Orucun yaza yaklaşması, daha doğrusu artık yazın ortasına düşmesi oruç tutan insanların sayılarında git gide bir azalmayı da beraberinde getirdi. Demek ki oruç miladi takvimle yaz ayında sabitleşseydi bazı kişiler hiç oruç tutamayacaklardı. Bu, anlaşılmış oldu. Yüce Allah (c.c.) engin rahmetiyle ay takvimini güneş takvimi içerisinde döndürüyor da bu sayede oruç ayı olan Ramazan, her mevsimde dolaşmaktadır. 33 yılda bir devir tamamlanmaktadır.
Şayet insanlar orucun anlamını gerçekten bilselerdi, tutmak için daha bir gayretli olurlardı. Kışın, ilkbaharda, sonbaharda oruç tutup da yazın sıcaklığında nefislerine uyanlar, kendilerini toparlarlar, her türlü sıkıntıya rağmen yaz oruçlarına da büyük bir önem verirlerdi, Allah’ın emrini çiğnemezlerdi.
Orucun manasını bir kez daha yineleyelim: ‘Oruç, yüce Allah’ı (c.c.) sevdiğini vücut ve hal diliyle ifade etmektir.’ Bu yaz sıcaklığında, uzun günlerde oruç tutan kişi ise, ‘Allah’ım ben Seni soğuk sudan daha çok seviyorum.’ demektedir. Yüce Allah’ın (c.c.) bu sevgiye ahrette vereceği cevap çok önemlidir. Çünkü yüce Allah (c.c.) engin keremi ve lutfuyla böyle içten sevgileri karşılıksız bırakmayacaktır.
Tekrar dirilme günü çok uzun sürecektir. Arasat meydanında insanlar günlerce, aylarca, belki yıllarca bekleyeceklerdir. Ahretin bir günü dünyanın bin yılına denktir. O gün insanlar çok perişan bir duruma düşeceklerdir. Nasıl dünya hayatında güneşin konumu ve uzaklığının değişmesi ile yeryüzünde sıcaklık ve mevsimler farklılık gösteriyorsa ahret gününde cehennem bir ara yaklaştırılacaktır (bk. Tekvir suresi, 12). O gün insanlar ne yapacaklarını şaşıracaklardır. Korkularından ayaklarını bağları çözülecektir. Yürümeye, kaçmaya takatları kalmayacaktır. Olduğu yerde diz üstü çökeceklerdir (bk.Meryem suresi, 6
. İşte oruç en çok bu zamanda yardıma gelecektir. Hadis-i şeriflerde özellikle vurgulanan orucun cehennem ateşine kalkan olması bu zamanda tahakkuk edecektir. Bu yazın sıcaklığında oruç tutanlar, orada rahata erecekler, cehennemin sıcaklığından zarar görmeyeceklerdir. Çünkü onlar yazın sıcaklığında Allah için, Allah sevgisi ve aşkıyla sıkıntıya düşmüşlerdi. Yüce Allah (c.c.) çok vefakârdır. Hadis-i şerifte de ifade edildiği üzere aynı sıkıntıyı hem dünya hem ahret hayatında göstermeyecek kadar hayâ sahibidir.
‘İnsanlar yalnızca iman ettik demekle hiç imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar? And olsun ki, biz onlardan öncekileri imtihan ettik. Elbette Allah (imtihan ederek) doğru söyleyenleri de yalancıları da bilir (Ankebut suresi, 2-3).’
Peygamberimiz (s.a.s), ‘Sabır, imanın yarısıdır.’ diye buyurmuşlardır. Başka bir hadiste ise ‘Oruç, sabrın yarısıdır.’ demiştir. Buna göre oruçlarını tam olarak tutan bir kişi imanın dörtte birine sahip olmaktadır. İmanlı kişi ise günahkâr olarak ölse bile sonunda mutlaka cennete ulaşacaktır.
