Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

25.09.2012, 11:41

78 yaş

78 yaş

Huzurevinin çok büyük bahçesinde ağaç ve çeşitli bitkileri yetiştirmek, huzurevi sakinleri ile bakımını, sulamasını yapmak haz duyduğumuz meşguliyetlerdendir. Yeni bir bahar günü fidanları sulamak ve tefekkür etmek için yeşillikleri, ağaçları, çiçekleri ve kuşları
ile cıvıl cıvıl bahçede taze bir fidana su verirken, huzurevine yeni gelmiş bir yaşlıyla tanışmak, yakınlaşmak maksadıyla yardım istedim.

Severek geldi. Birlikte sulama yaptık. Eskiden ve yeniden konuştuk. “Bu işleri seversen zaman zaman devam ederiz” dedim. O da kabul etti, ayrıldık.

Ertesi gün bahçeye çıktığımda Halil Amcayı orada buldum. Bahçenin sulamasını ve bakımını yapıyordu. Yanına varıp selam verdim. Çok büyük bir tebessüm ve mutlulukla selamımı aldı. Baharın, bahçenin, kuşların, ağaçların, çiçeklerin güzelliğine Halil Amcanın tebessümü ve mutluğu karıştı birden. Huzurevine yeni gelmiş, her şeye ve herkese yabancıydı. Yakınlarından sıcak tebessümü, hoşgörüyü göremeyerek aramıza gelen ve ailemize katılan kırık bir kalbin mutluluk ışıltılarıydı bu tatlı tebessümler. Konuşmalarımız, sohbetlerimiz devam etti. Onun acısıyla, tatlısıyla geçen ömrünün hatıraları onun dudaklarından tane tane akıyordu.

Birkaç gün aradan sonra bahçede tekrar buluştuk, beraber çalıştık. Sohbet, muhabbet devam ederken gelen çayı beraber yudumladık. Bana “Seni evladım gibi sevdim. Benimle ilgilenen, samimiyet kuran başka insan olmadı” anlamında iltifatlarda bulundu.

Her konuda rahatlıkla sohbet ediyorduk. İbadet konularını da konuştuk. Ancak o noktaları karartıyordu. Kısa kısa geçiştiriyor ya da yaşlı ve tecrübeli olmanın ustalığı ile sohbetin mecrasını başka yönlere akıtıyordu. Ben gülümseyince de konuyu espriye bağlıyor, o da gülümsüyordu. Ayrılırken kendisini çok sevdiğimi bildirdim. “Başka zaman sizinle önemli bir konu görüşeceğim” deyip ayrıldım.

Ertesi gün o beni buldu. Önemli konuyu merek ettiğini, bu nedenle geldiğini söyledi. Kâinattan, mahlûkattan, mevcudattan ve işleyen sistemlerden onun anlayacağı şekilde bahsetmeye başladım. Sohbetimiz epey devam etti. Bu arada bir ziyaretçi geldi ve beni çağırdılar. Ayrılırken “Senden özel bir ricam var. Onu sonra söylerim” dedim ve ayrıldım.

Ertesi gün bahçeye çıktığımda, Halil amca sohbet ettiği başka yaşlıların yanından ayrılarak yanıma gelip selam verdi. Özel ricamın ne olduğunu merak ettiğini söyledi. Bahçeye yöneldik. Yüksekçe bir yerde oturarak sohbeti koyulaştırdık. Bizlere verilen nimetlerin bir bedelinin olması gerektiğini anlattıktan sonra, kendisinin çok iyi kalpli bir insan, her haliyle mükemmel bir kişi olduğunu anlattım. Sonra bir eksiği olduğunu ve namazı eda edemediğini söyleyince biraz durdu. Sağlıkla ilgili birkaç basit mazeret saydı. Ben hiçbir şey demedim. Arkasından o da durdu ve içinden mırıldanmaya başladı. Hemen sonra namaza mani mazeretin olmadığını söyledi. Düşündü ve kendisinin çoktan beri bu görevi yapamadığını anlattı. Artık vaktin çok geçtiğini söyledi. Konuşmamız ve sohbetimizin devam etmesi üzerine, dört gün sonra Ramazan ayı başlayacağından oruç ve namaza beraber başlayacağını ifade ederken “Bakalım devam edebilecek miyim?” diye tereddüt ediyordu.

Halil Amca her gün güler yüzle mescide koşuyordu. Orucunu tuttu, namazını da hiç kaçırmıyor. Beni gördüğü yerde teşekkür ederek minnet duygularını ifade ediyordu. Kendisine “Senden özel bir isteğim olacak” sözümden “Namazla ilgili bir konu olacağı hiç aklıma gelmemişti” diyerek sık sık o sohbetten bahseder...

Halil Amca, 15–16 yaşlarında köyde namaz kılarken daha sonra, kendi ifadesi ile “Orucun da namazın da yanına bir daha hiç varmadım” sözünü söylemesi çok manidardır. Geriye dönüp baktığında, ben de “Kazalar ne olacak?” deyince “Çok zor… Ömrüm yetmez. Bu durum gençlere ibret olması gerekir” diye ekledi.

78 yaşında yeniden doğmuş gibi huzuru ve mutluluğu yakaladığını, iyi ki huzurevine geldiğini, bizimle tanıştığını söylemektedir.


Genç Yaklaşım dergisinden alıntıdır

yazan Muzaffer Hakkaerol

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir