You are not logged in.

Dear visitor, welcome to Muhabbet Fedâileri. If this is your first visit here, please read the Help. It explains in detail how this page works. To use all features of this page, you should consider registering. Please use the registration form, to register here or read more information about the registration process. If you are already registered, please login here.

Alkan

Master

Posts: 1,694

Hobbies: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Send private message

41

Sunday, August 20th 2006, 6:32pm

Tarihte üstad gibi işkencelere hedef olmuş birisi çok azdır ama onun büyüklüğü de buradan anlaşılıyor.Haidste geldiği gibi en büyük müsibetler insanların kamillerine gelir manasında... üstad bunun masadakı olmuş ama eserlerini okuduğumuzda kendisinin sürekli zahmet içinde rahmeti gördüğünü görüyoruz...yukarıda aktardığın gibi sürekli ahiret cihetindeki ve iman hizmetinde sonuçlarını görüp haline şükretmiştir... Allah ondan razı olsun...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

42

Tuesday, August 22nd 2006, 4:04pm

Kader Risalesi’nde geçen “Sual ve cevap, dâi ve sebep ikisi de Hak’tandır.” cümlesini açıklar mısınız?


Günlük konuşmalarımızdan üç cümle:

“Bugün hava çok soğuk.”

“ıçimde bir sıkıntı var.”

“Başım ağrıyor.”

Birincisi insanın dış âlem karşısındaki aczini sergilerken, ikincisi kendi öz ruhuna, üçüncüsü de bedenine hâkim olmadığını ilân eder.

Bu cümlenin yaratılışa bakan yönüne nazar ettiğimizde, karşımızda sonsuz bir inayet tablosu görür, aczimizi ve fakrımızı olahcaçok daha iyi idrak ederiz.

Rabbimiz bize, ana rahminde, el verdi, ona parmaklar taktı. Yüz verdi, ona gözler, kulaklar taktı. Bizi nice organlarla, duygularla bezetti. Cevaplar ise dış dünyadaydı. Onları yaratan da O idi. Biz, ne suali, ne cevabı tanımazken, dış dünyadaki cevaplara uygun suallerle donatılıyorduk.

Gözümüz sual, cevabı ise ışıktı, güneşti. Geldik, o cevabı bu dünyada bulduk. Kulağımız seslerle buluştu, elimiz elmayı tuttu, dilimiz tadına baktı, ayaklarımız yere değdi, ciğerimiz havayla tanıştı… Ruhumuza takılan hisler ve duygular da cevaplarını bu âlemde buldular. Sevgi hissi, sevilecek çok şeyle karşılaştı. Korku hissi, dehşetli manzaralar gördü. şefkat hissi, merhamet celbeden tablolarla buluştu.

Biz bütün bu cevapların hazırlanmasından sonsuz derecede âcizdik. Aczimize merhamet edildi ve saçımızdan tırnağımıza kadar bütün bedenimizi ve havasından semâsına kadar bütün kâinatı kendimize hizmetkâr bulduk.

Bu sonsuz lütuflar bize gaflet vermesin, aczimizi unutturmasın diye Rabbimiz, sıkıntıları, çaresizlikleri ve hastalıkları gönderdi.

Her hasta ayrı bir hoca. Bizleri uyarmakla vazifeli…

Felçli adam tutmayan eliyle işaret ediyor: Ellerinizi kendi kuvvetinizle kaldırmıyorsunuz!

Kör adam bir başka hakikatı gösteriyor: Görme fiilinin mûcidi siz değilsiniz.

Akıl hastası akıllılara ders veriyor: Bu ılâhî makinayı güzelce çalıştırmak sizin maharetiniz değil.

Sağır adam herkese işittiriyor: Kulak fabrikasındaki işitme üretimini siz yapmıyorsunuz.

Bütün hastalıkları hayâlen alt alta diziniz. Onlara müptelâ olan insanları da yan yana getiriniz. Tümünün dilinden dökülen benzer ifadeleri şu cümlede bulabilirsiniz:

“Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh.” “Havl ve kuvvet ancak Allah’ındır.” Kimsede güç ve kuvvetten yana hiç bir sermaye yok. Kuvvetin her çeşidi ancak Allah’ın lütfu ve ihsanı.

43

Wednesday, August 23rd 2006, 6:39pm

Her şey kader ile takdir edilmiş.Kısmetine razı ol ki rahat edesin.

