You are not logged in.

Dear visitor, welcome to Muhabbet Fedâileri. If this is your first visit here, please read the Help. It explains in detail how this page works. To use all features of this page, you should consider registering. Please use the registration form, to register here or read more information about the registration process. If you are already registered, please login here.

Müteveccih

Beginner

  • "Müteveccih" started this thread

Posts: 2

Location: Bursa

Occupation: Basın Yayın

Hobbies: ıslâm

  • Send private message

1

Thursday, September 21st 2006, 9:05pm

"ı'lem eyyühe'l-aziz! Bazan birşeye şiddetli muhabbet, o şeyin inkârına sebep olur. Ve keza, şiddet-i havf ve gayet azamet ve aklın ihatasızlığı da inkâra sebep olur."

Bir şeye şiddetli muhabbet etmek o şeyin inkarına nasıl sebep olur?
Korkunun fazla olması ve aklın kavrayamaması durumunu bir şekilde izah edebildim kendimce ancak! şiddetli muhabbet nasıl inkara sebep olur??? :?: Yani Allah'a da şiddetli muhabbet gösterildiğinde (Allah muhafaza) böyle bir sonuç mu verir?

Bir zaman bu soruyu yine sorduğumda "kedinin erişemediği şeye murdar demesi" misali verilmişti ama bu beni ikna etmedi... Daha kabul edilebilir bir cevab arıyorum...

Selam ve dua ile..

2

Thursday, September 21st 2006, 10:17pm

Selamun aleyküm kardeşim öncelikle şu makaleyi bir okuyalım:

Quoted

‘BıTıP GıDEN şEYLER sevilmez’ diyor tevhid dininin peygamberi Hz. ıbrahim.

Evet, gerçekten fani olan şeyler hakiki sevilmiyor. ınsan olduğumuz cihetle hepimiz baki olanı sevmek ve bekayı istemek üzere programlanmışız.

Fıtraten kendisine verilmiş nefsini yanlış tercihlerle nefs-i emmareye dönüştüren ehl-i dünya, baki zevkleri ve lezzetleri fani şeylerde arıyor. Hazır anın hazır lezzetleri peşinde koşuyor.

Bu haldeki ehl-i dünya ve ehl-i dalalet doğru olan bir arayışı yanlış yerlerde heba ediyor.

Bu durumdaki bir insan için geçmiş zaman bitmiş ve gelecek zaman daha gelmemiş olduğu için, ikisi de ‘yok’tur. Yalnızca içinde olduğu ‘şu an’ı vardır.Kendisine hedef yapmış olduğu nefsin hazır zevk ve lezzetlerini de ‘hazır an’da arar.

Gerçi nefis bundan cüz’i bir lezzet de alır; ama bekaya programlı kalb, ruh vb. hisler ve latifeler o lezzeti peşinden koşulan şeyin fani oluşundan dolayı çok müteessir olurlar.

Aldığı bir gram lezzete karşılık binler ton elemleri de yüklenir insan. Bunun için ehl-i dünya ve ehl-i dalalet maddeten herşeyi edinebilecek duruma gelseler de çok sıkıntılıdır. Zahiren lezzet alıyor gibidirler, ama içleri daralır durur.

Dünyanın en müreffeh ülkesi ısviçre’nin aynı zamanda dünyanın en yüksek intihar oranlı ülkesi de olması tesadüf değildir. Rabbimiz, lezzetleri kendisine teşekküre birer araç yapacak yerde amaç haline getirenlere, baki lezzetleri fani olanlarda arayanlara, birer şefkat tokadı mahiyetinde, aynı az lezzetin içinde koca dağlar büyüklüğünde elemleri ve sıkıntıları da verir ki, hata yapanlar hatalarını anlayarak tövbe edebilsinler.

Çünkü sonsuz Rahmet kullarının akıbetinin hayırlı olmasını ister.

Diğer yandan ehl-i imana dünyanın fani lezzetlerinin içinde cennete ait baki lezzetler tattırılır. Fani olan lezzetler içlerinde baki olanın isimlerinin cilvelerini taşırlar.

Ve yalnızca hazır zamanın ötesinde, geçmiş ve gelecek zamanlar da Rabbimizin sonsuz esmasının cilvelerini gösterdikleri için bekaya ait olurlar, baki olurlar. Bir mü’min için geçmişin ve geleceğin tefekkürü, her düşündükçe ebedî lezzet unsurları taşır.

Zaten ölen birşeyin de görünüşte yok olduğunu, hakikatında ise kudret dairesinden ilim dairesine geçtiğini bilir.

Anne karnındaki bir bebeğin dünyaya gelişi misali, anne karnındaki bebek ölür, orada zahiren yok olur; ama dünyaya gelir, başka bir âleme gözlerini açar.

