Sie sind nicht angemeldet.

Lieber Besucher, herzlich willkommen bei: Muhabbet Fedâileri. Falls dies Ihr erster Besuch auf dieser Seite ist, lesen Sie sich bitte die Hilfe durch. Dort wird Ihnen die Bedienung dieser Seite näher erläutert. Darüber hinaus sollten Sie sich registrieren, um alle Funktionen dieser Seite nutzen zu können. Benutzen Sie das Registrierungsformular, um sich zu registrieren oder informieren Sie sich ausführlich über den Registrierungsvorgang. Falls Sie sich bereits zu einem früheren Zeitpunkt registriert haben, können Sie sich hier anmelden.

1

Samstag, 24. Januar 2009, 10:47

Müminin mümine duâsı

Âyet-i Kerime Meâli



Allah'ın nurunu üflemekle söndürmek isterler. Allah ise nurunu tamamlamaktan başka birşeye razı olmaz—kâfirler isterse hoşlanmasınlar.


Tevbe Sûresi: 32.


24.01.2009




Mü’minin mü’mine duâsı



Birinci Suâliniz: Mü’minin mü’mine en iyi duâsı nasıl olmalıdır?

Elcevap: Esbab-ı kabul dairesinde olmalı. Çünkü bazı şerâit dahilinde duâ makbul olur. şerâit-i kabulün ictimâı nispetinde makbuliyeti ziyadeleşir.

Ezcümle, duâ edileceği vakit, istiğfar ile mânevî temizlenmeli; sonra, makbul bir duâ olan salâvat-ı şerifeyi şefaatçi gibi zikretmeli ve âhirde yine salâvat getirmeli. Çünkü, iki makbul duânın ortasında bir duâ makbul olur.

• Hem bizahri’l-gayb, yani gıyaben ona duâ etmek,

• Hem hadiste ve Kur’ân’da gelen me’sur duâlarla duâ etmek; meselâ,

“Allahım, Senden kendim ve onun için dünyada ve âhirette af ve âfiyet istiyorum.” (en-Nevevî, el-Ezkâr, 74; el-Hâkim, el-Müstedrek, 1:517.)

“Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, âhirette de güzellik ver. Ve bizi Cehennem ateşinin azâbından koru.” (Bakara Sûresi, 2:201.)

gibi câmi duâlarla duâ etmek.

• Hem hulûs ve huşû ve huzur-u kalble duâ etmek,

• Hem namazın sonunda, bilhassa sabah namazından sonra,

• Hem mevâki-i mübarekede, hususan mescidlerde,

• Hem Cumada, hususan saat-i icabede,

• Hem şuhur-u selâsede, hususan leyâli-i meşhurede,

• Hem Ramazan’da, hususan Leyle-i Kadirde duâ etmek, kabule karin olması rahmet-i ılâhiyeden kaviyyen me’muldür.

O makbul duânın ya aynen dünyada eseri görünür; veyahut duâ olunanın âhiretine ve hayat-ı ebediyesi cihetinde makbul olur. Demek, aynı maksat yerine gelmezse, duâ kabul olmadı denilmez, belki daha iyi bir sûrette kabul edilmiş denilir.


Mektubat, s. 270, (yeni tanzim, s. 470)

***

Duâ ubudiyetin ruhudur ve hâlis bir imanın neticesidir. Çünkü duâ eden adam duâsıyla gösteriyor ki:

“Bütün kâinata hükmeden birisi var ki, en küçük işlerime ıttılâı var ve bilir. En uzak maksudlarımı yapabilir. Benim her halimi görür, sesimi işitir. Öyleyse, bütün mevcudatın bütün seslerini işitiyor ki, benim sesimi de işitiyor. Bütün o şeyleri O yapıyor ki, en küçük işlerimi de O'ndan bekliyorum, O'ndan istiyorum.”