Canım Üstadım

44

Wednesday, August 23rd 2006, 7:28pm

Kaza ve Kader inancı, insanda ye`sin ve ümidsizliğin ve kederin en büyük ilâcıdır. ınsan, başına gelen felâket ve musîbetlere, kadere olan inancı sebebiyle, Allah`ın takdîri gözüyle bakıp kendini teselli eder. Onun takdîrine rıza gösterir. Kudreti sonsuz bir Rabbın murâkabesi altında olduğunu hisseder. O belâ ve musibetin Allah`tan geldiğini bildiğinden, kurtulmak için yalnızca O`na iltica eder, O`na yalvarır. Gelen musibetin kendisi için keffâret ve afv sebebi olduğunu düşünür, sabır ve metanet gösterir.

Bu sırdandır ki, مَنْ امَنَ بِالْقَدَرِ اَمِنَ مِنَ الْكَدَرِ "Kadere îman eden, kederden emîn olur" denilmiştir.

Kadere îman, insan rûhunu dünya kadar ağır yüklerden de kurtarır. Çünkü insan, bütün kâinatla alâkadardır. Maksadları ve arzuları, ideal ve hedefleri sonsuzdur. Kudret, irâde ve hürriyeti ise, sınırlı ve mahduddur.

Arzu ve maksadlarının, düşünce ve fikirlerinin bâzan binde birini bile gerçekleştirmeye gücü yetmez. Bu durumda insanın gerçekleşmeyen arzu, ideal ve düşünceleri, onu mânen baskı altında tutar, ruhunu ezer, kalb ve vicdanını sızlatır. Ümidsizliğe düşürür.

ışte kadere îman, bu durumdaki bir insanın en büyük teselli kaynağı, şevk ve gayret menba`ı, ümid ışığı, üzerindeki ağırlıkları yükleyebileceği metin bir istinad noktasıdır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, kader, insanı gurur ve kibirden kurtarır. Nefsin ve benliğin insanı havalandırarak yoldan çıkarmasına, bir nevi fir`avunlaştırmasına mâni olur. Tevazu` ve mahviyet sâhibi kılar.



Mehmet Dikmen

Alkan

Master

Posts: 1,694

Hobbies: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Send private message

45

Wednesday, August 23rd 2006, 7:31pm

Allah razı olsun... kadere iman ne büyük bir nimet...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

46

Thursday, August 24th 2006, 8:48am

Allah razı olsun.devam inşaallah.

47

Saturday, September 9th 2006, 2:39pm

ı’lem eyyühe’l-aziz!

Cenâb-ı Hakkın atâ, kaza ve kader nâmında üç kanunu vardır. Atâ, kaza kanununu; kaza da, kaderi bozar.

Meselâ: Birşey hakkında verilen karar, kader demektir. O kararın infazı, kaza demektir. O kararın iptaliyle hükmü kazadan affetmek, atâ demektir. Evet, yumuşak bir otun damarları katı taşı deldiği gibi, atâ da kaza kanununun kat’iyetini deler. Kaza da ok gibi kader kararlarını deler. Demek, atânın kazaya nisbeti, kazanın kadere nisbeti gibidir. Atâ, kaza kanununun şümûlünden ihraçtır. Kaza da kader kanununun külliyetinden ihracıdır. Bu hakikate vakıf olan arif, “Ya ılâhî! Hasenatım senin atândandır. Seyyiatım da senin kazandandır. Eğer atân olmasaydı helâk olurdum” der.


Mesnevî-i Nuriye, s. 175

48

Saturday, September 9th 2006, 4:04pm

kader hakkında dost bir site olan risaleforum.com adresinde bir dovnloald mevcut

burda 57 konu başlıgıyla risale i ur eksenli çalışma var indirmesi uzun sürmüyor an

meselesi


http://www.hemenpaylas.com/download/1458936/SORULARLAKADER-1.doc.html

49

Thursday, September 14th 2006, 4:33pm

kadere iman hali ve vicdanidir.ilmi değildir.

50

Monday, September 18th 2006, 9:46am

lezzet-i hizmet-i imaniye her kederi unutturur

barla lahikası

Alkan

Master

Posts: 1,694

Hobbies: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Send private message

51

Monday, September 18th 2006, 10:05pm

Quoted from ""yunusum""

kadere iman hali vicdanidir.ilmi değildir.


evet doğru bazı şeyler oturduktan sonra zaten ortaya çıkıyor

demek, iman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dareyni iktiza eder.
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

wcf.user.socialbookmarks.titel

Rate this thread