Zaten fani şeylerin üzerinde tecelli eden esmâ-i hüsna da bakidirler; çünkü Bâkî olana aittirler. Ve böylece fenanın ve ölümün meçhul ve karanlık yüzü bizim için aydınlanır.

Her bir şey, gözümüz önünde olmasa da, manaları ile ruhumuzda bakileşir. Ve fani şeylerden aldığımız az lezzetler, o fani şeylerin üstündeki baki tecellileri farketmemiz ile elemsiz, saf ve sonsuz cennet lezzetleri haline gelir.

Bu, her insanın fıtraten istediği hakiki lezzettir. Ehl-i dalaletin zehirli bir baldan ya da en acı bir bibere bulanmış bir parça baklavadan almaya çalıştığı sözde lezzete karşılık, Rabbimiz ehl-i iman nazarı taşıyan herkese bu dünyadan başlayıp ebedî cennetlerin halis ve elemsiz hakiki lezzetlerini manen tattırır. Ve ehl-i dünyanın ve ehl-i dalaletin de hatasını anlayarak nazarını baki olana çevirip hakiki lezzetler tatmasını bütün kalbimizle istetir.

2006 karakalem.net, Murat Kazancı


kardeşim makalede geçen şu paragraflar konuyla alakadar olmak üzere dikkatimi çekti:

Quoted

Ve fani şeylerden aldığımız az lezzetler, o fani şeylerin üstündeki baki tecellileri farketmemiz ile elemsiz, saf ve sonsuz cennet lezzetleri haline gelir.

Zaten fani şeylerin üzerinde tecelli eden esmâ-i hüsna da bakidirler; çünkü Bâkî olana aittirler. Ve böylece fenanın ve ölümün meçhul ve karanlık yüzü bizim için aydınlanır.




Kardeşim işte bizler şiddetli bir muhabbete tutulduğumuzda fani şeyler üstündeki bakiliği fark edemiyoruz.ışte bu noktada inkara sebebiyet veriyoruz..

Birini sevdiğimizi düşünelim :O nu eğer Allah namına sevmiyorsak, sevgimizin kaynağı Onda tecelli eden esma değilde nefsani arzular ise elbette onu inkar etmiş oluruz. .Sevilmeye ancak ve ancak layık olan Rabbimizdir.O’nun yaratmış olduğu şeylerde dahi Onun sevgisi olmalı Onun namına sevilmeli Onun namına sevmeyip kişinin kendisine aşırı muhabbet ettiğimizde haşa Yaradanını unutmuş oluyor.Buda Allah muhafaza inkara sebbeiyet veriyor. Sanırım burada ne namına sevdiğimiz önemli.


Baki bir şeye karşı olan muhabbet inkara sebebiyet vermez.Fani olan şeylere karşı aşırı muhabbette eğer o fanideki baki olanı(mesela insanda ki esma) görüp yani Allah namına sevmek olursa o da inkara sebebiyet vermeyebilir.Lakin Eğer kişiye karşı muhabbetimizde sadece fani olanı düşünüp sevmek varsa inkar etmiş oluruz.

acizane fikrim :)

muhabbetle

3

Thursday, September 21st 2006, 10:50pm

Quoted from ""[url=http://www.risaleara.com/oku.asp?id=739&t=&b=&s=&l=&p=2"

Üstad Bediüzzaman Said Nursi 8.Mektubda aşk ile şefkat arasındaki farkı anlatırken[/url]"]Halbuki aşk, mahbubuna hasr-ı nazar edip herşeyi mahbubuna feda eder. Yahut mahbubunu îlâ ve senâ etmek için başkalarını tenzil ve mânen zemmeder ve hürmetlerini kırar. Meselâ biri demiş: "Güneş mahbubumun hüsnünü görüp utanıyor; görmemek için bulut perdesini başına çekiyor." Hey âşık efendi! Ne hakkın var, sekiz ısm-i Âzamın bir sahife-i nuranîsi olan güneşi böyle utandırıyorsun?

Hem şefkat hâlistir, mukabele istemiyor, sâfi ve ivazsızdır. Hattâ en âdi mertebede olan hayvânâtın yavrularına karşı fedakârâne, ivazsız şefkatleri buna delildir. Halbuki aşk ücret ister ve mukabele talep eder. Aşkın ağlamaları bir nevi taleptir, bir ücret istemektir.



ışte, meşru' sınırı aşan muhabbet, bazen böyle ifrattan ötürü, kişiyi yanlışlıklara götürebiliyor. Te'villerle, te'viller kurtarmadığı zaman inkar ile, el-iyazubillah.

4

Thursday, September 21st 2006, 10:52pm

Allah razı olsun Said abi çok güzel..

Üstadımdan Allah razı olsunn..

5

Thursday, September 21st 2006, 10:54pm

amîn ecmaîn kardeşim.

