Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

28.05.2012, 15:08

İki Oduncu








Bundan yıllarca önce ülkenin birinde iki oduncu yaşarmış. Bu
iki oduncu çok iyi arkadaşmışlar. Kasabanın yakınındaki ormanın kenarına
yaptıkları evlerde kalırlar, her sabah birlikte ormana gidip odun keserler,
odunları eşeklerine yükleyip kasabada satarlar, bir ihtiyaçları varsa alırlar
ve evlerine dönerlermiş. Bir gün bu iki oduncu kasabadan dönerken bir hiç
yüzünden kavga etmişler. Ertesi sabah biri ormanın bir tarafına, diğeri öbür
tarafına odun kesmeye gitmiş. Artık birbirlerini arayıp sormuyorlar, yolda
karşılaşmamaya dikkat ediyorlarmış.


Odunculardan adı Ahmet olanı ormanda odun keserken, ağacın kovuğunda
bir küp altın bulmuş. Çok sevinmiş. Hemen altınları evine getirip saklamış. O
gün çok düşündüğü halde altınları ne yapacağına karar verememiş. Ertesi sabah
arkadaşı şüphelenmesin diye yine odun kesmeye gitmiş. Aradan günler geçtiği halde soruna bir çözüm yolu bulamayan Ahmet, şu
bizim Mehmet’e bir şaka yapayım, bakalım nasıl şaşıracak, diyerek bir keseye
altın doldurup gece yarısı ormana gitmiş. Arkadaşının odun kestiği yerdeki bir
ağacın dalına keseyi asmış. Sabah olunca ağacın dalında altın dolu keseyi gören
Mehmet çok şaşırmış.


“ Altın dolu kesesini saklamak isteyen biri getirip de böyle ağacın
dalına asmaz. Kuşlar getirip bunu buraya bağladı desen o da olmaz. Yoksa bizim
Ahmet…Tabii ya, neden olmasın. Demek ki, Ahmet ormanda çokça altın buldu.
Birazını keseye doldurup, bu ağaca bağladı. Düşündüğüm doğru olabilir de,
olmayabilir de. En iyisi durumu Ahmet’le konuşmak “ diye düşünmüş.


Çabucak odun kesip eşeğin sırtına
yüklemiş ve kasabaya giden yola çıkıp Ahmet’i beklemeye başlamış. Aradan yarım
saat geçmiş geçmemiş,
Ahmet eşeğiyle karşıdan görünmüş. Mehmet, Ahmet’e durumu anlatmış ve bu altınları oraya
kendisinin bırakıp bırakmadığını söylemesini istemiş. Ahmet yalan söylemesini
sevmezmiş ama bilmem, benim haberim yok, deyivermiş işte. Bunun üzerine Mehmet
bulduğu altınlarla bugün kasabada ziyafet vereceğini söylemiş. Ahmet kasabaya
varıncaya kadar ne kadar dil döktüyse de, Mehmet’i kararından vazgeçirememiş.
Birlikte odunları sattıktan sonra Mehmet bir tellal tutmuş ve kasabalıları meydanda vereceği ziyafete çağırmış. Meydana masalar kurulmuş, yenilmiş, içilmiş,
oyunlar oynanmış, neşe içinde ziyafet tamamlanmış. Akşamüstü Ahmet ile Mehmet
eşeklerini önlerine katıp evlerine dönmüşler.


Ahmet o gece bir türlü uyuyamamış. Yatağında bir o yana, bir bu yana dönmüş, durmuş. Mehmet’in bir kese altını boş yere harcamasına şaşıyormuş. Gece yarısı aniden
aklına bir fikir gelmiş. Mehmet belki bir kese altını keşke harcamasaydım diye
düşünüyordur. Belki yaptığına pişman olmuştur. Eğer yarın bir kese altın daha
bulursa kesinlikle aynı şeyi yapmaz, kendi ihtiyacı için kullanır. Ahmet üşenmeden kalkmış, bir
keseye altın doldurup ormana gitmiş. Mehmet’in odun kestiği yerdeki bir ağacın
dalına keseyi asmış.


Sabah olunca Mehmet keseyi bulmuş. Ahmet’in yalvarmasına, çırpınmasına
aldırış etmeden kasabada bir ziyafet daha vermiş. Ahmet o gece hiç uyuyamamış.
Bütün gece evin içinde dönmüş, durmuş. Hırsından ne yapacağını bilmez
haldeymiş. Ertesi gün öğle üzeri ne kadar altını varsa eşeğine yükleyip
kasabanın aksi istikametinde bir yola girmiş ve rastladığı ilk şehirde tam iki
yıl her gün şölen düzenleyerek, ziyafet vererek eğlenceli bir hayat yaşamış.
Altınlar bitince eşeğine binerek evine geri dönmüş.


İki oduncu tekrar birlikte odun
kesmeye başlamışlar. Aradan aylar geçmiş, fakat ne Ahmet Mehmet’e iki yıl
süresince nerede olduğunu, ne yaptığını anlatmış, ne de Mehmet Ahmet’e bunları
sormuş. Günlerden bir gün kasabadan dönerken yine bir hiç yüzünden kavga etmişler. İki oduncunun
yolları ayrılmış. Biri ormanın bir tarafında, diğeri öbür tarafında odun
kesmeye başlamış. Bu sefer Mehmet bir ağacın kovuğunda bir küp altın bulmuş.
Altınları nasıl harcayacağını düşünürken aklına Ahmet gelmiş. Bir gece Ahmet’in
odun kestiği yere bir kese altın bırakmış. Ahmet ertesi gün kasabada ziyafet
vermiş. Bir iki derken, Mehmet kızmış, eşeğine binip uzak bir şehre gitmiş. İki
yıl her gün ziyafet verip altınların hepsini bitirmiş, evine geri dönmüş. İki
oduncu yine barışmışlar, birlikte odun kesmeye başlamışlar.


Aradan uzun yıllar geçmiş. Bu arada, iki oduncunun eşekleri ölüp gitmiş. İki
oduncu ihtiyarlıklarında kasabaya sırtlarında odun taşırlarken, yıllar önce
buldukları birer küp altınla birbirlerine nasıl oyun yaptıklarını ballandırarak
anlatmışlar.




Yazan: Serdar Yıldırım














Bu konuyu değerlendir