Giriş yapmadınız.

1

11.02.2009, 08:08

İsimlerin değişmesiyle hakikatler değişmez

Âyet-i Kerime Meâli



Onlar görmüyor mu ki, her sene bir iki defa çeşitli musibetlerle imtihan olunuyorlar, yine de tevbe edip ibret almıyorlar.


Tevbe Sûresi: 126


11.02.2009




ısimlerin değişmesiyle hakikatler değişmez



Ey paşalar, zabitler!

u on bir buçuk cinayetin şahitleri binlerle adamdır. Belki bazılarına ıstanbul’un yarısı şahittir. Bu on bir buçuk cinayetin cezasına rızâ ile beraber, on bir buçuk suâlime de cevap isterim. ışte bu seyyiâtıma bedel bir hasenem de var. Söyleyeceğim:

Herkesin şevkini kıran ve neş’esini kaçıran ve ağrazlar ve taraftarlıklar hissini uyandıran ve sebeb-i tefrika olan ırkçılık cemiyât-ı akvâmiyeyi teşkiline sebebiyet veren ve ismi meşrutiyet ve mânâsı istibdat olan ve ıttihad ve Terakki ismini de lekedâr eden buradaki şube-i müstebidaneye muhalefet ettim.

Herkesin bir fikri var. ışte sulh-u umumî, aff-ı umumî ve ref-i imtiyaz lâzım. Tâ ki, biri bir imtiyaz ile başkasına haşerat nazarıyla bakmakla nifak çıkmasın. Fahr olmasın! Derim: Biz ki hakikî Müslümanız; aldanırız, fakat aldatmayız. Bir hayat için yalana tenezzül etmeyiz. Zira, biliyoruz ki, “En büyük hile, hileleri terk etmektir.”

Fakat, meşru, hakikî meşrutiyetin müsemmâsına ahd ü peyman ettiğimden, istibdat ne şekilde olursa olsun, meşrutiyet libası giysin ve ismini taksın, rast gelsem sille vuracağım.

Fikrimce meşrutiyetin düşmanı, meşrutiyeti gaddar, çirkin ve hilâf-ı şeriat göstermekle meşveretin de düşmanlarını çok edenlerdir. “Tebeddül-ü esmâ ile hakâik tebeddül etmez.” En büyük hatâ, insan kendini hatâsız zannetmek olduğundan, hatâmı itiraf ederim ki, nâsın nasihatini kabul etmeden nâsa nasihati kabul ettirmek istedim. Nefsimi irşad etmeden başkasının irşadına çalıştığımdan, emr-i bi’l-ma’rufu tesirsiz etmekle tenzil ettim.

Hem de tecrübe ile sabittir ki, ceza bir kusurun neticesidir. Fakat bazan o kusur, işlenmemiş başka kusurun sûretinde kendini gösterir, o adam mâsum iken cezaya müstehak olur. Allah musibet verir, hapse atar, adalet eder. Fakat hâkim ona ceza verir, zulmeder.

Ey ulû’l-emir! Bir haysiyetim vardı, onunla ıslâmiyet milliyetine hizmet edecektim; kırdınız. Kendi kendine olmuş, istemediğim bir şöhret-i kâzibem vardı, onunla avâma nasihatımı tesir ettiriyordum; maalmemnuniye mahvettiniz. şimdi usandığım bir hayat-ı zaifim var; kahrolayım eğer idama esirgersem! Mert olmayayım, eğer ölüme gülmekle gitmezsem! Suretâ mahkûmiyetim, vicdanen mahkûmiyetinizi intac edecektir. Bu hal bana zarar değil, belki şandır. Fakat millete zarar ettiniz. Zira nasihatımdaki tesiri kırdınız.


Dîvân-ı Harb-i Örfî, s. 39-40


Lügatçe:


ağraz: Kasten ve bilerek yapılan kötülükler.

ahd ü peyman: Söz ve yemin.

cemiyât-ı akvâmiye: Milletler cemiyeti.

emr-i bi’l-ma’ruf: ıyiliği emretmek, tebliğ etmek.

hakaik: Hakikatler.

hasene: ıyilik.

hayat-ı zaif: Zayıf bir hayat.

hilâf-ı şeriat: şeriata ters, aykırı.

intac: Netice vermek.

istibdat: Baskı.

libas: Elbise.

maalmemnuniye: Memnuniyetle.

müsemmâ: ısimlendirilmiş, adlı.

nâs: ınsanlar

nifak: Dıştan Müslüman göründüğü halde inanmamak, ikiyüzlülük, dinde riyâ.

ref-i imtiyaz: Ayrıcalığın kalkması.

sebeb-i tefrika: Ayrılık sebebi.

seyyiât: Kötülükler.

sulh-u umumî: Genel sulh, dünya barışı.

suretâ: Görünüşte, görünüş olarak.

şöhret-i kâzibe: Yalancı şöhret.

şube-i müstebidane: Baskı yapan şube.

tebeddül: Değişme.

tebeddül-ü esmâ: ısimlerin değişmesi.

ulû’l-emir: ıdareci.


11.02.2009

2

12.02.2009, 13:38

Allah razı olsun abi :çiçek:
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir.
Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün.
Gerisi zaten kendiliğinden gelir...

( ŞEMS-İ TEBRİZİ )


Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir