You are not logged in.

Dear visitor, welcome to Muhabbet Fedâileri. If this is your first visit here, please read the Help. It explains in detail how this page works. To use all features of this page, you should consider registering. Please use the registration form, to register here or read more information about the registration process. If you are already registered, please login here.

akif

Beginner

  • "akif" started this thread

Posts: 10

Location: istanbul

Occupation: öğretmen

  • Send private message

1

Saturday, August 12th 2006, 10:59am

Dedemin hatıratı (üstadı ziyaretinden ibret vesikaları)

değerli kardeşlerim aşağıda sizlere anlatacağım hatıratı buraya yazmamdaki amaç manevi dinamiklerimizi hayata geçiren bazı kerametli olayların ve hatıraların davamızı ifa ederken bize şevk verici unsurlar olmasına olan inancımdan dolayıdır.

Tarih : 1959
YEr : Emirdağ

Rahmetli dedemin bizzat ağzından kısaltılmış şekliyle;(Ağrı-Patnos)

" bizim ordaki alimlerden duydumki Mehdi çıkmış ve uzun yıllardır hizmetini yapıyormuş ancak ben çok istememe rağmen o yıllardaki yokluk ve maişet tedarik işlerinden dolayı ziyaretine gidemiyordum. ne varki içim içimi yiyordu bir gün köyümüzün imamı ve bir dönem üstad hazretlerinin görüşüp manen feyiz aldığı büyük bir velinin torunu olan arkadaşıma(ismini yazamıyorum zira o şahıs hala yaşıyor rencide olmasını istemem) yol paralarınızı ben vereceğim yeterki benimle gelin diye ısrar ederek sorup soruşturarak üstadın afyon emirdağında olduğunu öğrendim. Karayoluyla diyarbakıra ordan demiryoluyla da afyona ve nihayetinde emirdağa geldik.şeyhin torunu olan kişi yol boyunca ben diyeceğimki ben falan falanım şu aileye mensubum ( yani doğu tabiriyle soyismini ve şeyh torunu olduğunu vurgulayacak) diyerek konuşuyordu. Duyduk ki üstad hz leri ziyaretçi kabul etmiyormuş . derken biz üstadın evine yakın bir yerde beklerken yanımıza bir genç geldi. Yüzü aynen nura benziyordu. Sonradan öğrendimki ceylan ağabeyymiş. Bize üstadı görmeye gelenler sizlermisiniz dedi. Meğer üstad doğudan misafirlerim gelmiş diyerek ceylan ağabeyi göndermiş ( kerameti ile) . birden kapıdan avluya girdik üstad merdivenlerin başındaydı birden çok sert bir şekilde baktı. Ord başka biri yanıma doğru koştu ve bilmezmisin üstad şapkaya çok kızar dedi. (dedemin başında köylülerin taktığı kasketlerden varmış) . hemen aldım ve fırlattım ogünden sonra hayatım boyunca bir daha kafama şapka takmadım. Bana bunu söyleyende zübeyir ağabeyymiş. Üstadın yanına gittik ve sırayla ellerinden öptük.( o her ne kadar öptürmek istemesede) isimlerimi sordu hepimiz sırayla söylüyorduk derken o şeyhin torunu ( ki ona bizim oralarda da şeyh diyorlar hala, aslında şeyhliği yok dedelerinden dolayı ona hürmet gösteriyorlar) ismini söylemeye sıra gelince kekelemeye başladı ve ne soyunu nede sopunu söyleyebildi kekeme oldu kaldı. Üstad ona sen bana bakma hasta oluyorum dedi. Üstad böyle der demez o adam birden bayıldı. Sonra kalktı ama gözleri açılmıyor ayakta uyuyor gibi bir hal aldı onu. Üstad sorunuz varmı dedi bizlerde hayır dedik. Yarın yine bana uğarayın dedi. Derken biz dışarı çıktık. Çıkar çıkmaz polisler bizi tutup karakola götürdü. ıçerdeki komiser sordu burada ne işiniz var diye? Ben Bediüzzaman hazretlerini ziyarete geldiğimi söyledim. Arkadaşının nesi var dedi ( bayılan kişi) bilmiyoruz dedik. Köyün imamına sordu oda ben bilmiyorum öylesine geldim zatan buralarda işim olmaz gibilerden bir şey söyledi. Bunun üzerine komiser ayağa kalkıp “ ulan e….eşşek desene ben büyük bir ıslam alimini ziyarete geldim diye ne çekiniyorsun” diyerek bağırdı ardından bize burada fazla durmayın dedi. Ertesi gün Üstadın yanına tekrar gittik o ş. Torunu sadece su içiyordu hatta biz zorla içiriyorduk ne yemek yedi nede başka bir şey. Üstad hazretleri dediki. Kardaşlar yolunuz diyarbakırdan geçiyorsa size bir emanet vereceğim bunu