Âyet-i Kerime Meâli
O Allah ki, gökten belli bir ölçüde su indirir. Sonra onunla ölmüş bir beldeyi diriltiriz. Siz de kabirlerinizden böyle çıkarılacaksınız.
Zuhruf Sûresi: 11
25.04.2009
Millet Meclisine hitabe - 2 Kur’ân medeniyetinin zuhuru yakındır
Sadisen: Hasmınız ve ıslâmiyet düşmanı olan frenkler, dindeki lâkaytlığınızdan pek fazla istifade ettiler ve ediyorlar. Hattâ diyebilirim ki, hasmınız kadar ıslâma zarar veren, dinde ihmalinizden istifade eden insanlardır. Maslahat-ı ıslâmiye ve selâmet-i millet namına, bu ihmali a’mâle tebdil etmeniz gerektir. Görülmüyor mu ki, ıttihatçılar o kadar harika azim ve sebat ve fedakârlıklarıyla, hattâ ıslâmın şu intibâhına da bir sebep oldukları halde, bir derece dinde lâübâlilik tavrını gösterdikleri için, dahildeki milletten nefret ve tezyif gördüler. Hariçteki ıslâmlar dindeki ihmallerini görmedikleri için hürmeti verdiler.
Sabian: Âlem-i küfür, bütün vesaitiyle, medeniyetiyle, felsefesiyle, fünunuyla, misyonerleriyle âlem-i ıslâma hücum ve maddeten uzun zamandan beri galebe ettiği halde, âlem-i ıslâma dinen galebe edemedi. Ve dahilî bütün fırak-ı dâlle-i ıslâmiye de, birer kemmiye-i kalile-i muzırra suretinde mahkûm kaldığı; ve ıslâmiyet metanetini ve salâbetini sünnet ve cemaatle muhafaza eylediği bir zamanda, lâübâliyâne, Avrupa medeniyet-i habise kısmından süzülen bir cereyan-ı bid’atkârâne, sinesinde yer tutamaz. Demek, âlem-i ıslâm içinde mühim ve inkılâbvâri bir iş görmek, ıslâmiyetin desâtirini inkıyadla olabilir, başka olamaz. Hem olmamış, olmuşsa da çabuk ölüp sönmüş.
Sâminen: Zaaf-ı dine sebep olan Avrupa medeniyet-i sefihanesi yırtılmaya yüz tuttuğu bir zamanda ve medeniyet-i Kur’ân’ın zuhura yakın geldiği bir anda, lâkaydâne ve ihmalkârâne, müsbet bir iş görülmez. Menfîce, tahripkârâne iş ise, bu kadar rahnelere mâruz kalan ıslâm zaten muhtaç değildir.
Tâsian: Sizin bu ıstiklâl Harbindeki muzafferiyetinizi ve âli hizmetinizi takdir eden ve sizi can ü dilden seven cumhur-u mü’minîndir. Ve bilhassa tabaka-i avâmdır ki, sağlam Müslümanlardır. Sizi ciddî sever ve sizi tutar ve size minnettardır ve fedakârlığınızı takdir ederler. Ve intibaha gelmiş en cesim ve müthiş bir kuvveti size takdim ederler. Siz dahi, evâmir-i Kur’âniyeyi imtisalle onlara ittisal ve istinad etmeniz, maslahat-ı ıslâm namına zarurîdir. Yoksa, ıslâmiyetten tecerrüt eden, bedbaht, milliyetsiz, Avrupa meftunu frenk mukallitleri avâm-ı Müslimîne tercih etmek maslahat-ı ıslâma münâfi olduğundan, âlem-i ıslâm nazarını başka tarafa çevirecek ve başkasından istimdat edecek.
Mesnevî-i Nûriye, s. 85; Tarihçe-i Hayat, s.
125
(Devam edecek)
LÜGATÇE:
frenk: Avrupalı.
maslahat-ı ıslâmiye: ıslâmın faydası, menfaati.
a’mâl: Ameller.
vesait: Vasıtalar.
fünun: Fenler.
fırak-ı dâlle-i ıslâmiye: ıslâmdan sapmış gruplar.
kemmiye-i kalile-i muzırra: Az miktarda zarar veren.
salâbet: Sağlamlık, kuvvetli bağlılık.
medeniyet-i habise: Pis medeniyet.
cereyan-ı bid’atkârâne: Dinin aslında olmayan, sonradan ihdas edilen adetleri dine sokuşturmaya çalışarak, dine zarar verme hareketi.
inkılâbvâri: ınkılâba benzer değişim, inkilâb gibi.
desâtir: Düsturlar.
inkıyad: Boyun eğme.
zaaf-ı din: Dinî zayıflık.
medeniyet-i sefihane: Sefahate düşkün medeniyet.
rahne: Gedik, yarık, yıkık ve bozuk yer.
cumhur-u mü’minîn: Mü’minlerin umumu.
evâmir-i Kur’âniye: Kur’ân’ın emirleri.
ittisal: Ulaşma, bitişme, birleşme.
25.04.2009