Giriş yapmadınız.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

26.03.2010, 15:12

Konuşan yalnız hakikattir


Âyet-i Kerime Meâli

Allah, sizi yanlışlıkla veya yanılarak ettiğiniz yeminlerden
dolayı mes'ul tutmaz; fakat kalbinizle kazandıklarınızdan, yalan yere
ettiğiniz yeminle ve yeminlerinizi yerine getirmemekle kazandığınız
günahtan mes'ul tutar.

Bakara Sûresi: 225





26.03.2010










Konuşan yalnız hakikattir


Küfr-ü mutlakla mücâdelede, bu kadar ağır şerâit altında, Risâle-i Nur
bir derece muvaffak oluyorsa, bunun sırrı işte budur. Said yoktur.
Said’in kudret ve ehliyeti de yoktur. Konuşan yalnız hakîkattir,
hakîkat-i îmâniyedir.

Herkes hoşlandığı mânevî makamâtı ve uhrevî saadetleri a’mâl-i
sâliha ile kazanmak ve bu yola müteveccih olmak, herkesin meşrû hakkı
olduğu, hem de hiç kimseye hiçbir zararı bulunmadığı halde, ben rûhen ve
kalben bu ahvâlden men ediliyordum. Rızâ-yı İlahîden başka, fıtrî
vazife-i ilmiyenin sevkiyle, yalnız ve yalnız îmâna hizmet husûsu bana
gösterildi. Çünkü, bu zamanda, hiçbir şeye âlet ve tâbi olmayan ve her
gayenin fevkinde olan hakaik-ı îmâniyeyi fıtrî ubûdiyetle bilmeyenlere,
bilme ihtiyacında olanlara tesirli bir sûrette bildirmek, bu keşmekeş
dünyasında îmânı kurtaracak ve muannidlere katî kanaat verecek bu
tarzda—yani hiçbir şeye âlet olmayacak bir tarzda—bir Kur’ân dersi
vermek lâzımdır ki, küfr-ü mutlakı ve mütemerrid ve inatçı dalâleti
kırsın; herkese katî kanaat verebilsin.

Bu kanaat da, bu zamanda, bu şerâit dahilinde, dînin hiçbir
şahsî, uhrevî ve dünyevî, maddî ve mânevî birşeye âlet edilmediğini
bilmekle husûle gelebilir. Yoksa, komitecilik ve cemiyetçilikten
tevellüd eden dehşetli dinsizlik şahsiyet-i mâneviyesine karşı çıkan bir
şahıs, en büyük mânevî bir mertebede bulunsa, yine vesveseleri bütün
bütün izâle edemez. Çünkü, îmâna girmek isteyen muannidin nefsi ve enesi
diyebilir ki, “O şahıs, dehâsıyla, hârika makamıyla bizi kandırdı.”
Böyle der ve içinde şüphesi kalır.

Allah’a binlerce şükür olsun ki, yirmi sekiz senedir dîni
siyâsete âlet ittihâmı altında, Kader-i İlâhî ihtiyârım haricinde dîni
hiçbir şahsî şeye âlet etmemek için beşerin zâlimâne eliyle mahz-ı
adâlet olarak beni tokatlıyor, îkaz ediyor. “Sakın,” diyor, “îman
hakîkatini kendi şahsına âlet yapma. Tâ ki, îmâna muhtaç olanlar
anlasınlar ki, yalnız hakîkat konuşuyor. Nefsin evhâmı, şeytanın
desîseleri kalmasın, sussun.”

İşte Nur Risâlelerinin, büyük denizlerin büyük dalgaları gibi,
gönüller üzerinde husûle getirdiği heyecanın kalblerde ve ruhlarda
yaptığı tesirin sırrı budur, başka birşey değil. Risâle-i Nur’un
bahsettiği hakîkatlerin aynını binlerce âlimler, yüz binlerce kitaplar
daha beliğâne neşrettikleri halde, yine küfr-ü mutlakı durduramıyorlar.
Küfr-ü mutlakla mücâdelede, bu kadar ağır şerâit altında, Risâle-i Nur
bir derece muvaffak oluyorsa, bunun sırrı işte budur. Said yoktur.
Said’in kudret ve ehliyeti de yoktur. Konuşan yalnız hakîkattir,
hakîkat-i îmâniyedir.

Mâdem ki, nûr-u hakîkat, îmâna muhtaç gönüllerde tesirini
yapıyor; bir Said değil, bin Said fedâ olsun. Yirmi sekiz sene çektiğim
ezâ ve cefâlar, mâruz kaldığım işkenceler, katlandığım musîbetler helâl
olsun. Bana zulmedenlere, beni kasaba kasaba dolaştıranlara, hakaret
edenlere, türlü türlü ittihamlarla mahkûm etmek isteyenlere, zindanlarda
bana yer hazırlayanların hepsine hakkımı helâl ettim.

Âdil kadere de derim ki: Ben, senin bu şefkatli tokatlarına
müstahak idim. Yoksa, herkes gibi gayet meşrû ve zararsız olan bir yol
tutarak şahsımı düşünseydim, maddî, mânevî füyüzât hislerimi fedâ
etmeseydim îman hizmetinde bu büyük ve mânevî kuvveti kaybedecektim.
Ben, maddî ve mânevî herşeyimi fedâ ettim, her musîbete katlandım, her
işkenceye sabrettim. Bu sayede, hakîkat-i îmâniye her tarafa yayıldı. Bu
sayede, Nur mekteb-i irfânının yüz binlerce, belki de milyonlarca
talebeleri yetişti. Artık bu yolda, hizmet-i îmâniyede onlar devam
edeceklerdir. Ve benim maddî ve mânevî herşeyden ferâgat mesleğimden
ayrılmayacaklardır. Yalnız ve yalnız Allah rızâsı için çalışacaklardır.
Bize işkence edenler bilmeyerek, kader-i İlâhînin sırlarına, akıl
erdiremeyerek, hakîkat-i îmâniyenin inkişâfına hizmet ettiler. Bizim
vazifemiz, onlar için yalnız hidâyet temennîsinden ibârettir. Ben çok
hastayım. Ne yazmaya, ne söylemeye tâkatim kalmadı. Belki de bunlar son
sözlerim olur. Medresetü’z-Zehrâ’nın Risâle-i Nur Talebeleri bu
vasiyetimi unutmasınlar.

Tarihçe-i Hayat, s. 1049
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

2

26.03.2010, 17:20

sadakte üstadım sadakte sen kışta geldin ama biz baharı gördük hamdolsun. allah senden ve taleberinden razı olsun.
hy120 nickim değişti

Bu konuyu değerlendir