA MAKBULİYETİNİ VE RASULULLAH A.S.M.YANINDAKİ MAKBULİYETİNİ İNKAR EDİN,ELİNİZDEN GELİYORSA HAZ.ÜSTAD'IN ONA OLAN MUHABBETİNİ VE MAHVİYETİNİ VE CANINI VERMESİNİ İNKAR EDİN.ELİNİZDEN GELİYORSA RİSALE-İ NURDAKİ İFADLERLE NASIL RİSALE-İ NURUN ŞAHS-I MANEVİSİNİN VE HAZ. ÜSTADIN HIZMETİNİN HAKİKİ SAHİBİ VE MÜMESSİLİ OLDUĞUNU İNKAR EDİN.

96

23.04.2010, 11:31


"Isparta'da Nur kahramanlarını görmek istiyorum"


"Birgün Safranbolu'da Köprülü Camiinin yanındaki odada, Mustafa Osman Ağabeyimizin Nur'lardan okuduğu,

´Risale-i Nur, sönmez ve söndürülemez. Bir âlem-i manâda İmam-ı Ali'nin (r.a.) ilminde sordum´

cümlesini dinlerken ve aynı günlerde Hasan Feyzi'nin,

´Ey Risale-i Nur!´diye başlayan uzun mektubunu dinlerken,

beklenilen zat-ı Nuranînin Hazret-i Üstad olduğu, içimde hep canlanıyordu.

Aynı sene Emirdağ'da Hazret-i Üstadı ziyaretimi müteakip Isparta'ya gitmiştim.

Hüsrev Ağabey ve diğer Nur kahramanlarını görmek istiyordum.

Hüsrev Ağabeyin evinde Tahiri Ağabeyi de gördüm.

Hüsrev ağabeyimiz, ´Kardeşim Sungur, 1400 seneden beri ehl-i imanın beklediği zat gelmiştir´ sözü ,

içimdeki manâyı teyid ediyordu.


:rolleyes:

97

23.04.2010, 11:38


"Isparta'da Nur kahramanlarını görmek istiyorum"


"Birgün Safranbolu'da Köprülü Camiinin yanındaki odada, Mustafa Osman Ağabeyimizin Nur'lardan okuduğu,

´Risale-i Nur, sönmez ve söndürülemez. Bir âlem-i manâda İmam-ı Ali'nin (r.a.) ilminde sordum´

cümlesini dinlerken ve aynı günlerde Hasan Feyzi'nin,

´Ey Risale-i Nur!´diye başlayan uzun mektubunu dinlerken,

beklenilen zat-ı Nuranînin Hazret-i Üstad olduğu, içimde hep canlanıyordu.

Aynı sene Emirdağ'da Hazret-i Üstadı ziyaretimi müteakip Isparta'ya gitmiştim.

Hüsrev Ağabey ve diğer Nur kahramanlarını görmek istiyordum.

Hüsrev Ağabeyin evinde Tahiri Ağabeyi de gördüm.

Hüsrev ağabeyimiz, ´Kardeşim Sungur, 1400 seneden beri ehl-i imanın beklediği zat gelmiştir´ sözü ,

içimdeki manâyı teyid ediyordu.


:rolleyes:
Ben size ilân ederim ki; Hüsrev'in bin kusuru olsa ben onun aleyhinde bulunmaktan korkarım. Çünki şimdi onun aleyhinde bulunmak, doğrudan doğruya Risale-i Nur aleyhinde ve benim aleyhimde ve bizi perişan edenlerin lehinde bir azîm hıyanettir....




BİZ BAŞKALARININ AĞZINDAN NAKİL YAPMIYORUZ BİZDE NAKİL YAPSAK BURASI AĞZINA KADAR NAKİLLLERLE DOLAR.(KALDIKİ BU DOĞRU BİR NAKİL DİR)VARSA RİSLAE-İ NURDAN ALEYHİNDE BİR İFADE BULUNDATATMİN OLUNUZ.SADIK AHMAKLIĞA DEVAM EDİYORSUNUZ.

98

23.04.2010, 13:17

''kanaatım geldi ki; Barlada bulunduğum zaman bütün yazanların tashihatını ve te’lif hizmetini yapmamda tahakkuk eden büyük inâyet ve harika muvaffakıyet, aynen Husrevde, yardımcılarında dahi nümunesi var.''emirdağı II



Haz. üstad risale-i nurların yazdırılmasındaki inayet,telif(yani eserleri yazdırılması)aynen HUSREV 'İN ÜZERİNDE GÖRÜNÜYOR DEMESİ AKILLARINIZI DÜŞÜNMEYE İNŞAALLAH SEVK EDER.



NEŞİR CİHETİNDE Kİ İNAYETİ İSE HAZ. ÜSTAD ONA CANINI VERMEKLE VE BU VATANA DİNSİZLİĞİN GİRMESİNİ TEK BAŞINA ENGEL OLMAKLA YAPTIĞINI AŞİKARE İZAH ETMİŞ.




BU KONUYLA İLGİLİ Yani ''telifteki inayet '' meselesiyle ilgili, risale-i nurdan bazı alıntılarla bazı hakikatleri beyan etmek istiyorum.



''

Dördüncü İşaret:

Elli-altmış risaleler (*) öyle bir tarzda ihsan edilmiş ki;




  • değil benim gibi az düşünen ve
  • zuhurata tebaiyet eden ve
  • tedkike vakit bulamayan bir insanın;
  • belki büyük zekâlardan mürekkeb bir ehl-i tedkikin sa'y ve gayretiyle yapılmayan bir tarzda te'lifleri

doğrudan doğruya bir eser-i inayet olduklarını gösteriyor. Çünki bütün bu risalelerde, bütün derin hakaik, temsilât vasıtasıyla, en âmi ve ümmi olanlara kadar ders veriliyor. Halbuki o hakaikin çoğunu büyük âlimler "tefhim edilmez" deyip, değil avama, belki havassa da bildiremiyorlar.



İşte en uzak hakikatları,


  1. En yakın bir tarzda,
  2. En âmi bir adama ders verecek derecede;
  3. Benim gibi Türkçesi az,
  4. Sözleri muğlak,
  5. Çoğu anlaşılmaz ve
  6. Zâhir hakikatları dahi müşkilleştiriyor diye eskiden beri iştihar bulmuş ve
  7. Eski eserleri o sû'-i iştiharı tasdik etmiş bir şahsın elinde

Bu hârika teshilât ve

Sühulet-i beyan;


  1. Elbette bilâşüphe bir eser-i inayettir ve
  2. Onun hüneri olamaz ve
  3. Kur'an-ı Kerim'in i'caz-ı manevîsinin bir cilvesidir ve
  4. Temsilât-ı Kur'aniyenin bir temessülüdür ve in'ikasıdır.mektubat

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

99

23.04.2010, 13:26

Konu mesverette görüsülmek üzere kilitlenmistir..
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Bu konuyu değerlendir