değerli kardeşlerim;
bahse konu olan bu sual ülema arasında öteden beri en çok tartışılan bir konudur.
Hazret-i Üstad 9.mektupta bu konuyu açıklamıştır.
kısa bir bölümü buraya alıyoruz. geniş bilgi isteyen 9.mektuba müracaat etsin:
"Rabian: Ulema-i ıslâm ortasında "ıslâm" ve "iman"ın farkları çok medar-ı bahis olmuş. Bir kısmı "ıkisi birdir," diğer kısmı "ıkisi bir değil, fakat biri birisiz olmaz" demişler ve bunun gibi çok muhtelif fikirler beyan etmişler. Ben şöyle bir fark anladım ki:
ıslâmiyet iltizamdır; iman iz’andır. Tabir-i diğerle, ıslâmiyet, hakka tarafgirlik ve teslim ve inkıyaddır; iman ise, hakkı kabul ve tasdiktir.
Eskide bazı dinsizleri gördüm ki, ahkâm-ı Kur’âniyeye şiddetli tarafgirlik gösteriyorlardı. Demek o dinsiz, bir cihette Hakkın iltizamıyla ıslâmiyete mazhardı; "dinsiz bir Müslüman" denilirdi. Sonra bazı mü’minleri gördüm ki, ahkâm-ı Kur’âniyeye tarafgirlik göstermiyorlar, iltizam etmiyorlar; "gayr-ı müslim bir mü’min" tabirine mazhar oluyorlar.
Acaba ıslâmiyetsiz iman, medar-ı necat olabilir mi?
Elcevap: ımansız ıslâmiyet sebeb-i necat olmadığı gibi, ıslâmiyetsiz iman da medar-ı necat olamaz. Felillâhi’l-hamdü ve’l-minne Kur’ân’ın i’câz-ı mânevîsinin feyziyle, Risale-i Nur mizanları, din-i ıslâmın ve hakaik-i Kur’âniyenin meyvelerini ve neticelerini öyle bir tarzda göstermişlerdir ki, dinsiz dahi onları anlasa, taraftar olmamak kabil değil. Hem iman ve ıslâmın delil ve bürhanlarını o derece kuvvetli göstermişlerdir ki, gayr-ı müslim dahi anlasa, herhalde tasdik edecektir; gayr-ı müslim kaldığı halde iman eder.
Evet, Sözler, tûbâ-i Cennetin meyveleri gibi tatlı ve güzel olan iman ve ıslâmiyetin meyvelerini ve saadet-i dâreynin mehâsini gibi hoş ve şirin öyle neticelerini göstermişler ki, görenlere ve tanıyanlara nihayetsiz bir tarafgirlik ve iltizam ve teslim hissini verir. Ve silsile-i mevcudat gibi kuvvetli ve zerrat gibi kesretli iman ve ıslâmın bürhanlarını göstermişler ki, nihayetsiz bir iz’an ve kuvvet-i iman verirler."