ışte, duânın verdiği hâlis tevhidin genişliğine ve gösterdiği nur-u imanın halâvet ve sâfiliğine bak, “De ki: Eğer duânız olmasa Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var?” (Furkan Sûresi, 25:77.) sırrını anla ve “Rabbiniz buyurdu ki: Bana duâ edin, size cevap vereyim.” (Mü’min Sûresi, 40:60.) fermanını dinle. Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi.



Mektûbât, s. 291, (yeni tanzim, s.508)


Lügatçe:


esbab-ı kabul: Kabul sebepleri.

şerâit: şartlar.

şerâit-i kabul: Kabul şartları.

ictimâ: Bir araya gelme, toplanma.

makbuliyet: Beğenilmeye, kabul olunmaya lâyık olma.

ezcümle: Bu cümleden, meselâ.

istiğfar: Allah’tan kusurların affedilmesini, günâhların bağışlanmasını isteme.

salâvat-ı şerife: Peygamber Efendimiz (asm) için yapılan rahmet duâsı.

âhir: Son.

me’sur: Tesirli.

gıyaben: Hazır bulunmaksızın, ardından.

câmi: Kapsamlı.

hulûs: Hâlislik, saflık, samimiyet.

huşû: Korku ile karışık sevgiden gelen edebli hâl.

huzur-u kalb: Kalben huzur duymak.

mevâki-i mübareke: Mübarek mevkiler.

saat-i icabe: Duânın kabul edildiği insanlarca bilinmeyen Cuma gününde bir vakit.

şuhur-u selâse: Üç Aylar.

leyâli-i meşhure: Meşhur geceler.

Leyle-i Kadir: Kadir Gecesi.

karin: Yakın.

kaviyyen me’mul: Kuvvetle umulur.

hayat-ı ebediye: Sonsuz hayat.

ubudiyet: Kulluk, ibadet.

hâlis: ıhlâslı, samimî.

ıttılâ’: Haberdar olma, bilgi sahibi olma.

maksud: Kastedilen, istenen.

nur-u iman: ıman nuru.

halâvet: Tatlılık, şirinlik.


24.01.2009

2

Samstag, 24. Januar 2009, 11:37

Dua etmek,edebilmek ne büyük bir nimet,paylaşım için Allah razı olsun abi.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir.
Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün.
Gerisi zaten kendiliğinden gelir...

( ŞEMS-İ TEBRİZİ )


Laz_muraT

Schüler

Beiträge: 76

Wohnort: Günahkar Kul

Beruf: Muhasebe

Hobbys: Kastamonu Lahikası

  • Nachricht senden

3

Samstag, 24. Januar 2009, 12:37

Güzel bir paylaşım ALLAH razı olsun.Çok zor bir dönemde çok zor bi karar vermek üzereyim.neyin hayırlı neyin hayırsız olacağını hayatta neler yaşıcağımı bilemiyorum.Teslim olmam gerekiyor biliyorum ama yapamıyorum.Bu durum sağlığımıda etkilemeye başladı.Siz ihlaslı kardeşlerimden dua istiyorum.Doğru karar verebilmeyi ve benim için hayırlı olması için ALLAH rızası için sizlerden dularınızı bekliyorum.
"Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme''

4

Samstag, 24. Januar 2009, 15:19

Abi tabiki dua ederiz inşallah. :wink:

Hakkınızda hayırlısını versin Rabbim inşallah.
''Ey gönül!Canına üflenen nefhayla yan da kavrul!Amma lale gibi ol ki;halinden sadece ''yar'' haberdar olsun.''

hnurdan

Fortgeschrittener

Beiträge: 324

Wohnort: sakarya/adapazarı

Beruf: öğrenci

Hobbys: Risale-i nur

  • Nachricht senden

5

Mittwoch, 18. Februar 2009, 01:17

Rabbim hakkınızda neyin hayırlı olup olmayacağını bilendir.Bizde sizin için hayırlı neyse onu talep ediyoruz rabbimizden.Dualarımız sizinle.
Dua ile...
Hak tecelli eyleyince her işi âsân eder,
Halk eder esbabını bir lâhzada ihsan eder.

Thema bewerten