Alıntı
Asrımızdan evvelki ıslâmiyetin ilm-i kelâm dâhîleri ve dinimizin hârika imamları ve Kur’ân-ı Hakîmin dâhî müfessirlerinin vücuda getirdikleri eserler kıymet takdiri mümkün olmayacak derecede kıymettardır. O zâtlar, ıslâmiyetin birer güneşidirler. Fakat bu zaman, o büyük zâtların yaşadığı zaman gibi değildir.
Eski zamanda dalâlet, cehâletten geliyordu. Bunun yok edilmesi kolaydır. Bu zamanda dalâlet, Kur’ân ve ıslâmiyete ve imâna taarruz, fen ve felsefe ve ilimden geliyor. Bunun izâlesi müşküldür. Eski zamanda ikinci kısım, binden bir bulunuyordu; bulunanlardan, ancak binden biri, irşad ile yola gelebilirdi. Çünkü, öyleler hem bilmiyorlar, hem kendilerini bilir zannediyorlar.
Hem, bundan evvelki asırlarda, müsbet ilimlerin yirminci asırdaki kadar terakkî etmemiş olduğu mâlûmunuzdur. şu halde, bu asırda dünyaya yayılmış olan dinsizlik ve maddiyyunluğu kökünden yıkabilmek, hak ve hakikat yolunu gösterip beşeri sırat-ı müstakîme kavuşturmak, imânı kurtarabilmek için, ancak ve ancak Kur’ân-ı Hakîmin bu asra bakan vechesini keşfedip, umumun müstefid olabileceği bir şekilde tefsir edilmesi elbette bu asırda kàbil olacaktır.
ışte, Bediüzzaman Said Nursî, Kur’ân-ı Kerîmdeki bu asrın muhtaç olduğu hakikatleri keşfedip, Nur Risâlelerinde, herkesin kabiliyeti nisbetinde istifade edebileceği bir tarzda tefsir ve izah etmek muvaffakıyetine mazhar olmuştur. Bunun içindir ki, Risâle-i Nur, emsâli görülmemiş bir şâheserdir kanaatine varılmıştır.
Ve yine Risâle-i Nur’daki bu imtiyazdan dolayıdır ki, bu mübârek ıslâm milletinden milyonlarca bahtiyar kimseler, tercihan ve ziyâde bir ihtiyaç duyarak, büyük bir iştiyak ve sevgiyle senelerce devam eden tazyikàtlar içerisinde Risâle-i Nur’u okumuşlardır.
Acemi
Konum: kocaeli/gölcük
Meslek: üniversite öğrencisi
Hobiler: günlük hayatın dağ gibi sıkıntılarına risale i nur pespektifi ile bakmaya çalışmak