şimdi biraz daha derinlere inelim,bir öncekinde akılın kalpten ayrı olamayacağına üstadımız sözlerde değiniyordu.
Burada ise akıl kavramını daha da açacak üstad ve tüm bu akıl kalp ruh terimlerinin Cenabı Hak tarafından nasıl birbirine bağladığını idrak etmeye çalışalım.
Risalelerin birçok yerinde geçtiği gibi insan ne sadece akıldan ne sadece ruhtan ne de kalpten oluşmuş bir varlıktır.
Hepsi bizde ayrı ayrı bulunur ve ihtiyaçları farklı farklıdır.
Hepsinin ihtiyacını bilmek, vazifesini bilmek ve ona göre hareket etmek lazım gelir.
Bunları birbirinden ayrı kavramlar gibi düşünürsekte hata ederiz çünkü hepsi insana verildiğinden insana hizmet eder ve farklı noktalardan aynı amaca yana terakki etmemize yardımcı olurlar.
Akıl,suurdan ve histen süzülmüş şuurun bir hülasasıdır
Evet, nasıl ki hayat bu kâinattan süzülmüş bir hulâsadır ve şuur ve his dahi, hayattan süzülmüş, hayatın bir hulâsasıdır; ve akıl dahi, şuurdan ve histen süzülmüş, şuurun bir hulâsasıdır ve ruh dahi, hayatın hâlis ve sâfî bir cevheri ve sabit ve müstakil zâtıdır. Öyle de, maddî ve mânevî hayat-ı Muhammediye (a.s.m.) dahi, hayattan ve ruh-u kâinattan süzülmüş hulâsatü’l-hulâsadır ve risâlet-i Muhammediye (a.s.m.) dahi; kâinatın his ve şuur ve aklından süzülmüş en sâfî hulâsasıdır. Belki maddî ve mânevî hayat-ı Muhammediye (a.s.m.), âsârının şehâdetiyle, hayat-ı kâinatın hayatıdır. Ve risâlet-i Muhammediye (a.s.m.), şuur-u kâinatın şuurudur ve nurudur. Ve vahy-i Kur’ân dahi, hayattar hakàikının şehâdetiyle, hayat-ı kâinatın ruhudur ve şuur-u kâinatın aklıdır.
Evet, evet, evet! Eğer kâinattan risâlet-i Muhammediyenin (a.s.m.) nuru çıksa, gitse, kâinat vefât edecek. Eğer Kur’ân gitse, kâinat divâne olacak ve küre-i arz kafasını, aklını kaybedecek, belki şuursuz kalmış olan başını bir seyyâreye çarpacak, bir Kıyâmeti koparacak
Sözler, sayfa 103
Evet yine burada üstadımızın çarpıcı örneklendirmelerinden biriyle karşı karşıyayız ,bu içiçe geçmiş kavramları öyle açık bir şekilde anlatıyor ve aklımıza yakınlaştırıyor ki zannedersem okuma yazma bilmeyen hiçbir eğitim kademesinden geçmemiş birine bile okunsa burası anlayabilecektir.
Üstad tüm bu kavramları şematize ediyor ve basamaklar halinde kademe kademe yerine koyuyor.
ınsan büyüse kainat hükmüne geçiyor, kainat küçülse bir insan hükmüne geçiyorsu , burada buna güzel bir örnek görmüş olduk bu sayede.
Hayat tüm bu kaninatın özü, şuur(bilinç) ve hislerimiz ise hayatın özüdür.
Akıl ise şuur ve histen süzülen şuurun özüdür ( bakın burada yukarda işlediğimiz yer çıktı karşımıza ne demiştik kalpsiz akıl olmuyordu, işte burada da akıl o kalbimizdeki hisler ile şuurun(bilinç) ortak çalışması sonucu oluşuyor.)
Ruh ise hayatın cevheri hazinesi gibi değil mi,hayatımız ruhumuzun varlığı ile anlamlanıyor diğer canlılardan ayırıyor bizi.
Daha sonra tüm bu kavramları peygamber efendimizle eşleştiriyor.
Gördüğümüz gibi biri olmadan diğeri olmuyor sanki görünmez sicimlerle birbirine bağlanmış gibi birbirinden ayrı düşünemiyoruz ne aklı ne kalbi.