yerine götürürmüsünüz? Tabiki diyip kabul ettik. Üstad hazretleri sarı çok güzel bir bavul getirdi içine kendi elleriyle el yazısıyla yazılmış risaleleri koydu. Bunu diyarbakırda Mehmet kayalara götürün dedi. Bavulu kilitleyip anahtarınıda köyün imamına verdi ve dediki “ bu emaneti kim yerine ulaştırırsa o benim has kardeşimdir” benim içim içimi yemeye başladı ne olurdu Üstad bana verseydi anahtarı dedim. Sonra izin isteyip çıktık dışarı çıkar çıkmaz köyün imamı başladı . “ ne diye bizi buraya getirdin başımızı belaya sokacaksın bunlar bizi hapishaneye atar vs vs vs . derken trene bindik. Yolda giderken köyün imamı başladı yine aynı şeyleri söylemeye o sıradadiyarbakırlı biri de bizi dinliyormuş meğer oda üstadı ziyaretten geliyormuş. Dediki arkadaş ben Diyarbakırlıyım isterseniz bana verin onları ben götüreyim. ımam da tabi neden olmasın ama polis yakalarsa bizi tanımıyorsun tamammı dedi? Diyarbakırlı: tamam ama üstadın has kardeşim sözünü bana iade edeceksin aynı zamanda. ımam : tamam ya alda şunları senin olsun. Derken ben bir hışımla ayağı fırladım ulan biz neyiz burada öldükmü? Üstad elbet bize teslim etti bunu demekki bir bildiği var istese ona verirdi. Ver şu anahtarı bana dedim. ımam çıkardı anahtarı verdi ve dediki. Hacı Abdulbaki eğer yakalnırsan bizi tanımıyorsun ona göre. Bende tamam dedim. Anahtarı aldım ve pantolunuma ilikledim. Hayatım boyunca o anki kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum.o esnada beni bir uyku aldı ama uyumadım kafam bir iki saniyeliğine düştü. ( yakaza alemi denen şey olmuş dedemin anlattığına göre zira etrafındakilere sormuş sen uyumadın sadece kafan düştü kaldırdın demişler) o esnada bir süya gördüm. Baktım üstadın arabasındayız ceylan abi arabayı kullanıyor bende önde oturuyorum arkamı döndüm baktımki üstad hz leri arkada birden elimi başıma koyup eyvah ben ne utanmaz birisiyim üstadın önüne otrulurmu dedim. Sonra “ ya nede olsa biz kardeş değimliyiz dedim “ üstad elini omzuma attı korkma biz seni evine sağ salim ulaştıracağız dedi. Birden araba havalandı ve uçtu süphan dağının eteklerinden bizim köye geldi ve beni bıraktı. Ben köylüyü çağırdım gelin üstad burada ziyaret edin dedim…..
o esnada uyandım ama gerçekten uyumamıştım. Velhasıl diyarbakıra geldik köyün imamı o yarı baygın ş. Torununu da alıp faytona bindi. Ben gar meydanındaydım kıyafetim eski ama elimdeki bavul çok güzel ve dikkat çekiciydi. ıki tane polis yanıma geldi ne var onun içinde dediler. Bu esnada fayton hareket etti ve ş. Torunu bir anda kendine gelerek hacı Abdulbaki ne oldu vs der gibi demeye kalmadı imam faytoncuya hadi gibi bir şeyler söyledi onlarda gittiler. Ben polislerle baş başa kaldım bana aç dediler ben açmam dedim karşılıklı bağrışmaya başladık. Ama yeminle konuşan ben değilim ağız benim ağzım ama sözler bana ait değil. Bütün gar başımıza toplandı jandarmalarda geldi. Etrafımdaki insanlar ya kaçak mı var silah mı var neden açmıyorsun bavulu dediler. Ben de defolun gidin diyorum. Askerler zorla elimden anahtarı aldılar ve bavulu açmaya çalıştılar. Ne yaptılarsa açamadılar. Bana verdiler aç şunu dediler. Yeminle ben daha anahtarı kilite sokmadan kendi kendine açıldı. Kitapları ellerine alıp baktılar. “ ya bunun için mi bizi uğraştırdın. Bunlar ilkokul kitapları dediler. Ve al hadi be herif bizi de zora soktun diyip gittiler.” Ben şaşırıp kaldım Osmanlıca alfabesiyle arap harfleriyle yazılmış o Risaleleri Latin harfleriyle yazılmış ilkokul kitapları olarak görüyorlardı. Sonra kitapları alıp bavula koymaya çalıştım ama ne yaptıysam bavul kapanmadı iple sarıp sırtıma aldım yola çıktım. Mehmet kayalar ağabeynin oraya gelirken baktım arkamda o trendeki Diyarbakırlı . bana dedi ki “ kardaş ne olur ver birazda ben taşıyayım belki üstadın o has kardeşliğini birazda olsa bende kazanmış olurum” ne kadar yok desemde sonra dayanamadım birazda onun taşımasına izin verdim.