Orucun çok büyük sırları vardır. Yüce Allah (c.c.) kullarının sıkıntı çekmelerinden zevk almaz. Gün boyunca, hele bu sıcak ve uzun günlerde yemeden içmeden sabretmek kolay değildir. Allah (c.c.) kullarına bu konuda bir sıkıntı vermişse mutlaka bunun kulun menfaatine dayanan pek çok hikmeti vardır. Şüphesiz bu dünya bir imtihan yurdudur. İmtihan ise genellikle sabırla ölçülür. Belki ileride bedene gelebilecek eziyetler, hastalıklar oruç nimeti ile ya hafifletilmektedir ya da tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Orucun ‘sağlığa yararlı olduğu’ yönündeki hadis-i şerifleri bu şekilde anlamak dinin ruhuna daha uygundur.
Elbette aç ve susuz kalmanın sağlığa yararları tıpta bilinmekte ve bunlar tavsiye edilmektedir. Ama bu, konuya çok yüzeysel bir bakış açısıdır. Yüce Allah (c.c.) kulun kaderini elinde tutan, yazandır. İnsanları Kendi rızasına, cennet gibi büyük nimetlere erdirmek için sabırla imtihan edendir. Tutulan oruçların yüce Allah (c.c.) tarafından büyük bir ihsanla karşılanacağını, Müslümanların ağır imtihanlarına karşı kefaret olacağını, böylelikle onların dünya hayatlarının sağlık ve afiyet içerisinde geçmesine vesile olacağını düşünebiliriz. Yani oruç tutmayan Müslümanların dünya hayatında ağır bela ve musibetlerle imtihan edilip sabırlarının derecesi başka şeylerle ölçülebilir.
Allah (c.c.) kulunu terbiye etmeyi, cennete koymayı dilediği zaman dünyada ona imtihan için bela ve musibet kapılarını açar. Onun için oruç kolay yoldan sabırla imtihan edilmeyi, sabır nimetini kolay yoldan elde etmeyi sağlar; bu sayede dünyada ömrümüzü sağlık ve afiyet içerisinde geçirmemize vesile olabilir. Bu açıdan kaza oruçları da bir nevi sağlık ve afiyet sigortasıdır. Geçmişteki hataları telafi etme, geleceğimizi emniyet altına almayı sağlar.
Nasıl bu dünyada bela ve musibetler bizlere cehennem azabı gibi görünürse orucun ahrette en çok yararlı olduğu konu da budur. Pek çok hadis-i şerif orucun ‘cehennem ateşine karşı koyduğunu, kalkan vazifesi gördüğünü’ belirtmektedir. Her insan mutlaka cehenneme uğrayacaktır (bk. Meryem suresi, 7). Çünkü sırat köprüsü cehennem üzerine kuruludur. Cennete girmek için bu köprüden geçmek gerekecektir. Bu sıkıntılı zamanlarda bizlere en çok yardım edecek ibadet ise oruçtur. Onun için geçmişte çeşitli nedenlerle veya nedensiz olarak tutamadığımız oruçları kaza etmek Allah’ın izni ile hem dünya hem ahret hayatımızdaki büyük sıkıntıları da ortadan kaldıracaktır.
Pazartesi ve perşembe günlerini oruçlu geçirmek peygamberimizin (s.a.s) çok önem verdiği sünnetleridir. Şayet üzerimizde oruç borcu yoksa bu günleri sünnet niyeti ile oruçlu geçirmek çok yararlıdır. Oruç sevabı yanında zor zamanlarda peygamberimizin (s.a.s) şefaatine vesile olabilir. Ayrıca bu ahir zamanda onun bir sünnetini ihya etmenin yüz şehit sevabı kazandırdığını da unutmamak gerekir. Tabii yine de bu pazartesi ve perşembe günlerini sünnet niyeti ile oruç tutma ile kaza oruçlarını mukayese edemeyiz. Zira orucun kazası farzdır. Farz olan bir ibadet ise İmam- ı Rabbaninin ifadesiyle binlerce nafile ibadetten daha çok üstündür. Onun için üzerlerinde oruç borcu olanlar bu günlerde oruçlarını kaza niyetiyle tutmalıdırlar.
Allah (c.c.) bu uzun, sıcak yaz günlerinde oruçlarımızı aşk ve şevkle tutmayı, bu sayede rızasını nasip eylesin. Âmin.
Muhsin İyi