Giriş yapmadınız.

1

20.03.2009, 09:40

Propaganda-i siyâset, yalana fazla revaç verdi

Hadis-i şerif Meâli


Hiçbir toplum yoktur ki, içlerinde faiz alışverişi ortaya çıksın da, onlar kıtlık ile cezalandırılmış olmasınlar.

ımam Ahmed


20.03.2009




Propaganda-i siyâset, yalana fazla revaç verdi


Kizb ve şer ve bâtılın dellâlı ve numûnesi olan Müseylime-i Kezzab ve maskaraca kelimeleri olduğundan, fıtraten hissiyât-ı ulviye sahibi ve maâlî-i ahlâka meftun ve izzet ve mübâhâta meyyal olan Sahabeler, elbette ihtiyârlarıyla kizb ve şerre ellerini uzatıp, Müseylime derekesine düşmemişler. Sıdk ve hayır ve hakkın dellâlı ve numûnesi olan Habîbullahın (asm) âlâ-yı illiyyîn-i kemâlâtındaki makamına bakarak, bütün kuvvet ve himmetleriyle, o tarafa koşmak muktezâ-i seciyeleridir.

Meselâ, nasıl ki zaman oluyor, medeniyet-i beşeriye çarşısında ve hayat-ı içtimâiye-i insaniye dükkânında, bâzı şeylerin verdiği müthiş neticeleri ve çirkin eserleri zehr-i kàtil gibi, herkes onu satın almak değil, bütün kuvvetiyle ondan nefret edip kaçar ve bâzı şeylerin ve mânevî metâların verdikleri güzel neticeler ve kıymettar eserler, bir tiryâk-ı nâfi ve bir pırlanta gibi, herkesin nazar-ı rağbetini kendine celb eder; herkes elinden geldiği kadar onları satın almaya çalışır; öyle de, Asr-ı Saadette hayat-ı içtimâiye-i insaniyenin çarşısında, kizb ve şer ve küfür gibi maddeler, şekàvet-i ebediye gibi neticeleri ve Müseylime-i Kezzab gibi süflî maskaraları tevlid ettiğinden, secâyâ-i âliye ve hubb-u maâlîye meftun olan Sahabelerin, zehr-i kàtilden kaçar gibi ondan kaçmaları ve nefret etmeleri bedihîdir. Ve saadet-i ebediye gibi netice veren ve Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm gibi nurânî meyveler gösteren, sıdk ve hakka ve imâna en nâfi bir tiryak, en kıymettar bir elmas gibi, o fıtratları sâfiye ve seciyeleri sâmiye olan Sahabeler, bütün kuvvetleriyle ve hissiyât ve letâifleriyle, onlara müşteri ve müştak olması zarûrîdir.

Halbuki, o zamandan sonra, git gide ve gele gele sıdk ve kizb ortasındaki mesafe azala azala, omuz omuza geldi; bir dükkânda ikisi beraber satılmaya başladığı gibi, ahlâk-ı içtimâiye bozuldu. Propaganda-i siyâset, yalana fazla revaç verdi. Yalanın müthiş çirkinliği gizlenip, doğruluğun parlak güzelliği görünmemeye başladığı zamanda, kimin haddi var ki, Sahabenin adâlet ve sıdk ve ulviyet ve hakkàniyet hususundaki kuvvetlerine, metânetlerine, takvâlarına yetişebilsin veya derecelerinden geçsin?

Sözler, s. 451, (yeni tanzim, s. 794)


LUGATÇE:

maâlî-i ahlâk: Yüksek ahlâkî değerler.

mübâhât: ıftihar edici bir güzellik; günâhı ve zararı olmayan şeyler.

sıdk: Doğruluk.

kizb: Yalan.

âlâ-yı illiyyîn-i kemâlât: Kemâlâtın en yüksek derecesi.

ahlâk-ı içtimâiye: Toplum ahlâkı.

revaç: Sürüm, geçerlik, rağbet.

Bediuzzaman Said Nursi

20.03.2009

2

20.03.2009, 09:42

Zihinleride bulandırdı.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir