You are not logged in.

Dear visitor, welcome to Muhabbet Fedâileri. If this is your first visit here, please read the Help. It explains in detail how this page works. To use all features of this page, you should consider registering. Please use the registration form, to register here or read more information about the registration process. If you are already registered, please login here.

Alkan

Master

  • "Alkan" started this thread

Posts: 1,694

Hobbies: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Send private message

1

Wednesday, November 2nd 2005, 8:20pm

Bazıları 'Türkiye dar-ul harp' diye cuma

Bazıları “Türkiye dar-ul harp” diye cuma namazı kılmıyorlar. Üstad bu konuda ne der?

Üstad doğrudan bu konuya girmemiştir. Ancak, risalelerinde bu ülke için “ıslam memleketi” tabirini kullanmakla söz konusu iddiaya katılmadığını ifade etmiş olmaktadır.

Aşağıdaki mektup bir yönüyle bu konuyu ele almaktadır. Mektubattaki bu ifadelerden buraların dar-ı islam olduğu açıkça anlaşılmaktadır.

Quoted

"Birinci ışaret: şeair-i ıslâmiyeyi tağyire teşebbüs edenlerin senedleri ve hüccetleri, yine her fena şeylerde olduğu gibi, ecnebileri körükörüne taklidcilik yüzünden geliyor.

Diyorlar ki:
"Londra'da ihtida edenler ve ecnebilerden imana gelenler; memleketlerinde ezan ve kamet gibi çok şeyleri kendi lisanlarına tercüme ediyorlar, yapıyorlar. Âlem-i ıslâm onlara karşı sükût ediyor, itiraz etmiyor. Demek bir cevaz-ı şer'î var ki, sükût ediliyor?"

Elcevab: Bu kıyasın o kadar zahir bir farkı var ki, hiçbir cihette onlara kıyas etmek ve onları taklid etmek zîşuurun kârı değildir. Çünki ecnebi diyarına, lisan-ı şeriatta "Dâr-ı Harb" denilir. Dâr-ı Harbde çok şeylere cevaz olabilir ki, "Diyar-ı ıslâm"da mesağ olamaz.

Hem Firengistan diyarı, Hristiyan şevketi dairesidir. Istılahat-ı şer'iyenin maânîsini ve kelimat-ı mukaddesenin mefahimini lisan-ı hal ile telkin edecek ve ihsas edecek bir muhit olmadığından; bilmecburiye kudsî maânî, mukaddes elfaza tercih edilmiş; maânî için elfaz terkedilmiş, ehvenüşşer ihtiyar edilmiş. Diyar-ı ıslâmda ise; muhit, o kelimat-ı mukaddesenin meal-i icmalîsini ehl-i ıslâma lisan-ı hal ile ders veriyor. An'ane-i ıslâmiye ve ıslâmî tarih ve umum şeair-i ıslâmiye ve umum erkân-ı ıslâmiyete ait muhaverat-ı ehl-i ıslâm, o kelimat-ı mukaddesenin mücmel meallerini, mütemadiyen ehl-i imana telkin ediyorlar. Hattâ şu memleketin maabid ve medaris-i diniyesinden başka makberistanın mezar taşları dahi, birer telkin edici, birer muallim hükmündedir ki; o maânî-i mukaddeseyi, ehl-i imana ihtar ediyorlar. Acaba kendine müslüman diyen bir adam, dünyanın bir menfaati için, bir günde elli kelime Firengî lügatından taallüm ettiği halde; elli senede ve her günde elli defa tekrar ettiği Sübhanallah, Elhamdülillah ve Lâ ilahe ıllallah ve Allahü Ekber gibi mukaddes kelimeleri öğrenmezse, elli defa hayvandan daha aşağı düşmez mi? Böyle hayvanlar için, bu kelimat-ı mukaddese tercüme ve tahrif edilmez ve tehcir edilmezler! Onları tehcir ve tağyir etmek, bütün mezar taşlarını hâkketmektir; bu tahkire karşı titreyen mezaristandaki ehl-i kuburu aleyhlerine döndürmektir."


http://www.sorularlarisaleinur.com/moduller.php?modul=soru_oku&id=129
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

2

Thursday, November 3rd 2005, 12:36pm

Bazı hocalara, öyle bir cevap ki.... En iyisi sükût edeyim, kılıç kalkan ekibi üyesi moderatöre çıkmasın adım :D
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

wcf.user.socialbookmarks.titel

Rate this thread