Giriş yapmadınız.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Hasan_Sinan"

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

1

24.08.2010, 19:59

Ramazan-ı Şerifteki duâlar inşaallah makbuldür

Bu mübarek Ramazan-ı Şerifteki duâlar, ihlâsı bulmak şartıyla, inşaallah makbuldür. Fakat maatteessüf, ekseriyetçe Risâle-i Nur şakirtlerinin nazarlarını dünyaya çevirmek ve huzur-u kalbi bozmak için, bazı taarruzlar yüzünden o ihlâs, o huzur-u tam bir derece zedelenir.

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Evvelâ: Bu mübarek Ramazan-ı Şerifteki duâlar, ihlâsı bulmak şartıyla, inşaallah makbuldür. Fakat maatteessüf, ekseriyetçe Risâle-i Nur şakirtlerinin nazarlarını dünyaya çevirmek ve huzur-u kalbi bozmak için, bazı taarruzlar yüzünden o ihlâs, o huzur-u tam bir derece zedelenir. Merak etmeyiniz, herşeyi Cenâb-ı Hakka havale edip öyle taarruzlara ehemmiyet vermeyin.

Kastamonu Lâhikası, s. 206, (yeni tanzim, s. 386)

***

Birinci Suâliniz: Mü’minin mü’mine en iyi duâsı nasıl olmalıdır?

Elcevap: Esbab-ı kabul dairesinde olmalı. Çünkü bazı şerâit dahilinde duâ makbul olur. Şerâit-i kabulün içtimâı nispetinde makbuliyeti ziyadeleşir.

Ezcümle, duâ edileceği vakit, istiğfar ile mânevî temizlenmeli; sonra, makbul bir duâ olan salâvat-ı şerifeyi şefaatçi gibi zikretmeli ve âhirde yine salâvat getirmeli. Çünkü, iki makbul duânın ortasında bir duâ makbul olur.

• Hem bizahri’l-gayb, yani gıyaben ona duâ etmek,

• Hem hadiste ve Kur’ân’da gelen me’sur duâlarla duâ etmek; meselâ,

“Allahım, Senden kendim ve onun için dünyada ve âhirette af ve âfiyet istiyorum.” (en-Nevevî, el-Ezkâr, 74; el-Hâkim, el-Müstedrek, 1 : 517.)

“Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, âhirette de güzellik ver. Ve bizi Cehennem ateşinin azâbından koru.” (Bakara Sûresi, 2 : 201.)

gibi câmi duâlarla duâ etmek

• Hem hulûs ve huşû ve huzur-u kalble duâ etmek,

• Hem namazın sonunda, bilhassa sabah namazından sonra,

• Hem mevâki-i mübarekede, hususan mescidlerde,

• Hem Cumada, hususan saat-i icabede,

• Hem şuhur-u selâsede, hususan leyâli-i meşhurede,

• Hem Ramazan’da, hususan Leyle-i Kadirde duâ etmek, kabule karin olması rahmet-i İlâhiyeden kaviyyen me’muldür.

O makbul duânın ya aynen dünyada eseri görünür; veyahut duâ olunanın âhiretine ve hayat-ı ebediyesi cihetinde makbul olur. Demek, aynı maksat yerine gelmezse, duâ kabul olmadı denilmez, belki daha iyi bir sûrette kabul edilmiş denilir.

Mektubat, s. 270, (yeni tanzim, s. 469)
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Hasan_Sinan"

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

2

24.08.2010, 20:01

Pakistan’a yardım ve bir teravih hatırlatması

Abdulkadir Eken: “Fitremizi Pakistan’daki sel mağduru kardeşlerimize göndersek olur mu?”


Öncelikle Pakistan’daki sel mağduru kardeşlerimize buradan gıyaben geçmiş olsun der, Allah’ın kendilerine kolaylıklar getirmesini niyaz ediyoruz. Ölenlere rahmet, geride kalanlara ise acilen sağlık, sıhhat ve afiyet diliyoruz. Şüphesiz geride kalan mağdurlara yardımda birleşilmesi gerektiğinin öncelikli farz bir görev olduğunun da altını çizmek istiyoruz.