6

Thursday, September 21st 2006, 11:21pm

Korku ve sevgiyi öyle birisine yönelt ki, korkun lezzetli bir tezellül, sevgin zilletsiz bir saadet olsun

Mehmet Paksu - Vesvese
"Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, yâr et bize erdirdiklerini"

7

Friday, September 22nd 2006, 8:47am

şiddetli muhabbeti Allaha vrsen zararı yok.

orda fani mahlukata verilen muhabbetin zararı var deniliyor.
çünkü muhabbet eden,ettiği kişiden karşılık bekler.karşılık görmeyince
inkar eder.
hani 10.sözde var.bir zaman bir dünya güzeline muhabbet eden adam karşılığını
görmeyince ne kadar çirkindir der.kendini teselli eder.

burda inkar ne;güzelliği inkar edip çirkin olduğunu söylemek.

8

Friday, September 22nd 2006, 9:04am

Üstad Bediüzzaman -sanırım 19.Mektub Mu'cizat-ı Ahmediye risalesinde- bir hadis aktarıyor.

Hz. Peygamber a.s.m. buyurmuş ki: Ev kemâ kál: Ey Ali. Senin halin Hz.ısa'nınkine benzer. Bir grup senin muhabbetin yüzünden, bir grup senin adavetin yüzünden helâk olacak.


Nitekim, Yahudîler, Hz.ısa a.s. 'ya düşmanlık etmişler, hatta çarmıha germeye teşebbüs etmişler. Nasaralılar da, Hz.ısa'ya a.s., haşa Allah'ın oğlu -ibnullah- demişler.

Hz.Ali'ye r.a. ise Haricî denen kısım şiddetli adavet beslemiş. Onu Kur'an ile hükmetmemek ile suçlayıp, şehid etmişler. Bir kısım şia da, muhabbet de aşırıya kaçıp, Hz.Ali'yi r.a. ilah seviyesine çıkarmış, kimisi aslında peygamber o olacaktı, vahiy meleği şaşırdı gibi edebe ve şeriata uymayan sözler sarfetmiş.

Bir ara not, Hz.Peygamber a.s.m. ayrıca Hz.Ali'ye, "Ben Kur'an'ın indirilmesi için savaştım, sen tevili için savaşacaksın." buyurmuş. Bu şehadet olayına ve bu söze bakınca, Zekeriya Beyaz'ların yüzüne tükürme ihtiyacını daha haklı buluyorum. Onlar zahirde kendilerini haklı görüyorlar. Hariciler de öyle yaptılar, bir ayeti tekellüf ile tevil edip, onu şehid ettiler, o ki aşere-i mübeşşerenin, cennetle müjdelenen on insanın 4.sü. Neden sadece Kur'an değil, Kur'an'ın pratiği olan sünnet de gerekli, bunu buradan anlıyorum.

Konuya dönersek, soruyorlar Bediüzzaman'a, peki Hz.Ali'ye muhabbet etmeyelim mi.
Üstad da cevaben diyor ki, muhabbetin iki türü vardır,
birisi Hz.Ali yi kahramanlıkları, menkıbeleri ve kendi zatı için sever, bunda aşırılık, başkalarını tenzîle, tahkire, zemmetmeye sebebiyet verir.
birisi ise, onu, ıslam halifesi, sahabî, Hz.Peygamberin a.s.m. amcaoğlu ve damadı, ıslam kahramanı (sadece kılıç ve güç kuvvet kahramanı değil) , ilmin kapısı gibi, Allah için olan sıfatlarıyla sevmek ki, bu zarar vermez.

Evet işte, muhabbet konusunda büyük bir ders.

Müteveccih

Beginner

  • "Müteveccih" started this thread

Posts: 2

Location: Bursa

Occupation: Basın Yayın

Hobbies: ıslâm

  • Send private message

9

Friday, September 22nd 2006, 10:21am

Allah Razı Olsun Kardeşler

Selamun Aleyküm

Sanırım bu cevablar ışığında kafamdaki karanlık noktalar kaybolma noktasına geldiler. Ayrıca sorulan soruya gösterilen bu ilgi için de Allah Razı Olsun.

Cumanız Mübarek olsun şuhur- u selasenin en güzel bölümü olan Ramazan-ı Mübarekinizi tebrik ederim....
Faniyim fani olanı istemem.. isterim, fakat bir yar-ı baki isterim...

10

Friday, September 22nd 2006, 10:29am

ve aleykum selam
Allah razi olsun kardesim

11

Friday, September 22nd 2006, 2:50pm

Hem Hz. Ali'ye ifrata kaçar şiddet-i muhabbet nefretleri buğzu celp eder. Yanlız onamı mürşidine, alimine, hocasına, evladına, eşine ifratlı muhabbet şahide nefret hissi verir.

