You are not logged in.

Dear visitor, welcome to Muhabbet Fedâileri. If this is your first visit here, please read the Help. It explains in detail how this page works. To use all features of this page, you should consider registering. Please use the registration form, to register here or read more information about the registration process. If you are already registered, please login here.

41

Thursday, May 1st 2008, 7:03pm

Başkalarının da îmânını kurtarmayı vazife bilmek

Her şâkirdin vazifesi, yalnız kendi îmânını kurtarmak değil; belki başkasının îmanlarınıda muhafaza etmeye mükelleftir. O da, hizmete ciddî devam ile olur.

Kastamonu Lâhikası, s. 148.

Namaz tesbihâtını terk etmemeye çalışmak

Namaz tesbihâtının sırrına göre, nasıl ki namazdan sonra tesbih ve zikir ve tehlîl ile bir hatme-i muazzama-i Muhammediye (a.s.m.) ve zikir ve tesbih eden ve rûy-i zemin kadar geniş bir halka-i tahmîdât-ı Ahmediye (a.s.m.) dairesine tasavvuran ve niyeten girmek medâr-ı füyuzât olduğu gibi, ben ve biz de, Risâle-i Nur'un geniş daire-i dersinde ve halka-i envârında ders alan ve duâ eden ve çalışan binler mâsum lisânların ve mübârek ihtiyarların duâlarına ve a'mâl-i sâlihalarına hissedar olmak ve duâlarına âmin demek hükmünde olarak, onlarla tayy-i mekân ederek, hayalen omuz omuza, diz dize bulunmak hayaliyle ve niyetiyle ve tasavvuruyla kendimizi fevkalhad bahtiyar biliyoruz.

Kastamonu Lâhikası, s. 79.

Risâle-i Nur derslerini ihmâl etmemek

Azîz kardeşlerim,

Bahar ve yazın meşgaleleri, hem gecelerin kısa olması, hem şuhûr-u selâsenin gitmesi ekser kardaşların bir derece neşeli kış dersine fütur verir. Fakat onlardan gelen fütur, size fütur vermesin. Çünkü o dersler, ulûm-u îmâniyeden olduğu için, bir insan yalnız kendi nefsine dinlettirse yeter. Bâhusus, siz, dâimâ bir iki hakîki kardaşıda bulursunuz. Hem, o dersi dinleyenler yalnız insanlar değil.

Cenâb-ı Hakkın zîşuur çok mahlûkâtı vardır ki, hakâik-ı îmâniyenin istimâından çok zevk alırlar. Sizin, o kısım arkadaşınız ve müstemîleriniz çoktur. Hem, mütefekkirâne o çeşit sohbet-i îmâniye, zemin yüzünün bir mânevî zîneti ve medâr-ı şerefi olduğuna işareten, biri demiş: "semâvât zemine gıpta eder ki, zeminde hâlisenlillâh sohbet ve zikir ve tefekkür için, bir iki adam, bir iki nefes, yani bir iki dakika beraber otururlar, kendi Sâni-i Zülcelâlinin çok güzel âsâr-ı rahmetini ve çok hikmetli vc süslü âsâr-ı sanatını birbirine göstererek, Sânîlerini sevip sevdirirler, düşünüp düşündürürler."

Hem de ilim iki kısımdır. Bir nevî ilim var ki, bir defa bilinse ve bir iki defa düşünülse kâfi gelir. Diğer bir kısmı, ekmek gibi, su gibi, her vakit insan onu düşünmeye muhtaç olur. "Bir defa anladım, yeter" diyemez. ışte ulûm-u îmâniye bu kısımdandır. Önümüzdeki Sözler ekseriyet îtibâriyle inşaallah o cümledendir.

Barla Lâhikası, s.146-147.

Zehracan

Super Moderator

Posts: 8,190

Hobbies: Risale-i Nur, DUA...

  • Send private message

42

Monday, May 5th 2008, 5:06pm

Paylasim icin Allah razi olsun.
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

43

Monday, May 5th 2008, 5:28pm

Amin ecmain..

wcf.user.socialbookmarks.titel

Rate this thread