Dedem risaleleri yerine ulaştırmış Mehmet Kayalar ağabeylerle görüştükten sonra ağrıya köyümüze dönmüştü. Yıllar sonra babaannem dediki. Hacı üstadın ziyaretinden geldikten 2 ay sonraydı bir gece kalktım baktım ki yaşlı zayıf bir adam başında beyaz sarık cübbe imamlar gibi giyinmiş bize bakıyor. Ben doğrulunca o kayboldu. Hacıyı kaldırdım böyle böyle dedim. Hacı bana dediki tarifine göre o Bediüzzaman hazretleridir dedi. O zamanlar resim yok ben yıllar sonra kitapta resmini gördüm dedi. Ben tarihçe-i hayatı aldım ve babaanneme gösterdim Üstadın 1959 yılına tekabül eden resimlerini gösterdim. Dediki inanki akif gördüğüm kişi buydu. ısta Bediüzzaman Hazretleri her talebesine ayrı ayrı sahip çıkan asrın müceddidi büyük bir veliydi.
" Her Nefis Ölümü Tadacaktır "

2

Saturday, August 12th 2006, 4:57pm

allah razı olsun kardeş ne güzel bir hatira.ne mutlu dedene..sağolasın bizlerle paylaştığın için..
ya rabbi!ya rabbi!ya rabbi! Beni bu yolda büyüt,bu yolda yürüt,bu yolda çürüt.Fakat asla ve asla döndürme..

3

Saturday, August 12th 2006, 6:09pm

Allah razı olsunn :cry: :cry: ..paylaştığınız için.gerçekten çook güzel bir hatıra olmuş..maşallah..

4

Saturday, August 12th 2006, 10:27pm

Rabbim bizi de bu kahramanların kardeşi eyle. Bize onların ihlasından tattır.
Allah razı olsun canım kardeşim. Çok müteesir oldum.
Baki selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

5

Saturday, August 12th 2006, 11:36pm

Gerçekten insanın feyzini artıran çok güzel sırlı olaylar bunlar.Acaba diğer kardeşlerimizinde bildiği böyle olaylar var mı?Bizlerle paylaşır mısınız?

insirah

Master

Posts: 1,518

Location: istanbul

Occupation: NURolog

  • Send private message

6

Sunday, August 13th 2006, 10:09am

Başlığımız NURLU HATIRALAR olsa güzel olurdu aslında...

Said Özdemir ağabey anlatıyor:
'Üstad çok mütavazi idi,ders anlatırken biz sanki cennette oturyormuş gibi oluyorduk.Hani cennetteki insan ayrılmak istemez ya yerinden,biz de o şekil ayrılmak istemezdik üstadımızın yanından...

Abilerin kaldıpı odaya girerdi ve sorardı:''Sungur kaç sayfa okudun:30
Tahiri kaç sayfa okudun:50.Bayram kaç sayfa okudun:20..Ben bugun 200sayfa okudum!
derdi...

Ve hergün evradı baştan sona bitirirdi...'

7

Sunday, August 13th 2006, 1:46pm

Elazığ'da Hulusi Abinin derslerinde de cemaatten bazı kimseler bizzat Üstadı görmüşler.Hani Üstad zaten Hulusi abiye hitaben sabahları sen benim yanımda, akşamlarıda ben senin yanında hazır bulunurum diye yazmıştı ya. Böylece bu da gerçekleşmiş olduğunu bizzatihi öğrenmiş oluyoruz.