Peygamber Efendimiz (asm) “Mü’min mü’min için bir binanın taşları gibidir. Birbirine sımsıkı sarılırlar” buyuruyor. Böyle zor ve dar zamanlarda mü’minlerin birbirlerine sımsıkı sarılmaları ve gerekli yardımlaşmayı kendi aralarında hiç teklif ve destur konusu bile yapmadan sağlamaları imanlarının kendilerine getirdiği bir yükümlülüktür. Allah’a ve ahiret gününe iman edene yakışan davranış da böyle zor zamanlarda kenetlenmek derecesinde yardımlaşmak ve elinde avucunda ne varsa paylaşmaktır. Üstad Bediüzzaman Hazretleri “Eskide ekser İslâm filcümle aç değildi. Tenauma ihtiyar bir derece var idi. Şimdi ise ekseri açlığa düştü kaldı. Telezzüze ihtiyar izn-i şer’î kalmadı.” 1 sözleriyle tam da bu gerçeğe dikkat çekiyor. İslâm âleminde bir yerde bir afet varsa, Müslümanların tenaumu ve telezzüzü bırakarak, yani nimetler ve lezzetler içinde yüzmeyi bir tarafa bırakarak, elbirliği içinde o bölgeye derhal yoğunlaşmaları ve yardımlaşmaları imanlarının gereğidir ve emridir.

Bu konuda doğru iletişimi ve nakliyeyi sağlayan kurumlara da ihtiyaç olduğu muhakkaktır. Diyanetin geçtiğimiz Cuma günü bütün Türkiye’de başlatıp yürüttüğü yardım kampanyası bu açıdan takdire şayandır. Ama yeterli değildir. Muhtelif yardımlaşma dernekleri veya vakıfları da bu konuda inisiyatif alabilir. Yani sivil inisiyatif de bu konuda yardımlaşma ve paylaşma kampanyaları yürütebilir. Her Müslüman’ın felâket bölgesine bilfiil gidip yardımcı olması mümkün değildir. Ama her Müslüman’ın böyle sivil veya resmî inisiyatiflere katkı vermesi pekâlâ mümkündür. Bu yollar işletilebilir ve işletilmelidir. Fitrelerimizi de şüphesiz verebiliriz. Ama daha büyük yardımlara ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla fitre ölçüsünü de aşıp, ciddî mânâda yardımlaşmaya ve paylaşmaya katkı vermemiz lâzım. Bu konuda rüştünü ispat etmiş tecrübeli ve güvenilir yardımlaşma derneklerinin çalışmalarına katkı vermek sûretiyle, felâket bölgesine yardımlarımızın ulaşmasını muhakkak sağlamalıyız.

«««

Muammer Asar: “1- Teravih namazında yirmi rekâta toptan niyet mi edilir, yoksa her selâmdan sonra yeniden niyet mi edilir? 2- Teravih namazında Hanefi imama Şafii birisi uyabilir mi?”


1- Teravih namazına baştan bir kere niyet etmek yeterlidir. Her selâmdan sonra dilimizle yeniden niyet etmeye gerek yoktur. Artık baştaki niyetten sonra, kalben teravih kılıyor olduğumuzu kabul ve tasdik etmemiz niyet sayılır.

2- Ülkemizde Hanefiler ile Şafiiler iç içe yaşıyorlar. Şafiilerde nafile namaz dört rekât kılınmıyor. Mezhep buna cevaz vermiyor. İkişer rekâtlı kılınması gerekiyor. Hanefi mezhebinde ise dörder rekât kılınabiliyor, ikişer rekât kılmak ise efdal bulunuyor. Bu açıdan arkasında Şafiî mezhebinden cemaati olduğunu bilen bir imamın teravih namazlarını mutlaka ikişer rekâtta bir selâm vererek kıldırması gerekiyor. Aksi takdirde dörder rekâtta bir selâm verirse, Şafii mezhebinde bulunan cemaat sıkıntıya giriyor. Zaten ikişer rekâtta bir selâm vermek Hanefi mezhebinde de efdaldir. Bu efdaliyet çerçevesinde teravihleri kıldırmalı ve Şafii mezhebindeki cemaatin doğru ibadet hakkına yardımcı olunmalıdır. Önceki yıllarda Diyanetin imamlara teravihlerin ikişer rekât kıldırılması konusunda bir genelgesi olduğunu hatırlıyorum. Bunu unutan ve ‘Çoğunluk dört istiyor’ diye dört kıldırmaya devam eden bazı imam arkadaşların olduğu kulağıma geliyor. Unutulmaması lâzım ki, bu bir ibadettir. Bir kişi de olsa, buna kulak vermeli ve zaten kendi mezhebinde de bulunan efdaliyet ölçülerini gözetmelidir.

Eğer Hanefi imam bu hususlara dikkat gösterirse, arkasında Şafii birisinin namaz kılmasında hiçbir sakınca yoktur.


Dipnot:

1- Sözler, (yeni), Lemaat, s. 1178.

24.08.2010

E-Posta: fikihgunlugu@yeniasya.com.tr
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Hasan_Sinan"

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

3

24.08.2010, 20:03

Ben fitreleri Pakistana göndermek istiyorum Kizilay araciligi ile. Kardeslerimiz maddi ve manevi yardima muhtaclar. Tabi bizim mahalli mesveretimizden sonra karar alabilirim.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Bu konuyu değerlendir