Giriş yapmadınız.

1

26.01.2009, 23:43

Amerika kadar servetimiz de olsa...

Hadis-i şerif Meâli


Allah mazlumun ve darda kalmışın imdadına koşulmasını sever.

Câmiü's-Sağîr, No: 2573


27.01.2009




Amerika kadar servetimiz de olsa...



Aziz kardeşlerim, siz kat’î biliniz ki, Risâle-i Nur ve şâkirtlerinin meşgul oldukları vazife, rû-yi zemindeki bütün muazzam mesâilden daha büyüktür. Onun için, dünyevî merakâver meselelere bakıp, vazife-i bâkiyenizde fütur getirmeyiniz. Meyvenin Dördüncü Meselesini çok defa okuyunuz; kuvve-i mâneviyeniz kırılmasın.

Evet, ehl-i dünyanın bütün muazzam meseleleri, fânî hayatta zâlimâne olan düstûr-u cidal dâiresinde, gaddarane, merhametsiz ve mukaddesât-ı diniyeyi dünyaya fedâ etmek cihetiyle, kader-i ılâhi, onların o cinayetleri içinde, onlara bir mânevî cehennem veriyor. Risâle-i Nur ve şâkirtlerinin çalıştıkları ve vazifedâr oldukları fânî hayâta bedel, bâkî hayata perde olan ölümü ve hayat-ı dünyeviyenin perestişkârlarına gayet dehşetli ecel celladının, hayat-ı ebediyeye birer perde ve ehl-i imânın saâdet-i ebediyelerine birer vesile olduğunu, iki kere iki dört eder derecesinde katî ispat etmektedir. şimdiye kadar o hakikati göstermişiz.

Elhasıl: Ehl-i dalâlet, muvakkat hayata karşı mücâdele ediyorlar. Bizler, ölüme karşı nûr-u Kur’ân ile cidaldeyiz. Onların en büyük meselesi—muvakkat olduğu için—bizim meselemizin en küçüğüne—bekaya baktığı için—mukabil gelmiyor. Madem onlar divânelikleriyle bizim muazzam meselelerimize tenezzül edip karışmıyorlar; biz, neden kudsî vazifemizin zararına onların küçük meselelerini merakla takip ediyoruz?


Emirdağ Lâhikası, s. 41, (yeni tanzim, s. 90)

***
Evet, Risâle-i Nur şâkirtlerinin meşgul olduğu vazife, en muazzam olan mesâil-i dünyeviyeden daha büyüktür. Siyasetle uğraşmaya vaktimiz yoktur. Yüz elimiz de olsa, ancak Nura kâfi gelir. Amerika, ıngiliz kadar servetimiz de olsa, yine îmânı kurtarmak dâvâsına hasredeceğiz. Hem, birtakım siyasî işlerle veya birtakım bâtıl cereyanlarla ve fikirlerle uğraşmaya zamanımız yoktur. Ömrümüz kısadır, vaktimiz dardır. Üstadımızın dediği gibi, “Fena şeylerle meşguliyet fena tesir eder, fena iz bırakır.” Husûsan böyle bir asırda, “Bâtılı, iyice tasvir etmek, sâf zihinleri idlâldir.” Evet menfîlikleri öğrenerek mücâdele edeceğim gibi saf bir niyetle başlayıp, menfî şeylerle meşgul ola ola, dînî bağları ve dînî salâbet ve sadâkati eski haline nazaran gevşemiş olanlar olmuştur.

Risâle-i Nur, nûru yerleştirerek zulmeti izâle ediyor, yok ediyor; iyiyi öğreterek, fenayı fark ve tefrik ettiriyor ve vazgeçiriyor; hakîkati ders vermekle, bâtıldan kurtarıyor ve bâtıldan mahfuz kılıyor.

Hulâsa-i kelâm: Biz, ancak Nurlarla meşgulüz. Biz mücevherât-ı Kur’âniye ile iştigal ediyoruz. Bizler, Kur’ân’ın kâinat vüs’atindeki elmas gibi hakîkatlerine çalışıyoruz. Bizler, ancak bâkîye hizmet ediyoruz. Bizler, fâni şeylere emek sarf etmeyiz. Bizim, Risâle-i Nur’la olan hizmet-i îmâniyemiz, başka şeylerle iştigalimize ihtiyaç bırakmıyor, her şeye kâfi geliyor.


Tarihçe-i Hayat, s. 600, (yeni tanzim, s. 1059)


kat’î: Kesin.

şâkirt: Talebe.

fütur: Ara, usanç, gevşeklik.

tevakkuf: Durma, duraklama.

rû-yi zemin: Yeryüzü.

mesâil: Meseleler.

merakâver: Merak verici, düşündürücü.

vazife-i bâkiye: Daimî vazifeler.

düstûr-u cidal: Çarpışma kaidesi.

mukaddesât-ı diniye: Dine ait kudsî ve mübarek sayılan şeyler.

hayat-ı dünyeviye: Dünya hayatı.

perestişkâr: ıbadet edercesine seven.

hayat-ı ebediye: Sonsuz hayat, ahiret.

saâdet-i ebediye: Sonsuz mutluluk, Cennet.

ehl-i dalâlet: Doğru ve hak yoldan sapanlar.

cidal: Mücadele.

muvakkat: Geçici.

vüs’at: Genişlik.

idlâl: Dalâlete düşürme, doğru yoldan çıkarma, saptırma

salâbet: Sağlamlık. Metanet, mânevî kuvvet.

Bediuzzaman Said Nursi

27.01.2009

2

27.01.2009, 11:14

Allah razı olusn abi paylaşım için, :çiçek:
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir.
Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün.
Gerisi zaten kendiliğinden gelir...

( ŞEMS-İ TEBRİZİ )


Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir