ıyi Günler..
2 yılımı aralarında geçirdiğim Nur Cemaâti ile ilgili aklıma takılan bazı şeyler var.
Evvela unutmamalıyızki hristiyan dünyasının bugünkü katı meshep ayrılıklarının başlıca nedeni tanrı ile insan arasına girilmesidir. Bunun benzer bir türüne ben cemaât içinde tanık oldum.
Örneğin dinin direği olan namazda bile zorlandığımız yerlerde çeşitli kolaylıklara izin verilmiştir. Ama nedendir ki Fethullah Gülen'in kasetlerinden birini dinlerken 1 saati aşkın dizlerimizi kırıp neredeyse kımıldamadan dinlememiz isteniyor. Oysaki ne kadar rahat olsakta bir insanın konsantre süresi 30 dakikayı aşmaz. Buna karşın ıslâm da hiçbir şekilde yeri bulunmayacak bir olay için kendimize 1 saati aşkın eziyet ediyoruz. Ve de abilerimiz tarafından bu olay çok büyük bir sevap olarak görülüyor. Dinlediğimiz kasetler acaba peygamber efendimiz tarafından mı okunuyor ve ya onun tarafından mı metinler yazılmış ki namazdan bile çok sevap getiriyormuş gibi namazdan daha fazla saygı gösteriliyor ve her türlü hareketimizi kontrol etmemiz bekleniyor. Bu tarz dinlemeye yönelik ayinler çok tanrılı dinlerin çoğunda rahiplerin dinlenmesi şeklinde yada budizm gibi dinlerde mezhep kurucularının dinlenmesi şeklinde mevcut.
ıkinci bir nokta ise Bediüzzaman'ın risalelerinin okunma şekli. Yine okurken büyük bir saygı gözetmemiz ve güya türkçe olan bu metinleri anlayıp, ders çıkartmamız ve de defalarca sanki Kur'an okuyormuşcasına okumamız bekleniyor. Oysa dinimize göre Kur'an okumak bile sünnettir. Ama abilerimiz tarafından her gün düzenli bir şekilde, çoğu zaman isteksizce, okumaya zorlanıyoruz. Aynı şekilde öğrencilere, bizlere, Kur'an okumanın yaralarından ve önemlerinden bahsedilmezken TÖV ve Risaleler şüphesiz kurtuluşun yolu olarak gösteriliyor. Bu şekilde Kur'an dışında veya diğer tek tanrılı dinlerdeki ıncil, Tevrat gibi kitaplar dışındaki kitapların okunarak, onlara uygun davranıldığı diğer dinlere en iyi örnek yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan "Scientology" akımıdır.
şimdi burada bana dokunan nokta Bediüzzaman ve Fethullah Gülen kimdir ki sanki peygamber efendimiz söylüyormuş gibi sözlerine itimat ediyoruz veya kitaplarını Kur'an okurmuşçasına okuyup, kitaplıklarımızda Kur'an yerine onları üst raflara koyuyoruz. Ve yine unutmayalımki cahiliye dönemi araplarıda putları kendilerini Allah'a yakınlaştırıcı bir şey olarak görüyorlardı. Sonrası malûmunuz... Bizim toplumumuza Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi birisi gelemeyeceğine göre dikkat etsek iyi olur gibi... Sonuçta her ne kadar sözlerine peygamber sözü gibi itimat ettiğimiz insanlar olsada hiçbiri peygamber olamaz.
Bu uzun yazının ardından bana dokunan kısmı belirtmem iyi olacak heralde. Hristiyanlıkta 3 büyük güç vardır. Baba, oğul, kutsal ruh... Nedense bu bana tanıdık geldi: (Haşa) Bediüzzaman, Fethullah Gülen, Allah-ü Tealâ (c.c.)..
Aslında böyle bir şeyi düşünmek bile insanı küfre götürmek için kâfidir. Ama neden böyle düşündüğümü arkasına saklandığınız perdeyi açıp bakarsanız anlayabilirsiniz. Bize Fettullah Gülen'in sözlerini ibadet edercesine dinlemek tembihlendi. Bediüzzaman'ın kitaplarını Kur'an-ı Kerim'den sık okumamız, Kur'an okur gibi okumamız söylendi. Bunların ışığında bu iki inancı karşılaştırırsak karşımıza çıkan şey bu. Yani ben Kur'an-ı Kerim'in herhangi bir yerinde Bediüzzaman'ın kitaplarını öven bir satır yada Fettullah Gülen'in sözlerine dikkat çeken bir ayet görmedim, varsa özür dilerim.
Benim sizden beklediğim beni yalancı çıkarmanız. Çünkü 2 sene aralarında bulunduğum ve de aralarında olmaya devam etmek istediğim kişilerin, bilerek veya bilmeyerek, böyle bir şeye inandığını düşünmek beni korkutuyor ve de onların söylediği diğer şeyleride lekeliymiş gibi gösteriyor.