Lieber Besucher, herzlich willkommen bei: Muhabbet Fedâileri. Falls dies Ihr erster Besuch auf dieser Seite ist, lesen Sie sich bitte die Hilfe durch. Dort wird Ihnen die Bedienung dieser Seite näher erläutert. Darüber hinaus sollten Sie sich registrieren, um alle Funktionen dieser Seite nutzen zu können. Benutzen Sie das Registrierungsformular, um sich zu registrieren oder informieren Sie sich ausführlich über den Registrierungsvorgang. Falls Sie sich bereits zu einem früheren Zeitpunkt registriert haben, können Sie sich hier anmelden.
Üstadımız ne diyor o geldiği zaman seni vazife başında görsün Senin vazifen kardeşini aşağılamak mı tenkid etmek mi? Ona buna naylon mehdi demek mi? Sana kim verdi bu vazifeyi? Sen Risale-i Nur'dan bu dersi mi alı-yorsun. İnsaf vicdan ve hüsn-ü zannımızı muhafaza etmek zorundayız.HADDİNİ BİL KARDEŞİM ALLAH'IN VAZİFESİNE KARİŞMA. KİMSEYE DE NAYLON MEHDİ DİYE İFTİRA ATMA. HADDİNİ BİL. MEHDİ AS GELDİĞİ ZAMAN SENİ VAZİFE BAŞINDA GÖRSÜN. ONA BUNA TAŞ ATARKEN YADA LAUBALİ HALİNLE GÖRMESİN. HADDİNİ BİL. KENDİNİ BİlEN RABBİNİ BİLİR. RABBİNİ BİLEN HADDİNİ BİLİR.Kim sizin "naylon mehdiniz" söylesenize?
Bediüzzaman, seyyidliği Mehdilikle birlikte ele alınınca bir kısım hikmetler gereği seyyidliğini gizleme ihtiyacı hissetmiştir. Çünkü toplumda Mehdi hakkında öylesine bir imaj vardır ki, o sanki harikulade özelliklere sahip bir kimsedir. Bir çırpıda zulme gömülen dünyayı düzeltecek, hakkı, adaleti tesis edecek, kurtla kuzuyu barıştıracak, birden Sünnet-i Seniyyeyi yerleştirecek, İslamı hakim kılacak…
Ve bunları iman, hayat ve şeriat hakikatleri çerçevesinde gerçekleştirecek. Bu durum gönlü kırık, morali bozuk birkısım mü`minlere büyük bir ümit ve teselli kaynağı olurken, birçoklarına da aradıklarını bulamamanın, görememenin ezikliğini de yaşatabilmektedir. Çünkü daha çok gördükleriyle hükmeden halk tabakası, bu vazifelerin üçünü birden bizzat Hz. Mehdi`nin şahsından beklemeye başlıyorlar. Devamını şahs-ı manevinin yürüteceği bu hizmetin harika yönlerini tam göremedikleri için de hakikatlerin kuvveti bir derece noksanlaşıyor, kesin deliller zann-ı galibe dönüşmeye, mütehayyir ehl-i imanda da muannid dalalet ve zındıkaya karşı tam galebesi görünmemeye başlıyor. Konuya bir sonraki yazımızda da devam edelim.
Sözün özü..!
Allah'ın rahmeti o kadar geniştir ki. O cek cakları yapar. Muktedirdir. Hikmetine ne sıd değildir. Siz Risale okuyun.Eğer o dediyse ki mehdi gelecek ve bu üç vazifeyi birden yerine getirecek, milyonlarca seyyid ona iltihak edecek, islam aleminin birlik edecek, isevi ruhanilerle ittifak edecek Allah'ın izniyle şüphesiz bu da çıkacak.
Cek cek, cak cak..Kim sizin "naylon mehdiniz" söylesenize?
Bediüzzaman'ı r.a. naylon mehdilerinize mesned edemezsiniz, o makam hiç boşalmadı ki, naylonları otursun..!
Eğer o dediyse ki mehdi gelecek ve bu üç vazifeyi birden yerine getirecek, milyonlarca seyyid ona iltihak edecek, islam aleminin birlik edecek, isevi ruhanilerle ittifak edecek Allah'ın izniyle şüphesiz bu da çıkacak.
Cek cek, cak cak..Kim sizin "naylon mehdiniz" söylesenize?
Bediüzzaman'ı r.a. naylon mehdilerinize mesned edemezsiniz, o makam hiç boşalmadı ki, naylonları otursun..!
Allah'ın rahmeti o kadar büyük dür ki nihayeti yoktur. O Cek cakları yapmaya muktedirdir. Hikmetine de zıd değildir. İman kuvveti nisbetinde anlaşılır.
"Isparta'da Nur kahramanlarını görmek istiyorum"
"Birgün Safranbolu'da Köprülü Camiinin yanındaki odada, Mustafa Osman Ağabeyimizin Nur'lardan okuduğu,
´Risale-i Nur, sönmez ve söndürülemez. Bir âlem-i manâda İmam-ı Ali'nin (r.a.) ilminde sordum´
cümlesini dinlerken ve aynı günlerde Hasan Feyzi'nin,
´Ey Risale-i Nur!´diye başlayan uzun mektubunu dinlerken,
beklenilen zat-ı Nuranînin Hazret-i Üstad olduğu, içimde hep canlanıyordu.
Aynı sene Emirdağ'da Hazret-i Üstadı ziyaretimi müteakip Isparta'ya gitmiştim.
Hüsrev Ağabey ve diğer Nur kahramanlarını görmek istiyordum.
Hüsrev Ağabeyin evinde Tahiri Ağabeyi de gördüm.
Hüsrev ağabeyimiz, ´Kardeşim Sungur, 1400 seneden beri ehl-i imanın beklediği zat gelmiştir´ sözü ,
içimdeki manâyı teyid ediyordu.
"Isparta'da Nur kahramanlarını görmek istiyorum"
"Birgün Safranbolu'da Köprülü Camiinin yanındaki odada, Mustafa Osman Ağabeyimizin Nur'lardan okuduğu,
´Risale-i Nur, sönmez ve söndürülemez. Bir âlem-i manâda İmam-ı Ali'nin (r.a.) ilminde sordum´
cümlesini dinlerken ve aynı günlerde Hasan Feyzi'nin,
´Ey Risale-i Nur!´diye başlayan uzun mektubunu dinlerken,
beklenilen zat-ı Nuranînin Hazret-i Üstad olduğu, içimde hep canlanıyordu.
Aynı sene Emirdağ'da Hazret-i Üstadı ziyaretimi müteakip Isparta'ya gitmiştim.
Hüsrev Ağabey ve diğer Nur kahramanlarını görmek istiyordum.
Hüsrev Ağabeyin evinde Tahiri Ağabeyi de gördüm.
Hüsrev ağabeyimiz, ´Kardeşim Sungur, 1400 seneden beri ehl-i imanın beklediği zat gelmiştir´ sözü ,
içimdeki manâyı teyid ediyordu.