8

Sunday, August 13th 2006, 1:52pm

Geçen Ağustos ayında merhum Hulusi Yahyagil Efendinin mevlüdünde Mekke'den Seyyidler gelmişlerdi.ısmini şuan hatırlamadığım Üstadın talebelerinden bir ağabey Üstadın kendisine "Gün gelecek Peygamber torunları gelip size imamlık edecek" dediğini ve o günde binlerce kişinin katıldığı mevlüdde öğle namazına bu seyyidlerden birinin imamlık yaptığını , böylece Üstadın bu müjdesinin gerçekleştiğini söyledi.Evet o müjdeyi bizde yaşayarak idrak ettik..

akif

Beginner

  • "akif" started this thread

Posts: 10

Location: istanbul

Occupation: öğretmen

  • Send private message

9

Tuesday, August 15th 2006, 10:25am

başka bir hatıra

yorumlarınız için teşekkürler değerli nur kardeşlerim. size bir konuyu daha arz etmek istiyorum. dedem rahmetli Bayram yüksel abinin yakın arkadaşıydı ve bana şunu söyledi. ısparta dayken bir gün bayram abi dedeme kalk demiş onu bir yere götürmüş. diyor ki bahçelik olan bir araziye getirdi ve şöyle dedi. işte Üdtad hazretlerinin mezarı burdadır. ama dedem ne yolu biliyordu nede yeri bayram abi gizli götürmüştü. son zamanlarda çıkan bazı dedikodular için bunu yazmak ihtiyacı ggördüm.

ayrıca isteyen arkadaşlar olursa bizzat tanıdığımız Üstad hazretlerinin mübarek cesedinin urfa dan çıkartılırken olayı yaşayan bir subay vede bir erin hatıralarınıda bir başlıkta yazmak isterim. bu ikiside birbirinden bağımsız bir şekilde tevafuken tanışıklığımız olan kişilerd. aynı olayı ikiside aynı şekliyle anlattı.
" Her Nefis Ölümü Tadacaktır "

insirah

Master

Posts: 1,518

Location: istanbul

Occupation: NURolog

  • Send private message

10

Tuesday, August 15th 2006, 10:51am

akif kardeş NURDAN HATIRALAR adlı başlık açar msn?
sizden duymak isteriz....

11

Tuesday, August 15th 2006, 11:13am

Abi açarsan HEPSı BÜYÜK harflerle açmazsan sevinirim :wink:
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

insirah

Master

Posts: 1,518

Location: istanbul

Occupation: NURolog

  • Send private message

12

Tuesday, August 15th 2006, 11:32am

Quoted from ""Abdulkadir Said""

Abi açarsan HEPSı BÜYÜK harflerle açmazsan sevinirim :wink:


birileri gibi değil mi? :)

13

Tuesday, August 15th 2006, 12:39pm

Eski zamanda, yeni evlenenler ayrı eve çıkmıyormuş, aile hep birlikte yaşarmış, oğlan evlenmiş, gelin eve gelmiş.

Kaynananın biri gelininden memnun değilmiş, gelini hiç işlere yardım etmiyormuş.

Ne yapsam, ne etsem de, gelini de razı etsem bize yardım etmeye, direk söylersem alınacak, darılacak, gücenecek, aramız da bozulmasın şimdi diye düşünmüş.

Bunu kızına açmış, kızıyla konuşmuşlar, sonunda şöyle birşey yapmışlar:

Gelinin önünde kız annesine hitaben demiş, anne bırak ben yaparım o işleri, sen otur, rahatına bak. Annesi demiş, olur mu hiç öyle şey kızım, ben yapayım... Böyle numaradan konuşmalar geçiyormuş ki gelin araya girmiş:

"Ne var yahu, neyi paylaşamıyorsunuz, bir gün biriniz yapın, bir gün biriniz yapın işte."


"Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla." sözü böyle çıkmış diyorlar :) Tabi Terminatör Gelinler de olabilir, o ayrı mesele.


Haşa hiçbirinize gelin demiyorum, sadece hikaye anlatmak hoşuma gidiyor :wink:

Ama BÜYÜK YAZMANIN yazıyı güzelleştirmediğini, bağırma efekti verdiğini, vurgu yapmaktan aciz kaldığını ve bu yüzden yapılmaması gerektiğini, onun yerine daha güzel ifadeler, cümleler ve gerekiyorsa yazı şekillerinin kullanılması gerektiğini anlatmaya çalışıyorum :)

Altı çizili

Bold

ıtalic

Büyük

Küçük
Renkli

Liste




ve daha bir çok şekil-biçimlendirme ve bunların karışımını yapmanıza forum yazılımı izin veriyor :wink:
Belki bu kodlarla ilgili ayrı bir yazı koyarım foruma, nasıl kullanılabilir diye.

Bana özelden veya forum içi yardım kısmından, kodlarla ilgili soruları çekinmeden sorabilirsiniz, yardım etmek isterim seve seve.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

14

Thursday, October 22nd 2009, 2:21pm


İlk mesajdaki hâtıra çok güzeldi..

Allah râzı olsun..



wcf.user.socialbookmarks.titel

Rate this thread