Ama bazı sevgiler vardır ki ne kadar artsa makbuldur. ıfratı ifrat omaz. şahidi tebrike maaşallaha mecbur bırakır. Allah sevgisi, Kur'an sevgisi, Peygamber sevgisi bu türdendir. Bir de Üstad bu sevgilerin içine ihvanların birbiri ile ifratla irtibat ve biribirini sevmesini eklemiştir.
Baki Selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Alkan

Master

Posts: 1,694

Hobbies: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Send private message

12

Friday, September 22nd 2006, 6:09pm

Allah razı olsun hepinizden çok güzel cevaplar verilmiş... Allah'a olan aşırı muhabbetin de bazen ters etki yani inkara gidebileceğini düşünüyorum... mesela bazı kişileri görmüştüm ,ilk namaza başladıklarında falan sürekli camiye 5 vakit geliyor , çok istekli, bütün hissiyatıyla Allah'a yönelmiş ama tabiri caizse biraz sınırı aşmış. Böyle kişileri belirli bir zaman sonra namazı cemaati bıraktıklarını müşahade ettim...yani bir kere de kendilerini çok fazla yoğunlaştırıyorlar fazla bir duygu patlaması yaşıyorlar sonra bakıyorsun belirli zaman sonra o halleri yakalayamayınca camiden, namazdan uzaklaşıp bambaşka bir mecraya sapıyorlar... ben şahsen üstadın sözünden bu manayı da anlıyorum..En doğrusunu Allah bilir...

Fani şahıslara olan muhabbetin ise açıklamasını yukarıda yapmışlar...insan kalbi fani şeylerle tatmin olmuyor... Batın-ı kalb ayine-i sameddir sırrınca o kalbin içinde fani mahluklar yer bulamıyor bulursa karşılıksız kalıyor, kalbe ızdırap veriyor...

selametle :wink:
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

13

Friday, September 22nd 2006, 6:37pm

Evet kardeşim bu işin başka ve çok önemli bir boyutu. Lakin, bu vartalar hep bilgisizlik , hırs ,şöhretperestlik ve makam mevki sevgisinden oluyor. Karşılık göremeyince de dönüp kafasını taşa vuruyor. Yada kendinde bazı haller çıkınca bir sinek bir tas suya düşse kendini okyanusta zanneder misali kibire giriyor. Halk onda bu halleri seyredip istisikal ediyor.

Allah razı olsun. Bu cevabın çok hoşuma gitti.
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Alkan

Master

Posts: 1,694

Hobbies: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Send private message

14

Saturday, September 23rd 2006, 10:23pm


Güzel değil batmakla gâib olan bir mahbub. Çünkü, zevâle mahkûm, hakiki güzel olamaz; aşk-ı ebedî için yaratılan ve âyine-i Samed olan kalb ile sevilmez ve sevilmemeli.


Bir matlûb ki, gurûbda gaybûbet etmeye mahkûmdur; kalbin alâkasına, fikrin merakına değmiyor, âmâle mercî olamıyor, arkasında gam ve kederle teessüf etmeye lâyık değildir. Nerede kaldı ki, kalb, ona perestiş etsin ve ona bağlansın kalsın.

Bir maksud ki, fenâda mahvoluyor; o maksudu istemem. Çünkü, fânîyim, fânî olanı istemem; neyleyeyim?


Bir ma'bud ki, zevâlde defnoluyor; onu çağırmam, ona ilticâ etmem. Çünkü, nihayetsiz muhtacım ve âcizim. Aciz olan, benim pek büyük dertlerime devâ bulamaz, ebedî yaralarıma merhem süremez. Zevâlden kendini kurtaramayan, nasıl ma'bud olur?
* * *


ışte o zevâlâlûd mülâkâtlar, o elemli mecâzî muhabbetler derdinden ve belâsındandır ki, kalbim, ıbrâhimvârî Lâ ühıbbü'l-âfilîn ağlamasıyla ağlıyor ve bağırıyor.

Eğer şu fânî dünyada bekâ istiyorsan, bekâ fenâdan çıkıyor, nefs-i emmâre cihetiyle fenâ bul ki, bâkî olasın.

17.sözden
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

insirah

Master

Posts: 1,518

Location: istanbul

Occupation: NURolog

  • Send private message

15

Tuesday, September 26th 2006, 11:31am

Alkan unal kardeş
Beni en çok rahatladan sözlerden yayınladıgınız için Rabbim nnurlardaki feyzinizi arttırsın ve herkesin:)amin

16

Tuesday, September 26th 2006, 4:11pm

Allah razı olsun Alkan abicim çok güzel sözler ..ve gerçekten rahatlatıcı..

Alkan

Master

Posts: 1,694

Hobbies: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Send private message

17

Tuesday, September 26th 2006, 9:39pm

Amin Ecmain inşAAllah...gerçekten öyle...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

wcf.user.socialbookmarks.titel

Rate this thread