Sie sind nicht angemeldet.

Lieber Besucher, herzlich willkommen bei: Muhabbet Fedâileri. Falls dies Ihr erster Besuch auf dieser Seite ist, lesen Sie sich bitte die Hilfe durch. Dort wird Ihnen die Bedienung dieser Seite näher erläutert. Darüber hinaus sollten Sie sich registrieren, um alle Funktionen dieser Seite nutzen zu können. Benutzen Sie das Registrierungsformular, um sich zu registrieren oder informieren Sie sich ausführlich über den Registrierungsvorgang. Falls Sie sich bereits zu einem früheren Zeitpunkt registriert haben, können Sie sich hier anmelden.

Alkan

Meister

  • »Alkan« ist der Autor dieses Themas

Beiträge: 1 694

Hobbys: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Nachricht senden

1

Sonntag, 27. Februar 2005, 21:55

Krallar, 'kamusal' ve din

Krallar, 'kamusal' ve din


Hz. Ali'den(r.a) nakledilir: "Bir defasında ben(Ali), Rasûlüllah(s.) ve Ebubekir, Minâ'da çeşitli kabilelere gidiyorduk. Dolaşırken çok görkemli bir toplantıya vardık. Buradakilerin hepsi varlıklı ve yaşlı başlı kimselerdi. Ebûbekir sordu, Sizler kimsiniz?' Onlar dediler ki: Biz Beni şeybân bin Sa'lebe'liyiz.' Bunun üzerine Ebûbekir(r.a) Rasûlüllah'a(s.) dönerek şöyle dedi: Annem ve babam size fedâ olsun. Bunlardan daha muhterem şahsiyetleri daha göremezsiniz.' Toplantıda Mefrûk bin Amr, Hâni bin Kabisa, Müsennâ bin Hâris ve Nu'man bin şerik hazırdılar.
Mefrûk: Galiba siz Kureyş'tensiniz' dedi. Ebubekir dedi ki: Belki siz de biliyorsunuzdur, buraya Allah'ın Elçisi teşrif ettiler. Huzurunuzdaki şahsiyet kendileridir.' Mefrûk, Evet, biz böyle bir şey işittik' dedi ve sonra dikkatini Rasûlüllah'a çevirdi. Rasûlüllah(s.) ona şöyle dedi: Ben sizi ıslâm'a davet ediyorum. Allah'ın tek olduğuna, hiçbir ortağı olmadığına, ibadete layık olan tek varlığın Allah olduğuna ve benim de O'nun Rasûlü olduğuma şahadet ediniz. Sizden yardım ve emân talep ediyorum. Böylece, Allah'ın bana verdiği vazifeyi tam manasıyla yerine getirebilirim. Zira Kureyş, Allah'ın işini durdurmak için ittifak kurmuştur. Kureyş, Allah'ın Rasûlünü tekzip etmiş ve Hak yerine Batıl'dan yana çıkmıştır. Halbuki, Allah kullarının yardımına muhtaç değildir ve kendi başına Mahmûd'dur.'
Mefrûk dedi ki: Kureyşli kardeş, sen başka neyi emrediyorsun?' Nebi(s.) En'âm/151-153. âyetleri okudu: De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin de onların da rızkını Biz veririz-; kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah'ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! ışte bunlar Allah'ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız. Rüşd çağına erişinceye kadar, yetimin malına, ancak en iyi tutumla yaklaşın; ölçü ve tartıyı adaletle yapın. Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz. Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız dahi olsa adaletli olun, Allah'a verdiğiniz sözü tutun. ışte Allah size, iyice düşünesiniz diye bunları emretti. şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. Sakınmanız için Allah size bunları emretti.'
Mefrûk: Ey Kureyşli kardeş sen başka neyi vaaz ediyorsun? Vallahi bu, dünyalıların kelâmı değildir. Zira böyle bir şey olsaydı, ben anlardım' dedi. Rasûlüllah(s.) Nahl/90. âyeti okudu: Allâh adâleti, ihsanı, akrabâya vermeyi emreder, fahşâdan(edepsizlik), münkerden(fenâlık) ve bağyden(azgınlık) meneder. Öğüt almanız için size böyle öğüt verir.'
Mefruk şöyle devam etti: Vallahi, ey Kureyşli birader, siz en güzel ahlâki vasıflara ve iyi amellere davet ettiniz. Sizi yalanlayan millet çok aptal ve akılsızdır.' Bundan sonra Mefrûk, Hâni bin Kabisa'nın kendi kabilesinin şeyhi ve din adamı olduğunu söyledi. Hâni dedi ki: ?Ey Kureyşli kardeş, ben sizin söylediklerinizi duydum ve sizi teyid ediyorum. Fakat, bizim bir toplantıda aniden dinimizi değiştirip sizin dininizi kabul etmemiz biraz acele bir iş olur. Arkamızda milletimiz vardır ki, rey ve fikrini almadan onlara bir şey empoze etmemiz doğru olmayacaktır. Biz şimdi memleketimize geri dönüyoruz, siz kendi işinize bakın. Biz meseleyi gözden geçireceğiz. Siz bunun neticelerinin ne olacağını düşünün.' Bundan sonra Hâni, Müsennâ bin Hâris'i Rasûlüllah'a(s.) tanıştırdı ve kendisinin bir şeyh ve askeri komutan olduğunu bildirdi. Müsennâ dedi ki: Ey Kureyşli kardeş, ben senin sözlerini dinledim ve beğendim. Fakat, benim cevabım da Hâni'ninki gibidir. Bir toplantıda dinimizi bırakıp senin dinini kabul etmeyi doğru bulmuyoruz. Biz, oturduğumuz yerde iki zorlukla karşılaşıyoruz: Birincisi Yemâme ve ikincisi Semâve(Irak toprakları).' Rasûlüllah; Bu iki zorluğun anlamı nedir?' diye sordu. Müsennâ dedi ki: Birincisi, dağ ve Arap toprakları. ıkincisi ıran toprakları ve Kisrâ(ıran hükümdarı) nehirleri. Kisrâ ne bizim ne de himâyemizde olan başka birinin fevkalâde bir şey yapmasını istiyor. Sizin bizi davet ettiğiniz şey hükümdarların hoşlarına gitmeyebilir. Arap topraklarına gelince, kusur ve özrümüzü kabul edebilirsiniz. Fakat ıran ile ilgili herhangi bir yükümlülüğün altına giremeyiz.'
Rasûlüllah(s.) cevaben: Allah'ın diniyle kalkanları Allah himaye eder... Biraz sabredin, Allah ıranlıların mal ve mülkünü size verecektir...' buyurdu." (Hz.Peygamberin Hayatı, Mevdudi, Pınar y, s.884-885)
Bu olayı neden mi hatırlattım? Kamusal' dahil, hayatın bütün alanlarına, bütün iş ve ilişkilere yön vermek için gelen ıslâm Dini, bugün de yeryüzü krallığının hoşuna gitmiyor. Rasûlüllah'ın(s.) va'dini, Müslüman dünya için bu kez ABD'ye karşı tekrarlamanın tam da zamanı değil mi?

Abdullah Yıldız[img][/img]
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

Thema bewerten